• Sonuç bulunamadı

Cari İşlemler Hesabı Üzerinde Yapılan Teorik Yaklaşımlar

3. BÜTÇE AÇIĞI VE CARİ İŞLEMLERE YÖNELİK TEORİK VE KAVRAMSAL

3.1. Cari İşlemler Açığının Kavramsal Çerçevesi

3.1.2. Cari İşlemler Hesabı Üzerinde Yapılan Teorik Yaklaşımlar

İktisat doktrininde cari işlemler fazlası veya açığı şeklindeki dış ödeme dengesizliklerine neden olabilen ve dış dengeyi sağlayabilecek farklı teorik yaklaşımlar bulunmaktadır. Cari işlemler hesabı üzerinde yapılan teorik yaklaşımlar; esneklik yaklaşımı, toplam harcama yaklaşımı ile Mundell-Fleming modeli şeklinde üç başlık altında incelenmektedir.

3.1.2.1. Esneklikler Yaklaşımı / Klasik Yaklaşım

Klasik yaklaşım olarak ifade edilmekte olan bu yaklaşımın, ikinci dünya savaşı sonrasındaki dönemlerde meydana gelen devalüasyonun yapmış olduğu etkileri incelemek için geliştirildiği belirtilmektedir. Sözü edilen dönemde sermayedeki akımlar son yıllara kadar önemli derecede yüksek hacme sahip olamadıkları için önemsenmedikleri gibi cari işlemler hesabının da dış ticarette gerçekleşen akımlar şeklinde ifade edildiği belirtilmektedir. Ortaya konulan bu yaklaşımda cari işlemler hesabında meydana gelen problemlerin, hizmet ve ürün ithalatı ile ihracatı olarak adlandırılmakta olan dış ticaretteki dengesizlikler şeklinde bir tanımı vardır. Esneklikler yaklaşımında döviz kuru dış dengenin belirlenmesindeki temel unsur olarak görülmekte ve dış açıkların giderilmesinde devalüasyonu makroekonomik politikanın bir aracı olarak görmektedir.

Cari işlemler dengesi esneklikler yaklaşımında gelişmekte olan ülkelerdeki politikalar üzerinde etkisini göstermektedir. Gelişmekte olan ülkelerde 1970’li yılların ortalarına kadar süre gelen tartışmalar pek çok iktisatçıya göre “esneklikler karamsarlığı” olarak adlandırılmakta ve devalüasyonun ülkedeki dış ticaret ile cari işlemler açığını hangi düzeyde iyileştirdiğini sorgulamaktadır. Cooper (1971,a), gelişmekte olan ülkelerde, devalüasyonların 1958-1969 yılları arasındaki dönemde dış ticaret ve cari işlemler hesabında yaptığı düzeltmenin etkili olduğunu kabul etmektedir. Kamin (1988), Cooper’ın yaptığı çalışmada gelişmekte olan ülkelerde geçmişte yaşanan büyük orandaki devalüasyonların dış ticaretteki dengeyi düzeltme yönünde olduğunu belirtmektedir.

Yapısalcı geleneği sürdüren iktisatçılar, cari işlemler ve dış ticaretteki dengesizliklerin öz itibari ile yapısal olduklarını ve gelişme gösteren ülkelerin büyüme imkanlarını önemli derecede sınırlandırdığını ifade etmektedir. Dolayısı ile ülkeler, içerisinde bulundukları dış ticaret ve cari işlemlerdeki dengesizliklerini giderebilmek için döviz kurunda ayarlamalar yapmaktansa ithal ikameci politikalar vasıtasıyla sanayileşmelerinin gerçekleştirilmesi düşüncesini savunmaktadırlar (Edwards 2001, 3).

3.1.2.2. Massetme (Toplam Harcama) Yaklaşımı

Esneklik teorisi dış ticarette kullanılan ürünlerin talep, arz ve fiyatlarında bir yoğunlaşma, uluslararası harcama ile gelir düzeylerine benzeyen ekonomik değişkenlerin sabit görülmesi nedeni ile eleştirilmektedir. Bu yaklaşıma göre, devalüasyon ulusal harcamaya kıyasla ulusal geliri, diğer bir deyişle reel üretimi artırırsa cari işlemler hesabı iyileşecektir. A n c a k a k s i n e , eğer devalüasyon reel üretimde herhangi bir artışa yol açmadan sadece ithalat artışına yol açarsa cari denge negatif etkilenecektir.

