• Sonuç bulunamadı

Bu dünyanın gelip geçici olduğu, fani olan insanın mevkisi, durumu ne olursa olsun asıl âleme göçeceği bu gerçeği akıldan çıkarmayarak yaşamanın gerektiği ve ölüm geldiğinde de

BÖLÜM 3: TÜRK FOLKLOR ARAŞTIRMALARI DERGİSİNİN 183 SAYISINDA YER ALAN MASALLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

4. Bu dünyanın gelip geçici olduğu, fani olan insanın mevkisi, durumu ne olursa olsun asıl âleme göçeceği bu gerçeği akıldan çıkarmayarak yaşamanın gerektiği ve ölüm geldiğinde de

bunu metanetle karşılamak gerekir.

5. Kimseye istemediği bir durumu zorla kabul ettiremeyiz. c. KAHRAMANLAR

Küçük kız: Masalda fiziksel özellikleriyle de öne çıkarılmış güzel bir kızdır. “…suda kızın aydan beyaz, huriden güzel yüzünün aksini gördü. ” Akıllı, kararlı ne istediğini bilen, sorunlara pratik çözümler bulabilen, iyi kalpli bir kahramandır. Bu özellikleriyle olumlu kahramanların başında gelmektedir. Yardımsever, yaşlılara hürmeti olan biri olduğu padişah oğlunun kızı bulması için gönderdiği Koca karıyla konuşmalarından anlaşılmaktadır: “ - Ne yapayım kızım, gözüm görmez, elim tutmaz, gel sen pişiriver dedi. Kız Koca karının yardımına koşmak için ağaçtan aşağı indi…” Büyük kız: Olaylar karşısında pasif kalan, küçük kıza göre daha dayanıksız, olmakla geri planda kalmaktadır; ancak geyik olmasına rağmen kendi durumuna bile üzülmeden kardeşine yardım etmeyi isteyen fedakâr bir abla olarak olumlu bir kahramandır. Bencil değildir. Kendi derdine çare bulmak yerine kardeşinin korkusunu azaltmaya uğraşmaktadır: “Üzülme kardeşim, boynuzlarımla sana yiyecek getiririm, hiç korkma dedi. ”

Masalda olay akışı içinde sorunların çözümünde aktif olan kardeşlerden küçük olanıdır. Genel olarak tüm masallar için geçerli olan bu özellik bu masalımız için de geçerlidir. Büyük kız kardeş masalda aktif değildir.

Padişahın oğlu: Aşkını unutmak için efsunlar büyüler yaptırdığı küçük kızı evlenmeye zorlamaması, onun rızasının olacağı zamanı beklemesi sebebiyle hoşgörülü, sabırlı insan profilini masala taşımaktadır. Bu özelliklerin çocuklara kazandırılmasını sağlayacak olumlu bir kahramandır.

Cadı ana: Genelde dev, ejderha gibi masaldaki olumsuzlukları yaratan kötü tiplerdir. Ancak bu masalda cadı, yollarını kaybeden, babalarının terk ettiği kızlara, yardım eden bir kadın olarak karşımıza çıkmaktadır. Devin evinden uzaklaşmalarını sağlayıp ormanda karşılaşabilecekleri tehlikelerden kurtulmaları için kızlara gerekenleri vererek gönderir. Bu nedenle olumlu bir kahramandır.

Koca karı, İhtiyar: Bu iki kahraman da olayın çözümlenmesinde padişah oğluna yardım eden kişilerdir. Bu yönleriyle olumlu kişilerdir. İhtiyarın iyilik timsali olması adeta dıl görünüşüne de yansımıştır ve bu masalda dile getirilmiştir: “Saçı gür yüzü nur içinde iyi kalpli bir ihtiyar kuşu kesti. ”

Üvey anne: Üvey anneler gerçek yaşamda da kötü olarak algılanan ve masallarda da çatışma unsuru olan olumsuz karakterlerdir. Eşini kızlarının ve kendisinin arasında seçim yapmak zorunda bırakan, isteklerini gerçekleştirmek için tehdit gibi ahlâkî olarak kabul edilemeyecek yöntemleri kullanan kötü bir kahramandır.

