• Sonuç bulunamadı

6. EL SANATLARI

7.12. Cilt Yapımında Kullanılan Araç ve Gereçler

7.12.1. Cilt Yapımında Kullanılan Araçlar

7.12.1.1. Kalıplar: Geçmişte yapılan ilk kalıpların genellikle metalden ya da

tahtadan olduğu kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla bilinmektedir. Tahta ve metal kalıpların baskı sırasında deriye zarar vermesi sebebiyle daha sonraları kalıp olarak sertleştirilmiş deri kullanıldığı düşünülmektedir.

“Deri kalıplar içerisinde ise, deve derisinden yapılmış kalıplar mücellitler için daha kabul görmekteydi”(Çığ,1953: 10).

Bir kalıp yapılırken, önce süslemenin gireceği yuva şeklinde çok ince tıraşlanmış deri parçaları kesilerek birbiri üstüne çirişle kat kat yapıştırılır. Kuruyunca çok sert ve kalın bir tabaka teşkil eden bu deriler, muşta denilen şimşirden yapılmış bir aletle dövülmek suretiyle sıkıştırılır ve daha sert bir hale gelmesi sağlanır. Daha sonra mücellit tarafından yapılan desen, bu kalıbın üzerine çizilirdi. Sonra da nevregen

denilen keskin bir oyma aletiyle bu kalıp üzerine, ciltte kabartma olacak kısımlar oyuk olmak üzere oyularak hazırlanır. Ancak kalıp görevi görecek olan bu deri üstündeki şekiller, kapağa basıldığında ters çıkacağı için, üzerine çizilen deseninde ters şekilde çizilmesi gerekmektedir(Maraşlı,2005: 67).

Şemse, köşebent, miklep ve kapak içlerinde kullanılan büyük kalıpların dışında, zencirekler, köşebentler, şemse içi dolguları ve sertabın çeşitli yerleri için de, daha pratik olan küçük kalıplar kullanılmıştır. Bu küçük kalıplar, birer defa basıldıkları gibi yan yana veya alt alta getirilerek bir çok defa basılıp zemini dolduracak şekilde de kullanılabilmekteydi. Bunlar, 5-6 mm. Çapında çok küçük parçalardır. Bunların dışında, kör alet, yekşah, teber gibi isimler verilen aletlerde cilt yapımında kullanılmıştır. Deri üzerinde sıcaklığın etkisiyle meydana gelen renk değişikliği izlerinden, bu aletlerin kızdırılarak basıldıkları anlaşılmaktadır(Arıtan,1993: 555).

7.12.1.2. Mühre: Altınla yazılmış yazıların, süslemelerin ya da aharlı, aharsız

kağıtların yüzeylerindeki matlığı gidermek, pürüzleri yok etmek ve parlatmak için sürülen aletlerdir. Akik, Süleymaniye taşı, cam, yeşim, deniz kabuğu, yemen taşından yapılırlar. Biçimlerine göre ise, zer-mühre, sivri mühre, yassı mühre, tırnak mühre, çakmak mühre, cam mühre gibi isimler almışlardır (İşmen,1994: 9).

7.12.1.3. Fırça: Samur kılından, yeni doğmuş kedinin ensesindeki kıllardan

yapıldığı bilenen fırçaların, işlevlerine göre 0' dan 5 - 6 numaraya kadar olanları bulunmaktadır. Altın boya ile yapılan süslemelerde, motiflerin bezenmesi, deri olan zeminin altınla boyanması ve altının cetvel çekimlerine yarayan “trilin” e aktarılması için kullanıldığı bilinmektedir.

7.12.1.4. Bıçkı: Derinin traşlanması için özel olarak elde yapılan ucu beyzi, sapı

yuvarlak ahşaptan yapılmış kesici aletlerdir. Bıçkıların uçları köreldikçe somaki adı verilen mermer üzerine bilenerek uçları keskinleştirilmektedir.