Toplam harcama görüşünde devalüasyonun cari işlemlerdeki dengesini sağlayıcı etkisi ulusal gelir üzerinde yapmakta olduğu değişiklikler yolu ile açıklanmaya çalışılmaktadır. Devalüasyonun ulusal gelir üzerinde ticaret haddi etkisi ile istihdam etkisi şeklinde iki farklı etkisi bulunmaktadır.

i. İstihdam Etkisi: Devalüasyonun cari işlemler üzerindeki dengesini sağlamadaki

etkisi ekonominin eksik istihdam ve tam istihdamda olmasına göre değişiklik arz etmektedir. Eksik istihdamın geçerli olduğu bir ekonomide, devalüasyonun meydana getirdiği fiyat etkileri nedeni ile ihracat endüstrilerine olan dış talep ile ithalata rakip olan endüstrilere yönelik olan iç talep uyarılmaktadır (Seyidoğlu 1999, 469). Böylece dış ticaretteki sektörlerde artan talep çoğaltan mekanizması sayesinde tüm ekonomiye yayılarak reel üretimde ve milli gelirde artışa sebep olmaktadır. Yurtiçi harcamanın üretimde gerçekleşen artış oranından daha küçük olması durumunda devalüasyon dış ticaret dengesi üzerinde düzeltici etkide bulunabilmektedir. Başlangıç itibariyle ekonominin tam istihdam düzeyinde olması durumunda ise devalüasyonun ortaya çıkardığı fiyat etkileri nedeni ile ithalat ve ihracata rakip olan endüstrilere talep artacak ve çoğaltan mekanizması sayesinde tüm ekonomiye bu etki

yayılabilecektir. Ekonominin tam istihdam durumunda olması üretimin daha fazla artamaması nedeni ile harcamalarda yaşanan gelişmenin ortaya çıkardığı talep artışı, ithalat yolu ile giderilmeye çalışılacaktır. Bu nedenle tam istihdamın yaşandığı durumunda devalüasyon dış ticaret dengesi üzerinde ithalatı arttırıcı bir etkiye sahip olmaktadır. İfade edilen bu şartlar altında devalüasyon benzeri harcamanın kaymasına neden olan politikaların dış ticaretteki dengeler üzerinde düzeltici etkiyi gösterebilmesi için sıkı para ve maliye politikaları benzeri harcamaların kısılmasına yönelik politkaların uygulanması gerekmektedir.

ii. Ticaret Haddi Etkisi: Devalüasyon ithalat üzerinde ulusal para cinsinden fiyat

artışına sebep olacağından, ihracat ithalat fiyatlarındaki artış ile karşılanamamaktadır. İfade edilmiş olan bu durumda ticaret haddinin kötüye gittiği anlaşılmaktadır. Ortaya çıkan bu olumsuz durum neticesinde bir birim daha fazla ithalat yapabilmek için daha çok ihracat girişiminin oluşması gerektiğinden ticarette meydana gelen kötüleşme reel milli gelirde bir kaybın yaşanmasına sebep olmaktadır.

Bu durumda gelir üzerinde istihdam ve ticaret haddi aracılığıyla devalüasyonun toplam etkisinin belirsizleştiği görülmektedir.

3.1.2.3. Mundell-Fleming Modeli

Machlup, Metzler ve Meade’in Keynesyen teoriye yaptıkları uyarlamalarla Mundell- Fleming modeline ortam hazırladıkları anlaşılmaktadır. Mundell-Fleming modelinin gelişebilmesine katkı sağlayan modeller ücret ya da fiyat üzerindeki katılıkların ülkeler arasında gerçekleşen sınırlı seviyedeki finansal ilişkilerin yer aldığı, durgun bir ekonomi hipotezi altında geliştirilmiştir. Belirtilen modellerin temel etkisi ticaretteki bağlantıların Keynesyen çarpanlar üzerinde göstermiş olduğu etkisini, devalüasyonun etkilerini, döviz kurlarının belirlenmesini, uluslararası yansımaları ve ticaret hadlerinin Keynesyen tüketim fonksiyonu üzerindeki etkilerini açıklamaktır. Mundell-Fleming modelinde uluslarasın ticaretin artış göstermesi Keynesyen modelin yetersiz kalması gibi sonuçlar doğurmaktadır. Mundell (1960) ve Fleming (1962)’in ortaya attıkları modelde Keynesyen modelin dışa açık ekonomiye uyarlanması sağlanmaktadır. Ortaya atılan bu yaklaşım Mundell-Fleming modeli olarak literatürde yerini almaktadır. Romer’in (2001), Mundell-Fleming’ deki döviz

kurları ve sermaye hareketleri konusunda iki temel varsayımı olduğu belirtilmektedir. Sermaye hareketleri noktasında en basit olan varsayım, sermaye hareketleri üzerinde hiçbir engelin bulunmadığı fikridir. Döviz kuru konusundaki temel düşünce ise yatırımcılarda döviz kurunun değişim göstermeyeceği beklentisinin var olduğu görülmektedir.

Mundell-Fleming modeli kısa vade üzerine yoğunlaşarak IS-LM modelinin açık ekonomiye uyarlanmış şeklidir. Bu model politikadaki uygulamaların farklı döviz kuru yönetimleri altında faiz oranları ile üretim düzeyleri oranları üstündeki etkisini açıklamak için kullanılmaktadır. Bu model ile farklı döviz kuru rejiminde maliye ve para politikalarının ekonomi üzerindeki etkilerinin analizi yapılmaktadır. Mundell- Fleming modeli Keynesyen model ile aynı doğrultuda ekonomide maliye politikalarının kullanılmasını savunmakta ve para politkalarının kısa dönemde etkili olamayacağını ifade etmektedir. Saleh (2003), bu modelde genişletici bir maliye politikası uygulamasının ülke parasının değerlenmesine, sermaye girişine ve cari işlemler açığına neden olduğunu belirtmektedir.