• Sonuç bulunamadı

BULGARİSTAN’IN BAĞIMSIZLIĞINI İLAN ETMESİ İLE ÜLKEDE KALAN TÜRK AZINLIĞI’NIN DURUMU VE BULGARİSTAN’DAN

KAYNAKLAR VE YÖNTEM

ERKEK KADIN TOPLAM

1.2. BULGARİSTAN’IN BAĞIMSIZLIĞINI İLAN ETMESİ İLE ÜLKEDE KALAN TÜRK AZINLIĞI’NIN DURUMU VE BULGARİSTAN’DAN

GÖÇLER (1923-1934)

Bulgaristan’da yaşayan Türklerin kitleler hâlinde göç etmesi ilk olarak 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında gerçekleşmiş ve bu göç tarihimize “93 Muhacereti”

126 Huey Louis Kostanick, Turkish Resettlement of Bulgarian Turks 1950-1953, University of

California Press, Berkeley and Los Angeles, 1957, p. 95, 1930 İstatistik Yıllığı, C. III, S. 101.

127 1929 İstatistik Yıllığı, C. II, s. 13. 128 BCA, 272. 00. 00. 12. 46. 85. 10. 4.

olarak geçmiştir.129 Aslında teoride mübadele fikri, 1923 yılında imzalanan Lozan Barış Antlaşması kapsamında yapılan “Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi’ne İlişkin Sözleşme ve Protokol Anlaşması”ndan çok önce, Şubat 1878’de, Osmanlı-Rus barış müzakereleri sırasında, Osmanlı delegesi Saffet Paşa tarafından ortaya atılmıştır. Saffet Paşa’nın nüfus değişimini sağlayacak olan bu görüşüne göre, Balkan Sıradağları’nın kuzeyinde kalan Türkler güneye, sıradağların güneyinde kalan Bulgarlar ise kuzeye gönderilecek ve bu Türklerle Bulgarların mal ve mülkleri karşılıklı olarak tasfiye edilecekti.130 Bilal Şimşir, yüzbinlerce insanın yerlerinden sökülüp başka yerlere kaydırılması anlamına gelen böyle bir nüfus değişiminin kolay bir iş olmamasına rağmen, bu sürecin o günkü şartlar altında alınabilecek en iyi ve en insancıl önlem olduğunu yazmaktadır. Ancak Rus delegeleri, Saffet Paşa’nın bu teklifini reddetmişlerdir.131 Nedim İpek, 93 Harbi ile Tuna ve Edirne vilayetlerinde meskun olan Türklerden 500.000’inin ya katledildiğini ya da açlık ve hastalıktan vefat ettiğini, bir milyonu aşkın kişinin ise göç etmek zorunda kaldığını belirtmiştir.132Justin McCarthy’nin hesaplamalarına göre, Bulgaristan Müslümanlarından yaklaşık 260 bin kişi, 1877-1878 Savaşı sırasında katledilmiş ya da açlık, hastalık ve soğuk hava gibi şartlara maruz bırakıldığı için hayatını kaybetmiştir. 1879’a kadar Bulgaristan’daki Müslümanların %17’si ölmüş, % 34’ü mülteci hâline düşmüş ve çeşitli sebeplerle Müslümanların yarısından çoğu Bulgaristan’ı terk etmiştir.133 Ömer Turan 1878-1912 yılları arasında Bulgaristan’dan göç eden Türklerin sayısını 350.000 kişi olarak vermektedir.134 Bu rakamlar Bilal Şimşir’in yaptığı yorumu doğrulamaktadır.

