• Sonuç bulunamadı

Barak Topluluğunun [Türkmen AĢireti] Ġnanç ġekilleri

Barakların inanç Ģekilleri ve düzenlerine iliĢkin olarak 1. 2. bölümde Hoca Ahmed Yesevi, Hacı BektaĢ-ı Veli, Sarı Saltuk ve Barak Baba‟ya dayanan bir Alevi- BektaĢi inanç Ģekline değinilmiĢti. Barakların Alevi- BektaĢi inanç yaklaĢımlarını benimsemesine yönelik bir kaynakça dahilinde bu inanç yaklaĢımının Barakların inanç düzenindeki son halka olduğu söylenebilir. Buna göre Barakların elbette yaĢadıkları coğrafya, etkileĢim içerisinde oldukları medeniyetlerdeki dinler ve Türklerin inanç düzeninde yer alan dinler Alevi-BektaĢi inanç yaklaĢımının diğer halkalarını oluĢturmaktadır. Bu çıkarımdan Türklerin GökTengri inancı ile bu

22 Bekir Okan ile konu kapsamında yapılan 23.04.2013 tarihli görüĢmeden alınmıĢtır.

23 Cüz: XVI. yy‟ da Kazakistan hanlığı “ulu cüz”, “orta cüz” ve “küçük cüz” olarak üçe bölündü.

Cüzlerin bölünmesi coğrafi bölge ve boylara göre gerçekleĢti. Günümüzde ise Kazakistan; yukarı, orta ve alt cüz kavimler olarak tanımlanmaktadır.

inancın etkilediği Budizm ve Maniheizm ve Ġslam dinlerinin bu halkaların birer parçası olduğu söylenebilir.

Barak topluluğunun inanç düzeni içerisinde Gök Tengri inancına dayalı Ġslam inancının benimsenmesiyle geliĢmiĢ bir inanç anlayıĢının yer aldığı söylenebilir. Bu bakımdan Barakların Uygur inanç düzeninin temel oyuncusu kamların (Dede Korkut vb.) Ġslam inancını benimsemelerinin sonucu ortaya çıkan bir inanç düzenini oluĢturdukları değerlendirilmektedir. Bu konu kapsamında Göktürk, Uygur, Ġdil Bulgar, Kuman ve Karahanlılar ile Ġlhanlıların inanç düzenine yönelik bir inceleme zorunlu hale gelmektedir. Bunun dıĢında Arapların Türkistan coğrafyasına yönelik harekatları ve bu coğrafyada binlerce yıldır süregelen Türk-Çin çekiĢmesinin Türklerin Araplarla iĢ birliği sonucu Türklerin Ġslam inancına yönelimleriyle sonuçlanmıĢtır. Ġslam inancının Türkler arasında geliĢmesi ve yerleĢmesinde zaten tek tanrıya inandıkları belirtilen ġaman, (Kam, Baksı, Oyun, Ozan vb) inanç önderlerinin güçlü etkisi olduğu anlaĢılmaktadır. Demek ki; Türklerin Ġslam dinini benimsemesinin ĢaĢırtıcı olmadığı aksine tek tanrı inancına peygamber aracılığıyla dinsel metin aracılığıyla olmayıp, geleneksel inanç düzenin bir sonucu olarak ulaĢmaları sayesinde “Allah inancı” na teslim olan insanlarla karĢılaĢtıklarında kaynaĢmaları akılcılık olarak değerlendirilebilir.

Mirza Bala (2001) Türklerin Ģaman inancı ile Ġslam inancının bileĢimlerinin bir sonucu olarak gördüğü ve günümüzdeki kavramlarla ifade ettiği “Ģamanik sema törenini” yukarıda belirtilen düĢünce düzleminin bir sağlaması Ģeklinde vermektedir:

“İlk Müslüman Türk topluluğunda yer alan Baraklar, Oğuz boyları ve diğer Türk toplulukları gibi İslam inancı ve eski Türk inancını koşut bir biçimde yürütmüşlerdir. Şamanist Türkleri İslamlaştırmak için dedeler vasıtasıyla, ılımlı yaklaşımlar sergilenmiş, bilhassa İlhanlılar zamanında İlhanlı hükümdarlarınca yine dedeler aracılığıyla taklidi “sazlı, sözlü, musikili, şamanik sema törenleri” icra edilmiştir”(Bala, 2001: Akt. Yıldırım ve Yıldırım, 2011: 54).

“Barak adının Türk illerinde özellikle Yakutlar, Sagay Türkleri ve Moğollarda şamanik inanç sisteminde ve kamlar bazında yeri ve önemi büyüktür.

İslam‟dan önce Barak Töre, Barak Batur, Kara Barak gibi kamlar meşhurdur. Barak Töre‟nin “Ölü Aşı”nda Türk boyları arsında orun yüzünden büyük kavga çıktığı söylenir (Öğel,s.193). İslam‟dan sonra şamanik izler taşıyan ve bu çizgiyi sürdüren Tokat‟lı Barak Baba önemli bir şahsiyettir” (Abdulbaki Gölpınarlı, Yunus Emre ve

Tasavvuf, Remzi Kitabevi, Ġstanbul, 1961, S.27, Akt. Yıldırım ve Yıldırım, 2011).

