• Sonuç bulunamadı

Altın, Gümüş, Bakır ve Demir Dağlar

I. BÖLÜM

3. ALTAY, ŞOR VE TIVA KAHRAMANLIK DESTANLARINDA DAĞ

3.4. Altın, Gümüş, Bakır ve Demir Dağlar

Yukarıda da ifade edildiği gibi, Türk mitolojisinde dağlar kadar, genellikle dağlarla birlikte düşünülen madenler de önemli bir yer tutmuştur. İnsanların hayatlarının belli bir döneminden sonra kapkacak ve silah yapımında kullandıkları bu madenler, yaşamlarında öyle önemli bir yere sahip olmuştur ki, en değer verdikleri dağları bile bu maden adlarıyla nitelendirir olmuşlardır. “Ergenekon Efsanesi”nden de anlaşılacağı

426 Dilek, a.g.e, s.361.

427 Dilek, a.g.e, s.253. 428 Dilek, a.g.e, s.305

429 Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi (Kaynakları ve Açıklamalarıyla Destanlar), C.I, T.T.K, Ankara, 1993, s. 63.

üzere, demir madeni dağın içerisinden çıkarılmıştır ve bu nedenle madenlerle dağlar birlikte anılır olmuştur.

Çalışmamızın konusu oluşturan destan metinlerinde tespit edebildiğimiz altın, bakır ve demir dağlarla ilgili örnekler aşağıdaki gibidir:

3.4.1. Şor

“ Şimdikinin öncesinde, öncekinin sonunda, ak denizin kıyısında, altın dağ gibi altın otağ dururmuş. Ak dağın eteğinde ak mal yayılır, ak denizin kıyısında halk teba yayılır yaşarmış.”430 ( Ak Ölen ile Kır Ölen)

“ …O yetim çocuğa Altın Sabak bakar. Bahadır yayını daha tutmayan, küçük bir oğlanmış. Dikenden ok atar, altın dağın dibine ava gider dururdu.”431(Altın Ergek)

“ …Arancula Ak kızıl atın; dizgininden kapıp aldı. Binip gidiverdi. Sağ kolundan kanat çıktı, kamçılayıp Altın dağı aşırdı. Sol kolundan kanat çıktı, kamçılayıp Gümüş dağı aşırdı. ‘Dizginimi böyle sıkı çekip oturamazsın sırtımda. Sırtımda oturmaya dayanamazsın, Dokuz Kara Mongus yurduna seni götüremem.’ Demiş. Üç yaşındaki Altın Ergek iki dizginini çekti, göğsüne kadar çekti. Dokuz Kara Mongus’un yurduna gitmek için, Ak kızıl at dörtnala koştu. Üç göğün dibinden geçip, Altın dağın doruğuna çıkmış. Yeryüzünün etrafına bakar. Ak deniz varmış Altın dağın bağrında, Altın otağ varmış, çoğun çoğu mal varmış, kalabalığın kalabalığı halk varmış.”432 (Altın Ergek)

“ Altın Kağan koca pencereyi, ardına kadar açıverip baktığında: Yetmiş aşıtlı altın tayganın tepesinden, çırılçıplak Adem yaşında oğlanın koşarak indiğini gördü. Koşup gelen oğlan, altın tayganın eteğine girip, malı aralayıp, halkı yarıp altın otağın dibinece koşup eşiği açıp, sağ elini uzatıp, selam sabah verip.”433 (Altın Sırık)

430 Ergun, a.g.e. s.214.

431 Ergun, a.g.e. s.216. 432 Ergun, a.g.e. s.218. 433 Ergun, a.g.e. s.240.

“…Gök otlar ilk çıkanda, gök bülbül ilk ötende, yeşerip çıkmış, yetmiş aşıtlı altın tayga. Yetmiş aşıtlı altın taygayı, yarıp gelip akan, eteklerinden, süzülüp gelip akan su, dokuz kıvrım yapıp dönüp, altın ırmak olup yarıp inerdi. Altın ırmak sahilini doldurup üst üste basışıp ulus-halk yaşayıp dururmuş.”434 (Altın Sırık)

“ Öncelerin öncesinde olmuş imiş. Eski neslin sonunda, şimdiki neslin başında kepçe ile dağın bölündüğü, kamış ile suyun bölündüğü zamanda olmuş. Çıkıp ak ırmak akmış, yığılıp altın dağ büyümüş. Ak ırmağın kıyısında halk yaşarmış. Altın dağın eteğinde ak mal dururmuş. Ak ırmağın kıyısında, altın dağın eteğinde, altın ayaklı altın otağ dururmuş.”435 (Kağan Kes)

