• Sonuç bulunamadı

Culpa in Contrahendo Çerçevesinde Koruma Ġmkânı

C. Formatların Ġzin Verilen ve Verilmeyen Kullanımları

II. Culpa in Contrahendo Çerçevesinde Koruma Ġmkânı

SözleĢme müzakerelerinin baĢarısız olması durumunda özellikle culpa in contrahendo‟dan doğabilecek taleplerin de dikkate alınması gerekir. Culpa in contrahendo sözleĢme görüĢmeleri sırasındaki kusurlu davranıĢı ifade eder681

.

Borçlar Kanunu‟nda c.i.c. düzenlenmemiĢtir. Ne yazık ki c.i.c. BK. tasarısında da ele alınmamıĢtır. Hâlbuki Almanya‟da önceleri doktrin ve uygulama tarafından geliĢtirilen ve uzun zamandır da teamül hukuku olarak kabul edilen bu hukuki müessese Alman Borçlar Hukuku‟nun modernize çalıĢmalarında682

BGB.‟nin 280, 311/II, 241/II maddelerinde yerini

679 TANDOĞAN, 74 vd.; EREN, 581; OĞUZMAN/ÖZ, 575. 680 OĞUZMAN/ÖZ, 575.

681

SözleĢme, bir anda kurulup meydana gelen hukuki iĢlem değildir, bir sürecin varlığını gerektirir. SözleĢme kurulmadan önce taraflar sözleĢmenin muhtevası, Ģartları, içerdiği hak ve yükümlülükler üzerinde görüĢmeler yaparlar. Bu görüĢmelerin uzunluğu veya kısalığı sözleĢmenin mahiyetine, hal ve Ģartlara göre değiĢiklik arz edebilir. Bir sözleĢme kurmak amacıyla görüĢmelere baĢlayanlar arasında MK. m.2‟de ki dürüstlük kurallarından kaynaklanan bir güven iliĢkisi doğar. Zira görüĢmecilerden her biri veya onların yardımcıları karĢı tarafın ve onun koruma alanındaki üçüncü kiĢilerin kiĢi ve mal varlığı değerleri üzerinde etkili olabilecek bir konuma geçmiĢlerdir. Bu nedenle taraflar arası iliĢki daha sıkılaĢmıĢ ve dolayısıyla birbirlerine doğru bilgi verme, bilinmesi gereken konularda açıklama yapma, karĢı tarafı muhtemel bir takım zararlardan uzak tutma Ģeklinde ifade edilen bazı koruma yükümlülükleri ortaya çıkmıĢtır. Taraflar bu yükümlülüklere kusurlu bir Ģekilde aykırı davranırlar ve aralarındaki güven iliĢkisini ihmal ederlerse bundan doğan zararlardan sorumlu olurlar. Bu Ģekilde meydana gelen ve sözleĢmenin kurulmasından önceki kusurlu davranıĢtan kaynaklanan bu sorumluluk türüne Culpa in contrahendo sorumluluğu adı verilmektedir. Daha geniĢ bilgi için bkz. GAUCH/SCHLUEP/JAEGGI, Rn. 962/a; GONZENBACH, 7;

PALANDT/HEINRICHS, § 311 Rn. 1, 4, 8 ff.; FIKENTSCHER/HEINEMANN, § 17, Rn. 73; 86 ff.; YALMAN, 37 vd.; AYAN, 118; AKINCI, 47; EREN, 1083, 1084; ULUSAN, 285 vd.; KOCAYUSUFPAġAOĞLU, 22-23; TEKĠNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, 975-976;

TUNÇOMAĞ, 212; SUNGURBEY, 117; YILMAZ, 224; VON TUHR, 187, 188; OĞUZMAN/ÖZ, 311

vd. ; ATAAY, 244. 682

almıĢtır683. Ancak kanunda yer alan düzenleme uygulamada ve doktrinde geliĢtirilen sisteme

uygun yapılmıĢtır. Burada sözleĢme müzakereleri çerçevesinde kusurlu (BGB § 280 I 2) olarak yükümlülüğün ihlal edilmesi (BGB § 280 I 1, § 241 II) Ģart olarak aranır. Bunun hukuki sonucu da BGB § 280‟ e göre tazminat ve meni müdahale talebidir.

