• Sonuç bulunamadı

C. Selçukluların Horasan Bölgesine Gelişi ve Nîşâbûr’un Selçuklu Hâkimiyetine

3. Selçuklular Döneminde Nîşâbûr (1040-1157)

3.2. Alp Arslan Döneminde Nîşâbûr (1063-1072)

Selçuklularda devlet yönetimi, hânedanın ortak mesuliyetinde olduğu için Tuğrul Bey’in vefat etmesiyle Selçuklu ülkesinde taht mücadeleleri ve bir dizi isyan süreci yaşanmıştır. Bu süreçte ilk olarak Amîdülmülk el-Kündürî, Sultan Tuğrul Bey’in kardeşi Çağrı Bey’in oğlu Süleyman’ı tahta çıkardı. Zaten oğlu olmayan Tuğrul Bey de onu veliaht ilân etmişti104

(Bündârî, 1943: 24-25; İbnü’l-Esîr, 2016: VIII, 228; Sıbt İbnü’l-Cevzî, 2011: 111). Yalnız halk, Çağrı Bey’in diğer oğlu Alp Arslan’ın sultan olmasını istiyordu. Halkın tepkisinden ve Alp Arslan’ın gücünden korkan Amîdülmülk el-Kündürî hutbede önce Alp Arslan, sonra da Süleyman’ın adını okuttu (Bündârî, 1943: 26; Sıbt İbnü’l-Cevzî, 2011: 128; İbnü’l-Esîr, 2016: VIII, 228). Diğer taraftan Selçuklu tahtının en güçlü varislerinden olan ve babası Arslan Yabgu’yu Kalincar Kalesi’nden kurtarmak için Tuğrul ve Çağrı Bey’in gerekli desteği vermediklerine inanan Kutalmış Bey, daha Tuğrul Bey’in sağlığında batıda isyan başlatmıştı. Herat hâkimi Mûsâ Yabgu da hânedan üyesi olarak Selçuklu tahtında hak iddia ediyordu. O dönemde Merv’de yönetici olan Alp Arslan önce Huttelân emîrinin isyanını, sonra da Herat’taki amcası Mûsâ Yabgu’nun isyanını bastırdı. Kutalmış Bey’in tahtı ele geçirmek için Rey üzerine yürüdüğü haberi

104 Tuğrul Bey’in hastalığı ağırlaşınca Urmiye’de askerlerini ve devlet adamlarını toplayarak

Süleyman’ı tahta geçirmelerini ve Amîdülmülk’ün sözlerine uymalarını vasiyet etmişti (Sıbt İbnü’l- Cevzî, 2011: 111-112). Çağrı Bey’in vefatı üzerine töre gereği Çağrı Bey’in eşi ile evlenen Tuğrul Bey’in Süleyman’ı veliahd seçmesinde, Süleyman’ın annesinin de etkisi olduğu düşünülmektedir (Turan, 2011: 147).

gelince Alp Arslan büyük bir ordu ile Merv’den Rey’e doğru yola çıktı (Sıbt İbnü’l- Cevzî, 2011: 127-128; İbnü’l-Esîr, 2016: VIII, 231-232; Köymen, 2011: III, 40, 43- 44; Özgüdenli, 2013: 136-138; Piyadeoğlu, 2016: 59-60).

Alp Arslan, Rey’e giderken ilk önce Nîşâbûr’a geldi. Nîşâbûr’a gelmesinin amacı, Nîşâbûr Şâfiîlerinin lideri olan İbnü’l-Muvaffık’ı hutbenin kendi adına okunması için müracaatta bulunulması üzere Bağdat’a göndermekti. Ayrıca Tuğrul Bey ile evli olan Halife’nin kızı Seyyide’yi de onunla birlikte göndermişti. Ancak İbnü’l-Muvaffık yolda çiçek hastalığına yakalanıp vefat etmişti. Alp Arslan bu haberi alınca Amîd Ebü’l-Feth Muzaffer’i, onun da yolda ölmesiyle Reisü’l-Irakeyn’in gitmesini istedi. Kendisi de 1 Muharrem 456/25 Aralık 1063 tarihinde Kutalmış’ın isyanını bastırmak üzere Nîşâbûr’dan Rey’e hareket etti (İbnü’l-Esîr, 2016: VIII, 232-233). Alp Arslan’ın Nîşâbûr’dan Halife el-Kāim Biemrillâh’a elçi göndererek hutbenin kendini adına okunmasını istemesi, Kutalmış’a karşı askerî bir hamle yapmasının yanında siyasî bir hamle de yapmak istediğini düşündürmektedir. Diğer taraftan Halife el-Kāim Biemrillâh’a gönderecek elçi bulmakta sıkıntı yaşadığı da açıktır.

