• Sonuç bulunamadı

B. KAYNAKLAR XVİ

3. Coğrafî Kaynaklar ve Seyahatnâmeler

İslâmî dönem coğrafya yazıcılığında yolların geçtiği güzergâhları bildiren, ülkeler, şehirler hakkında coğrafî bilgiler veren eserlere el-Mesâlik ve’l-Memâlik adı verilirdi. Nîşâbûr’un tarihî coğrafyasını ortaya çıkarabilmek için başvurulan coğrafî

43 Ebû Muhammed Afifüddîn Abdullah b. Esʻad b. Alî b. Süleymân el-Yemenî el-Yâfiî (1417/1997). Mir’âtü’l-cenân ve ʻibretü’l-yakzân fî maʻrifeti havâdisi’z-zamân, III. (nşr. Halîl el-Mansûr). Beyrut:

Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye.

44 Hayreddîn Ziriklî (2002). el-Aʻlâm, I-VIII (15. Baskı). Beyrut: Dârü’l-ʻİlim li’l-melâyîn.

45 Ebû Muhammed Zekiyeddîn Abdülazîm b. Abdülkâvî el-Münzirî (1401/1981). et-Tekmile li- vefeyâti’n-nakale, I. (thk. Beşşâr Avvâd Maʻrûf). Beyrut: Müessesetü’r-risâle.

kaynakların başında, ilk coğrafyacılar arasında zikredilen ve coğrafyacıların babası olarak kabul edilen Ebü’l-Kāsım Ubeydullah b. Ahmed İbn Hurdâzbih’in (ö. 300/912-13) el-Mesâlik ve’l-Memâlik adlı eseri gelmektedir46. İbn Hurdâzbih eserini, ağırlıklı olarak kara ve deniz yollarının güzergâhlarına ayırmasına rağmen, astronomik coğrafyadan ve şehirlerin vergilerine, seyahat haberlerinden Nîşâbûr’un tarihi ve coğrafyası konusunda önemli bilgiler vermektedir (Şeşen, 1998: 97-98; Ahmad, 1999: XX, 79). M. J. De Geoje tarafından Leiden’de neşredilmiş olan eserin Farsça tercümesi çalışmada kullanılmış ve metin içerisine İbn Hurdâzbih şeklinde atıfta bulunulmuştur.

Ebû İshâk İbrâhim b. Muhammed el-Fârisî el-İstahrî (ö. 340/951-52’den sonra)’nin Mesâlik ve Memâlik adlı eseri, önemli coğrafî eserler arasında yer almaktadır47

. Eser, İslâm dünyasındaki şehirlerden ve diğer coğrafî özelliklerinden bahsetmektedir. İstahrî, yine seyyah olan İbn Havkal ile 340/951 yılında görüşerek kendi eserinin hatalarını düzeltmesini ve eksiklerini tamamlaması istemiştir (Şeşen, 1998: 101). Nîşâbûr şehrinin coğrafî özellikleri kısmında faydalanılan esere metin içerisinde İstahrî şeklinde atıfta bulunulmuştur.

Ailesi Nusaybinli olmasına rağmen, Bağdat’ta yaşamış ve hem tüccar hem de seyyah olan İbn Havkal (ö. X. yüzyıl) İstahrî’nin eserinden, görüş ve tavsiyelerinden hareket ederek Sûretü’l-Arz adlı coğrafya eserini hazırlamıştır. Eser bir anlamda İstahrî’nin eserine zeyl olarak kaleme alınmıştır (Şeşen, 1998: 101-102). Ramazan Şeşen tarafından 10. Asırda İslâm Coğrafyası adıyla Türkçeye tercüme edilen eser, Nîşâbûr şehrinin coğrafî özellikleri bahsinde İbn Havkal şeklinde gösterilmiştir 48

.