Baba: Kızlarının iyi bakılması için evlilik yaptığı için onları sevdiğini düşündüğümüz baba, kızlarını karısının davranışlarına karşı savunamayarak onları terk etmiştir. Zayıf bir karakter yapısı göstermiştir. Bu yönüyle olumsuz bir kahramandır.

Komşu kadın: Karı kocanın mutluluğuna göz dikerek kötülük yapmıştır; ancak kötülüğünün olumsuz sonuçlarına da katlanmak zorunda kalmıştır.

d. DEĞERLENDİRME

Bu masal, güven duygusunun ikili ilişkilerde zor kazanıldığı günümüz toplumunda arkadaş seçiminde tecrübeli olamayan 11-14 yaş grubu çocuklarını detaylı, özenli seçimler yapmaları, herkese güvenmemeleri gerektiği mesajını kazandırması açısında tavsiye edilebilir. Babanın iki kızını ormanda terk etmesi, bu iletinin metinden çıkarılmasını sağlamaktadır. Ergenlik dönemine girmiş olan 11-14 yaş gurubu çocuğu, kendisini çevreye kabul ettirme çabası içindedir. Arkadaş ve arkadaşın düşünceleri hayatlarında önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle onları olumlu yönde etkileyecek arkadaş seçimlerini doğru yapmaları gerekir. Bu masalımızda hayatta en çok güvenilen varlıklardan biri olan baba bile umulmadık davranışlar gösterebilirse, çok güvendiğimiz kişilerin kendilerinden beklemediğimiz davranışları gösterebileceği fikrini kazandırabilir.

Kahramanlardan küçük kızın, hiçbir güçlük karşısında yılmadan tekrar kocasıyla mutluluğu yakalamaya çalışması, umutsuzluk kaygı gibi duyguların çevrelediği ergenin hayata bağlanmasında önemli bir etkisi olabilir.

İkinci iletimiz, çocukları hayata hazırlamak yönünden faydalıdır. Çocuğun bir hayal dünyası içinde yaşamaması, hayattaki güçlüklerin farkına varması başarılı olabilmeleri ve sağlıklı bir ruh yapısına sahip olmalarında ilk koşuldur. Bu da kahramanlarının iyi ve kötü diye farklı özelliklere sahip olmasıyla hayattaki dengeyi metne taşımaktadır. Her şey gibi hayat da tek taraflı değildir, her duruma hazırlıklı olmak gerekir.

Dördüncü iletimize ulaştığımız “Para parayı çeker, kısmet gelir kısmet üstüne, lâkin dert de gelir arka arkaya, talihsizlik fakirlik yetişmiyormuş gibi adamcağızın karısı da bir gün sizlere ömür

oluverdi. Allah makamını cennet etsin, bilemeyiz neden gittiğini. Göğsüne dert geldi dediler. Öksürdü, öksürmedi derken öksüremez söyleyemez oldu. Gidiş o gidiş! İki kızı hâlâ analarının yollarını beklerler, gelecek diye. Giden gelir mi hiç? Gelecek olsaydı benim altın saçlı ninemle tatlı dilli dedem gelirdi. ” bölümden çocukların duyuşsal gelişiminde faydalanılabilir. Ölüm, bu gerçeği unutan çoğu yetişkin için ve özellikle de çocuklar için daha ürkütücü, kabul edilemez bir durumdur. Özellikle çok sevdiği kişilerin ölümünü yaşamak durumunda kalmış çocukların zihinlerinde ölüm mefhumunu doğru oturtmaları için yardımcı olacaktır. Beşinci iletiyle, küçük kıza âşık olan padişah oğlunun ancak kızın gönlü olduktan sonra onu evlenmeye razı ettiği motifiyle verilmiştir. Bu ileti, kendi fikrinin doğruluğuna inanıp karşısındakilerin(ailesi, arkadaşları, öğretmenleri vb.) fikirlerine saygı duymamak, hoşgörü göstermemek eğiliminde olabilecek çocukların eğitiminde faydalanılacaktır. Ayrıca karakterlerinde olabilecek fiziksel değişimlerinin de tetiklediği heyecanlanma, aceleci davranma özelliği yerine sabırlı olma, hoş görme niteliklerinin kazandırılmasında tercih edilebilir.