93 Harbi’nde Edirne, muhacirlerin geçici toplanma yeri hâline gelmiştir. Şehirdeki muhacirler Hacı Şerif Bey’in riyasetinde teşekkül eden “Muhacir İskân Komisyonu” vasıtasıyla varlıklı ailelerin yanına veya iskâna elverişli boş meskenlere yerleştirilmiştir. Ocak 1878’de Rusların Edirne’ye yaklaşması, şehir halkının paniğe kapılmasına neden olmuş ve Edirne ahâlisi sadece zorunlu ihtiyaçlarını yanlarına alarak İstanbul’a doğru göç etmeye başlamıştır. 20 Ocak 1878’de Rusların Edirne’ye

129 Beğlan Toğrol, 112 Yıllık Göç (1878-1989), Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1989, s.

15-17.

130 Bilal Şimşir, Bulgaristan Türkleri, Bilgi Yayınları, İstanbul, 1986, s. 202. 131 Bilal Şimşir, Bulgaristan Türkleri, s. 202.

132 Nedim İpek, Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri, TTK Yayınları, Ankara, 1999, s. 40. 133 Justin McCarthy, a.g.e., s. 110.

134 Ömer Turan, “Bulgaristan’da Türklere ve Müslümanlara Yapılan Mezalim”, Uluslararası Suçlar

44

girmesi ile de şehirin yerli halkı İstanbul, Tekirdağ ve Gelibolu’ya doğru göç ederken bunların boşalttığı yerleri Edirne’ye yeni gelen muhacirler doldurmaya başlamıştır.135 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından imzalanan Berlin Antlaşması, Bulgaristan Prensliği’nin kuruluşunu resmî olarak onaylarken, antlaşmanın 12. maddesi, Bulgaristan’dan çeşitli nedenlerle göç eden Türklerin geride bıraktıkları mallarını, mülklerini koruyabilecekleri gibi, üçüncü kişiler aracılığıyla da işletebilecekleri hükmünü garanti altına almaktaydı. Antlaşmaya göre sahipleri göç etmiş olsa bile Bulgar yetkililer bu topraklara el koyamayacaktı.136 Ancak yapılan antlaşmanın Türklerin haklarını koruyan hükümleri metin üzerinde kalmış, antlaşmaya uyulmamış ve yüz binlerce Türkün geride bıraktığı mallar Bulgarlar tarafından yağma edilmiştir. Bulgaristan Prensliği’ne gönderilen ilk temsilci Nihat Paşa, savaş sırasında göç etmek zorunda kalan Türklerin toprakları konusunu gündeme getirse de bir sonuç alınamamış, hatta Bulgaristan yönetimi orada kalan Türk nüfusunu göçe zorlamak için yeniden baskı ve sindirme politikası uygulamaya başlamıştır.137

Osmanlı Devleti’ne hukukî açıdan bağlı bir prenslik olarak kurulan Bulgar Prensliği, kuruluşundan hemen sonra bağımsız bir devlet gibi hareket etmeye başlamış, 1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra da Osmanlı Devleti’nde yaşanan iç karışıklıklardan istifade ederek bağımsızlığını ilan etmiştir. 1909 yılının Nisan ayında imzalanan İstanbul Protokolü ile de Osmanlı Devleti Bulgaristan’ı tanımıştır. Bu antlaşma aynen Berlin Antlaşması gibi, Bulgaristan’daki Türk nüfusunun siyasi, dinî ve sosyal haklarını koruma altına almıştır. Ancak Bulgaristan, bu antlaşmanın da ülkesindeki Türklerin haklarını koruyan maddelerine uymamış ve izlediği baskı siyasetini devam ettirmiştir. 1912 yılında Balkan Savaşı’nın başlaması ile ise Bulgaristan, ülkesindeki Türklerin mallarına el koymaya, cami ve vakıf mallarını

