• Sonuç bulunamadı

Ġki taraf, teĢkilat, ülke veya ülkeler topluluğu arasında meydana gelen silahlı vuruĢmaya cenk, muharebe, harp, savaĢ denir. (Doğan, 1996: 959) Mevlâna Ġdris‟in masallarında savaĢ ve silah karĢıtlığı dikkat çekicidir.

Yazar, Mehmet Gündem‟le yaptığı röportajında Ģöyle demektedir: “Bunu görüyoruz sanıyorum. Hiç çocuk kalmamıĢ ve herkes büyümüĢ gibi bir yığın Ģeye tanık olduk biz son on yılda. Etrafımızda acı verici savaĢlar oldu. O savaĢlarda, neredeyse hiç çocuk kalmasın diye bir öldürme mantığı vardı. SavaĢlar, hiç çocuk kalmasın diye mi yapılıyordu yoksa gerçekten hiç çocukluk kalmadığı, herkes büyüdüğü için mi yapılıyordu? Ama Allah'ın rahmeti çok büyük, sürekli çocuklar geliyor dünyaya. Bu geliĢle, hem o cenneti yeniden fark ediyoruz, hem de bu büyüklük de kalıcı bir Ģey değilmiĢ dedirtiyor. Ölüm de doğum gibi bir umut oluyor. Çocuklukla büyüklük arasında bir iliĢki var, sürekli iyilik geliyor, sürekli kötülük üretiliyor. Tabii ki, iyilerin yanında olmak lazım.”(Gündem: 23.4.2000).

Aynı röportajın farklı bir yerinde Mevlâna Ġdris yine savaĢlar hakkında Ģöyle söylüyor:

82

“SavaĢlar yapılıyor, insanlar öldürülüyor... Bunu niye yapıyorlar? Bekleseler zaten o insanlar ölecekler, öldürmeye ne gerek var diye sormuyorlar... Tamam diyelim savaĢtınız, öldürdünüz, orada bir Ģey kazandınız peki sonra ne olacak? 'Hiç' cevabı geliyor. O zaman 'hiç' olmayı Ģimdiden kabul et, bu kadar kötülük yapma baĢkasına... Olmuyor... Ama masalda olmazlar olur oluyor.(Gündem: 23.4.2000).

Yazar Zengin, Tuba Mezararkalı‟ya verdiği röportajda yine savaĢlara değiniyor: “Sonra eve dönüĢ ve misafirler, ziyaretler, Ģekerler, Ģükürler...

Ve hiç bitmeyecekmiĢ gibi sürüp giden iĢgaller ve diğer acıların koyu gölgesi... Bayramda bile... Lekesiz, güneĢ gibi saf bir bayramı yaĢayabilecek miyiz acaba? Acaba...” (Mezararkalı:9.10.2007). Diyerek savaĢsız bayramlar geçirmeyi temenni ediyor.

Mevlâna Ġdris “Atları Biz Vurmadık” isimli denemesinde bir çocuğun savaĢa ve savaĢanlara bakıĢını Ģöyle anlatıyor:

Büyüklere inanmamalı mı?

Her yerde her zaman bize bir Ģeyler öğretiyorlar Sevgi diyorlar, barıĢ diyorlar

Özgürlük diyorlar. Onlara inanmamalı mı?

Atom bombalarını çocuklar yapmadı oysa Büyükler yaptı.

Atları biz vurmadık Ağaçları biz yok etmedik.

Beyaz bulutları biz uzaklaĢtırmadık. Bosna-Hersek‟te ölenler bizdik Vuranlar büyüklerdi.

BirleĢmiĢ Milletler büyüklerdi Nato büyüklerdi.

Ama bombalanan bizlerdik Bağdat‟ta Bir Ģey değiĢmeyecek mi dünyada

83 Onlar vuracak biz ölecek miyiz?

Yalnız Allah‟a inanmakla baĢlıyorum her Ģeye Ve büyüklere inanmamakla.

Büyüklerin tuzağından koru Allah‟ım Ve onlar gibi olacaksam

Büyütme. (VC,1997: 32).