İbn Havkal gibi büyük coğrafyacılar arasında yer alan Ebû Abdullah Şemseddîn Muhammed b. Ahmed el-Beşşârî el-Makdisî (ö. 390/1000), 336/947 yılında Kudüs’te soylu bir ailenin üyesi olarak dünyaya gelmiş olan müellif, uzun yıllar Mâverâünnehir ve Horasan’da kalmıştır. Zira bu bölgedeki Türkler hakkında

46 Ebü’l-Kāsım Ubeydullah b. Ahmed İbn Hurdâzbih (1371/1992). el-Mesâlik ve’l-Memâlik. (nşr. M.

J. De Geoje, Farsça trc. Saîd Hâkrînd). Tahrân: İntişârât-i Târîh-i Mîrâs-ı Millî.

47 Ebû İbrâhim b. Muhammed İshâk el-Fârisî el-İstahrî (1340/1961). Mesâlik ve Memâlik. (Farsça trc.

İrec Afşar). Tahrân: Nikâh Kitap Tercüme ve Neşr.

geniş bilgiler veren ve ilk defa “Türkmen” kelimesini kullanan coğrafyacı olmuştur. Genelde Horasan bölgesini, özelde ise Nîşâbûr şehrini iyi tanıdığı ve analiz ettiği Ahsen et-tekasîm fî mârifet el-ekâlîm adını verdiği coğrafya eserinden de anlaşılmaktadır49

. Makdisî, eserinde sosyal, ekonomik ve kültürel yapıları ön plana çıkartması nedeniyle dönemin coğrafya eserleri arasından farklı bir yere konulmuştur. Bu anlamda Makdisî, coğrafya ilmini “beşerî coğrafya” alanına çeviren kişi olarak kabul edilmektedir. Eser ilk olarak M. J. De Geoje tarafından 1877, 1906 ve 1967 yıllarında Arapça yayınlanmıştır (Şeşen, 1998: 102-103; Tolmacheva, 2003: XXVII, 432). Bu çalışmada eserin Ali Nakî Münzevî tarafından yapılan Farsça tercümesi kullanılmış ve metin içerisinde Makdisî şeklinde atıfta bulunulmuştur.

Ahmed b. İshâk b. Vâzıh b. el-Yaʻkūbî (ö. 292/905’ten sonra), III./VIII. yüzyıllarda yaşamış büyük tarihçiler ve coğrafyacılar arasında yer almaktadır. Önce Abbâsî divanlarında, daha sonra Tâhirîler zamanında Doğu Anadolu ve Horasan’da kâtiplik yapmıştır. Yaʻkūbî’nin birçok eseri olmasına rağmen Kitâbü’l-Büldân adlı coğrafî eseri, Müslümanlar tarafından yazılan ilk coğrafya kitabı olarak kabul edilmektedir50. Eserin Mağrib kısmı M. J. De Geoje tarafından doktora tezi olarak hazırlanmış ve yine Geoje tarafından 1892 yılında Leiden’de tamamı yayınlanmıştır (Şeşen, 1998: 51-52; Ağarı, 2013: XLIII, 287). Çalışmada, Muhammed İbrâhim Ayetî tarafından yapılan Farsça tercümeden istifade edilmiş ve metin içerisinde Yaʻkūbî şeklinde kısaltılmıştır.

Diğer bir coğrafî eser ise Ebû Ali Ahmed b. Ömer İbn Rüste (ö. 300/913’ten sonra)’nin A’lâku’n-nefîse adlı eseridir. Bu eserin coğrafya ile ilgili olan yedinci bölümü M. J. De Goeje tarafından 1892 yılında Leiden neşredilmiş ve günümüze kadar gelmiştir (Şeşen, 1998: 98). Çalışmada istifade edilen eser ise Ali Fuat Eker

49 Ebû Abdullah Şemseddîn Muhammed b. Ahmed el-Beşşârî el-Makdisî (1361/1982). Ahsen et- tekasîm fî mârifet el-ekâlîm, I-II. (nşr. M. J. De Goeje, Farsça trc. Ali Nakî Münzevî). Tahrân: Şirket-i

Müellîfân ve Mütercümân-ı İran.

50 Ahmed b. İshâk b. Vâzıh el-Yaʻkūbî (1356/1977). Kitab el-Büldân. (nşr. M. J. De Goeje, Farsça trc.

tarafından yüksek lisans tezi olarak hazırlanan transkripsiyon olmuş ve metin içerisine İbn Rüste şeklinde kısaltılmıştır51.

