• Sonuç bulunamadı

2.1. TÜRK TARİHİNDE DEVLET BAŞKANLIĞI

2.2.3. Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanı Seçilmesi

2.2.3.3 Atatürk Dönemi Siyasal Hayat

1921-1930 döneminde, yeniden doğuşun bir zarureti olarak “şeflik” sisteminin icaplarına göre yürüyen tek partili parlamento, seçimlerin kontrollü yapıldığı, önder ve onun etrafındaki azınlığın iradesinin, müdahale ve tahakkümünün olduğu “presidentielle” (başkanlık sistemi) bir rejim söz konusudur.162 1938’e kadar, daima devlet başkanı olarak seçilen Atatürk, Anayasa’nın hilafına tüm devlet hayatına

157 Özdemir, “Cumhuriyet’in…, s. 75 158 Aldıkaçtı, a.g.e., s.19

159 Mangırcı, a.g.e., s.34-35 160 Coşkun, a.g.e., s. 21- 23

161 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Çev. Metin Kıratlı, TTK, Ankara, 1996, s.367 162 Ş. Süreyya Aydemir, İkinci Adam, Cilt: 1, Remzi Kitapevi, İstanbul, 1980, s. 478-484

hakimdir. Atatürk’ün ölümüne dek, Meclis, Parti ve Devlet, Atatürk’ün kişiliğinde birleşmiştir.163 Nitekim dar bir devlet ve siyasal eliti arasında cumhuriyet fikrinin mevcudiyeti beklenmedik bir anda ilan edilen cumhuriyetin toplumsallaştırılması bir dizi toplumsal reformun hayata geçirilmesi ile mümkündür.164

Kurtuluş Savaşı’nın sona ermesi ile birlikte olağanüstü dönem son bulmuş, devlet güçlerinin tek elde toplandığı süreç başlamıştır. Buna yönelik olarak ilk etapta, meclis yenilenmiş, bir anlamda atamayla oluşmuş meclis teşekkül etmiştir.165 Karabekir’e göre “totaliter sistemin inşası meclisin ikinci döneminde başlamıştır.”166 1926 yılında CHF grubu fırka tüzüğünün değiştirilerek M.Kemal’in tek seçici olarak ilan edilmesiyle meclis üzerindeki kesin hakimiyet 1927 seçimlerinden sonra sağlanmıştır.167

1924 Anayasası’nın mecliste görüşülmesi sırasında dikkate değer bir olgu; M. Kemal tarafından; yürütme organına, özellikle cumhurbaşkanına tanınmak istenen yetkilere karşı, meclisin bu yetkileri kendinde tutma mücadelesidir.168 1924 Anayasası’nın en çok tartışılan konuları arsında, cumhurbaşkanının görev süresini yedi yıla çıkaran öneri, başkomutanlık yetkileri, meclisi fesih ve veto yetkileri isteyen maddeleridir. Ancak, bu öneriler II. Meclis’teki muhalefetçe reddedilmiştir.169

Tek tip bir toplumun inşası için önemli adımlardan birisi de 1935 yılında atılmıştır. Parti ile devletin birleştirilmesini öngören bir tasarı kabul edilerek, CHP Parti Genel Sekreteri, İçişleri Başkanlığı’na, parti il örgütü başkanları vali olarak atanırlar, milletvekilleri, atama ile CHP’den seçilirler. Böylece parti diktatörlüğü oluşturma

163 Cahit Tanyol, Çankaya Dramı, Altın Kitaplar, İstanbul 1990, s. 83

164 Cumhuriyetin ilanından sonra yaşanan kurumsallaşma süreci rejimin temel yönelişini ve hedeflerini

belirgin hale getirdiği gibi sorun ve kriz alanlarını da ortaya çıkarmıştır. Özellikle tek parti dönemindeki uygulamalarla belirginlik kazanan ve ana hedeflerle ilkeleri ortaya koyan Cumhuriyetin temel nitelikleri “Kemalizm ideolojisi” olarak formüle edilmiştir. Davut Dursun “Demokratikleşemeyen Cumhuriyet”

