• Sonuç bulunamadı

Cemal Gürsel’in Cumhurbaşkanı Seçilmesi

2.1. TÜRK TARİHİNDE DEVLET BAŞKANLIĞI

2.4.4. Cemal Gürsel’in Cumhurbaşkanı Seçilmesi

Demokrat Parti’nin, 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimler sonucunda oyların %53.3 ile 487 milletvekilliğinin 420’ini alarak iktidara gelmesi,286 devleti kuran, kuruluşundan beri iktidarı elinde tutan sivil-asker bürokrasinin yönetimden dışlanması anlamına geliyordu. Nitekim DP’nin, geniş atama ve yer değiştirme uygulamaları ile sivil ve asker bürokrasinin denetimini ele almaya başlaması, bu gruplarla parti arasındaki bölünmeyi derinleştirdi.287 1954 seçimlerinde de, oyların %57.50’sini alan ve bu başarısını 1957 seçimlerinde %47.9 ile tekrarlayan DP288, meclis çoğunluğunu baskı aracı olarak kullanarak antidemokratik yasalarla muhalefeti susturma çabası içerisine girmesi, iktidar-muhalefet ilişkilerini bozarak iktidara karşı muhalefetin ve DP yönetiminden memnun olmayanların ittifakına yol açtı. 1957 seçimleri sonrasında muhalefeti sindirmeye yönelik girişimler, özellikle olağanüstü yetkilere sahip “tahkikat komisyonu”nun kurulması ve buna karşılık muhalefetin meclis dışı güçleri örgütlemesi, iktidar ve muhalefet arasındaki iplerin koptuğunun işaretleridir.289 Zira bu dönem, karşıt

285 Mangırcı, a.g.e.,19

286 Sezen, a.g.e., s.243

287 Emre Kongar, Türkiye’nin Toplumsal Yapısı, Remzi Kitapevi, İstanbul, 1995, s.163

288 Hasan Buran, Türkiye’de Parlamento Seçimleri Yerel Seçimlerde Karşılaşılan Sorunlar, , Ed.

Adnan Küçük, Selahaddin Bakan, Ahmet Karadağ, Aktüel Yayıncılık, İstanbul, 2005, s.563,564

grupların; “devletçi seçkinler”le “siyasal seçkinler”in290 birbirlerini yok etme mücadelesinin yaşandığı dönemi ifade etmektedir.

1955-1960 yılları arasında ordu içinde, orta kademe subaylardan oluşan cunta291 27 Mayıs’ta yönetime el koyarak eski Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürseli Milli Birlik Komitesi’nin başına getirirler.292 Gürsel hiç beklemediği bir anda devlet başkanlığına, başbakanlığa ve silahlı kuvvetler komutanlığına getirilir.

2.4.4.2. Seçim

Gürsel’in cumhurbaşkanlığı, askerlerle sivil arasındaki pazarlık ve ödünleşmelerin tamamlandığı 24 Ekim Protokolü’nün imzalanmasıyla kesinleştiyse de aslında çok daha uzun bir süre önce ortaya çıkmış, hatta “Kurucu Meclis”in çalışmaları sırasında pazarlık konusu yapılmıştı. 18 Ekim 1960’da İnönü’nün de katıldığı MBK üyeleri ile yapılan gizli toplantıda Gürsel, İnönü’den cumhurbaşkanlığı konusunda kendisine destek vermesini talep etmiş, İnönü ise, partisi adına böyle bir taahhütte bulunamayacağını, ancak kendisinin hiçbir biçimde cumhurbaşkanlığına aday olmayacağını belirterek Gürsel’e teminat vermiştir. Gürsel, müdahale lideri ve devlet başkanı olmaktan kaynaklanan fiili gücünü kullanarak halkın oyuyla cumhurbaşkanı olmak konusunda isteğini açıkça beyan etmiş olmasına rağmen, 1961 Anayasası’nın cumhurbaşkanının seçimini düzenleyen hükmü, bu konudaki seçme yetkisini meclise tanıyarak yürürlüğe girmiştir. Böylece, askeri yönetim liderinin cumhurbaşkanı seçilip seçilmemesi de, 15 Ekim genel seçimleri neticesinde ortaya çıkacak Meclis kompozisyonuna bağlı olarak belirsiz bir biçimde ertelenmiş oluyordu. Böyle olmakla beraber, CHP’nin çoğunluk teşkil edeceğine kesin gözüyle bakıldığı için Gürsel’in cumhurbaşkanı seçilmesi konusunda herhangi bir kuşku da duyulmuyordu.293 Yapılan seçim sonucunda CHP; 173, AP; 156, YTP; 64, CKMP ise 54 milletvekili çıkarmış, DP’nin devamı olduğu iddiasında bulunulan AP ve YTP, toplam % 48,5 oyla yine meclisin en büyük partisi olarak ortaya çıkmıştır.294 Beklenenin aksine AP ve YTP’nin toplam sandalye sayısının CHP’den fazla olması nedeniyle Gürsel’in olağan yollarla

