• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: TÜRK FOLKLOR ARAŞTIRMALARI DERGİSİNİN 183 SAYISINDA YER ALAN MASALLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

D. DEĞERLENDİRME

4. Annelik fedakârlık isteyen, çocuklarını kendi canından üstün görmeyi gerektiren bir durumdur

c. KAHRAMANLAR

Mustafa: Terbiyeli, nazik, akıllı ve cesur biridir. Bu özellikleriyle sarayda herkesin gönlünü kazanan olumlu kahramandır. Mustafa, masalımızda karakter özellikleriyle masal metnine göre detaylı sayılabilecek şekilde anlatılmıştır: “Sarayda herkes, terbiyesinden nezaketinden ötürü Mustafa'yı seviyor "keşke padişahın oğlu bu olsaydı,, diyor, arsızlığından dolayı keloğlanı hor görüp kötülüyorlarmış. ” Bu da çocukların ona karşı olan hayranlığının ve sevgisinin artmasına neden olmaktadır.

Keloğlan: Mustafa’nın zıddı özelliklere sahip kıskanç, arsız, çıkarcı, hilekâr Keloğlan da olumsuz kahramandır. Keloğlan, Türk masallarının önemli iyi kahramanlarından farklı olarak burada olumsuz bir kahramanın adıdır. İhtiyar ve İhtiyarın Kızı: Evlerine “Tanrı misafiri” olarak kabul ettikleri kişilerin padişah ve vezir olduğunu bilmeden içlerinden gelerek ellerinde olan ne varsa onlarla paylaşan kişiler olarak olumlu kahramanlardır. Bu kahramanlar aynı zamanda

kültürümüzde önemli yere sahip olan misafir ağırlamanın, insanlara güler yüzle davranmanın önemini çocuklara kazandırmaya yarayacak kişilerdir.

Padişah: Oğlunun kim olduğunu bilmemsine rağmen Mustafa’yı iyi ahlakından dolayı her zaman koruyan, onun şahın kızını almaya göndermeye razı olmayan adaletli bir insandır.

d. DEĞERLENDİRME

Masalımız, çocukların özellikle akranlarına karşı kıskançlık duygusuyla yapacakları haksızlıkların önüne geçmekte faydalı olacaktır. İletileri oldukça başarılı ve çocukların bilişsel seviyelerine uygundur. Birinci iletiyi, Mustafa’yı kuyudan çıkartma şartı olarak kabul ettirip onun yerine geçen Keloğlan’ın yaptıklarının ortaya çıkması olayı, doğrulamaktadır.

İkinci ileti, anka kuşunun yuvasını kurtaran, balıklar pirini taş arasından çıkaran Mustafa’ya onların da yardım etmesi durumuyla açıklanmıştır. Üçüncü ileti, Yemen kraliçesinin babaannesinin verdiği, denize düşürdüğü yüzüğü, oğlandan bulmasını istemesi motifiyle vurgulanmıştır. Zümrüdü anka kuşunun, yavrularına zarar verdiğini düşündüğü için Mustafa’ya saldırması beşinci iletinin göstergesidir.

Masallar toplumsal özellikler hakkında ip uçları verir. Bu metnimizde de ihtiyar ve ihtiyarın kızı tek göz odada, elindekilerin hepsini paylaşarak “Tanrı misafiri” olan padişahı ve veziri ağırlamışlardır. Türk misafirperverliğini çok iyi simgelemektedir. Toplumumuzdaki aile yapısı, bunda gösterilen titizliğin göstergesi de Mustafa’nın babasının olmamasından dolayı çocukların alaycı sözlerine maruz kalması ve üzülmesi motifiyle sezdirilmiştir.

Metnin içine yerleştirilen manzum bölümler de metne akıcılık kazandırmıştır: Mustafa'yı etmeğe yok

Kurnaz çıktı, keloğlan çok. Ardımızda memnun kaldı. Heyyamola, heyyamola.

Metinde bu manzum bölümlerle anlatılan Mustafa’nın gemiyle yaptığı yolculukta başına gelenler, atlattığı tehlikeler, masala heyecan gerilim unsurlarını katmıştır. Keloğlan’ın başının kesilmesi ve tekrar dirilmesi bölümü de oldukça ilginçtir. Bu yönleriyle tavsiye edilebilinecek bir eserdir. 3. 3. 61. PADİŞAHIN KIZI VE İNCİLİ PADİŞAHIN OĞLU61

a. ÖZET

Bir zamanlar bir padişahın iki güzel kızı varmış. Camdan bir evde herkesten uzak, sadece hocalarıyla görüştükleri ve kemiksiz et yiyerek beslendikleri bir hayat sürerlermiş. Bunlar hayvan dilinden anlarlarmış. Kızlardan biri, iki karganın konuşmasından çok yakışıklı olduğunu anladığı