Mevlâna Ġdris Zengin‟in eserlerinde öne çıkarttığı iletilerden biri de savaĢsız bir dünyadır. ġu an dünyamızın en büyük ihtiyacı barıĢtır. Dünyanın birçok bölgesinde hala savaĢlar yaĢanmaktadır. Bu savaĢlar bazen yıllar sürmektedir. Güçlünün zayıfı ezdiğini, zenginin fakiri sömürdüğünü ve onlarca masum insanın her gün hayatını kaybettiğini bilmekteyiz. Devletlerin veya Ģahısların çıkarları için savaĢlar, terör eylemleri, katliamlar yapılmaktadır. Bu hadiselerden de en çok masum insanlar, çocuklar etkilenmektedir. Hiçbir suçu olamayan siviller savaĢların kaçınılmaz mağdurlarıdır. Yazar kopyalanmıĢ askerlerle dünya barıĢına nasıl bir darbe vurulabileceğinin iletisini veriyor. Bu konulara çok duyarlı olan Zengin‟in iletisi Ģöyle:

“Karanlık adamların büyük organizasyonu ile kopya adamlar dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir Ģekilde belirip, birer ölüm makinesi olarak çalıĢmaya baĢlıyor, kendi halinde yaĢayıp giden insanları kendi halinde kalamayan cesetlere dönüĢtürüyorlardı. ġok ve dehĢet! Her yer Ģok ve dehĢetteydi.”(PHH, 2004).

Dünyada pek çok insanın savaĢarak hata yaptığını ve kendisinin de bundan rahatsız olduğunu anlattığı hikâyede ileti Ģu Ģekilde:

“Dünya böyle zaten. YanlıĢ yerde olanlar her zaman daha fazla. Hiçbir yerde olmamak mümkün olsaydı orada kalırdım.”(SP, 10).

Dünyada bazı güçlüler zayıfları ezmektedirler. Pek az kiĢinin kendini koruyabildiği bir zamanda, silahı olan silahsıza üstün gelmektedir. Yazar masalı üzerinden Ģu iletiyi veriyor:

“Avcılar, ormandaki hayvanların çokluğunu ve hiç kaçmadıklarını öğrenince hemen gidip o hayvanlardan bir kısmını avlamak istediler. Hayvanlar silahsızdı ne de olsa. Avcılarınsa silahı vardı doğal olarak.”(VA, 2004: 21).

84

Ġnsanoğlunun yaratılıĢından beri yeryüzünde kan dökülmektedir. Tarih nice acımasız savaĢlardan ve katliamlardan bahseder. SavaĢlarda zayıf, masum, kadın ve çocuklar da hayatlarını kaybetmektedirler. Bu insanları katleden kiĢilerin adalet önünde hesap verdikleri de söylenemez. Yazar savaĢ karĢıtıdır ve iletisini Ģöyle vermektedir:

“Neden buradasınız, neden silahlarla?” diye kükredi Aslan. Avcılar cevap verebilecek durumda değildi. Ayrıca bunun nedenini hiç düĢünmediklerini de anladılar. “Biz gelip sizin çocuklarınızı öldürüyor muyuz?” diye yeniden kükredi Aslan. Cevap yoktu tabii. “Yüzyıllardır birbirinizi öldürdüğünüz yetmiyor, bir de gelip bizi öldürmek istiyorsunuz, hasta mısınız?” diye üçüncü defa kükredi Aslan.”(VA, 2004: 32).

Günümüzdeki savaĢlarda, teknolojinin de yardımıyla, uçaklardan büyük bombalar atılmaktadır. Bu savaĢ uçakları bazen bir Ģehri bombalayabilmektedir. Ancak Ģehirlerde masum insanlar, yaĢlılar, çocuklar ve anneler de vardır. Yazar savaĢta annesini kaybetmiĢ bir çocuğun gözüyle iletisini veriyor:

“Bir daha sordu çocuk: “Biliyor musun bir bomba bir evin üstüne düĢünce ne olur?” “Bilmiyorum.” dedi uğurböceği, “Ne olur?” “Bilme, bilmemen daha iyi.” dedi çocuk.

Peki, biliyor musun bir Ģehre uçaktan yüzlerce bomba atılınca ne olur?” “Bilmiyorum.” dedi uğurböceği. Gerçekten de bilmiyordu. Hiç bomba görmemiĢti, bombalanan bir ev veya Ģehir görmediği gibi. Ama bu soruları böyle dalgın dalgın sorduğuna göre bu çocuk görmüĢ olmalıydı.”

“Bunları da bilmemen daha iyi.” dedi çocuk. “Peki, bilir misin, bir anne artık hiç olmayacak, bu ne demek?”

“ Bilmiyorum.” dedi uğurböceği.”(DEU, 2004: 20).

SavaĢlar pek çok masum insanı öldürdüğü gibi geride kalan yakınlarını da zor durumda bırakmaktadır. Psikolojik olarak yıpranan bu insanlar, hayattan soğumakta, kimseye güvenememekte ve yalnız kalmaktadır. Yazar, savaĢta bütün yakınlarını kaybetmiĢ bir çocuğun dünyasından bakıyor ve iletisini Ģöyle veriyor:

85

“Senin hiç arkadaĢın oldu mu?” diye sordu çocuk. “Olmadı. Niye ki?”

