• Sonuç bulunamadı

II DÜNYA SAVAŞI SONRASI SİYASİ GELİŞMELERE PARALEL DEĞİŞEN DENİZ KUVVETLERİ (1945-1950)

Kongresi III. Ciltleri ayrı basım, Ankara, 1983, s 1572.

E SAVAŞ SIRASINDA ESİR MÜBADELESİ ENTERNE FAALİYETLERİ

V. II DÜNYA SAVAŞI SONRASI SİYASİ GELİŞMELERE PARALEL DEĞİŞEN DENİZ KUVVETLERİ (1945-1950)

Daha önce de değindiğimiz gibi, denizler, uluslararası ilişkilerde, tarihin en eski çağlarından beri ulaşım, ticaret, askeri ve strateji gibi nedenlerle çok önemli roller oynamıştır. Ancak, yakın zamanlarda gelişen bilim ve teknoloji sonucunda denizlerden yararlanma alanlarının genişlemesi ve artan ihtiyaçlar, denizlere olan ilgiyi ve onlara egemen olma çabalarını çoğaltmıştır. Bu da, uluslararası ilişkilerde yeni mücadele alanlarının ve sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Gerçi, denizlerin yarar ve öneminin çok önceden anlaşılmış olması ve bu alanda ortaya çıkan rekabet ve çatışmalar; deniz hukukunun da, uluslararası hukukun en eski konularından birisi olarak meydana gelmesine neden olmuştur. Ancak, XVII. yüzyılın başlarından itibaren oluşan uluslararası deniz hukukunun temel kaynağı, örf ve adet hukukuna dayanmıştır. Bu nedenle de deniz hukukuna, yazılı bir biçim verilmek istenmişti. Bu amaçla ilk resmi girişime Milletler Cemiyeti çerçevesinde geçilmiş, fakat başarı sağlanamamıştır. Bu alandaki ikinci girişim ise, 1947 yılında Birleşmiş Milletler Örgütü çerçevesinde olmuştur. Örgütün konuyu benimsemesi üzerine yapılan çalışmalar sonucunda, 24 Şubat - 27 Nisan 1958 tarihleri arasında Cenevre’de toplanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konferansı, daha önce Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sunulmuş olan bir andlaşma taslağı üzerinde çalışarak, deniz hukukuyla ilgili şu dört andlaşma metnini kabul etmiştir: “Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi”, “Açık: Denizler Sözleşmesi”, “Kıta Sahanlığı Sözleşmesi”, “Açık Denizlerde Balıkçılık ve Canlı Kaynakların Korunmasına dair Sözleşme”350.

29 Nisan 1958 tarihinde imzalanan ve her biri daha sonraki yıllarda değişik sayıda devlet tarafından kabul edilen Cenevre Sözleşmeleri, deniz hukukunda en önemli gelişme ve bu alandaki başlıca kaynak olmuştur.

Ancak, Cenevre Sözleşmeleri’nde bulunan hukuki boşluklar, Konferansta bazı konularda anlaşmaya varılamaması, özellikle Karasularından yabancı

gemilerin zararsız geçiş hakları tanımının açıkça yer almamış bulunması ve deniz hukukuna yeni bir kavram olarak giren “Kıta Sahanlığı”nın351bazı ilkelerinin de hızla gelişen teknoloji ve uluslararası toplumda meydana gelen, değişme ve isteklere karşı anlamını kaybetmesi gibi hususlar, deniz hukukunun bir defa daha Birleşmiş Milletler Örgütü öncülüğünde ele alınmasına, Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı’nın toplanmasına yol açmıştır352.

Denizlerde politik mücadele kızıştığı II. Dünya Savaşı sonrasında, Türkiye’nin deniz politikasına yön verecek olan deniz kuvvetlerinde daha teşkilat yapısı oturmamıştı. Özellikle uluslararası deniz politikalarından habersiz ve bu konuda tam bir eğitimi olmayan denizciler, diplomatlar ile uluslararası ilişkiler uzmanlarıyla oluşmuş kadrolar, gelişen duruma hazır değillerdi.