incili padişahın oğlunu, bulmaya yola çıkmış. Yolda bir nineye rastlamış. Kadını ağlarken gördüğü için durup onun derdini öğrenmek istemiş. Bu kadının uzun süre çocuğu olmamış. Olan kızını da orada yaşayan deli kız yemek için almış. Deli kız günde on tane kız yiyormuş, sıra bu kadının biricik kızına gelmiş. Deli kızın yanına giden padişahın kızı, bu kızı akıllandırmış. Kızının akıllandığını gören deli kızın babası, padişahın kızına ne istediğin sormuş. Canının sağlığını diyen kızı sonunda bir şey istemeye razı etmiş. Padişahın kızı at istemiş. Atı alan kız, bir şehre doğru yola çıkmış. Şehirde büyük bir binaya gelmiş. Binada bulunan 180 merdivenden çıkmaya çalışmış. Merdiven başındaki yemek pişiren Koca karı, korkarsın geri dön dese de kız inmemiş. Koca karıdan padişah babasının her gün bir atının kaybolduğunu öğrenmiş. Merdiven altına saklanıp gelen gideni izlemiş. Padişahın karısının pişirilen yemekleri beğenmeyip bir atı yediğini görmüş. Padişahı hemen çağırıp karısını izlemesini sağlamış. Kız, karısından çok korkan padişah babasıyla konuşarak “Yarın bir bayram olduğunu oraya davetli olduğunu, gitmeleri gerektiğini” kadına söylemesini tembihlemiş. Kız, sabah gittiklerinde oturduğu yerde kadının kafese girmesini sağlamış ve gelen geçen tokmak vurarak kadını öldürmüş. Padişah, kızına ne istediğini sormuş. Kız padişah yüzüğünü istediğini, söylemiş. Padişahın yüzüğünü alan kız incili padişahın sarayına gitmiş. Yüzüğü oğuşturduğunda melekler çıkıp incili padişahın oğlunu bulmuşlar. Kız, oğlanla evlenmek istediğini söylemiş. Oğlan kabul etmeyince kız beddua ederek ayrılmış. Oğlan, kızın bedduası tutup terler içinde kalınca kızın peşinden gidip yetişmiş. Kızın babası olan padişahın sarayına gitmişler. Padişah kızla kardeşini imtihan etmiş. Kazanan kızla oğlan olmuş. Kızının evlenme isteğini kabul eden padişah düğün yapmış. Evlenmişler. Çocukları olmuş.

b. İLETİLER

1. Hayatta karşılık beklenmeden yapılan iyilikler mutlaka karşılığını bulur. 2. İnsanın kendisine emanet edilen bir varlığı önemsemesi ve koruması gerekir. 3. Gizli yapılan işler günü geldiğinde ortaya çıkar.

c. KAHRAMANLAR

Padişahın Kızı: Amacı doğrultusunda yılmadan mücadele eden, cesaretli akıllı olaylara çözümler bulan, yardımsever, iyi kalpli biri olarak olumlu kahramanlar arasındadır. Ancak hayatta olduğu gibi her insanın olumlu ve olumsuz özellikleri yanında istenmeyen özellikleri de vardır. Bu paralelde padişah kızının da isteklerinin hırsına kapılarak insanların fikrine saygı duymayan biri olarak karşımıza çıkarılmasıyla masalın hayattaki gerçekliklerle örtüştüğünü görmekteyiz. Bu husus, kızın kendisini istemeyen incili padişahın oğluna beddua etmesi durumundan anlaşılmaktadır.

İncili Padişahın Oğlu: Oldukça yakışıklı bir kahramandır: “Karganın bir tanesi demiş ki "Senin üzerindeki tüy neye benziyor?" Öbürü demiş ki: "incili padişahın oğlunun saçına ve gözüne benziyor" demiş. "Peki şu kan neye benziyor?" demiş öteki de: "İncili padişahın oğlunun yanağına

benziyor" demiş” Hayvanların bu konuşmalarından fiziksel üstünlükleri anlaşılmaktadır. Masalda kıza göre pasif bir konumdadır.

Nine, Deli Kız, Deli Kızın Babası: Bu üç kahraman da ana kahramanımız olan padişah kızının, insanlara yardım etmeyi seven, bencil olmayan birisi olduğunu okuyucuya sezdirmek amacıyla metne konulmuş yardımcı karakterlerdir.

Hoca: Masalda önemli bir etkisi olmayan sadece, asıl masal bölümünde yer almayan bir kahramandır. Ancak masaldan çıkarılış biçimindeki ustalıkla okuyucuya mesaj verilmiştir. Padişahın kızını eve döndüğünde göremeyince padişaha ne söyleyeceğini bilemediği ve emanet edilen kızı bulamadığı için üzüntüden gözleri kör olmuştur.

