• Sonuç bulunamadı

5. TÜRK EDEBİYATININ TARİHSEL GELİŞİMİ

5.1.3. Batılılaşma Dönemi

5.1.3.4. Cumhuriyet Dönemi

Cumhuriyet döneminde doğup gelişen, dil, biçim ve içerik yönünden halkçılık, yalınlık, gerçekçilik, toplumculuk gibi değişik yönsemeler içeren şiie, roman, öykü, oyun, denenme vb. türlerde ortaya konmuş yapıt ve yaratıların tümü. Cumhuriyet dönemi yapıt ve yaratılarının özelliklerini, içerdikleri temel yönsemeleri belirleyen Cumhuriyet dönemindeki atılımlar, girişimlerdir. Bunları anlayıp değerlendirebilme, yaratıldıkları döneme özgü toplumsal etkenlerle birlikte bir bütün olarak düşünmeyi gerektirir. Böyle bir yaklaşımla Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatına bakılırsa, toplumsal atılım ve değişmelerle bu dönemde ortaya konan edebiyat ürünlerinde sıkı bir etkileşim görülür. Şöyle ki, Ulusal Bağımsızlık Savaşı, Yunan ordularının İzmir’de atılmasıyla sona erer. Uzun ve kesintili görüşmelerden sonra, 23 Temmuz 1923’te Lozan’da barış antlaşması imzalanır. Ardından, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilerek yeni Türk Devleti kurulur. Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı seçilir. Böylece, toplumsal yapıda büyük değişmelere yol açan yeni bir dönem, Cumhuriyet dönemi başlar.

                                                                                                                         

Cumhuriyet, köklü bir düzen ve siyasal yapı değişikliğidir. Başka bir deyişle, Osmanlı İmparatorluğu’nun çağdışı kurumlarını, çağdaş uygarlık doğrultusunda Türk toplumunun kültürel örüntüsünü değiştirme atılımıdır. Yalınlaştırarak söylemek gerekirse, bu atılımın kaynağında birbiriyle kesişen birbirini bütünleyen iki ana düşünce iç içedir. Bunları, Ulusalcılık (milliyetçilik), Uygarlıkçılık (medeniyetçilik) kavramlarıyla belirtebiliriz. Cumhuriyet ve Atatürk devrimleri diye adlandırdığımız atılımların tümü gerçekte bu iki ana kavram üzerine temellenmiştir. Örneğin, “saltanat ve hilafetin” kaldırılmasını ulusal egemenliğin halk adına büyük millet meclisinde toplanmasını, daha doğrusu teokratik devlet biçiminden demokratik devlet biçimine geçişi yönlendiren düşünce, ulusalcılıktan kaynaklanır. Ulusal ekonomiyi kurma, Kuran’ı Türkçeleştirme gibi girişimlerin özünde de yine ulusalcılık düşüncesi yatar. Bunu yanı sıra laiklik kılık ve kıyafetteki değişim yeni, harf devrimi Türk hukukunu ve yasalarını “skolastik” yörüngeden çıkarma atılımları da uygarlıkçılık düşüncesinden beslenir.

Ulusalcılık ve uygarlıkçılık, doğrultusunda gerçekleştirilmek istenen devrimsel atılımların tümü yeni bir devlet kurmak, yeni bir kültür yaratmak ülküsünde toplanır. Bunu cumhuriyetin kurucusu Atatürk şöyle belirtir: “yaptığımız

ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi, Türkiye Cumhuriyeti Halkını Tamamen asri ve bütün mana eşkaliyle medeni bir heyeti içtimaiye haline îsal etmektedir. İnkılabımızın umde-i asliyesi budur. Bu hakikati kabul edemeyen zihniyetleri tarumar etmek zaruridir.”