135 Nedim İpek, Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri, s. 44-45; Ayrıca İngiltere’nin Edirne

Konsolosu Blunt’tan İstanbul Büyükelçisi Layard’a gönderilen bir raporda, Rusların Tunca Vadisi’ne kadar ilerledikleri, Kızanlık ve civarı halkının Edirne’ye doğru kaçtığı belirtilirken, Edirne halkının da çoğunluğunun Tekirdağ’a doğru göç ettiği belirtilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Rumeli’den Türk Göçleri-Belgeler I, haz. Bilal Şimşir, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1989, s. 258. Ömer Turan, Rus ordusunun Keşan’a ulaştığında, bundan cesaret alan Bulgarların kaçan Müslüman nüfusa saldırdığını, 1878 yılının Ocak ayında sadece İstanbul’da yaklaşık 200.000 mültecinin kaydedildiğini belirtmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ömer Turan, The Turkish Minority in Bulgaria (1878-1908), TTK Yayınları, Ankara, 1998, p. 143.

136 Nihat Erim, Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri, Ankara Üniversitesi Hukuk

Fakültesi Yayınları, Ankara 1953, s. 409.

yıkmaya, bu uygulamalara direnç gösterenleri ise göçe zorlamaya başlamıştır.138 Savaşın ilerleyen dönemlerinde ise Bulgarların ilerleyişi durdurulamamış, 22-23 Ekim 1912’de Kırkkilise (Kırklareli), 26 Mart 1913’te ise Edirne düşmüş ve yaklaşık beş ay sürecek muhasaraya maruz kalmıştır.139

Bulgarların göçe zorlamalarının yanı sıra istilâ edilen yerlerdeki ahalinin çoğu, gördükleri zulüm ve düşmanlık nedeniyle de göç etmeye başlamıştır.140 Edirne’nin düşmesi ve Bulgarların Edirne-Çatalca civârına gelmeleri ile Trakya halkını korku sarmış, Silivri’ye kadar olan yerlerde yaşayan yöre halkı İstanbul veya Anadolu’nun çeşitli şehirlerine yönelmişlerdir. Babaeski’den yola çıkan göçmenler Marmara Ereğlisi’ne, Kırklareli ve Lüleburgaz’dan manda arabalarıyla yola çıkan yaklaşık 400 hane İstanbul’a, Uzunköprü ve Keşan halkı Gelibolu’ya doğru ilerlemiştir. 14 Kasım 1912’de Lüleburgaz, Çatalca, Tekirdağ, Ahtapolu ve Midye’den İstanbul’a gelen göçmen sayısı 100.000’e ulaşmış, bunların dışında daha 20.000 kişinin de yolda olduğu bilgisi verilmiştir. Göçmenlerin toplandığı şehirlerde sürekli yığılmalar olurken, bu şehirlerden durumu en kötü olan Edirne olmuştur. Bir yandan savaş devam ederken, diğer yandan şehirdeki göçmenler ve yerli ahâli şehirden kaçmak için, yeni gelen göçmenler ise şehre girmek için yığılmışlardır. Şehrin yerli ahâlisinden olan Müslüman, Rum ve Ermenilerin nakil vasıtalarına sahip olmaları sebebiyle % 25’i kısa bir sürede şehri terk etmiştir.141

Bilal Şimşir, Balkan Savaşları nedeniyle bir milyona yakın Rumeli Türkünün yurtlarından sökülüp atıldığını, 200.000 kadarının ise savaşta can verdiğini belirtmiştir.142 Tevfik Bıyıklıoğlu ise bu dönemde sadece Batı Trakya’dan 200.000,

138 Ömer Turan, “Geçmişten Günümüze Bulgaristan Türkleri”, Balkan Türkleri: Balkanlar’da

Türk Varlığı, der. E. Türbedar, ASAM Yayınları, Ankara 2003, s. 22.

139 Bülent Yıldırım, Bulgaristan ve Bulgaristan Türkleri 1878-1938, İlgi Kültür Sanat Yayınları,

İstanbul, 2019, s. 131.