Türkiye’de Siyasal Hayat, Ed.: Adnan Küçük, Selahaddin Bakan, Ahmet Karadağ, Aktüel Yayıncılık,

İstanbul, 2005, s.375-378, Çaha’ya göre Kemalizm, Atatürkten sonra Atatürk’ün merkez alındığı elitist, dogmatik değişime ve eleştiriye kapalı CHP çatısı altında toplanan elit grubunun ortaya çıkardığı ideolojidir. Böyle bir ideolojinin ortaya çıkmasındaki neden devlete mutlak anlamda hükmeden devletçi elitin meşruiyetini sürdürme isteğidir. Ömer Çaha, “Cumhuriyet ve Demokrasi” Türkiye’de Siyasal

Hayat, Ed.: Adnan Küçük, Selahaddin Bakan, Ahmet Karadağ, Aktüel Yayıncılık, İstanbul, 2005, s.366-

368

165 Mustafa Kamalak, “Nasıl Bir Anayasa”, Yeni Türkiye, Yıl:3, Sayı:13, Ocak Şubat 1997, s.244 166 Ertunç, a.g.e., s.266

167 Ümit Özdağ, Ordu Siyaset İlişkisi Atatürk ve İnönü Dönemleri, Gündoğan, Ankara, 1991, s.93 168 Cemil Koçak, “Siyasal Tarih (1923-1950)”, Türkiye Tarihi 4 Çağdaş Türkiye (1908-1980), Ed.:

Sina Akşin, Cem Yayınları, İstanbul, 2000, s.136

yönünde son adım atılmış olur.170 Rejimin otoriter yönü, siyasi ideolojisinin mantıki sonucu olarak değil devrim hareketlerinin yürütülebilmesi için acil ve pratik zorunluluklar olarak belirmiş, “vesayet rejimi”, “demokratik diktatörlük” olarak nitelendirilmesine sebep olmuştur.171

Cumhuriyetin ilk yıllarında, anayasal düzeyde getirilmemiş olsa dahi, uygulamada başkanlık hükümetini andırır bir yönetim biçiminin uygulandığı açıktır. Keza, “milli şeflik” dönemi ve 1950-1960 arası “güçlü icra” yönü ile başkanlık sistemini çağrıştırmaktadır.172

Atatürk’ün kurucu-önder olmaktan gelen ayrıcalığı ebediyen sürmüştür. Bu anlamda Atatürk’ün cumhurbaşkanı seçilmesi, kurucu-önderlerin tabulaştırılmaları, biraz ideolojik tercih olarak anlaşılmalıdır.173

1923-1927 döneminin TSK açısından durumu, TSK’nın siyaset dışına çekilerek asli vazifesine dönmüş olduğu kabul edilse bile devrimci rejimin temel güvencesi olmayı devam ettirmiştir. 1927-1938 döneminde ordu devlet ve devrim karşıtı güçlere karşı siyasal elitin emrindedir. Ancak İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesi sırasında TSK’nın rejimin nihai belirleyici gücü olduğu belirginlik kazanmıştır.174

2.3. 1924 ANAYASASI DÖNEMİ

2.3.1. Devletin Yapısı ve Hükümet Sistemi

Olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin çalışmalarını düzenlemek amacıyla hazırlanan 1921 Anayasası ile rejimin işletilmesinin mümkün olmaması üzerine yeni anayasayı hazırlamak üzere kurulan “Kanunu Esasi Encümeni” Meclisin kuruluşundan beri çıkarılan siyasi nitelikli kanunların sistematik olarak bir metinde toplanmasını esas alarak hazırlanan Anayasa tasarısında, “başkanlık sistemi”ni öne çıkaran hükümlerin yer almasına rağmen Meclis, meclisi olağanüstü toplantıya çağırma yetkisini cumhurbaşkanına veren düzenlemeyi, cumhurbaşkanının meclisi fesh etme yetkisini, cumhurbaşkanının görev süresini yedi yıl olarak öngören düzenlemeyi kabul etmemiş;