Alp Arslan ile Kutalmış arasında Milh (Dih-i Nemek) bölgesinde yapılan kanlı savaşta Kutalmış yenildi105. Savaş bittiğinde Kutalmış’ı savaş alanında ölü olarak

buldular. Alp Arslan’ın onu kaybetmekten büyük bir üzüntü yaşadığı, oturup ağladığı ve taziyeleri kabul ettiği esnada Nizâmülmülk’ün onu teselli ettiği kaydedilmektedir (İbnü’l-Esîr, 2016: VIII, 233-234). Nihayetinde Alp Arslan Selçuklu tahtında hak iddia edenlerin hepsini bertaraf ederek, 5 Muharrem 456/29 Aralık 1063106 tarihinde Büyük Selçuklu Devleti’nin ikinci sultanı olarak başkent Rey’e girmiştir. Tuğrul Bey’in sarayında büyük bir tören tertip ederek, emîr ve hâciplerine hilʻatlar vermiştir (Sıbt İbnü’l-Cevzî, 2011: 128-130; İbnü’l-Esîr, 2016: VIII, 233-234; Özgüdenli, 2013: 138; Piyadeoğlu, 2016: 62-64).

105 Aslında Kutalmış Bey’in çok iyi derecede astroloji (ilm-i nücum) bildiği ve savaşı kaybedeceğini

anladığı kaydedilmektedir. Ayrıca etnoloji bildiği de eklenmektedir (İbnü’l-Esîr, 2016: VIII, 233- 234).

106 Alp Arslan’ın Rey’e giriş tarihi İbnü’l-Esir (2016: VIII, 234)’de 30 Muharrem 456/23 Ocak 1064,

Tuğrul Bey’in vefatının ilk günlerinde vezîri Amîdülmülk el-Kündürî, Alp Arslan’a mektup yazarak Tuğrul Bey’in vasiyetini Alp Arslan’a hatırlatmış, Horasan hâkimi olarak Nîşâbûr ve Hârizm’in onun olabileceğini ve “Horasan yönetimiyle kanaat etmesini” bildirmişti. Diğer taraftan Amîdülmülk el-Kündürî devlet hazinesindeki para ve malları ordu mensuplarına dağıtmış idi. Alp Arslan Rey’e sahip olduktan sonra Amîdülmülk el-Kündürî hakkındaki niyetini gizledi. Bu nedenle Amîdülmülk el-Kündürî, bir müddet Alp Arslan’ın hizmetine devam etti. Ancak Alp Arslan bütün bu etkenlerden dolayı vezîr Amîdülmülk’ün bütün mal varlığına el koyarak onu vezîrlikten azletmiş ve 17 Muharrem 456/10 Ocak 1064 tarihinde Nizâmülmülk’ü vezîr olarak atamıştır (Râvendî, 1954: I, 115; Râvendî, 2007: 117; Reşîdüddin, 2011:109; Sıbt İbnü’l-Cevzî, 2011: 122, 128-130, 142-143; Piyadeoğlu, 2016: 65-66).

