• Sonuç bulunamadı

3. BÜTÇE AÇIĞI VE CARİ İŞLEMLERE YÖNELİK TEORİK VE KAVRAMSAL

3.2. Bütçe Açığının Kavramsal Çerçevesi

3.2.1. Bütçe Açığına Yönelik Ortaya Atılan Alternatif Tanımlar

3.2.1.6. Nakit Açığı

Nakit açığı kavramı, kamu kesimi finansman gereği (KKFG) olarak da adlandırılmaktadır.

Nakit Açığı = KKFG = Bütçe Açığı - Bütçe Emanetleri + Müteahhit Avansları Bütçe emanetleri ve müteahhit avansları nakit açığı konusunda ters yönlü bir şekilde çalışmaktadır. Müteahhit avansları nakit açığı büyütürken, bütçe emanetleri ise nakit açığını küçültmeye yönelik davranmaktadır. Hak ediş meydana gelmeden yaptığı ödemeler nedeniyle nakit dengesini bozan müteahhit avansları aynı zamanda nakit açığın şişirilmesine de neden olmaktadır.

Yapısal anlamdaki faktörler şu şekilde sıralanabilir:

a. İktisadi Gelişme Düzeyi: Bütçe dengesi gerçekleştirmek istendiğinde iktisadi gelişme düzeyine bağlı olarak çeşitli güçlüklerle karşı karşıya gelmektedir. Gerçekleşene bu durumda az gelişmiş ülkelerde yani iktisadi gelişme düzeyi düşük olan ülkelerde bütçe açıklarının oluşmasında bu 3 faktör etkin rol oynamaktadır.

i. Yüksek Harcama Baskısı: Gelişmekte olan ülkelerin yüksek harcamalar

baskısına sebep olan üç sebep bulunmaktadır. Bunlar; güçlü bölgesel görüşlerin ortaya çıkışı, hızlı nüfus artışı, ve güçlü bir dünya görüşünün gelişmesidir.

Gelişmekte olan ülkelerde gelir seviyesinin düşük olmasıyla beraber nüfus artışındaki hızın yüksek olması sonucunda bu ülkelerde temel alt yapı hizmetleri olarak konut, kanalizasyon, su, yol, elektrik, eğitim, ulaşım ve sağlık alanlarına yapılan harcamaların her geçen gün bütçeden daha fazla pay ayrılmasını meydana getirmektedir (Şen ve Sağbaş 2004, 25).

Ülkelerin gelişmişlik seviyeleri ne olursa olsun bu etkiler dikkate alındığında gelişmiş ülkelerin sahip olduğu temel alt yapıları ile kamu hizmetlerinin gelişmekte olan ülkelerde de elde edilmesi hususunda hükümetlere de baskı uygulanmaktadır.

ii. Vergi gelirlerinde yetersizlik: Vergi gelirleri açıkların finansmanında önemli bir

rol oynamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde verginin alınabileceği kaynakların kısıtlı olması ya da vergi tabanının da belirleniş alanlarla sınırlı olması dolayısıyla ekonomik yönden vergilerin yükseltilmesi neticesinde gelişmekte olan ülkelerde üretimi, tüketimi ve gelir dağılımını olumsuz yönde etkilediği dile getirilmektedir (Özen, 2002, 34).

Ejder (2002), siyasi yönden bakıldığında, siyasi partilerin yeniden seçilebilmeleri için vergi artırımlarını pek tercih etmediklerine dikkat çekmektedir. Bu yüzden hükümetlerin kamu harcamalarını finanse etmek için vergilendirme yerine borçlanma yoluna gittikleri görülmektedir.

iii. Özel tasarrufların düşüklüğü: Özel tasarrufların düşük olmasıyla bütçe açıkları

arasında yakından ve doğrudan bir bağlantı kurulmaktadır. Özel tasarrufların düşüklüğü gelişmekte olan ülkelerde bütçe açıklarının borçlanma ve finansman maliyetini yükselterek borç-faiz sarmalına ve bütçe açığının büyümesine neden olmaktadır. Gelir düzeyi düşük olan ülkelerde devletler, harcamaları kısma karşısında karşılaştığı zorlukları bertaraf etmek için vergi gelirlerindeki yetersizlikleri ve özel tasarrufları arttırmaya yönelik girişimlerde bulunabilmektedir (Egeli 2002, 4).