170 Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev.:Yavuz Alogan Sarmal Yayınları, İstanbul,

1995, s.94

171 Bülent Tanör, Kurtuluş Kuruluş, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1998, s. 271-275,284 172 Kuzu, a.g.m., s.279

173 Hikmet Özdemir, “Cumhuriyetin İlanı ve İlk Cumhurbaşkanı”, Yeni Türkiye, Yıl:1, Sayı:1, Kasım

Aralık 1994, s.68

cumhurbaşkanınca yeniden görüşülmek üzere meclise gönderilen yasaların yürürlüğe girebilmesi için üçte ikilik çoğunluğun kabul edilmesi şartı, “salt çoğunluk olarak”, cumhurbaşkanının doğrudan kullanacağı yetkiler arasında düzenlenen silahlı kuvvetler başkomutanlığı, “TBMM’nin manevi kişiliğine bağlı olarak” kullanılabilecek şeklinde değiştirilerek kabul edilmiştir.175

1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, meclis hükümeti sistemini benimsemiş “Polonya Anayasası” ve parlamenter sistemi benimsemiş “Fransız III. Cumhuriyet Anayasası”nın kaynaklık etmesinin,176 tabî sonucu olarak, hem meclis hükümeti ile hem de parlamenter rejim özelliği gösteren hükümlere yer vermiştir.

1924 Anayasası, devlet sistemini dayandırdığı esaslar bakımından bir önceki anayasa döneminin devamı niteliğindedir. Yani, “ulusal egemenlik”, “cumhuriyet” ve “devletin dini vasfı” bu anayasanın temelini oluşturur. Yasama yetkisi ile yürütme gücünü TBMM’ne veren, Meclisin her zaman hükümeti düşürebileceğini öngören, buna karşılık hükümete meclisi feshetme yetkisi tanımayan yönleriyle yeni anayasa “meclis hükümeti” sistemini benimsemiştir.177

1924 Anayasası, esas hükümlerinde “meclis hükümeti” sistemini kabul etmekle beraber, “devlet başkanı”na verdiği salahiyetlerle parlamenter rejime kaymıştır. Her şeyden evvel devlet başkanına verdiği, “icra vekilleri heyetini teşkil yetkisi”, parlamenter rejimdeki devlet başkanının salahiyetlerinden farklı değildir.178 Meclis yasama yetkisini bizzat, yürütme yetkisini cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu eliyle kullanır, başbakan, cumhurbaşkanınca meclis üyeleri arasından tayin olunur, öteki bakanlar, başbakanca seçilip tamamı cumhurbaşkanı tarafından onandıktan sonra meclise sunulur ve güven istenir, hükümetin “siyasi sorumluluğu”nu kabul eden hükümleriyle, parlamenter sistem unsurlarına da yer vermiştir.179

1924 Anayasası, öncelikle bir intikal rejiminin özel şartlarından doğan ihtiyaçları karşılayacak şekilde hazırlanmış ve bütün iktidarı, parti mekanizması dolayısıyla yürütme organının tesiri altında bulunan mecliste toplanmıştır.180 Hukuksal

175 Karatepe, a.g.e., s.159-160 176 Aldıkaçtı, a.g.e., s.211

177 Mustafa Erdoğan, Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset, Liberte, Ankara, 2003, s.56 178 Aldıkaçtı, a.g.e., s.227

179 Atar, Türk Anayasa Hukuku…, 2005, s.25

olarak meclisin hükümete üstünlüğü, uygulamada siyasal parti aracılığı ile hükümetin meclise egemenliği ile sonuçlanmıştır.181