• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

3. ALTAY, ŞOR VE TIVA KAHRAMANLIK DESTANLARINDA DAĞ

3.6. Bedenin Dağa Dönüşmesi

İncelediğimiz destan metinlerinde ölen kişi ya da bahadırların beden ya da kemiklerinin dağa dönüştüğü de görülmektedir. Destan metinlerinde öldürülen kişilerin kanları da göle dönüşmektedir. Bedenin dağa, kanın da göle dönüşmesini, öncelikle, mübalağa sanatına bağlamak gerekmektedir. Fakat bu durumun, dağların kökenleriyle ilgili efsane ya da inanışlarla ve dağların kişileştirilmesiyle de bir şekilde bağlantılı olduğunu gözden ırak tutmamak gerekmektedir. Nitekim Başkurtların Ural Batır adlı destan metninde ölen Ural Batır’ın bedeninin dağa dönüştüğü ve Ural Dağları’nın oluşumunun Ural Batır’a bağlandığından söz edilmektedir.461 İnsanların dağlara dönüşümüyle ilgili anlatılara Anadolu sahasında özellikle de Büyük ve Küçük Ağrı Dağları bağlamında rastlanmaktadır.462

Aşağıda, incelediğimiz destan metinlerinde yer alan bedenin dağa dönüşmesiyle ilgili örneklere olduğu gibi yer verilmiştir.

459 Dilek, a.g.e, s.218.

460 Dilek, a.g.e, s.281.

461 Metin-Ergun-Gaynislam İbrahimov, Başkurt Halk Destanı Ural Batır, Türksoy Yayınları, Ankara 1996; Metin-Ergun-Gaynislam İbrahimov, Başkurt Halk Destanları, Türksoy Yayınları, Ankara 2000, s. 59-81.

462 Dağlara dönüşümle ilgili bazı efsane metinleri için bk. Metin Ergun, Dağlarla İlgili Altay-Türk

“Kök Kağan, Altın Tayçı’yı tutup vurayım, diye, kapanda Altın Tayçı vurdurmadı, tutturmayıp kalktı… Yerin tozu göğe çıktı, göğün bulutu kara yere indi. Yiğidin düştüğü yerden kızıl alev çıktı, gökten kara şimşek çaktı. Kara duman arasından kekeme Kök Kağan çıktı. Altın Tayçı’nın ölen bedeni dağ olmuş, dökülen kanı göl olmuş. Vücudu-bedeni kırılmadan bakan gözü kapanmadan Altın Tayçı, kekeme Kök Kağan’ın eliyle ölüp kalmış.”463 (Ak Kan)

“ …Altın Periste kamçısını kaldırdı, üç yiğide vurdu. Dokuz Kara Mongus’un üç yiğit oğlunun üç başını da kopardı. Üç yiğit oğlan ölüp kaldı. Altın Periste söyler: ‘Altın Ergek efendini nerede bulacaksın dönüp? Ben ok atayım’ demiş. O okun yolunu takip edip dön! Altın Ergek’in önüne o ok varıp düşer. Altın Ergek oku alsın! Altın heybesine koysun!’ Oku fırlatıp attı, ak kızıl at okun peşince döner. Büyük dağları ok delip geçmiş. O okun yoluyla at gelir, büyük denizi kurutup koymuş. Çakılınca ak kızıl at gider. Gitti, gitti, gitti. Dokuz Kara Mongus’a ulaştı. Yiğit kemikleri, çatal dağ olup kaldı. Kara Mongus yerinde, parmak kadar bile erkek kalmamış bahadır doğan Altın Ergek, Dokuz Kara Mongus’un halkını, tebasını kırar. Kılıçla keser. Altın dağı kaldırdı, Ak denizin öbür yanına dağı fırlatıp atar.”464 (Altın Ergek)

“ Kara Kılış, kara şehrin içine koşup girip, Kara Şebeldey’i iki örgüsünden yakalayıp sürükleyip çıkardı. Üç çevirip, kara yerden koparıp gökyüzüne kaldırdı. Çevirip kara taşın üstüne attı. Kara Şebeldey’in ölen bedeni dağ olmuş, dökülen kanı göl olmuş.”465 (Kan Argo Peçelig Kan Mergen)

“ …Bunu gören Kağan Kes varıp, kolundan çekip ayırıp, yiğit koluna kendisi girdi. Dağların dağlarını dağıttılar, ırmakların ırmaklarını çalkalandırdılar. Kapışanın bile buluşamadığı, kara duman bürüyüp kaldı. Parlayan güneş parlamaz oldu, aydınlatan ay aydınlatmaz oldu. Yuvalı kuş yuvadan kaçtı, inli hayvan ininden kaçtı. Dokuz yıl boyonca dövüştü. Dokuz yılın sonunda Kağan Kes, kolundaki yiğidi göğe kaldırdı.Yiğit

463 Ergun, a.g.e.s.170. 464 Ergun, a.g.e. s.223. 465 Ergun, a.g.e. s.371.

atılan ak kayaya fırlatıp attı. Ölen bedeni dağ oldu dökülen kanı ırmak oldu. Akdolunayda ay öldü, ak gündüzde güneş öldü.”466 (Kağan Kes)