140 Bulgarların Balkan Savaşlarında Trakya’da yaptıkları yıkım, katliam ve zulümler ile bölgedeki

Rumların Bulgarlara nasıl yardım ettiklerini ayrıntılı olarak anlatan rapor, anı ve gazete yazıları için bkz. Bilal Şimşir, Balkan Savaşlarında Rumeli Türkleri Kırımlar-Kıyımlar-Göçler 1821- 1913, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 2017.

141 Ahmet Halaçoğlu, a.g.e., s. 71-75. Ayrıca 20 Nisan 1338 tarihinde kabul edilen 224 nolu kanun

ile düşman istilası nedeniyle yaşadığı mahali terk eden kişilerin sahipsiz kalan emvali mal sandıklarına tevdi edilmek üzere emanet hesaplarına alınmış, geri dönenlerin malları ise kendilerine iade olunmuştur. Bir yıl sonra ise bu kanun 333 numaralı kanunun 7 nci maddesi ile ilga edilmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. T.C. Maliye Vekâleti Milli Emlâk Müdürlüğü, Milli Emlâk Muamelelerine Müteallik Mevzuat, Başvekâlet Matbaası, Ankara, 1937, s. 156.

142 Bilal N. Şimşir, “Bulgaristan Türkleri ve Göç Sorunu”, Bulgaristan’da Türk Varlığı Bildiriler

46

Makedonya’dan ise 240.000 kişi olmak üzere toplam 440.000 kişinin göç ettiğini belirtmiştir.143

Balkan Savaşlarının sona ermesi ile Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında 29 Eylül 1913 tarihinde İstanbul Antlaşması imzalandı. İstanbul Antlaşması ile Türk-Bulgar sınırı, Karadeniz kıyısında Rezvaya Suyu’nun ağzından başlayarak batıya doğru uzanmakta ve Kırklareli ile Edirne’nin 30 kilometre kadar kuzeyinden geçerek, Tunca Nehri’ne ulaşmaktaydı. Tunca Nehri’nden sonra sınır, Meriç’in batısında 25-30 kilometre genişliğinde bir toprağı Osmanlı Devleti’nde bırakacak şekilde güneye yönelerek Sofulu’nun hemen kuzeyinde Meriç Nehri’ne varmakta, Ege Denizi’ne kadar Meriç Nehri’ni takip etmekteydi. Böylece Dimetoka ile Mustafapaşa-Dedeağaç demiryolunun 100 kilometrelik bir kısmı Osmanlı sınırları içerisinde kalmış oluyordu. Antlaşmanın 9. maddesine göre yukarıdaki sınırlar dikkate alındığında, Osmanlı toprakları içerisinde kalan Bulgarlar, diğer Hıristiyan uyruklarının sahip oldukları hak ve ayrıcalıklara aynen sahip olacaklardı. Bulgaristan’da kalan Türk nüfusu ise, dört yıl içinde Osmanlı Devleti’ne göç etme hakkı kazanmıştır. Göç etmeyip Bulgaristan’da kalan Türkler her türlü din ve mezhep hürriyetinden tam olarak yararlanacak ve ibadetlerini serbestçe yapabileceklerdi.144

Balkan Savaşlarını sona erdiren antlaşma olarak tarihe geçen 1913 İstanbul Antlaşması, Bulgaristan sınırları içerisinde kalan Türklerin haklarını korumanın yanı sıra, antlaşma metnine dâhil olan gizli bir protokol ile sınıra 15 kilometrelik mesafede bulunan Bulgar ve Müslüman ahalinin ve emlakının isteğe bağlı ve karşılıklı olarak mübadelesinin kolaylaştırılması için kendilerine nakliye araçlarının verilmesini de öngörüyordu.145 Cemal Paşa hatıratında bu gizli protokol ile Osmanlı hududu dahilinde kalan Bulgarların, Bulgaristan dahilinde oturan Türklerle mübadele edildiğini, her iki tarafın da memnuniyeti ile sonuçlanan bu uygulama neticesinde

143 Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele I, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1992,

s. 92-93.

144 Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara,

2003, s. 689.

