• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

3. ALTAY, ŞOR VE TIVA KAHRAMANLIK DESTANLARINDA DAĞ

3.5. Dağın Uğuldaması, Yıkılması

Dağların uğuldaması ya da “uğultulu dağ” ifadesi, sadece Şor kahramanlık destanı metinlerinde yer almaktadır. Metinlerden alınan aşağıdaki ilk örnek incelendiğinde, dağın uğuldamasının dağ iyesiyle ilgili olduğu söylenebilir. Çünkü örnekte bu durum dağın insanlara geçit vermemesi gibi gösterilmiştir. Örnekte Kök Talay, “Eğer dağ uğuldarsa başka bir yoldan gidin” demektedir. Bu durum bize dağ iyesini hatırlatmaktadır. Başta da söz ettiğimiz gibi, dağlardan geçit veren tek varlık, dağ iyesidir.

“Kök Kartıga ile Abak Kulak, yemekle kendilerini doyurdular, arıklayan kendilerini güçlendirdiler… Atlarına yarasa gibi kenetlendiler. Kök Talay söyledi: ‘ Hey, Kök Kartıga’m, bundan öteye gidende, dağ başları uğuldarsa, altı dağ aşıp, altı nehirden geçen yoldan gidin!’”446 (Ak Kan)

Bundan sonraki örnekler ise, ilkinden farklıdır. Çünkü bunlarda uğultu ifadesi, sanki dağın yüksekliğini ve rüzgârlı oluşunu vurgulamak için kullanılmıştır. Bilindiği gibi yeryüzündeki en yüksek yerler dağlardır. Ayrıca yükseklere çıkıldıkça rüzgârın sesi şiddetini arttırmaktadır. Bu nedenle bundan sonraki örneklerdeki “uğultulu” ifadesi, dağların başlarının çok yükseklere uzandığını ifade etmek için kullanılmıştır diyebiliriz.

445 Ergun, a.g.e.s. 267. 446 Ergun, a.g.e. s.198.

“ Ak kır atla ay kara at. Koşa koşa gelmişler de, uğultulu doruğa çıktılar, düz bele indiler. Sonra gördüklerinde: Bu yetmiş aşıtlı bezenip büyüyen, genç tayganın eteğine geldiler. Yaş ağaçlı genç tayganın bengü sırtında, Aytın Çıltıs’ın gömüldüğü, altın çamın yanında başka bir küçük çam bitip, büyüyüvermiş imiş.”447 (Altın Sırık)

“ Altın Şapa ile Altın Sırık, gide gidende ırağa vardılar. Altın Sırık sonra bakıp gördüğünde: Yeryüzünde bir köşede, güzel yetmiş aşıtlı bakır tayganın doruğu göründü. Söylenen söz bitmeden, yumulan göz kırpmadan, uğultulu sırta çıktılar, düz bele indiler.”448 (Altın Sırık)

Bundan sonra sıralanan örnekler, yine Şor Türklerinin kahramanlık destanlarındandır. Bu seferki örnekler, dağların yıkılmasından veya başlarının kopmasından söz eden örneklerdir. Örnekler incelendiğinde görülecektir ki, dağların yıkılması genellikle iki şekilde olmaktadır. Bunlardan ilki, bahadırların mücadele sırasında dağlara vurmasıyla olmaktadır. Böylelikle bahadırlar, dağları bile yıkacak kadar büyük bir güce sahip olduklarını gösterirler. İkincisi ise “kut”un gitmesiyle alakalıdır. Yukarıda da söz ettiğimiz gibi kut, tanrının bazı varlıklardaki tecellisidir. Kutun en büyük taşıyıcısı, yiğit kağanlardır. Eğer yiğit, yaşadığı bölgeden gider ya da ölürse kut da o yeri terk eder. İşte, aşağıdaki örneklerin bazılarında benzer bir durum yer almaktadır. Savaşan bahadırlardan birinin ölmesi üzerine dağ yıkılmaktadır. Ayrıca örneklerde yer alan dağların yıkılıp, denizlerin çağlaması ifadeleri savaş durumunu göstermektedir.

“ … Kağan Mergen, Kağan Kara’yı ak bulutun üstüne çıkardı, gök bulutun altına soktu. Kara dağa çıkarıp, kaldırıp kara dağa vurup yıktı. Kağan Mergen kara dumanı üfleyip yaranda, yiğit doğan Kağan Kara’nın ara canı çıkıp ölmüş. İt yalar kan kalmadı, saksağan gagalar et kalmadı. Yerin ötesinde ulu ağaç yıkıldı, ulu yiğit inleyip düştü. Yer çatırdayıp yarıldı, kara dağ sarsılıp yıkıldı. Kağan Mergen söylendi: ‘Atanın acısı, ananın ahı! Başkasının arı gücü artık olup, biricik Kağan Argo ablam ak dünyadan

447 Ergun, a.g.e. s.291. 448 Ergun, a.g.e. s.267.

ayrılıp gitti, Kağan Argo ablamın arı gücü artık olup başkası ölüp kaldı’ diyerek kara dumanın arasına koşup girdi. Kara dumanın arasından çıkıp, Kağan Argo ablası, Kağan Mergen ile kafa kafaya tokuştu. İki kardeş burada karşılaşıp acıkan kuşlar gibi ötüştüler, yorulan atlar gibi kişneştiler… Bunlar böyle durup konuştukları sırada, ak doruk tersine aktarıldı, ak nehir tersine çağladı. Ulu tayganın başı kopup savruldu. Alçak tayganın başı eğilip kaldı. Ulu sırtın üstünden atlar atı kara kır at koşturup aşar. Kara kır atın üstüne, yiğit oğlu binermiş. Başındaki tulganın ucu, üç göğe saplanır; altın çizmeleri, altmış yer katını yarıp deler. Koca tayga gibi yiğit gelir.”449 (Kan Argo Peçelig Kan Mergen)