İletilerinin dışında dilimizin söz varlığının en önemli zenginliklerinden olan atasözü ve deyimlerimizin kazandırılmasında da masallar önemlidir. “Tın Tın Eden Kabacık” adlı masalın tekerleme bölümlerinin içine yerleştirilmiş deyimler buna en önemli göstergedir: “Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir elenmiş iki elenmiş, bakmışlar üçüncüde dibi delinmiş. Kim deldi, kim deldi, nerede bizim Hacı Veli, hem aklı yok hem deli. Ne han yapılmış, ne hamam; ha babam, de babam; vallahi de yalan billahi de yalan; fili yuttu bir yılan, bu da mı yalan. Demek öyle ha sabah değil öğle ha, iki dinle bir söyle ha Kulaksızın Memiş, sen demiş, ben demiş, arkasını diyememiş, ama sekiz çuval böcek yavrusu, otuz çuval tahta kurusu yemiş, kalkmış yine de var mı getirin demiş! Var varanın sür gezenin; tatlı yiyelim, tatlı konuşalım. Ben de düzdüm bunu, ipe serdim unu, kız ne yapacaksın ak fistanlı donu; gel gidelim masal dinlemeye. ”

“Kalbine taş basmak, pabuç bırakmamak” gibi deyimler yönünden oldukça zengin bir metin bu nedenle çocuklara okutulması dil öğretimi açısından da faydalı olacaktır.

11-14 yaş grubu çocukları ilk öğretim 1. kademedeki öğrencilerden farklı olarak zaman mefhumunu kazanmaya, uzun süreli zaman değişikliklerini algılayabilmektedirler. Bu metinde bu özelliği pekiştirecek ifadeler yer almaktadır: “Dedenin dedesinin dedesinin, dedesinin dedesinin günlerini hatırlarsın elbet. Nasıl hatırlamazsın canım. Sen o zamanlar şimdiki gibi ufacık tefecik değildin ki bilmeyesin. Pala bıyıklı, filiz gibi bir delikanlı idin. Pireler dev, farelerin aslan avladıkları günlerde sen de bir der sayar, iki der sıçar, üç der yatar kalkar idin. Olanlar sana sonradan oldu, bugün küçülüverdin gitti. Halbuki sendin (dedemin beşiğini tıngır mıngır sallardım) diyen. Bana bakma ben o zamanlar kundaktaki Hava anamızla kucaktaki Adem babamızın kavgalarını seyrediyordum. ” Masalların bir edebî eser oldukları dili kullanışlarındaki kıvraklık ve estetikten de anlaşılmaktadır. Dünyadaki zıtlıkların, imkansızlıkların dile getirilişinin ne kadar da zarif ve espirili yapıldığı, bu tekerleme bölümünde karşımıza çıkmaktadır: “Pireler dev, farelerin aslan avladıkları günlerde…”

Türk masalları genelde nesir biçimindedir. Nazım unsurları anlatımı renklendirmek için kullanılır. Bu masalda bu özelliğin ön plana çıkarıldığı görülmektedir. Nazım bölümümdeki söyleyişler, çocuk saflığını yansıtacak naifliktedir:

TIN TIN EDEN KABACIK BİZİ ALDATAN BABACIK

Tüm bu güzel özellikleri nedeniyle tavsiye edilecek bir eserdir.

Metinde çocukların dikkatini çekecek, onların merak unsurunu harekete geçirecek eğlendirecek tekerleme ve nazım bölümlerinin dışında metnin anlatım tarzı da bunu destekler niteliktedir. Genel olarak okuyucuyu muhatap alan onunla sohbet ediyormuş havası verecek şekilde anlatılan masal, çocuğu kendi dünyasına daha çok çekebilir ve onu olayların nasıl devam etmesi gerektiğiyle ilgili düşünmeye sevk edebilir: “İşte o günlerde fakir mi fakir, talihsiz mi talihsiz bir adamcağız vardı, yo…Ne çabuk unuttun böyle? Neyse ben anlatayım da sen hatırlamaya çalış yine. Ama lafımın arasına hiç girme olmaz mı?” “Talihsiz baba ne yapsın?”