“ Çılaş Kara Oğlan bağırdı: ‘Göze görünmez kara iblis, alnıma neden boşuna vurursun!’ Sonra duysalar ki, altın otağ içinde alpleri vurup kırıverdi. Dokuz gün boyunca hepsini kırdı. Dokuz günün sonunda altın kazıkta duran ak kızıl at yerinden yok oldu. Altın dağı aşıp gittiğini görüp kaldı.”436( Kağan Kes)

“ …Atlarına binip, koşturup gitmişler. Kuu Kız’ın yurdunda kırk aşıtlı altın dağ varmış. Altın dağa varmışlar. Altın dağın sırtından inip Kuu Kız’ın yerini görmüşler. Ak ırmağın kıyısında altın otağ dururmuş. Altın otağın eşiğinde at bağlanır altın kazık varmış.”437 (Kan Kes)

“ Kızıl doru atlı yiğit ile Çaştan Pergen selamlaştılar….Denkleşip atlarına bindiler, ileriye sürdüler. Gide gide gittiklerinde, yetmiş aşıtlı altın dağ varmış. Yetmiş aşıtlı altın dağın eteğinde, gök bozkır varmış. Altın dağın eteğindeki gök bozkırda halk yığını buradaymış. Halk arasında attan inip ikisi oturdular. Oturdukları sırada yetmiş kağanın dışından, yerin sınırı yerde çelik toynağın sesi duyuldu. Azgın kasırga kaynayıp geldi; ulu rüzgâr oynayıp gerdi. Altın dağın eteğine gök boz at uçup geldi. İki burnu büyüyüp, iki koltuğu titredi. Altın dağa çıkıverdi. Irak yerden çelik toynağın sesi duyuldu. Altın kasırga kaynayıp girdi, ulu rüzgâr oynayıp girdi. Altın dağın dibine kan

434 Ergun, a.g.e. s.229. 435 Ergun, a.g.e. s.386. 436 Ergun, a.g.e. s.398. 437 Ergun, a.g.e. s.399.

al at uçup geldi. İki burnu genişleyip, iki koltuğu titredi. Gök bora atın arkasından çıktı. Gök bora atı izleyip yetişir. Sürdüğü yerde yakalamış, altın dağı aşarken kuyruğuna basarcasına yetişti. Altın dağı aşıverdiler.”438 (Kağan Kes)

3.4.2. Tıva

“ …Çeçen Kara bahadır, Dalay Baybın kağanın otağında, donmuş yeri dizkapağına kadar basıp, katı yeri batırıp basmış. Ağırlanırken kağan buna: ‘Hey, halkımın-kavmimin içinde, ünlü erler eri olarak doğan kişisin Bu Şil Tayga ile Şilen Tayga üstünde, demir ağızlı kara mağarada, üç iblis ortaya çıkalı, üç yıl oldu. Onlar bu zamana kalırsa çok tehlikelidir. Onlar ile savaşmaz isen olmaz, oğlum’ diye bunu söylemiş… Ertesi gün Çeçen Kara bahadır, Arzılan Karasına binip, tan başı atar atmaz, taş başı belirir belirmez iken, boğazda akan kara ırmağın üstünde, Ulu kara mağaranın ağzında, üç ateşten iblis, üç ateş gibi gözükürmüş. Çeçen Kara bahadır, demir kara okunu, katı kara yayını, şınlatıp çekip: ‘Üç kızıl ateşin, tam ortasına değ’ diyerek atı vermezmiş. Kara mağara yarılıverende, üç iblisin biri ölünce, ikisi koşup çıkıp biri altın başlı ördek olarak, üst âleme uçuvermiş. Diğeri üç karış bakır burunlu, demir vücutlu kişi olup koşup gelmiş.”439 (Arzılan Kara Attıg Çeçen Kara Möge)

“ …Dümdüz güney tarafı, yurt tutan otsuz kuru, sahipsiz kara dünya yurtlu, kaynağı donmaz kara gölün kıyısında, yolu yok demir kara tayganın, eteğini yurt tutan, dokuz savaşı yenip kazanan, dokuz kadını kaçıran, üş savaşı görüp geçiren, ganimet yiyip karnı doymayan, kişi kanı içip susuzluğu kalmayan, kişi eti yiyip öcü dinmeyen, Buga Kara atlı, ölürde canı yok, yaşamaya yaşı yok, kara niyetli, kanı karalı, katı zalim demir başlı Demir Kara Çançın denilen kişi yaşarmış.”440 (Şöögün Bora Attıg Şöögün- Köögün)