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu açıkça diğer kanunlardan doğan talepleri saklı tutmuĢtur. Culpa in Contrahendo kanunda düzenlenmediği için FSEK.‟in yanı sıra uygulanıp uygulanmayacağı tartıĢılabilir684. Bu bağlamda her ne kadar BK.‟da c.i.c. düzenlenmemiĢ olsa

da Yargıtay kararlarında685

ve doktrinde686 bu kurumun varlığı ve uygulanabilirliği kabul edilmektedir. Korunmaya değer bir formatı sözleĢme müzakereleri kesildikten sonra eser sahibinin izni olmadan filme çeken bir kimse telif hakları ihlalinin yanı sıra c.i.c sorumluluğu (BGB § 280, 311 II, 241 II) anlamında bir yükümlülüğü de ihlal etmiĢ olur. Buna göre söz konusu yükümlülüğü ihlal eden kiĢi, FSEK.‟in yanı sıra ayrıca c.i.c. anlamında tazminat ve men davası ile sorumlu olur. Culpa in contrahendo‟dan doğan talepler sadece müzakere tarafları açısından geçerlidir. BGB § 280 I 2‟nin yeni düzenlemesine göre yapımcı firma veya yayıncı kuruluĢ, diğer bir ifadeyle formata ilgi duyan kimseler, kurtuluĢ beyyinesi ortaya koymak zorundadırlar687. Burada FSEK. özel kanun olduğu için bu kanundan kaynaklanan hak ve taleplere öncelik verilmesi gerekip gerekmediği sorusu ile karĢılaĢılmaktadır. Meni müdahale davası ile ilgili olarak bu soruya olumlu cevap verilebilir. FSEK. md. 69 (UrhG. 97) c.i.c.‟a göre öncelik alır. Çünkü FSEK. md. 69‟a (UrhG. 97) göre müdahalenin meni talebi kusura bağlı değildir. Bu nedenle de mağdur için c.i.c. (Kusur Sorumluluğu) sorumluluğuna göre daha uygundur.

Türk Hukukunda FSEK. kapsamında hukuki taleplerin bağlı olduğu zamanaĢımı süresini gösteren bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, BK. daki zamanaĢımına iliĢkin hükümler burada da uygulanır. Bu bağlamda bir sözleĢme ihlal edilerek manevi veya mali bir hakka tecavüz edilmiĢse hak sahibinin talepleri BK. md. 125 uyarınca on yılda zamanaĢımına

683

PALANDT/HEINRICHS, § 311 Rn. 1, 4, 8 ff.; FIKENTSCHER/HEINEMANN, § 17, Rn. 73; 86 ff, 132, 355, 899.

684

Alman Hukuku‟nda ise c.i.c. yasal olarak düzenlendiği için c.i.c.‟nun telif haklarının yanı sıra uygulanmasına ilke olarak bir engel söz konusu değildir. Her kim telif haklarıyla korunan bir program formatını sözleĢme görüĢmelerine baĢlamak amacıyla ya da zaten yürütülen sözleĢme müzakereleri çerçevesinde almıĢsa BGB § 241 II‟e göre bu formatın telif haklarını korumakla yükümlüdür (Schuztpflicht) (bkz. PALANDT ErgBd./HEINRICHS, § 241 Rn. 6 ff.).

685 Kararlar için bkz. YALMAN, 55 deki dpn. 120.

686 TEKĠNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, 979; OĞUZMAN/ÖZ, 313; GONZENBACH, 82;

YALMAN, 50, 51; AKINCI, 47; AYAN, 118, 119; ULUSAN, 300 vd.; SEROZAN, Ġfa Engelleri, § 19 N.

1 vd. 687

uğrar688. Manevi veya mali hak haksız bir fiille ihlal edildiği zaman BK. md. 60

uygulanmalıdır689

. Culpa in contrahendo sorumluluğunda da zamanaĢımı süresi bakımından farklı görüĢler ileri sürülmüĢtür. Haksız fiil görüĢünün temsilcileri690

BK. md. 60 maddesindeki bir yıllık kısa zamanaĢımı süresini kabul ederken sözleĢme görüĢü tarafları691

BK. md. 125 deki on yıllık zamanaĢımı süresini kabul etmektedirler. Dolayısıyla zamanaĢımı süresi bakımından c.i.c. sorumluluğu ve FSEK hükümleri arasında tercih yapmayı gerektirecek bir durum söz konusu değildir.

Alman Hukuku‟nda da zamanaĢımı süresi bakımından da c.i.c. hükümleri, UrhG hükümlerine göre herhangi bir avantaj sunmamaktadır. BGB ve UrhG zamanaĢımı süresi bakımından birbirine uyumlu hale getirilmiĢtir692. ZamanaĢımı süresi artık standart olarak her

iki kanunda da üç yıldır. Ancak Alman Hukuku‟nda tazminat talebi bakımından bu öncelik sorunu farklılık arz eder. Borçlar Hukuku reformundan sonra kanunen düzenlenen BGB § 280, 311 II, 241 II‟den doğan tazminat talebinin UrhG. § 97‟e göre daha avantajlı olduğu söylenebilir. Çünkü yeni kaleme alınan BGB 280 I 2 maddesi, UrhG § 97/ I/ 1‟e nazaran mağdur için daha uygun bir ispat yükü içermektedir. UrhG § 97/ I/ 1çerçevesinde hakları ihlal edilen kiĢi, ihlali gerçekleĢtiren kiĢinin kusurunu kanıtlamak zorundayken693, BGB § 280 I 2

maddesinde ise ihlalde bulunan kiĢi, kendisinin sorumlu olmadığını kanıtlamak zorundadır. Bu durum ispat yükünün tersine dönmesi anlamına gelir. Hakları ihlal edilen kiĢinin UrhG. § 97‟e göre ileri süreceği taleplerin yanı sıra c.i.c.‟dan dolayı ileri süreceği taleplerin ispat yükü bakımından kolaylaĢtığı görülür694

.