Bu sözlerden de açıkça anlaşılacağı gibi, Atatürk devrimlerinin tümü, temelde yeni bir yaşama biçimi getirmeye, eski yaşama b içimini değiştirmeye yöneliktir. Bu amaçla ülkede bir kalkınma ve eğitim seferberliği başlatılır. Okullar açılır. Okuryazarların sayısı çoğalır. Dil ve tarih araştırmalarına önem verilir. Bu erekle Türk Dil Kurumu, Türk Tarih kurumu kurulur. Türkçeyi yabancı sözlerden arıtma, ulusal ve öz benliğine kavuşturma, çalışmalarına ağırlık verilir. Halk dilinden taramalar, derlemeler yapılır. Dil devrimi diye adlandırdığımız bu çalışmalar. Devletin desteğiyle hızla yürütülür. Fethiye ve Mutlu Erbay Atatürk’ün sanat politikasını inceledikleri alanında çok büyük bir boşluğu dolduran eserlerinde dil devriminin sonuçlarını şöyle açıklamışlardır:

“Dil devrimi sayesinde yazılı literatürleri bugün bu kadar açıklıkla

izleme imkânına sahip olduk. Divan edebiyatı ortadan kalkması tekke edebiyatının eski etkinliği sona erdi. Fransız taklitçisi Edebiyat-ı Cedide akımı aşırılıklardan Dilde sade Türkçe hakim oldu. Nazımda aruz vezni, yerine hece vezni yaygın kullanıldı. Gelişmeye devam eden saz şiiri, yeni edebiyat içinde yerini aldı. Türk halkını sınıfsız, millî ve modern bir devlet haline getiren Cumhuriyet devrimleri ile edebiyat kalıcılık kazandı.”128

Cumhuriyetin getirdiği değerler dizgesini halka indirme, halka açılma, halkla bütünleşme cumhuriyet döneminde bir ülkü olarak belirir. Bu ülküyü gerçekleştirme amacıyla halk evleri kurulur. Batı ve doğu dillerinden soy yapıtlar (klasikler) dilimize çevrilir. Köylü çocukların okuduğu, parasız yatılı köy enstitüleri açılır. İlköğretim, her köye bir okul götürme sorunu üzerinde durulur. Kısaca, çağdaşlaşma, başka bir deyişle, ulusçuluk ve uygarlıkçılık doğrultusunda kalkınmada, gelişme savaşı sürdürülür.

Cumhuriyetin oluşturmaya çalıştığı köklü yapı değişikliği, siyasal ve kültürel atılımlar, edebiyatta da etkisini göstermiştir. Devrimlerin havası edebiyatımızda da bir doku değişikliğine yol açmıştır. Değişiklik iki açıdan ortaya çıkmıştır: yazarlar yönünden, yazarların yaratıları yönünden… yazarlar yönünden değişimi şöyle açıklayabiliriz: cumhuriyete gelinceye değin yazarların, ozanların büyük çoğunluğu Anadolu’dan değil İstanbul’dan ya da başka büyük kentlerimizden yetişmiştir. Bunların çoğu, varlıklı ailelerin çocuklarıydı. Yetişmeleri gereği kendi çevreleri olan İstanbul’u anlatmışlar, Anadolu’ya yabancı kalmışlardır. Böylece, edebiyatımız ne Tanzimat, ne Servet-i Fünun, ne de milli edebiyat döneminde halkçı bir nitelik kazanamamıştır. Oysa bu durum 1923’ten sonra değişmeye başlamıştır. Okulların açılması, köy enstitülerinin kurulmasıyla birlikte toplumun her katından insanların yetişmesi, sanata ve edebiyata yönelmesi, olanakları doğmuştur. Örneğin bir araştırmaya göre Tanzimat döneminde ozan ve yazarlarımızın %79,5’i İstanbul’da %7,1’i Anadolu’da doğmuştur. Servet-i Fünun Dönemindeyse, İstanbul doğumluların oranı %73, Anadolu doğumluların oranı ise %11,7’dir. Cumhuriyetten, yani 1923’ten sonra ise bu oranlarda büyük bir değişim ortaya çıkmış, İstanbul doğumluların oranı %29, Anadolu doğumluların oranı ise %67 olmuştur. (bugünkü

                                                                                                                         

128  Fethiye  Erbay,  Mutlu  Erbay,  Cumhuriyet  Dönemi  (1923-­‐1938)  Atatürk’ün  Sanat  Politikası,  İstanbul  

sınırlar dışında doğanların oranı: Tanzimat döneminde %13,4, Servet-i Fünun Döneminde %11,7; Cumhuriyet döneminde %3’tür.)