b. Kamu Harcamalarının Disiplin Altına Alınamaması: Kamu harcamalarının gerektiği kadar disipline edilememesinde belli başlı faktörler etkide bulunmaktadır. Bunlar; bütçe sisteminin etkisizliği, maliye bakanlığı, planlama örgütü ve hazine gibi kurumlar arasındaki koordinasyonun olmaması ve cari harcamalar benzeri her yıl tekrarlanan harcamaların kontrol edilmesinde karşılaşılan güçlükler şeklinde belirtilmektedir.

Devletin yasa yapma, para basma ve vergi alan tek güç olması nedeniyle ekonomik performansı yönünden çok önem arz etmektedir. Bununla beraber memuriyet kuralları, politik müdahaleler, eş dost kayırma ve kamu çalışanlarının zayıf teşviki kamusal üretimde verimsizliğin oluşmasına neden olmaktadır. Aksi taktirde kamusal

verimsizlik ve savurganlığın artması kamu harcamalarının artmasına, kamu harcamalarının da artması bütçe açıklarının artmasına neden olacaktır (Demir 2001, 57).

c. Devlet Gelirlerinin Artış Hızı: Açıkların finanse edilmesi açısından gelirleri hızlı bir şekilde artan ülkeler, gelirleri yavaş bir şekilde artan ülkelere göre açıklarını borçlanma yoluyla finanse edilmesinde daha az düzeyde ihtiyaç duymaktadırlar. d. Devlet Gelirlerinin İstikrarsızlığı: Bütçe açısından bakıldığında gelişmekte olan ülkelerde devlet gelirlerinin yetersizliğine ek olarak bu gelirlerdeki istikrarsızlıklar da büyük öneme sahiptir. İklim koşulları, dış piyasadaki koşullar, vergi sisteminin dar kapsamlı ve esnek olması gibi faktörler gelir istikrarsızlığının oluşmasında rol oynamaktadır.

e. Devletin Ekonomideki Payı: Bütçe açıklarının kronik hale gelmesinde bir diğer faktör de devletin ekonomideki payının büyük olmasından kaynaklanmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde gelişme sürecinde devletin büyük görevleri yürütmesinin yanında devletin yapısal sorunlarını çözecek sağlıklı kaynaklarının düşük milli gelirinden karşılayamaması bu ülkelerde bütçe açıklarının meydana gelmesinde büyük rol oynar (Özen, 2002, 34). Kamu harcamalarının GSMH’ye oranının %5 ile %40 gibi bir aralığa sahip olması demek gelişmekte olan ülkelerde devletin ekonomideki payını belirleyen bir gösterge şeklinde görülmektedir (Egeli 2002, 5). Devletin ekonomideki payının çok olduğu ülkelerde harcama baskıları şiddetli bir şekilde hissedilirken, gelişmekte olan ülkelerde ise devletin ekonomiye müdahalesi konjonktüre bağlı olarak daha fazla artmaktadır.

f. Enflasyon: Bütçe açıkları ve finansman şekli, enflasyonun kaynaklarından birini oluşturabileceği gibi enflasyonun kendisi de bütçe açıklarına ortam hazırlamayabilecek şekilde enflasyon ile bütçe açıkları arasında karşılıklı bir ilişki bulunmaktadır.

Enflasyon oranının artması halinde vergi gelirlerinin reel değeri azalır açıklar meydana gelir ya da mevcut açıkların artması olarak iktisat literatürüne Tanzi- Olivera etkisi meydana gelecektir. Bu durumun ortaya çıkması vergi ödemelerinde meydana gelen gelişmeler nedeniyle bilhassa hızlı enflasyon zamanlarında meydana gelmesi kaçınılmaz olmaktadır.