7.12.1.5.Cendere: “Ciltlenecek kitapların dikildikten sonra dibinin

yapıştırılması için mengene olarak kullanılan, tahtadan, iki ucu vidalı aletin adı”(Özen,1998: 35).

7.12.1.6. Istaka : “10-15 cm. boyunda, 2 cm eninde, 2-3 mm. kalınlığında olup,

hayvan kemiğinden yapılan ıstakaların uçları sivrileştirilmiştir. Derinin kapaklara yapıştırılması, sırtın yapıştırılması, zeminin pürüzlerinin giderilmesi, üstüne yapıştırıcı madde sürülmüş malzemelerin bir yüzeye düzgünce yapıştırılmasında kullanılan bir alettir”(İşmen,1994: 10).

7.12.1.7. Istampa: “Kalıpların basımında, murakkaların yapıştırılmasında, cilt

yüzeyine yapıştırılan derinin aynalanmasında kullanılır”(İşmen,1994: 10).

7.12.1.8. Çeşitli Madeni Bıçak ve Çiviler: “Bunlar cilt yapılırken, ateşte

kızdırılarak deri üzerine bastırılıp şekil çıkarmada kullanılan aletlerdir. Bu aletler kullanılacakları motiflere göre farklılık göstermektedir. Bunlara; zencerek çivisi, teber, kör alet, yekşah gibi isimler verilmektedir”(Arıtan,2002: 939).

7.12.2. Cilt Yapımında Kullanılan Gereçler

7.12.2.1. Deri: Cilt yapımında en önemli ve en çok kullanılan malzemelerin

başında deri gelmektedir. Dericilik tarihinde Türklerin önemli bir yeri vardır. Cilt sanatınım doğuda daha çok gelişmiş olmasının nedenlerinden biri de deri işlemeciliğinin doğunun en eski zanaatlarından biri olmasıdır. Ciltlerde genellikle, “meşin” denilen koyun, “sahtiyan” adı verilen keçi ve “rak” tabir olunan ceylan derisi kullanılmıştır. Ciltler, derinin işlenişine, kafa, etek ve sırt kısımlarının kullanılışına göre ince ya da kaba görünüşler kazanmıştır (Cunbur,1992: 453).

Selçuklular zamanında Diyarbakır ve Kastamonu, dericilik alanında Anadolu'nun merkezi konumundadır. Beylikler döneminde ise derinin ihraç edilecek mallar arasında yer alması, dericilik işlerinin bu dönemde de gelişmiş olduğunu göstermektedir.

7.12.2.2. Mukavva: Cilt yapımında kullanılan bir diğer malzeme,

“kuvvetlendirilmiş” anlamına gelen mukavvadır. İlk zamanlarda cilt yapımında tahta kullanılsa da, işleniş zorluğu nedeniyle zamanla yerini daha kolay işlenen mukavvaya bırakmış ve cilt süslemeciliğinde gelişme dönemi başlamıştır. Cilt yapımında kullanılan

mukavvayı hazırlamak için, önce istenilen kalınlığı sağlayacak şekilde kağıt alınır. Bu kağıtlar üst üste, birinin suyu diğerinin tersi istikametinde olmak üzere yapıştırılır. Yapıştırma maddesi olarak da kolanın içine, kabı kurttan korumak için, şap, tenekar ve tütün suyu gibi maddeler katılır. Bu şekilde hazırlanan mukavva iyice kuruduktan sonra tahta kadar sert hale geldiğinden bozulma ihtimali yoktur. Bu şekilde hazırlanan mukavvaya “murakka mukavva” denir (Çığ,1953: 7).

7.12.2.3. İplik ve ibrişim: Kitabın yapraklarını düzgün bir şekilde birbirine

tutturmak ve bunu da çoğu kez kâğıdın aharlı rengine uydurmak için ince sarı ipek iplik kullanılmıştır. Kitabı daha da çok sağlamlaştırmak için, sırtın üst ve alt köşelerine örülen şirazelerde ise renkli ibrişimler kullanılmıştır(Arıtan,1993: 551).