3.4.3. Altay

“Üç sivri gümüş dağlı, üç derin süt göllü, üç derin süt gölüyle gürüldeyerek eken ak denizli, ayrı ayrı üç boynuzlu Ak Boro ata binen Ak Bökö bahadır kişi Ermen Çeçen

438 Ergun, a.g.e. sç417.

439 M. Ergun-M.Aça, a.g.e, s.325. 440 M. Ergun-M.Aça, a.g.e, s.346.

hatunuyla huzurlu, rahat yaşadı. Büyüttüğü oğlu ise Altın Tana hatunlu, Ak Sarı ata binen Er Samır adlı delikanlıydı.”441 (Er Samır)

“(Er Samır) Ak Sarı’yı durdurup, dinlenmeli diye düşündü. Yeraltı suyundan içerek ak otlakta dinlendi. Ak Sarı’sını otlatıp ondan sonra yola çıktı. Altın dağa çıkıp da, öte yanına bakınca, ak malı kımıldaşan ak otlaklar göründü.”442 (Er Samır)

“Arka tarafına ay ışığı vurmaz, kapkara ağaçlar yetişmiş, güney tarafına güneş vurmaz, büyük zirveli taşlar oluşmuş Altın dağın koltuğunda, arpanın çok iyi yetiştiği, ak çiçeğinin solmadığı, altı bölümlü ak çölün kenarında, yaz, kış donmayan, coşkun kara denizli, Uzun Kıdat yiğitli, az biraz hayvan besleyip, az biraz halk yönetip, Altın Topçı hatunlu Ak Bökü bahadır yaşadı.”443 (Ak Tayçı)

“(Karatı Kağan) Sakalını çekip yoldu. ‘Benim sevgili akrabalarım, dünürlerim Ceti Sabar, yedi yıl boyunca sert içkiyi beraber içtik, altın gümüş alıp verdik. Yerin, suyun kötü ruhu çıkıp, yurdumuzu mahvetti, tek çocuğumu alıp kaçtı. Şimdi ben sizin elinizdeyim, öldürmek sizin elinizde, yaşatmak, sizin elinizde’ Ceti Sabar bahadırlara Karatı Kağan öylece konuştu. Yiyecek neyi var neyi yoksa, aşını, tuzunu tekrar önlerine koydu. Epey içki içtikten sonra Ceti Sabar kardeşler konuştu: ‘Neredeyse, gidip ararız. İnsanın girmeyeceği yere gidip saklanır o! Onun gücünü görmeyince, tekrar yerimize dönmeyiz. Nice Alplerini, hedefi şaşırmaz atıcılarını çarçabuk gönder. Salyalı, sümüklü mel’unu bize geri getir.’ Onu işiten Karatı Kağan, hedefi şaşırmaz atıcılarını, sayısız bahadırlarını her yere gönderdi. O giden bahadırları, gidip birçok yerleri dolaştılar. Demir dağ kırına çıkıp, demir otlağa bakıp incelediler. Gözün görebildiği yerde demir otlağın en sonunda, yetmiş dallı demir kavakta Kızıl Küren atını dinlendiren, altmış avın etini tek dişiyle dişleyen, yeşil ipek ladin ağacı yaprağıyla çok güzel saçak yapmış Kozın Erkeş bahadır ile çok güzel kız Bayım Sur Şarta oynayarak, eğlenip oturuyorlardı.”444 (Kozın Erkeş)

441 Dilek, a.g.e, s.33.

442 Dilek, a.g.e, s.40. 443 Dilek, a.g.e, s.112. 444 Dilek, a.g.e, s.276.

“ Altın Şapa ile Altın Sırık, gide gidende ırağa vardılar. Altın Sırık sonra bakıp gördüğünde: Yeryüzünde bir köşede, güzel yetmiş aşıtlı bakır tayganın doruğu göründü. Söylenen söz bitmeden, yumulan göz kırpmadan, uğultulu sırta çıktılar, düz bele indiler.”445 (Altın Sırık)

Örneklerden de anlaşılacağı üzere, kahramanlık destanlarında en çok “altın dağ” ifadesine yer verilmektedir. “Altın dağ” ibaresini “bakır dağ”, “gümüş dağ”, “demir dağ” ve “bakır dağ” takip etmektedir.

3.5. Dağın Uğuldaması, Yıkılması