Alp Arslan’ın bir diğer Nîşâbûr ziyareti, İsfahan’a gittikten sonra Kirmân’a ve oradan da Tabes üzerinden Nîşâbûr’a gelme ihtimâldir (Mîrhând, 2015: 103; Piyadeoğlu, 2016: 102). Bazı kaynaklarda İsfahan’a geldikten sonra çok eğlenmeyip, Kavurd Bey’in isyanını bastırmak için İsfahan’dan Kirmân’a geçtiği ve oradan da doğrudan Merv’e geçtiği kaydedilmektedir (Hüseynî, 1943: 28; Müneccimbaşı, 2000: 37; Ahmed b. Mahmûd, 2011: 80; İbnü’l-Esîr, 2016: VIII, 237; Piyadeoğlu, 2016: 102, n. 36). Mîrhând ise Alp Arslan’ın Kirmân’da Kavurd Bey’in isyanını bastırdıktan sonra Tabes’e geldiğini ve Tabes’ten Nîşâbûr’a geçtiğini kaydetmektedir. Nîşâbûr’un ileri gelenleri tarafından hediyelerle karşılanan Alp Arslan’ın, Nîşâbûr’da halkın sıkıntılarını dinlediği ve ihsanlarda bulunduğu rivayet edilmektedir. Alp Arslan, daha önceden Batı Karahanlıların kurucusu ve ilk hükümdarı olan İbrâhim Tamgaç Han’ın kızı Terken Hatun’un Melikşah’a istenmesi için Semerkand’a elçi göndermişti. Nîşâbûr’da olduğu sırada gelinin çeyizi ile beraber Ceyhun’u geçtiği haberi ulaştı (Mîrhând, 2015: 104-105; Piyadeoğlu, 2016: 103-104). Ayrıca Nîşâbûr’da, Şadyâh bölgesine bir kale yapılmasını emretti. O kaleyi çok güzel eşyalar ve bol erzaklarla doldurarak, Merv seferi için askerlerinin hazırlanmasını istedi107

(Mîrhând, 2015: 106-107). Alp Arslan Merv’e geldiği zaman

107 Yukarıda Alp Arslan’ın Nîşâbûr’daki faaliyetleri ve 10 Muharrem 458/12 Aralık 1065 tarihinde

babası Çağrı Bey’in mezarını ziyaret ederek, halka bol ihsanlarda bulundu. Merv’de 456/1063-64 yılında Melikşah ile Terken Hatunu görkemli bir düğün ile evlendirdi (Müneccimbaşı, 2000: 37-38; Sıbt İbnü’l-Cevzî, 2011: 141; Mîrhând, 2015: 104-105; İbnü’l-Esîr, 2016: VIII, 237; Özgüdenli, 2013: 143; Piyadeoğlu, 2016: 103-104). Sonrasında ise 10 Muharrem 458/12 Aralık 1065 tarihinde Hârizm’e giderek Hârizm tahtına oturdu ve Rebîülâhir 458/Mart-Nisan 1066 tarihlerine kadar Hârizm’de kaldı (Sıbt İbnü’l-Cevzî, 2011: 149-150; Mîrhând, 2015: 106-107). 7 Cemâziyelâhir 458/6 Mayıs 1066 tarihinde Hârizm’den Merv’e dönen (Mîrhând, 2015: 109) Alp Arslan, Merv yakınlarındaki Râdkân’a geçti. Sultan, bütün devlet erkânını toplayarak, kendisinden sonra Melikşah’ı sultan olarak tanıyacaklarına söz ve yemin aldı. Daha sonra bütün emîrlere hilʻatlar verdi ve bütün şehirlerde Melikşah’ın adına hutbe okunmasını emretti. Çeşitli bölgeleri oğulları ve emîrlerine iktâ ettikten sonra 15 Şaban 458/11-12 Temmuz 1066 tarihinde de tekrar Nîşâbûr’a geri döndü (Hüseynî, 1943: 28; Mîrhând, 2015: 105, 110; İbnü’l-Esîr, 2016: VIII, 244; Köymen, 2011: III, 48; Turan, 2011:158; Özgüdenli, 2013: 143-144; Kafesoğlu, 2014: 41; Piyadeoğlu, 2016: 108-109). Nîşâbûr’da, Ramazan ayını bütün emîrleri ve melikleri ile geçiren Alp Arslan, sayısı 1.200 bulan devlet erkânı ile beraber 1 Şevval 458/26 Ağustos 1066 tarihinde Bayram namazını kılmıştır (Mîrhând, 2015: 110). Râdkân’daki merasimde bulunan emîrler ve melikler sultan ile Nîşâbûr’a geldiği için, Alp Arslan Melikşah’ı tekrar tahta çıkararak veliahtlığını tasdik ettirmiştir (Turan, 2011: 159- 160; Piyadeoğlu, 2016: 109). Sultan Alp Arslan, Muharrem 459/Kasım-Aralık 1066 yılının başlarında Nîşâbûr’dan başkent Rey’e dönmüştür (Sıbt İbnü’l-Cevzî, 2011: 150).