“ Olursa bırakma, ne pahasına olursa olsun bırakma!” dedi çocuk. “Çünkü çok sevdiğin biri bir kurĢunla, bir bombayla, ya da baĢka bir Ģekilde gidince yeryüzü bomboĢ kalıyor.”

“ Yani Ģimdi senin için yeryüzü bomboĢ mu?” diye sordu uğurböceği ve cevap yerine çocuğun gözlerinden yine yuvarlak hafif tuzlu, minik su toplarının aĢağılara doğru hızla kaydığını gördü.”(DEU, 2004: 20).

Günümüzün savaĢ teknolojisinin vazgeçilmezleri arasında bulunan bombalar, tahrip gücü yüksek silahlardandır. Yazar Zengin, bir bombayı kiĢileĢtirdiği “Dünyanın En Güzel Bombası” masalında bombanın hissettikleri ve düĢündükleri üzerinden iletilerini Ģu Ģekilde veriyor:

“Komuta merkezindeki bir düğmeye basılacak ve o, gizlendiği bu yerden fırlayarak programlandığı yere düĢüp, orasını mahvedecekti. Evet, hepsi bu kadardı. Bütün bombaların kaderi buydu. Bir düğmeye basılır ve onlar hızla yerinden fırlayarak gidip patlardı. Hep böyle olmuĢtu. Hep.” (ÜA, 2002: 41).

“ġimdi kim bilir nerelerde bombalar patlıyor ve bazı bombalar ise kendisi gibi patlamayı bekliyordu. Ġnsanların kendisini neden patlattıklarını düĢünmeye çalıĢtı. Neden acaba? Patlarken çıkardıkları ses insanların hoĢuna giden bir Ģey olabilir miydi? Patladığı anda ölüyordu bombalar, sonrasını hiç bilmiyordu.” (ÜA, 2002: 44).

“Patladığı an! … Bu anı hiç düĢünmemiĢti. Zaten hiçbir bomba patladıktan sonra ne olduğunu bilmezdi. Oysa bugün kafasında ĢimĢek gibi çakan bir gerçek, bombayı irkiltmiĢti. Yok edecekti. Bunu Ģimdiye kadar nasıl olup da düĢünememiĢti. Patlamak sonrası korkunç bir sisti.” (ÜA, 2002: 48).

86

Bir bombanın, kimseye zarar vermemek için, kendisini patlatmasından hareketle onun dünyanın en iyi bombası olduğunu, insanlara zarar vermemesini çok beğendiğini anlattığı iletisi Ģöyle:

“Gecenin ortasında büyük bir patlama duyulduğunda kimse buna bir anlam verememiĢti. Ama sabah herkes, ormandaki gizli bombanın kendi kendine patladığını duyunca çok ĢaĢırdı ama ben ĢaĢırmadım ve kendisini patlatarak kimseye zarar vermeden bu dünyadan ayrılan dünyanın en güzel bombasının hikâyesini yeryüzündeki ve gökyüzündeki bütün bombalara anlatmak istedim.”(ÜA, 2002: 50).

Berberlerin, saçları ve sakalları çok hızlı uzayan adamı tıraĢ etmekten ürktükleri için bir araya gelerek cinayet iĢlediklerini anlatan “Trenleri Seven Adam” masalında, sadece tıraĢ olma isteğiyle berbere giren bir masumu öldürmenin sevinci anlatılıyor. Bu iletinin çocuk üzerinde oluĢturabileceği olumsuz bir etkiler olabilir. Yazar iletisini Ģöyle anlatıyor:

“Sonra berberler, trenleri seven adamı öldürdüler. Adamın kafası ve gövdesi birbirinden ayrıldı. Bir çuvala kondu. Ve gizlice Ģehrin dıĢına çıkarılarak gömüldü. Berberler o akĢam bir araya gelerek durumu görüĢtüler. Kurtulduk diyerek birbirlerine sarıldılar. Dağıldılar. Ve gece oldu.” (ÜA, 2002: 82).