Tüm bu özelliklerinin uygunluğu ile 11-14 yaş grubu çocuklarının okuması gerektiğini düşündüğümüz bir eserdir.

3. 3. 3. KÖS KÖSE3 a. ÖZET

Vaktiyle bir padişah varmış. Ölürken üç oğluna ve üç kızına vasiyette bulunmuş. Küçük oğluna, mezarıma ziyarete kim gelirse kızlarımı onlara verin demiş. Üç oğlan mezar başına gitmişler. Önce dev anasıgelmiş, sonra aslan en sonunda da tavus kuşu. Büyük ve ortanca oğlanın istememelerine rağmen küçük oğlan vasiyeti uygulamış ve kız kardeşlerini sırasıyla bu gelenlere vermiş.

Üç oğlan kardeş avlanarak günlerini geçirirlermiş. Bir gün hava karardığı için geri dönememiş ve kalacak yer aramışlar. Küçük kardeş, okunu atıp düştüğü yerdeki mağarada konaklamalarını sağlarmış. Küçük kardeş her defasında bir öncekinden daha büyük, daha güzel bir mağara bulurmuş ve geceyi orada geçirirlermiş. Mağaraların gerçek sahipleri olan, önce dört sonra beş daha sonra da altı başlı devleri öldürüp kulaklarını kesip geceyi onların mağaralarında geçirmelerini sağlarmış. Bir gün sabaha karşı ateşin sönmekte olduğunu fark eden küçük oğlan, o dönemde ateşle uyanmak gibi bir inanç olduğundan ateşin sönmemesi için dışarı çıkmış. Bu nedenle geceyi ve gündüz olmasını sağlayan iyi huylu ihtiyardan, ateşi buluncaya kadar geceyi sürdürmesini istemiş. Ateşi alacağı kazanın altında kırk tane dev varmış. Devler, küçük oğlan peri padişahının üç kızını getirirse ona ateşi vereceğini söylemiş. Küçük oğlan, peri kızlarının olduğu saraya gidince fındık attıkça devlerin yukarı gelmelerini tembihlemiş. Küçük oğlan padişahın sarayına gitmiş ve her fındık atışında yanına gelen devleri tek tek öldürmüş. Şamdanları

değiştirmiş, şerbetleri içmiş. Padişah sabah şamdanların değiştiğini, şerbetlerin içildiğini ve devlerin öldüğünü görünce bunu kimin başardığını araştırmış. Küçük oğlanın yaptığını anlayınca kızları sırasıyla bu üç kardeşle evlendirmiş. Küçük oğlan karısını atının arkasına atıp giderken karısı Kös Köse tarafından kaçırılmış. Karısını kurtarması için kardeşlerini evlendirdiği dev, arslan ve tavus kuşu oğlana yardım etmiş; ama başaramamışlar. Sonunda umutsuz halde yolda giderken bir dervişe rastlamış. Derviş, Kös Köse’nin evinin, atlarının özellikleri hakkında Küçük kardeşe bilgi vermiş. Evde tutulan karısı oğlanı içeri almış. Atı nasıl ele geçirecekleriyle ilgili plan yapmışlar. Kız, deve çok sıkıldığını o gidince binmesi için atın yerini söylemesini istemiş. Dev, kendisine çok güvendiği için kızın isteğini yerine getirmiş. Dev gidince ata binip kaçmışlar. Dev kaçtıklarını anlayınca tayla peşlerine düşmüş. Anne at, taya sevenleri ayırırsa hakkını helal etmeyeceğini söyleyince, tay Kös Köse’yi sırtından atmış. Böylelikle Kös Köse ölmüş, onlarda evlenip mutlu olmuşlar.

b. İLETİLER

1. Hayatta hiçbir zaman umudun yitirilmemesi gerekir, zorluklar, engeller bazen artarak