Zekeriyyâ b. Muhammed el-Kazvînî (ö. 682/1283)’nin Âsâr el-bilâd âhbâr el- ibâd isimli eseri önemli eserler arasındadır52. Kazvînî eserini üç bölüme ayırmıştır. İlk bölümde, şehir ve köylerin kuruluş sebeplerinden bahsetmektedir. İkinci bölümde, ülkelerin özelliklerinden ve iklimin insanlar, hayvanlar, bitkiler üzerindeki tesirlerinden bahsederken, son bölümde dünyayı ayırdığı yedi iklim bölgesindeki ülkeler, dağlar, nehirler, göller, adalar, madenler ve hayvanlar alfabetik bir şekilde kaydedilmektedir. Eserin Selçuklu döneminde Nîşâbûr’da yaşanmış tarihî olaylar ve tarihî şahsiyetler konusunda verdiği bilgiler çok değerlidir. Ayrıca Anadolu’daki şehirler ve Orta Asya Türk boyları hakkında da bilgiler vermesi dikkat çekmektedir. Farsça ve Topkapı Sarayı’nda Osmanlı Türkçesi tercümeleri de olan eser ilk kez Wüstenfeld tarafından 1848 yılında Göttingen’de yayınlanmıştır (Şeşen, 1998: 168- 169; İzgi, 2002: XXV, 160). Çalışmada eserin Farsça tercümesi kullanılmış ve Kazvînî şeklinde atıfta bulunulmuştur.

Tarih, coğrafya ve manzum eserleri bulunan Ahmed b. el-Atabek Tâceddin Ebû Bekr Hamdullah el-Müstevfî el-Kazvînî (ö. 750/1350), Kazvinli köklü bir aileden gelmektedir. Dedesi Nasr, İlhanlı Devleti’ne hizmet etmiş ve hatta Irak müstevfîliğine (malî divanın başkanı) yükselmiştir. Müstevfî nisbesi de buradan gelmektedir. Hamdullah el-Müstevfî çeşitli âlimlerden ders almasının yanı sıra Reşîdüddin’in hizmetinde de bulunmuştur. Hamdullah el-Müstevfî’nin başta coğrafya eseri Nüzhet el-kulûb olmak üzere, tarih alanında Târîh-i Güzîde ve yine manzum bir tarih eseri olan Zafernâme adlı eserleri günümüze ulaşmıştır. Hamdullah el-Müstevfî’nin 740/1339 yılında tamamlamış olduğu Nüzhet el-kulûb adlı eseri tabiat tarihi, antropoloji ve coğrafya olarak üç bölümden müteşekkildir53. Târîh-i Güzîde ise Reşîdüddin’in Câmiü’t-tevârîh adlı eserinin özeti olduğu

51 Ali Fuat Eker (2010). İbn Rüste’nin A’lâk’n Nefîse Adlı Eseri, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi,

YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Van.

52 Zekeriyyâ b. Muhammed el-Kazvînî (1373/1994). Âsâr el-bilâd âhbâr el-ibâd, I-II. (Farsça trc.

Muhammed Murad b. Abdurrahman). Tahrân: İntişârât-i Dânişgâh-ı Tahrân.

kaydedilmektedir54 (Özaydın, 1997: XV, 454-455; Şeşen, 1998: 240-242). Bu çalışmada, Nüzhet el-kulûb’un İngilizce tercümesi, Târîh-i Güzîde’nin ise Türkçe tercümesi kullanılmış olup, metin içerisinde tarihleri farklı olacak şekilde Müstevfî şeklinde atıf yapılmıştır.

Büyük Selçuklu döneminin yakın tanığı olan ve hatta Nîşâbûr’u ziyaret ederek değerli bilgiler veren Nâsır-ı Hüsrev’in Sefernâme adlı eseri bu çalışmada istifade edilen önemli kaynaklar arasında yer almaktadır55. Tam adı, Ebû Muîn Nâsır b. Hüsrev b. Hâris el-Kubadîyânî el-Mervezî olan Nâsır-ı Hüsrev (ö. 465/1073’ten sonra), önceleri Belh’e gidip Gazneli Devleti’nin hizmetine girmiş ve Selçuklu Devleti’nin kurulması ile de Çağrı Bey’in hizmetine girmiştir. 437/1045 yılında hacca gitmek için Belh’ten hareket etmiş ve toplam yedi yıl süren seyahatini gerçekleştirmiştir (Azamat, 2006: XXXII, 395). Bu seyehat sırasındaki gözlemlerinden oluşan Sefernâme adlı eserin Farsça nüshası çalışmada kullanılmış ve metin içerisinde Nâsır-ı Hüsrev şeklinde kısaltılmıştır.