290 İrfan Neziroğlu, Çok partili Türk Siyasi Hayatında Askeri Müdahaleler, Yeni Türkiye, Cumhuriyet

Özel, Yıl:4, Sayı: 23-24 Eylül Aralık 1998, s.1237

291 Şenşekerci, a.g.e., s.246 292 Erdoğan, Türkiye’de…, s.82

293 Serap Yazıcı, Türkiye’de Askeri Müdahalelerin Anayasal Etkileri, Ankara, 1997, s.74 294 Öztekin, a.g.e., s.406

cumhurbaşkanı seçilmesi de güçleşmiştir.295 Ancak, iktidarı CHP dışında bir partiye veya CHP’nin yer almadığı bir koalisyona devretmek niyetinde olmayan komutanlar, parlamentonun açılmasına bir gün kala siyasi parti liderlerine, 27 Mayıs’a karşı çıkmayacaklarını, cumhurbaşkanlığı için Orgeneral Gürsel’in dışında kimseyi desteklemeyeceklerini ve Yassıada mahkumlarının affını söz konusu etmeyeceklerini belirten protokole imza attırdılar.296 Böylece 25 Ekim 1961’de açılan TBMM’nin yerine getirdiği ilk görev, 24 Ekim Protokolü’nün gereği olarak Gürsel’i cumhurbaşkanlığına getirmek olacaktı.297 Protokol, askeri müdahaleyi önlemiş olmakla birlikte, anayasa ihlalini ve ordu müdahalesini gelenekselleştirmesi açısından önemlidir.298

Gürsel’in cumhurbaşkanlığı ve tabi senatörlük ihtilalcilerin güvenliklerini sağlamaya yönelik formüllerdi.299 Gürsel’in cumhurbaşkanı olmasını sağlayacak tüm gelişmeler sûni olarak yaratıldı. Gürsel’in cumhurbaşkanlığını garanti altına alacak girişimlerden biri de AP adayı Ord. Prof. Dr.Ali Fuat Başgil’in300 silahlı kuvvetlerce adaylıktan uzaklaştırılarak301 Orgeneral Gürsel’in tek aday olarak seçimlere girmesini sağlamak olmuştur.

Seçimler sonucu oluşan parlamento yapısının yarattığı tehdide karşı da son olarak, meclis silahlı kuvvetlerce içerden ve dışarıdan kuşatılmıştır. Meclis bileşik toplantısında Gürsel, 607 oyun 434’ünü alarak dördüncü turda cumhurbaşkanı seçilmiştir.302

295 Özdemir’e göre, Çok partili parlamenter sistemin bir an önce işletilmesinden yana olan MBK üyelerini

aranan adamlar konumuna getirecektir. CHP’nin diğer partiler karşısında oy çoğunluğunun %37’lerde gerçekleşmesi, MBK Başkanı Gürsel’in cumhurbaşkanlığına giden yolda en güçlü rakibinin yani İnönü’nün elenmesi demektir. CHP’nin milletvekili ve senatör sayısı İnönü’yü cumhurbaşkanı seçmeye yetmemektedir. Seçim sonucu İnönü’nün cumhurbaşkanlığı yarışından sessizce çekilmesiyle sonuçlanacaktır. Özdemir, Ordunun Olağandışı…, s.155-156

296 Hikmet Özdemir, Siyasal Tarih, Türkiye Tarihi 4 Çağdaş Türkiye (1908-1980), Ed.: Sina Akşin,

Cem Yayınları, İstanbul, 2000, s.244

297 Yazıcı,a.g.e., s.75 Gürselin cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönündeki ısrarının arkasında, Anayasa

ile yetkileri sembolik düzeye indirilmiş olan cumhurbaşkanının yetkilere ortak olma isteğidir. Kurtul Altuğ, 27 Mayıs’tan 12 Mart’a, Yılmaz Yayınları, İstanbul, 1991, s.157

298 Öztürk, a.g.e., s. 76 299 Erkanlı, a.g.e., s.147

300 Yassıada yargılamalarında yaptığı savunma sırasında adından söz ettiren ve İsviçre’de yaşarken AP

Samsun Senatörü seçilen A.Fuat Başgil ismi, AP’li bir grup tarafından cumhurbaşkanlığı için ortaya atılınca CKMP ve YTP’lilerce desteklenmiştir. İstanbul’da büyük gövde gösterileri ile karşılanan Başgil, Ankara’ya geldiğinde MBK üyelerince adaylıktan vazgeçirilmiş ve senatörlükten istifa ederek Ankara’dan ayrılmıştır. Coşkun, a.g.e., s.27-28

301 A. Fuat Başgil, Başgil’in Hatıraları, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1990, s.101 302 Özdemir, “Siyasal Tarih…, s.244

Önemli bir konu; ordu bu tutumunu, 1966, 1973 ve 1980’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de sergileyecektir.303 İleride yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi adayını seçtiremese bile aday belirleme konusunda tekelini devam ettirecektir.