Zaman içinde seyahat eden Behram‟ın, Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın içinden geçmesiyle -yazarın yine bir çocuğun bakıĢ açısını vererek- savaĢların ne kadar anlamsız olduğunu ve savaĢlarda ne denli orantısız güç kullanıldığı mesajını veriyor. Ayrıca Birinci Dünya SavaĢına ulaĢarak orada savaĢan askerlerin barıĢ için savaĢmalarına inanılamayacağı, savaĢın hem fertlere hem de topluma büyük zarar verdiği iletileri Ģu Ģekilde:

“Ġkinci Dünya SavaĢı‟nı gördüğünde savaĢan askerlere “Niçin savaĢıyorsunuz?” dedi. “Bizim iĢimiz savaĢmak.” dedi askerler. “Saçmalıyorsunuz.” dedi Behram. “ġu attığınız atom bombasının savaĢmak olduğunu söyleyemezsiniz herhalde.” “Sen çok

87

konuĢuyorsun.” dedi askerin birisi. “Hayır” dedi Behram “Çok konuĢmuyorum geriye dönüyorum.”(ÜA, 2002: 96).

“Biraz sonra Birinci Dünya SavaĢına rastladı. “Neden?” diye sordu savaĢan askerlere. “BarıĢ için” dedi savaĢan askerlerden birisi, savaĢın adını sordu. Birinci Dünya SavaĢı olduğu söylenince, biraz önce Ġkinci Dünya SavaĢı‟na rastladığını ve bu savaĢın barıĢ için olduğuna inanmadığını söyledi. “Saçmalama savaĢ!” dedi sinirli bir asker. “Sen dünyayı ekmek arası kaĢar mı sanıyorsun?” Soru ilgisiz bir soruydu. Behram cevap vermeye hazırlanıyordu ki, askerin birden yere yığıldığını gördü. Mermiler acımasızdı.” (ÜA, 2002: 97).

“Birinci Dünya SavaĢı‟ndan geçti yeniden. Her yerde kan ve ölüm vardı. Gemiler, uçaklar, insanlar, silahlar… Her Ģey ölüm için çalıĢıyordu. Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan geçti yeniden. Her yerde kan ve ölüm vardı. Böyle giderse yuvarlak olduğu söylenen dünya dümdüz olacaktı.”(ÜA, 2002: 103).

Dünya tarihinde çok önemli bir yere sahip olan Fransız Ġhtilali ve ihtilal neticesinde ortaya çıkan milliyetçilik akımına çocuğun gözünden bakan yazar, ince bir dille devrimi, ihtilalde yaĢanan ölümleri ve vahĢeti, Fransız Ġhtilali‟nin getirdiği milliyetçilik akımını Ģu iletilerle eleĢtiriyor:

“Fransız Ġhtilali‟ni gördü. Sokaklarda müthiĢ bir hareket vardı. Herkes bağırıyor, Ģarkı söylüyor kelleler uçuĢuyor ve herkes büyük bir coĢku ile meydanları dolduruyordu. Çok bağıran bir adama ne olduğunu sordu Behram. “Devrim” dedi adam. Behram “Birinci Dünya SavaĢı‟nda bir merminin bir adamı devirdiğini gördüm, siz neyi deviriyorsunuz?” dedi. (ÜA, 2002: 97).

“Yoksa sen kralcı mısın?” dedi adam. “Hayır dedi Behram. Hiç kralcı olmadım.” “Bu iyi.” dedi devrimci. “Yoksa kelleni bir daha göremeyebilirdin.” “Neden” dedi Behram. “Ben milliyetçiyim” dedi adam. “Lütfen milliyetçi olma, ben Fransız değilim ve senin çocuğunla kardeĢ olmak istediğimde kardeĢ olamam.” dedi Behram. “Kafamı karıĢtırma, devrim yapıyoruz.” dedi adam.” (ÜA, 2002: 98).

88

Ġnsanların sevmediği ama sık sık baĢvurduğu Ģeylerden biri de Ģiddettir. Bazı kiĢiler de vardır ki her iĢlerini kaba kuvvetle halletmeye alıĢmıĢlardır. Toplum içinde yaĢayan maganda ve mafya diye isimlendirilen insanlar bunlardandır. Yazar, dokuz defa ismini söylediğinde nesneleri yok eden çocuğun masalında, konu ile ilgili iletisini Ģöyle veriyor:

“Çocuk okuldan ayrılıp Ģehrin en büyük caddelerinde gezmeye baĢladı. Burası çok kalabalıktı. Ġnsanlar aceleyle bir oraya bir buraya gidip geliyordu. Büyük caddede, bellerinde silah ve uzun bir sopa taĢıyan adamlar dolaĢıyor ve hiç kimse onlara bir Ģey demiyordu. Çocuk dokuz defa silah ve sopa dedi. Adamların bellerinde kemerden baĢka bir Ģey kalmamıĢtı.” (KġG, 2001: 49).