Padişahın Karısı: Padişahı kendisinden korkutarak soğutmuş, elindekilerin kıymetini bilmeyen(yiyecekleri beğenmeyip at yemesi), eşinden gizli işler çeviren olumsuz bir kahramandır. Padişahın karısı ve deli kız insanlara zarar veren kişiler olarak karşımıza çıkmasına rağmen, deli kızın padişahın karısından farkı onun yaptıklarını bilinçli, isteyerek yapmamış olmasıdır. Deliliği ortadan kalkınca da okuyucunun aklında ve kalbinde aklanır. Padişah: Kızlarını seven, koruyan bir baba olarak olumlu olsa da karısından aşırı derecede çekinmesiyle de olayların olumsuz gelişmesine sebebiyet verdiği için olumsuz bir özellik gösterir.

d. DEĞERLENDİRME

İletileri ve anlatımı ile önerebileceğimiz bir masaldır. Bunların giderilmesi gerekir. Birinci ileti, padişahın kızının deli kızı akıllandırması, ninenin kızını ölmekten kurtarması ve bunun karşılığında bir şey istememesi; ancak deli kızın babasının at vermesiyle işlerin kolaylaştırılması motifiyle verilmiştir. İkinci mesaj, padişahın kızını korumakla görevli olan adamın kızın saraydan gitmesiyle padişaha ne diyeceğini düşünerek kör olması motifiyle dile getirilmiştir. Üçüncü ileti ise padişahın karısının kimse görmeden atları yemesiyle padişahın atlarının kaybolması durumunun kızın şahitliğiyle öğrenilmesi olayı ile masala aktarılmıştır.

Masalın anlatı üslûbu da çocukları sıkmadan eğlendirerek eğitecek biçimdedir. Merak unsuru masalın başından sonuna doğru olayların işlenişiyle giderek artan biçimde metne yerleştirilmiştir. Kızların nasıl bir yerde yaşadıklarıyla ilgili olan giriş paragrafından başlayarak okuyucu soru soramaya başlamaktadır. Neden böyle bir yerde yaşamak zorunda oldukları sorusu, ancak masalın sonunda padişahın karısı ortaya çıkınca cevap bulmaktadır. İlk bölümle oluşan bir diğer soru da kızın incili padişahın oğluna ulaşıp ulaşmayacağına dairdir. Bu da masalın nihayetinde yanıtlanmaktadır. Heyecanla bu gibi soruların yanıtlarını bulmaya çalışan çocuklar, akıcı bir dille yazılmış olan metni kısa sürede okuyacaklardır. Masalın başlangıcında okuyucunun zihninde çözümlenemeyen ve masaldaki kurgusal bir eksiklik olarak görülen bir nokta vardır. O da padişahın iki kızı olduğunun söylenip hangisinin İncili Padişahın Oğlunu aramaya gittiğinin verilmemesidir. Sadece kız diye adlandırılanın büyük kız olduğu metnin sonunda imtihan sırasında

belirtilen “…Kızın bir tane daha kardeşi varmış, Babası bunların ikisini de imtihan yapacakmış. ” İfadesinden anlaşılmaktadır.

Metindeki “cıgara” gibi ağız özelliklerine dair ifadelerin yazı dilimize uygun hale getirilmesiyle masal, hedef kitlemizin okumasına sunulabilir.

3. 3. 62. GÜLLÜ62 a. ÖZET

Vaktin birinde etrafı yüksek ağaçlarla çevrili beyaz bir konakta Güllü ve üvey annesi ile üvey kız kardeşi yaşarmış. Bu güzel evde, annesinin ve kız kardeşinin zalimlikleriyle mutsuz olan Güllü’yü üvey annesi tuzlu yemek yedirip su vermeden odaya kilitlemiş. Güllü iyice susuzluktan fenalaşınca yaslandığı duvar açılmış ve yemyeşil bir vadiye düşmüş. Burada kuşların çiçeklerin yardımıyla sıra sıra pınar başlarına ulaşmış. Önce beyaz gül, sonra pembe, kırmızı gül ve selvi ağacından sonra da sarı gülün olduğu su kaynaklarına ulaşmış. Burada kendisi susuzluktan ölecek gibiyken güllerin kendisinden su istemesiyle “Su küçüğün, söz büyüğün” diyerek önce onlara su vermiş. Çiçeklerin hayır dualarıyla bembeyaz tene, sarı saçlara, kırmızı dudaklara ve pembe yanaklara sahip olmuş. Orada avlanan Hakan’ın oğlu da kızı görünce âşık olmuş. Evlenmişler. Güllü’nün bu sayede zengin olmasıyla üvey kızkardeşi de onu kıskanıp aynısını yapmış. Ancak o güllere su vermemiş. Bunun üzerine güllerin bedduasını alarak çirkinleşmiş. Onu gören çiçekler, kuşlar kaçışmışlar.

b. İLETİLER

1. Kültürümüzde yer bulan ortak deneyimlere uygun davranırsak, bunun karşılığını olumlu