Asker kökenli politikacıların Türk siyasal hayatında önemli bir yere sahip olmasında demokratik kurumsallaşamama, otorite yanlısı siyasal kültür, sivil siyasal otoritelerin acizlikleri ve sivil siyasal güç unsurlarının destek arayışlarının etkisi vardır. Sivil siyasetin tutumları, 12 Mart öncesinde olduğu gibi, “ordu böyle istiyor” diyerek,304 cumhurbaşkanının kişiliğinde birleşen “askeri kimlik” olgusuna sebep olacaktır.

2.4.4.3. Gürsel Dönemi Siyasal Hayat

1960-80 yılları arasında, nispi temsil sisteminin etkisiyle yapılan beş seçimden üçünde hiçbir parti tek başına hükümet kurabilecek çoğunluğu sağlayamamıştır. Demokratik gelenek ve hoşgörü yetersizliği partiler arası diyalogu engellemiş, dolayısıyla hükümet kurulmasında zor anlar yaşanmıştır. Kurulan koalisyon hükümetleri de uzun ömürlü olmamıştır. Bu durum meclis çalışmalarını da engellemiş, meclis yasama faaliyetleri dışında, son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de aczini ortaya koymuştur.

Gürsel ‘in Cumhurbaşkanı seçilmesi sonrasında hükümet arayışlarındaki kıstas, Çankaya’ya bağlı hükümet oluşturmaya yöneliktir. Güçlü hükümetin varlığı hem ihtilalciler için hem de cumhurbaşkanı için tehlike teşkil ediyordu. 1961 genel seçimleri sonucunda CHP’nin iktidar olamaması orduyu endişelendirmiş ve 24 Ekim Protokolünü hazırlatmaya yöneltmiştir.305 Sivil siyasi süreç açısından, ihtilal sonrasında yapılan seçimler sonrasında İnönü başkanlığında CHP ve AP ilk koalisyon hükümeti kurulmuşsa da bu hükümet uzun ömürlü olmamıştır.

Ordu ve siyaset ilişkileri çerçevesinde 27 Mayıs ihtilali sonrası dönem, TSK’nin politikaya müdahale geleneğini başlatmıştır. 13 Kasım’da ihtilal içerisinde yer alan bir grup askerin tasfiyesi (14’ler olayı), ordu içinde gizli cuntalar ve darbeler dönemini başlatmıştır. İhtilalci subayların tasfiyesi sonrasında kurulan askeri cunta Genelkurmay Başkanı Sunay’ın başkanlığında, Silahlı Kuvvetler Birliği adını alarak ülke yönetimde

303 Hikmet Özdemir, “Siyasal Tarih”, Türkiye Tarihi 4 Çağdaş Türkiye, Ed.: Sina Akşin, Cem

Yayınları, İstanbul, 2000, s.244

304 Öztürk, a.g.e., s. 157-158

söz sahibi olmuştur.306 Nitekim bu dönemde iktidar, üç başlı olarak; bir yanda Cumhurbaşkanı Gürsel , diğer yanda İnönü, bir diğer yanda da Silahlı Kuvvetler Birliği siyasi hayatı yönlendirmiştir.

Gürsel’in cumhurbaşkanlığı, anayasal sınırlar içinde, parlamenter sisteme uygun olarak işlemiştir. Ancak, anayasal yetkilerini kullanırken bazı kanunları geri gönderirken, Kontenjan Senatörlerini, Anayasa Mahkemesi üyelerini, Askeri Yargıtay üyelerini seçerken başbakan ve ilgili bakanın imzasını almaya gerek duymamıştır.307 Cumhurbaşkanlığı dönemince iki yasayı geri göndermiş, herhangi bir yasa konusunda iptal isteminde bulunmamıştır.308 Bunda ihtilal sonrası dönemde başbakanlık yapmasının ve İnönü hükümetleriyle uyumu etkin olmuştur.

Gürselin cumhurbaşkanlığı dönemi TSK’nın siyasal etkinliğinin en yoğun olduğu dönemdir. Bu durum TSK’nın siyasallaşmasına neden olmuştur.