Türk Hukuku bakımından meseleye bakıldığında tazminat talebinde ispat yükü ile ilgili FSEK.‟te herhangi bir hüküm yoktur. Ancak maddi tazminat davasında haksız fiil

688

TEKĠNAY, 306; KILIÇOĞLU, ZamanaĢımı, 376. KILIÇOĞLU, eser sahibiyle bir eser sözleĢmesi yapılmıĢsa BK. md. 126, b. 4 uyarınca beĢ yıllık zamanaĢımının uygulanacağını ifade etmektedir (bkz.

KILIÇOĞLU, 378). Benzer Ģekilde “ne var ki, kurulacak sözleĢme daha kısa (örneğin BK. md. 126 gereği

beĢ yıllık) bir zamanaĢımına tabii ise bu kısa süre esas alınacaktır” bkz. KOCAYUSUFPAġAOĞLU, 9 ve bkz. aynı sayfada 16 no‟lu dipnot.

689

TEKĠNAY, 306; KILIÇOĞLU, ZamanaĢımı, 387.

690 KELLER/SCHÖBĠ, 37; PĠOTET, 241 ve bkz. YALMAN, 120 de 53 no‟lu dipnottaki yazarlar. 691 TEKĠNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, 979; KOCAYUSUFPAġAOĞLU, 9; YILMAZ, 251. 692

HEINKELEIN, 315.

693 HABERSTUMPF, Rn. 563 ff.; MÖHRING/NICOLINI/LÜTJE, § 97 Rn. 290.

694 Eğer daha önceden formatı geliĢtiren kiĢi ile üçüncü Ģahıs arasında bir iĢ iliĢkisi olmadan bir güven oluĢmadan format üzerindeki telif hakları ihlal edilecek olursa formatı geliĢtiren kiĢi UrhG 97‟e göre bu ihlali yapan kiĢiye karĢı dava açabilir. Bu durumda c.i.c. dan dolayı dava açılamaz. Bu davada ispat yükü formatı geliĢtiren kiĢidedir. Buna karĢın format sahibi formata ilgi duyduğu için üçüncü Ģahsa teslim ederse bu durumda ilgi duyan kiĢi tarafından belli bir güven ortamı yaratılmıĢ olur. Bu güven temelinde de formatı geliĢtiren kiĢi formatı ilgi duyan kiĢiye vermiĢ olur. Telif hakkının ihlal edilmeyeceğine güvenilerek verilmiĢ olur. Fakat bu güvene rağmen teslim edilen kiĢi, formatı izinsiz filme çeker ve format üzerindeki telif hakkını ihlal ederse güven iliĢkisi zarar görür. Güvenin suiistimal edilmesi, hakkı ihlal edilen kiĢinin kusur bakımından ispat yükünde rahatlamasını ve UrhG § 97 yanında c.i.c.‟dan doğan talebinde haklı çıkarır (bkz. HEINKELEIN, 316).

hükümlerine göre hak sahibi mütecavizin kusurunu ve uğradığı zarar miktarını ispat etmekle yükümlüdür695. Ancak BK. md. 42/2 hükmüne göre zarar miktarının ispatı mümkün değilse

hâkim zarar miktarını tayin edebilir. Zarar miktarının yanı sıra zararın mevcudiyetinin ispatı bakımından da bu hükmün uygulanabileceği doktrinde kabul edilmektedir696

. Bu durumda ispat yükünün davacıdan alındığı görülmektedir. Hâkim takdir yetkisini kullanarak zararın varlığı hakkında karar verecektir. BK. md. 42/2 hükmü, BK. md. 42/1. maddedeki “zararı ipat etmek müddeiye düĢer” prensibine bir istisna getirmektedir. Bununla birlikte FSEK md. 76/3 hükmü697

burada zikredilebilir. Söz konusu hükümle fikri mülkiyet hakları bakımından, hiç kimse aleyhine olan bir delili ibraza zorlanamaz temel prensibinden vazgeçilmiĢtir. FSEK. md. 76/3 hükmüne göre bazı hallerin varlığı durumunda aleyhe bilgi ve belgelerin ibrazı mahkeme tarafından istenilebilir.