Sultan Alp Arslan’ın son Nîşâbûr ziyareti Malazgirt zaferinden sonra Safer 464/Ekim 1071 tarihinde gerçekleşmiştir. Melikşah’ın veliahtlığı halife tarafından da tanınması gerekiyordu. Zaten Alp Arslan Halife’den izin istemişti. Halife vezîri Amîdüddevle ile Melikşah’a hilʻatlar gönderdi. Aynı zamanda vezîrine Alp Arslan’ın Seferi Hatun’dan olan kızını, oğlu Muktedî Biemrillâh’a istemesini emretti. Amîdüddevle, Alp Arslan’ın huzuruna çıkıp kızını istedi. Alp Arslan kızını verdikten

olabileceği ve Nîşâbûr Nizâmiye Medresesi’nin inşa emrini bu tarihlerde verebileceği şeklinde yorumlanmasına neden olmuştur (Mîrhând, 2015: 104-107; Piyadeoğlu, 2016: 102, n. 36).

sonra, nikâh Nîşâbûr dışında kıyıldı. Törende vezîr Nizâmülmülk, Selçuklu Devleti’ne tabi melikler, emîrler ve komşu devlet elçileri de hazır bulunuyorlardı (Bündârî, 1943: 43; Sıbt İbnü’l-Cevzî, 2011: 178-179; İbnü’l-Esîr, 2016: VIII, 260- 261; Kafesoğlu, 2014: 41-42).

Daha sonra Sultan Alp Arslan, Karahanlı hükümdarı Şemsülmülk Nasr Han ile yaşanan sorunu çözmek için, 464/1072 yılında Mâverâünnehir Seferi’ne çıktı. Ceyhun’u geçen Selçuklu ordusu Buhara yakınlarındaki Berzem Kalesi’ni kısa sürede ele geçirdi. Sultan Alp Arslan, huzuruna getirilen Berzem Kalesi komutanı Yusuf el-Hârizmî tarafından suikasta uğrayarak ağır yaralandı ve 10 Rebiülevvel 465/23 Kasım 1072 tarihinde vefat etti (Bündârî, 1943: 44-47; Hüseynî, 1943: 37-38; Râvendî, 1957: I, 118-119; Râvendî, 2007: 120-121; Ebü’l-Farac, 1987: I, 325; Sıbt İbnü’l-Cevzî, 2011:183-184; Reşîdüddin, 2011: 119-120; Mîrhând, 2015: 111-112; Müstevfî, 2015: 37-38; İbnü’l-Esîr, 2016: VIII, 263-264; Özgüdenli, 2013: 159-160; Piyadeoğlu, 2016: 213-215).

Alp Arslan sadece 9 yıllık bir sultanlık dönemine rağmen, hayal bile edilemeyen seferler ve zaferler ile amcası Tuğrul Bey’den devraldığı Selçuklu sancağını daha yükselterek, devleti imparatorluk düzeyine çıkarmıştır. Heybeti, yiğitliği ve cesaretinin yanında son derece adil, merhametli ve şefkatli olan Sultan Alp Arslan, yoksulların ve fakirlerin tek güvencesi olmuştur. Divanında ülkesinin her köşesindeki fakir ve yoksulun ismi kaydedilerek yardımlar dağıtılmıştır. Meclislerinde kendisine hükümdarların tarihleri, ahlâk ve terbiye konulu kitapların okunduğu Alp Arslan’ın en önemli icraatlarında biri de ileride detaylı bir şekilde değinilecek olan, ülkesinin bütün şehirlerinde Nizâmiye medreselerini kurdurması olmuştur (Reşîdüddin, 2011: 108; İbnü’l-Esîr, 2016: VIII, 264; Zahîrüddîn-i Nîşâbûrî, 2018

:

88; Turan, 2011: 191-194; Özgüdenli, 2013: 160-161).