3.6.2. Altay

“ Er Samır öfkelenmezdi öfkelendi, kızmazdı kızdı. Ak Sarı atını şimdi sağını solunu kamçıladı. Katan Mergen’i takip edip kanatlı kuş gibi gitti. Nice denizleri geçtiğini kendisi de bilmedi. Nice dağları aştığını kendisi de sezmedi. Büyük ormanı aralayıp, ak çölleri dolaştı. Böylece gidip dururken, ak dağın eteğinde kağan yaşayan yurt göründü. Halk yurduna girip, gelip mal tarafına ulaştığında akıp duran denizi, deniz değil kan imiş. Ak dağ diye gördüğü halkın milletin kemiği imiş. Kara Katlar ata binen Katan Mergen kardeşi yedi şeytan adlı kağanların kapısının önünden hiç durmadan gitmişmiş yedi şeytanın arkasından takip ettiğini anladı. Katan Mergen kardeşim, yedi şeytanın elinden yenine yaslanarak ölmüştür. Kıymetli at Kara Katlar yelesine yaslanıp ölmüştür, diye Er Samır düşünüp biraz gidince yedi benzer kapkara yenine yaslanıp yıkılmış yedi benzer şeytan oğul yenine yaslanıp yıkılmış onu gören Er Samır ondan sonra hızla gitti. Ak Sarı atının şimdi vurmaz yerine vurdu, kamçılamaz yerini kamçıladı, kanatlı kuş gibi ses çıkarıp kara dağın kırına ulaştı, kara denizin kıyısına ulaştı. Fakat kara dağ diye gördüğü kara halkın kemiği imiş. Kara deniz sandığı kahraman askerin kanı imiş.”467(Er Samır)

“ …Bir süre zaman geçtiğinde, Karatı Kağan ile Sanıksan bay tekrar buraya geldiler. Közüyke ile Bayan’ın aynı yerde öldüğünü gördüler. ‘Canlıyken birlikte yaşar, öldükleri yerde birlikte ölür, bu ne biçim insanlar?’ iki bahadır böyle diyerek, Bayan’ın cesedini alarak iki nehir geçip, iki dağı aşarak şimdi götürüp attılar. Sonra tekrar gelerek Közüyke’nin kemiğini yakmak için kok kömürü gibi yok etmek için buraya geldiklerinde Közüyke’nin naaşı bir kaya, Bayan’ın naşı bir kaya iki büyük kuş gibi sivri zirveli taşlar burada duruyordu.”468 (Közüyke)

466 Ergun, a.g.e. s.388.

467 Dilek, a.g.e, s.102. 468 Dilek, a.g.e, s.361.

“ Kökin Erkey ile Ançı Mergen kara çelik palalarını kınlarından hızla çektiler. Kayalara vurup bilediler. Askere salladılar, iki taraftan da savaş başladı. Gecesi, gündüzü olmayan loş bölgede gece, gündüz durmadan mücadele çarpışma sürdü. Atların yanına atlar yıkıldı. Erlerin yanına erler yıkıldı. Atın kanı eyerinin keçesine çıktı, erlerin kanı da kuşaklarına çıktı. Az biraz asker kaldığında, Celbis Sokor kağanın Temir Bökö, Temir Sagış adlı iki oğlu bağırdılar: ‘Pehlivansız, güreşelim, alpseniz, atışalım!’ Atlarını dörtnala koşturup geldiler, yaka yakaya tutuştular, omuz omuza savaştılar. Yedi yıl tutuştular, yere kimse düşmedi. Dokuz yıl güreştiler, toprağa kimse düşmedi. Bastıklarında sert taşı ufaladılar, kuru yeri tekmeleriyle ovdular, mücadeleleri bitmedi. Şimdi hepsi anladı ki, dört bahadırın gücü birbirine denk. Yıkılınca birlikte yıkılıyorlar, Ayağa kalkınca birlikte kalkıyorlar. Eşit güçleri tükendi. Yukarı çıkan seslerinden gökyüzünün dibi gürüldedi. Aşağı inen seslerinden Yer Ana’sı sallandı. Böylece tutuşup mücadele ederken, Kökin Erkey bahadırın aklına Temir Çookır’ı geldi. ‘Bir yardımını ulaştır, kıymetli Temir Çookır!’ diye kuvvetle bağırdı. Bakıp, tekrar baktığında, üç kilitli dökme demirden sandığı Temir Çookır At getirip, Kökin Erkey bahadırın ayağının önüne baktı. Kökin Erkey o sandığı sağ ayağıyla vurup tepti, onun içinden altı su samuru çıktı. Altısını da Kökin Erkey ayakkabısının bronz tabanıyla ezdi. Temir Bökö, Temir Sagış iki dağ gibi yere yıkıldı, akan kanları göl gibi döküldü. İki kara atları yelelerine yaslanıp yıkıldılar. Kağan Celbis Sokor’un kendisi Ceeken Küren atıyla ikisi yattıkları yerden kalkamadılar. Akan kanları deniz gibi oldu, artıp kalan kemikleri dağ gibi oldu. Yeraltının sefihi Celbis Sokor kağanın zengin yurdunu yıktılar, başaklı yurdunu dağıttılar.”469 (Kökin Erkey)

3.7. Dağların Canlı Bir Varlık Gibi Düşünülmesi