Doğum yerlerinin değişmesi yönünden de olsa bu sayılamalardan şunu çıkarabiliriz: yazar ve ozanlarımızın geldikleri çevre cumhuriyetten sonra değişmiş, büyük kentler değil, Anadolu olmuştur. Bir deyişle cumhuriyet döneminde Türk yazarları ve ozanları büyük ölçüde Anadolu’dan, halk kaynağından yetişmeye başlamıştır. Bunun da cumhuriyet dönemi edebiyatının, yapısı ve yönelimleri yönünden, önemi büyüktür. Şöyle ki, bu yazar ve ozanlar halk kaynağından geldikleri için yapıtlarında ve yaratılarında halkı anlatacaklardır. Nitekim böyle olmuş, cumhuriyet döneminde edebiyatımız; dil, anlatım, içerik yönünden halkçı boyutlar ve nitelikler kazanmıştır.

Yazarların, ozanların Anadolu’dan yetişimi edebiyatımızın haritasını değiştirmiştir. Anadolu köyleri kentleri, kasabaları ile romana öyküye, şiire girmiştir.

Edebiyatımızla coğrafyamız, bütünleşmiştir cumhuriyet döneminde iç Anadolu, doğu Anadolu, güney ve kuzey Anadolu bölgeleriyle ege bölgesinden yetişen yazarlar, ozanlar bu bölgeleri doğal ve toplumsal özellikleriyle yapıt ve yaratılarında işlemişlerdir.

Cumhuriyet döneminde edebiyatımızın yapısında ve dokusunda oluşan ikinci değişiklik ise içeriksel bir özellik gösterir. Toplumun temel sorunlarını yansıtma görevini üstlenir. Yaşanılan gerçekleri yansıtmaya yönelme de diyebiliriz buna. Bu yönelimle edebiyatımız gerçekçi, halkçı, toplumcu niteliklere kavuşmuştur. Romanlar, öyküler, şiirler, ülkemizin ve insanlarımızın sorunlarına adanmıştır. Kestirmeden söylemek gerekirse Cumhuriyet dönemi yazarları, ozanları, halktan aldıklarını yapıtlarında ve yaratılarında işleyerek yine halka vermeye çalışmışlardır.

Ulusal bağımsızlık savaşımızdan sonra girişilen devrim ve atılımların edebiyatta yansıması, kısaca değinildiği gibi, yazarların halklaşması; edebiyat ürünlerinin de halkçı ve toplumcu bir nitelik kazanması yönünde olmuştur. Ancak edebiyattaki bu değişim bu dönem içinde iki evre göstermiştir. Birinci evre Atatürk dönemini

kuşatan evredir (1923-1938). İkinci evre ise 1939’dan günümüze değin sürüp gelen evredir.129

Tanzimat döneminde sanat bir propaganda amacı olarak görülmüştür ve bu dönemde verilen batı kaynaklı edebi türler çok acemicedir. Servet-i Fünun dönemi edebiyatçıları Batılı edebiyatı örnek almayı taklitçiliğe vardırmış, Milli edebiyat dönemi kaynak olarak doğru bir hareket yapmış; fakat verilen eserler edebi olarak çok başarılı olmamıştır. Cumhuriyet dönemi özgün, çağdaş ve başarılı sanat eserlerinin üretildiği ve üretilmeye devam ettiği bir dönemdir. Bunun büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün örneği görülmemiş başarı ve doğruluktaki kültür politikaları sayesinde gerçekliğinde gerçekleştiği yadsınamaz.