• Sonuç bulunamadı

Düğün ve ġenliklerde Musiki ve Halk Oyunları Geleneği

1.6. Barak Boyunun [Türkmen AĢireti] Gelenekleri

1.6.2. Düğün ve ġenliklerde Musiki ve Halk Oyunları Geleneği

Barak düğünlerinin vazgeçilmezi davul - zurna ikilisidir. Bu geleneğin içinde davul zurna ikilisinin varlığına duyulan ihtiyaç gerek Abdal‟ larla olan birlikteliğe ve onlardan etkilenmeye; gerekse davul - zurnanın Türk musiki medeniyetinin yapılandırıldığı temel çalgı ikilisi olmasına bağlanabilir.

Gaziantep‟ te yörenin benimsediği davul-zurna çalgıcılığı Abdal‟lara bırakılmıĢtır. Zurnaları orta boy ve daima gümüĢlü olur. Bir Abdal‟ ın zurnasının gümüĢlü olması, onun çalgı üzerindeki becerisinin bir sembolü olarak görülür. Abdal‟ lar davul-zurna çalgıcılığından baĢka “ince saz” tabir edilen cümbüĢ, keman darbukadan oluĢan saz takımlarını da çalarlar. Açık hava ve meydanlarda davul zurna, kapalı mekanlarda ise ince saz takımları eğlencenin ayrılmaz parçalarıdır. Bir de yalnız bu yöreye özgü “zambur” adı verilen bir üflemeli çalgı vardır ki yine bunun da icracıları Abdal‟ lardır. Leylek veya kartal kanadından veya bacak kemiğinden 25-30 cm lik iki kemiğin yan yana getirilmesiyle yapılır. 5 veya 6 deliği olur. Bazı köylerde “çifte kamış” da denilir27

.

ġahin (1962:74), Barak Türkmen Düğün Geleneğini Ģu ifadelerle anlatmıĢtır:

“Türkmen düğünlerinde; Halaylar tutulur, davullar vurulur, ciritler oynanır, türküler söylenir, silahlar atılır. Halayın bir tarafında erkekler ve bir tarafında da gelinler ve kızlar olmak üzere el-elden tutulur. İyi oyun bilenlerden bir kişi halayda başçeker. Halay oyunlarının birçok şekilleri vardır. Şirvan Havası, Çobanbey Havası, Comdüzü, Ağır Halay, Üçayak gibi. Ayrıca bir de Leylim oyunları vardır. Bu oyunları genç kızlar, düğünlerin başlangıcında ve bayramlarda yaparlar.

27

Duygulu, Melih. Gaziantep “Dört Yanı Dağlar Bağlar” Anadolu’nun Güneyinde Özgün Sesler Diyarı: Gaziantep’in Ses Kültürüne Bir Bakış, Yapı Kredi Yayınları-2594, 1. Baskı, İstanbul.

Kızlar el-elden tutup halka çevirirler, içlerinden sesi güzel bir kız Leylim türküsü söyler, diğer kızlar da bunu tekrar eder ve oynarlar.”

Yıldırım ve Yıldırım(2011: 71), “Barak Boyu”adlı kitabında Barak Türkmenleri Düğün geleneklerini;