7.12.2.4. Altın: Cilt yapımında kullanılan malzemelerden birisi de altındır. Cilt

süslemelerinde genellikle toz altın kullanılır. Ancak toz altın elde etmeden önce, altının varak hale getirilmesi gerekmektedir. Altın, Selçuklu dönemi eserlerinde küçük noktalar halinde kakma olarak uygulanmıştır. Son dönemlerde ise, özellikle tahrir ve cetvellerde altın suyu (sürme altın) olarak da kullanılmıştır. Osmanlı döneminde ise, bütün zemine fırça ile altın sürüldüğü veya altının varak olarak yapıştırılıp üzerine motif basıldığı da görülmektedir(Arıtan,1993: 554).

Bulunduğu günden bu yana değerli bir malzeme olarak kabul edilen altın, üzerinde kullanıldığı her sanat objesine de değer kazandırmıştır. Kalıcı olma özelliği de göz önüne alınırsa; gerek görsel, gerekse maddi açıdan çok değerli yapıtların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Klâsik Türk Cilt sanatında vazgeçilmez bir malzeme durumuna gelen altın, çok inceltilerek varak halinde kullanılmıştır (İşmen,1994: 7).

Altının ezimi büyük bir cam ya da porselen kabın içine bir miktar Arap zamkı konulması ve bu zamkın üzerine altın varakların yavaşça bırakılıp önce tek parmakla para büyüklüğünde dairesel hareketlerle ezerek, sonra iki parmakla bu para kadar olan dairenin çapı daha da büyütülerek yaklaşık iki saat kadar ezilen altının ezme işlemi tamamlandıktan sonra ezilen altın iki kez yıkanır, (Arap zamkından temizlenmesi için) ve saf ipek kumaştan süzülür, dibe çöken altının üzerinde bulunan fazla su dökülür ve kurumaya bırakılır. Altın fırça yardımıyla istenilen yere su ile kıvama getirilerek sürülür.

7.12.2.5. Jelâtin: Hayvanların kemik ve kıkırdaklarından elde edilir. Şeffaf ve

güçlü bir yapışkandır. Klasik cilt yapımında cildin kapaklarını, sertabını ve miklebini altınla bezemeden önce jelâtin sürülür. Bu işlem altının deri üzerine yapışmasını sağlar. Toz ya da plaka halinde bulunan jelâtin, sıcak su ile eritilerek belli bir kıvama getirildikten sonra, fırça yardımı ile altınlanacak yerlere sürülür. Jelâtin kuruduktan sonra, su ile sulandırılan altın bu alanlara fırça ile işlenir.

Jelâtin sürülen kısımlara el ile çok fazla dokunmadan hemen altınlama işlemine geçilmelidir. Altın sürülürken altını sulandırmak için biraz su ve biraz jelâtin ile altın kıvama getirilir. Ama içine çok fazla jelâtin katılmış altın parlamaz mat gözükür.

7.12.2.6. Boyalar: Klasik Türk Cilt sanatında toprak boyalar ve bitkisel boyalar

kullanılmıştır. Toprak boyalar isminden de anlaşılacağı gibi, toprak esaslı olup, içlerinde kimyasal katkı maddelerinin çok az olduğu ya da hiç olmadığı bir boya türüdür. Mermer yüzey üzerinde desteseng (boya vesaire ezmeye mahsus yuvarlak ve sert taş) ile ezilip, toz haline getirildikten sonra kullanılabilen bu boyalar kalıcı ve sağlıklı olup, üzerinde kullanılan yüzeyi yıpratmama özelliğine sahiptir. Bunların yanı sıra doğadaki bitkilerin yaprak ve köklerinden elde edilen bitkisel boyalar da kullanılmaktaydı. Gerek renk zenginliği, gerekse sağlıklı ve kalıcı olmaları nedeniyle kullanılmışlardır (İşmen,1994: 7-8)