Üzerine tuz septiği her Ģeyi tatlandıracağına inanan kızın anlatıldığı masalda, küçük kızın dünyadaki huzursuzluğun sebebi olarak gördüğü ABD‟nin üzerine de tuz serperek onu tatlandırmak istemesinin iletisi Ģu Ģekilde:

“Ve yine bir keresinde Amerika‟nın üzerine tuz serpmek istediğinde orasının çok uzak olduğunu öğrenince atlasını açıp Amerika‟yı bulmuĢ ve tuzu atlastaki Amerika‟ya serpmek zorunda kalmıĢtı.” (ÇMS, 1990: 23).

Ġnsanların silahları nasıl kullanacağı bilinemez. Silahlar savunma amacıyla kullanılabileceği gibi masum insanları öldürmek için de kullanılabilir. Uzayda havuç yetiĢtirmenin sırrına vakıf olmuĢ çocuğun masalında, masum insanların öldürülme korkusunu yazar Ģu ileti ile veriyor:

“Herkese merhaba. Herkese sevgi ve gül yaprakları. Sayın devlet baĢkanları! Bana gönderdiğiniz mesajı aldım. Benden, uzayda havuç yetiĢtirme formülünü istiyorsunuz. Fakat bu isteğinizi yerine getiremeyeceğim için üzgünüm. Bunun nedeni sizden korkmamdır. Sizden korkuyorum, gerçekten korkuyorum. Çünkü bu formülü size verirsem belki bu uydularda bombalar yetiĢtirip onları dünyaya atarsınız. Hiçbir Ģeyden haberi olmayan insanların ölmesini istemiyorum.” (ÇMS, 1990: 44).

89

Tahrip gücü en yüksek silahların nükleer silahlar olduğu biliniyor. Atom bombası olarak da adlandırılan bu silahların ilk defa insanlar üzerinde kullanılması Ġkinci Dünya SavaĢı‟nda, ABD tarafından Japonya‟nın HiroĢima ve Nagazaki Ģehirlerine atılmasıyla gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu olay neticesinde on binlerce insan hayatını kaybetmiĢ, Ģehirde hiçbir canlı yaĢayamaz hale gelmiĢtir. Türkiye‟nin ilk Çince isimli hikâyesinde (LiangZhiZhongGuoBei: Çin‟de Ġki Fincan) yazar savaĢa olan karĢıtlığını ve insan sevgisini Ģu iletilerle dile getiriyor:

“Binlerce yıldan beri sarı fincanda gülümseyen kuĢa ne olmuĢtu. Çinli sokağa çıktı. Hep kuĢu düĢünüyordu. KuĢ niçin gülmüyordu. KuĢa ne olmuĢtu? Dünyada cevabı bilinmeyen soru azdır. Bir saat sonra Çinli her Ģeyi anlamıĢtı. Çünkü on binlerce yüz milyonlarca kiĢi o gün tek bir Ģeyi konuĢuyorlardı: Yeryüzüne atılan ilk atom bombasını! O gün dünya korkunç bir yara almıĢtı.” (ÇMS, 1990: 71).

“Gökten yağmamıĢtı atom bombası. Onu dünyadaki bir devlet yapmıĢ ve o devlet atmıĢtı. Üstelik atom bombası bir denize ya da bir çöle atılmamıĢ, bir Ģehre atılmıĢtı. On binlerce insan ölmüĢtü bir anda. Çocuklar ölmüĢtü, kuĢlar ölmüĢtü. Ağaçlar yanmıĢ, ırmakların rengi değiĢmiĢti.” (ÇMS, 1990: 71).

“Üzüntüyle sokağa çıkan Çinli sarı fincanın neden kırıldığını da anladı. Aynı devlet yeryüzüne ikinci atom bombasını atmıĢtı. On binlerce insan daha bir anda ölmüĢ, hayat, on binlerce rüya yarım kalmıĢtı. Ölenler arasında kendi ismini dahi bilemeyecek kadar küçük çocuklar vardı. Suçsuzdular ama ölmüĢlerdi.” (ÇMS, 1990: 72) .

“Çinli artık sabahları bu fincandan çay içmeye baĢladı. Öldüğü zaman bu fincanda oğlu çay içecek ve bu böyle sürüp gidecekti. Bir gün yeryüzündeki bütün bombalar yok olup siyah fincanın üstündeki kuĢ gülümseyinceye kadar…” (ÇMS, 1990: 73).

90

III.11. Hikâye ve Masalların DıĢındaki Eserlerde Bulunan Dünya BarıĢı ve