Dünyada bu gelişim olurken, Türkiye II. Dünya Savaşı’nın sonuna yine iç çekişmeler, kişisel mücadeleler ile giriyordu. 1921 yılından itibaren, Türk Silahlı Kuvvetlerine komuta etmiş olan, Mareşal Fevzi Çakmak 12 Ocak 1944 tarihinde, kendisine danışılmadan(-bugün için danışılma söz konusu olmamasına rağmen, o günün şarları, Mareşal’ın hizmetleri ve de savaşın bitmemiş olması göz önüne alındığında karşılıklı mutabakatın gerektiği değerlendirilmektedir)353 yaş haddinden sonra emekliye ayrılarak, yerine Orgeneral Kazım Orbay Genelkurmay Başkanı olarak atandı354.1945 senesinde Türk Donanmasına 10 seneden beri komuta etmekte olan Koramiral Şükür Okan yaş haddinden emekliye ayrılmış355 ve yerine

351 "Kıta Sahanlığı" terimi, aslında coğrafyacılar ve jeologlar tarafından kullanılan teknik bir

terimdir. Yapılan araştırmalara göre, deniz yatağının, kıyıdan itibaren 200 metreye kadar derinleşmesi yavaş yavaş olmakta; 200 metreden sonra derinlik birden bire çoğalmaktadır, işte kıyıdan bu 200 metre derinliğe kadar giden deniz yatağına coğrafyacılar ve jeologlar "Kıta Sahanlığı" adını vermektedirler. Sevin Toluner, Milletlerarası Hukuk, İstanbul, 1974, s. 198.

352 Deniz Hukuku ve gelişmeleri hakkında geniş bilgi için bkz. Toluner, a.g.e., s. 59 vd. 353 Mareşal’ın emekliliğinin arka planını için, Süleyman Yeşilyurt, Mareşal ve İnönü’nün

Bitmeyen Kavgası, İstanbul, 2006.

354 BCA S.:18415, F.K.: 30.11..1.0, Y.N.: 165.2..9. 355 BCA S.:19541, F.K.: 30.11..1.0, Y.N.: 176.18..20.

Tümamiral Mehmet Ali Ülgen Donanma Komutanı olarak atanmıştı. Aynı tarihlerde Tuğbay Sadık Altıncan da Genelkurmay Deniz Müşavirliği görevine atanmıştı.

Bu değişiklik, Deniz Kuvvetlerinin Genelkurmay ile olan ilişkilerinde bazı yeniliklerin yapılmasını da sağladı. Genelkurmay Başkanlığı yapısı içerisinde, Deniz Müşavirliği olarak temsil edilen Deniz Kuvvetlerinin daha aktif olarak temsil edilebilmesi için, denizci şubelerin yapıları değiştirilerek bu şubeler üzerinde daha otoriter bir yönetim sağlanabilmesi maksadıyla “Deniz Kurmay Başkanlığı” oluşturulmuştu. Bu yapılanma ile Deniz Harekatı planlaması yine Genelkurmay Başkanlığı sorumluluğunda, Deniz Kuvvetlerinin idari faaliyetleri eğitim konuları Deniz Kurmay Başkanlığı sorumluluğunda yürütülmeye başlandı.

Bu teşkilat, deniz kuvvetlerine daha fazla serbesti kazandırmıştı. Bu suretle Deniz Harbi planlaması ve yönetiminde Genelkurmay Başkanlığı; idari işlerden uzak olacağı için; daha uygun hareket edebilecekti. Nitekim gerçekte de böyle oldu. Bu dönem içerisinde daha evvel gerçekleştirilemeyen bir çok talimname Deniz Kuvvetleri için hazırladı.

Yeni teşkilatın tek uygun olmayan tarafı Deniz Kuvvetleri’nde en büyük makamının denizde, yani donanmanın başında olmasıydı. Rütbede ve tecrübede kıdemli olan bir Amiralin, idare ve harekat planlarının yapıldığı yerden uzak sahada yaşaması önemli bir problemdi.

A. SAVAŞIN DENİZLER ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİ AZALTMA