“Düğün âdetine gelince; Düğünün sahibi olan eve yaklaşık bir hafta önceden çiçeklerle süslenmiş, bayraklı uzun bir direk dikilirdi. Direğin üzerine de yine çoğalmayı ve bereketi simgeleyen nar veya darı söbeleği (mısır koçanı) konurdu. Bu âdete birçok Türkmen yerleşiminde de rastlamak mümkündür”(…) “Bir kız istendiğinde kız babası, yakın akrabalarını Danışık adı altında toplar, onların görüşünü alırdı. Herhangi bir kız istenmeden önce varsa ilk önce amcasından izin alınırdı. İstenecek kızın arkasının kuvvetli olması gözetilir tarlayı taşlı, kızı kardeşli yerden al atasözüne uygun hareket edilirdi. Kız verildikten sonra söz kesilir, amca ve dayı yolu (bir miktar para) tespit edilir, düğün zamanı ödenirdi. Düğünden en az bir hafta önce köyün genç kızları şellek denilen odun yükünü düğün evine taşırlar, iki üç gün ekmek yapılırdı. Düğünden önce akşamları çalgısız ve el ele tutuşularak bir kişinin mani söyleyip diğerlerinin tekrarladığı “leylim sekme” denilen oyunlar oynanırdı. Düğün günü köyün dışında karşılanan davul ve zurna gençlerin katılımıyla ev ev dolaşılarak oyunlar oynanır, ayrıca düğün sahibi tarafından muhtara hediyeler verilirdi. Düğün bir hafta sürer, her gün gün doğmadan önce yüksek bir yerde fasıl adı altında uzun havalar çalınırdı. Bunun amacı düğünü etrafa duyurmaktı. Düğün süresince davul ve zurnacılar, düğün sahibinin kirvesinin evinde kalırlardı. Soğuk havalarda akşam vakitleri, düğün halayının ortasında özellikle de kına gecesi, büyük ateşler yakılırdı. Erkek kına türkülerinde Ercişli Emrah‟ın türküleri söylenirdi. Kız kınasında ise gelinin başı çadır biçiminde kırmızı ve beyaz bir örtüyle örtülür, gelin bir yastığın üzerinde oturtulurdu. Düğünün ertesi günü sadece kadınlar arasında süpha denilen hediye töreni yapılırdı. Gelin, gelinliğini giyerek oturur, hediyeler gerilen bir ipin üzerine atılır kadınlar zılgıt çalarak oynarlardı. Düğünün son günü gelin ata bindirilir, atın yularını kayınbabası çekerdi. At üzerindeki gelinin önüne kına gecesi üzerinde oturduğu yastık konulur, arkasına ise bir erkek çocuk oturtulurdu. Bu şekilde köyün etrafı dolaşılırdı. Gelin alayı, köye

veya güveğinin evine yaklaştığında önceleri hazırlıklı olan atlı gençlerden güveğinin yakın arkadaşı gelinin önünde duran yastığı alır kaçırırdı. Yastığı kapmak için gençler arasında oldukça yoğun bir uğraş başlardı. Bu mücadele neticesinde sonra yastığı güveğiye getiren genç, düğün sahibi tarafından hediye ile şereflendirilirdi. Yastık Kaçırma isimli bu oyun günümüzde unutulmuş, çoğu kimsenin hatırlamadığı bir gelenektir. Yastık kaçırma ve cirit gibi oyunlar yazı denilen düz yerdeki Barak ve Türkmen köylerinde oynanırdı. Oyunun kökeninin çok eskilere dayandığını, Kırgızlarda Pamir‟de oynandığını bilmekteyiz. Kurtların av kaçırmasına benzeyen ve bundan esinlendiği söylenilen Gökbörü veya “Oğlak Bartis” denilen bu oyunun ana öğesinin oğlak olduğunu, oyunun oğlağı kapma mücadelesi üzerine kurgulandığını bilmekteyiz.Dolayısıyla Yastık Kaçırma, Gökbörü oyununun farklı bir yansıması olarak yorumlanabilir” Ģeklinde açıklayarak yörede oynanan halayları: “Üçayak,

Mısıri, Halebi, Hasan Dağı, Çobanbey, Yarım Kaba, ġirvani, Berazi, Comdüzü, Tiresi, Mimaysi, Surye ve TilhabeĢ olarak belirtmiĢtir.

Barlas (s.204), Gaziantep Kültürünün Yabancıları ÇekiĢi ve Onlarla EtkileĢimi isimli yazısında kız isteme geleneği içerisinde, Gaziantep yöresinde yerleĢen ve burada yurt kuran Türkmen ve Barak oymakları ile diğer Türk boylarının genelde bölgenin güney ve doğu sınırında bulunan aĢiretlerinden kız alıp vermediklerini, Arap ve Türk olmayanlarla akrabalık kurmadıklarını belirterek akrabalığa çok önem veren Türkmenlerde kan akrabalığı kadar Süt akrabalığının (aynı anayı emen süt kardeĢ) da kutsal olduğunu ifade etmiĢtir. Ayrıca, Gaziantep yöresi Türk Türkmen ekininde her obanın kendine ait bir bayrağının olduğunu ve bu bayrakların törenlerde, Ģölenlerde ve düğünlerde kullanıldığını belirtmiĢtir.