Yıldırım ve Yıldırım(2011: 54), Barakları inanç bağlamında, ideolojik yaklaĢımla değil içten tarafsız bir bakıĢla özetlediğini belirterek Ģu açıklamayı yapmıĢtır:

“Baraklarda da aynı uygulamaların yansımaları görülmüş, Horasandan itibaren „Ehl-i Beyt sevgisi Alevilik‟ ön plana çıkmıştır. Konar- göçer yaşamda; İslam, inanç yönünden kuvvetli, ibadet yönünden zayıf kalmıştır. Baraklar yerleşik düzene geçtikten sonra Sünnileşmiş, dedelerin yerini hocalar almıştır. İslam‟ın ibadet yönüne ağırlık vermişler bunun yanı sıra eski Türk inancını süreklerinde (türkü, dil, halı, kilim ve döğünlerde ) totemik izleri sürdürmüşlerdir. Barağı ayrıcalıklı konuma getiren de, bu eski Türk inancına sahiplenmeleri ve devam ettirmeleridir.”

Baraklar ile ilgili bir diğer bilgi de, Prof. Dr. Hilmi Ziya Üken‟ in "Anadolu‟nun Dini Sosyal Tarihi" adlı kitabında söz edilmektedir."Şamanlar Barkta otururlardı. Odalarında bir ocakla, tahtadan yapılmış birkaç basamaklı merdiven bulunurdu. Bu merdiven göğe çıkmaları için bir vasıta idi. Acemlerin Burak‟ı, Şamanların da Barak‟ı vardı. Şaman üzerine biner ve Allah‟la görüşmeye giderdi"

Prof. Dr. Hilmi Ziya Üken, Barak kelimesinin anlamına dair bir tespiti de; "Orhun kitabelerinde okunacağı üzere hakanın yog merasimine bütün Türk kavimlerinden yogcular gelirdi. Bir adam öldüğü zaman mezarına evvela üzeri yazılı büyük bir taş: yani Bengütaş = ya da kitabe denilirdi. Sonra bunun etrafına ölenin hayatta öldürdüğü düşmanların adedi kadar taş koyarlardı. Mezarın uzaktan gözükmesi için büyük bir sırık dikilir ve yanı başına ahşap, ya da taştan yapılmış mabet inşa edilirdi. İşte bu mabede “Bark” denirdi. “Bark” sırıklar üzerine kurulur ve içerisine merdivenle inilirdi. Bark içinde ölenin eşyası, silahları dururdu.

Duvarlara hayatında yaptığı kahramanlıklar resimlenir, kendisi için yazılan mersiyeler övgülerasılırdı. Bu “Barklar” budunun büyüklerinden biri için yapılırdı. Halkın mezarları daha sade, tekbir kitabe ve taşlardan meydana gelirdi" şeklindedir.

Barak‟ın "Berrak" kelimesinden geldiği, “Ġskân Bayraktarı” olduklarından, giydikleri çuha ve kebeden, yanlarında bulundurdukları uzun tüylü köpekten, cesaret ve kahramanlık anlamı taĢıyan “kurt baĢından” dolayı, “Barak” denildiği gibi bilgilerde konunun anlam yanına dair belirtmelerdir24”.

Bir ġamanın üçüncü temel vazifesi, gaipteki Ģeylerden, gelecekte olacaklardan haber vermektir[…] XIII. yüzyılın ünlü Türkmen Ģeyhlerinden ve Sarı Saltık‟ın halifelerinden olan Barak Baba'nın da bu Ģekilde vecd ve istiğrak haline girdikten sonra geleceğe dair birtakım kehanetlerde bulunduğu hakkında kaynaklarda haberler vardır25

.

Ersoy, Barak Türkmenlerinde Sözlü Anlatı isimli yazısında Barak‟ ların kültürlerinin kendi aĢiret menkıbelerine ve onların mücadeleli hayatlarına münhasır olduğunu belirtmiĢtir. Ayrıca, Tanyol‟ un konuyla ilgili olarak yapmıĢ olduğu tespitlerini;

"Tanyol‟ a göre o yıllarda Barak‟ lar sünni olmakla beraber Barak köylerinde, dere köyleri denilen diğer Türkmen köylerinde olduğu gibi, cami hemen hemen yok gibidir veya sonradan yapılmıştır. Hayatlarına dini eserlerden ve fikirlerden ziyade kendi milli ananeleri hakimdir.Göç esnasında şekillenmiş yarı yerleşik düzen hayatının onlara vermiş olduğu kültürel özellik ve yaşadıkları mücadele dolu hayatın etrafında şekillenen şifahi destanlar onlar için bir nevidini metin gibi olmuştur. Barak‟ larda mistik din problemi yoktur. İslamın şartlarını ve hatta Kelime-i Şahadet‟ i bilmeyen Barak‟ lı vardır ama kendi menkıbevi destanlarına karşı düşkünlüklerinden bu metinlerden parçalar bilmeyen Barak‟ lı yoktur. Barak örf ve adetleri, onların bir nevi manevi kıymetlerinin mihrakını teşkil etmektedir.” Ģeklinde ifade etmiĢtir.

24

Tarihi Belgelerde “Baraklar” ve “Barak” Kelimesinin Anlamı (Genel Bakış), 25 Ocak 2011.