“ …İhtiyar söyledi: ‘Adı yaman Şayğın Mergen sizin yere yönelip gelir, sizin yerde dağ dağılıp, deniz çalkalanır gün olur. Altın Ok yavrum, Şayğın Mergen’in gücünün fazla olup seni yıkacağını bilemem. Şayğın Mergen’i yıkıp yenersen bu ak dünyanın tek kağanı, tek beyi sen Altın Ok olurdun’ diye söyler.”450 (Kan Argo Peçelig Kan Mergen)

“ Ak bozkırın dibinde, iki yiğidin tutuştuğu yerde, uçsuz bucaksız kara duman bürüdü. Kara duman arasında ulu ağaç yıkıldı, ulu yiğit inleyip öldü. Yiğidin düştüğü kara kaya çatırdayıp toz oldu. Ak doruklar tersine aktarıldı, ak ırmak tersine çağladı.

Ulu dağ yıkılıp düştü.”451 (Kan Argo Peçelig Kan Mergen)

“…Bunu gören Kağan Kes varıp, kolundan çekip ayırıp, yiğit koluna kendisi girdi. Dağların dağlarını dağıttılar, ırmakların ırmaklarını çalkalandırdılar. Kapışanın bile buluşamadığı, kara duman bürüyüp kaldı.”452 (Kağan Kes)

“Kağan Kes ile Kara Kağan’ın iki oğlu tutuştular. Altın otağdan çıktı. Büyük oğlan ile kapıştılar. Dağı dağıttılar, ırmağı taşırdılar. El ele kavuşmaz kara duman bürüdü. Katı zırh şangırdayıverdi, telli zırh eriyiverdi.”453 (Kağan Kes)

449 Ergun, a.g.e. s.354. 450 Ergun, a.g.e. s.377. 451 Ergun, a.g.e. s.381. 452 Ergun, a.g.e. s.388. 453 Ergun, a.g.e. s.400.

“ …Kağan Alp peşinden gider, gitmiş, aramış, aramış, Bir yol göründü sığın sürmektedir, Kağan Pergen. Kağan Alp da sürer. Bakır bir kurgan durur. Yedi Kuday’ın yarattığı dağdı. O dağ parçalanmış. Kağan Alp onu görür. ‘Nasıl parçalandı acaba?’der. Kağan Alp etrafında dolaştı. Kağan Pergen, sığını sürüp koşarken vuramamış da kamçıyla vurmuş, sığına değmedi. Dağa değdi. Değende dağ parçalanıvermiş. Kağan Pergen böylece sığını öldürmez de sürüp kalır.”454 (Kağan Pergen)

“…Dokuz kardeşin hepsi Er Samır’ı öldürelim diyerek, dokuz yanından sardı, toprak toz kaynayıverdi. Öylece duran ak malı ayaklarından bağladılar. Öylece duran halkı kara balçığa tepip bastılar. Kıyısız büyük denizler, kıyılarından aştı. Büyük büyük dağlar yarılıp ufalandı. Tepelik yerler bataklık oldu, bataklık yerler tepelik oldu. Er samır bahadırın eti, kanı ısındı, tutup yıktığı arttı.”455 (Er Samır)

“Er yaratılışlı Er Samır kıymetli atını durdurup, ova gibi at keçesini ovaya yayıp saldı, yatıp uyuyuverdi. Çok zaman olmadı ak dağın başında ak duman kaynaştı, ay karanlığa düşüverdi, kara yer silkiniverdi, nice dağlar sallanıverdi. Yedi dağın öte yanında, yedi suyun öbür yanında şeytan yaratılışlı Kara Bökö yetip hızla geldi.”456 (Er Samır)

“Ak Tayçı’yla Ak Börü, Erlik Biy’i damgalayarak, kanatlı kara boğasının sekiz boynuzunu keserek, yeraltının dibine fırlatıp attılar. Kara dağı keserek, yeraltının ağazını iyice kapattılar. Erlik Biy’i yenerek, Ak Tayçı’yla Ak Börü yeniden el sıkıştılar.”457 (Ak Tayçı)

“…Kökin Erkey hiddetlenerek okunu, yayını alıp, kara dağı tam ortasından atıp

dağı yıktı. Yedi oymalı oku Temir Çookır’a yetişmedi.”458 (Kökin Erkey)

454 Ergun, a.g.e. s.423. 455 Dilek, a.g.e, s.59. 456 Dilek, a.g.e, s.75. 457 Dilek, a.g.e, s.166. 458 Dilek, a.g.e, s.182.

“…Aranay, Şaranay’ın okları yaprak gibi yalpalanıp uçtu, kelebek gibi soluğu kesilerek uçtu. Çok zaman geçmedi, kara çelik kırı Kayçı Ceren atıyla, Altay Buuçay bahadır tekmeleyip parçaladı. Kara çalik palasıyla küçük parçalara ayırdı. O ormanlık

dağın parçalanmasıyla Aranay, Şaranay’ın ordusunu her tarafa dağıttı. Gelip yıktı.”459

(Altay Buuçay)

“…Geyik derisi matarayı alarak, koynuna iyice sokarak, Kızıl Konır atına binip, Bayım Sur’la vedalaşıp, Karatı Kağan kaynatasının Ak sarayına doğru, hızla gidip kayboldu. Çevredeki dağlar sallanıverdi, oradan hızla gittiğinde, bütün sular kıyılarından aştı.”460 (Kozın Erkeş)

3.6. Bedenin Dağa Dönüşmesi