Çavaz (s.292, 293, 294), Gaziantep ve Çevresi Halk Oyunları isimli yazısında, özellikle halk danslarının ve seyirlik oyunların, avcı toplayıcı dönemden sanayi dönemine kadar olan etkileĢimlerini hareketli yaĢam biçiminin izdüĢümü olan Hızlı Halaylar; yerleĢik yaĢam ekininin ürünü olan Ağır (“Gaba”) Halaylar; göç ve iskan mücadelesini anlatan türkülü Düz Halaylar; günlük yaĢamı, çeliĢkileri, savaĢ, barıĢ ve çatıĢmaları anlatan Seyirlik(Dramatik) Halaylar; tarımsal üretim-tüketim ve kırsal yaĢamı betimleyen halayların; dinsel, inançsal, büyüsel (ateĢli oyunlar: Sin Sin,

AteĢli Sırık vb.) anlatımlarıyla bize halk oyunlarının tarihsel derinliği konusunda ipuçları verdiğini söylemiĢtir. Ayrıca Anadolu Halk Oyunları içinde Gaziantep ve çevresi halk oyunlarının özgün, çok renkli ve zengin bir halk sanatı olgusu olduğunu belirtmiĢtir. Oyun anlatımları, form, içerik ve dizilimle ilgili olarak ise;

“Yörede oldukça ağır oynanan Gaba (Tüm Gaba- Yarım Gabadiye iki alt gruba ayrılır.) Türü halk dansları halay başı doğaçlamalarına dayanmaktadır. Bu anlatım ustalık gerektirmektedir. Ancak usta oyuncuların icra ettiği kabalar kişisel, artistik ve estetik bir sentezdir. Bu oyunlarda ezgi serbesttir, “Baş oyuncu” ritme bağlı kalarak doğaçlamalarla oyunu sürükler. Halay başı aktif, halaya katılanlar pasiftir. Bu tür oyun anlatımlarında kişisel olarak bedenin özgürleşmesi ve yücelmesi görülmektedir diyebiliriz. Düz halaylar; el ele tutularak halay formunda genellikle halaya katılanların yan yana tek düze yürüdüğü, bu arada halaya katılanlardan güzel türkü okuyan bir kişinin zurna eşliğinde “ Barak”, “İskan”, “Düden” havası diye tanımlanan yöresel barak ezgilerinin söylendiği oyunlar grubudur. Türkü bitimi ara bölümlerde halay başı yine doğaçlamalar yapar. Böylece türkü söyleyen kişi dinlenmiş olur. Ve bu kurgu başka bir oyuna geçinceye dek devam eder. Grupsal türkülü halaylarda ise; halaya katılanlar ya karşılıklı atışma biçiminde veya hep birlikte türkü söyleyerek oynarlar. Bu oyunlara yörede “Leylimler” denir.Türküler karşılıklı “Yergi” içeren atışmalar biçiminde yada “Sevgi”, “Hasret” vb. içeriklidir. Grupsal türkülü Gaziantep Halk oyunlarından olan Leylimler daire veya yay formunda ağır hareketlerle icra edilir. Türkülerin arasında hoplama, koşma, zıplamalı oyun bölümüne geçilir. Oyun bu kurgu içinde (Türkü söylenirken yürüme, Türkü bitiminde koşmalı bölüm) devam eder. Hızlı ve çabuk oynanan Gaziantep Halk danslarında anlatım; çeviklik, ataklık, güçlülük, dayanıklılık ve artistik yeteneğin sergilenmesini amaçlar görünmektedir. Bu tür halayların dinlenme bölümlerinde halaya katılanlar yürüme bölümüne geçerken, halay başı davulla birlikte koşmalar, atlamalar, zıplamalar, çökmeler, dönmeler vb. hareketlerle halaya farklı bir görsellik kazandırır. Halay başı doğaçlamaları hemen her tür oyunda vardır. Usta oyuncuların yaptığı bu doğaçlamaların oyunların zenginleşmesine ve anonim halk danslarının gelişmesine katkı sağladığı görülmektedir. Bu kişilerin ismiyle anılan halaylara da rastlanmaktadır.(Hurşit Halayı, Mimey Halayı vb.) Oyunların kurgusu

zurnacının çaldığı yöresel ağıt ve manilerden oluşan açış ezgisiyle başlar. Bu bölüm halaylara duygusal hazırlanma ( motivasyon) bölümüdür. Kişiler çalınan açış ezgisi eşliğinde oyun alanına toplanırlar. Halaya katılacak olanlar hem gönüllü ve hem de birbirini yönlendirerek halay tutuş pozisyonuna geçerler.” Ģeklinde açıklama

yapmıĢtır.