145 İskân Tarihçesi, s. 5; “Trakya Göçmenlerinin Yerleştirilmesiyle İlgili 1913 Bulgaristan-Türkiye

Sözleşmesi ve Protokolü 2-15 Kasım 1913” ve “1913 İstanbul-Bulgaristan-Türkiye Antlaşması ile İlgili Gizli Rapor 3 Aralık 1913” ayrıntıları için bkz. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve Türk-Bulgar İlişkileri (1913-1938), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara, 2002, s. 36-40.

Edirne Vilayeti’nin Kırkkilise Sancağı’nın kuzey hududunda bulunan birkaç köyün dışında Bulgar nüfusunun kalmadığını belirtmiştir.146

Her ne kadar İstanbul Antlaşması ile ciddi bir Türk-Bulgar nüfus mübadele edilmiş olsa da, hâlâ karşılıklı mübadele edilmesi gereken bir nüfus mevcuttu. Bunun üzerine Osmanlı Devleti ve Bulgaristan, Trakya göçmenleri sorununu çözmek için 2-15 Kasım 1913 tarihleri arasında Edirne’de yaptıkları görüşmelerin sonunda Trakya göçmenlerinin mübadelesi ve iskânları sorununa çözüm getiren bir sözleşme daha imzalamışlardır. Sözleşmenin birinci, üçüncü ve dördüncü maddeleri mübadeleye tâbi yerleşim yerleri, farklı nitelikteki nüfusun nakil yerleri, gayrimenkullerin durumu ayrıntılı bir şekilde sıralanmakla kalmamış, nakil araçlarının teminine dair kararları dâhi içermiştir. Türk ve Bulgarlardan oluşan Muhtelit Komisyon’un çalışmaları sonucunda, Osmanlı Devleti’nin 1914 yılının Ekim ayında Birinci Dünya Savaşı’na girmesine kadar geçen süreçte 48 bin 570 Müslüman ve 46 bin 764 Bulgar mübadele edilmiştir.147

Yukarıda da değindiğimiz üzere, günümüz Trakya sınırları içerisinde Balkan Savaşlarından önce ciddi bir Bulgar nüfusunun olduğu, Türk-Bulgar nüfus mübadelesi ve sonrasında yaşanan göçler ile bölgedeki Bulgar nüfusunun göç ettiği malumdur. Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ illeri sınırları içerisindeki köylerden, Balkan Savaşlarından önce karma bir şekilde ya da tamamını Bulgarların oluşturdukları köylerin isimleri aşağıda verilmiştir. Buna göre Balkan Savaşlarından önce Edirne’de tamamını Bulgar nüfusunun oluşturduğu 27, Kırklareli’nde 38, Tekirdağ’da ise 7 köy mevcuttur. Bulgarlarla muhtelit köy sayısı ise Edirne’de 15, Kırklareli’de 18, Tekirdağ’da 5’tir.148 Özellikle Edirne ve Kırklareli illeri sınırları dahilinde Bulgarların

146 Cemal Paşa, a.g.e., s. 88.

147 Selahattin Önder, “Meclis-i Vükela Mazbatalarında Türk-Bulgar Mübadelesi”, Anadolu

Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dergisi, C. III, S. 1, Eskişehir, 1991, s. 207-225; Tuncay Ercan Sepetçioğlu, “İki Tarihsel “Eski” Kavram, Bir Sosyo-Kültürel “Yeni” Kimlik: Mübadele Nedir, Mübadiller Kimlerdir?”, Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, S. 18, 2014, s. 53-54.

148 BCA, 272. 11. 25. 134. 11. Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’da Balkan Savaşlarından önce tamamı

Bulgarlardan oluşan toplam 72 köy, Bulgarlarla muhtelit 38 köy bulunmasına karşılık, 1927 nüfus sayımına göre ana dili Bulgarca olan Edirne’de 3.276, Kırklareli’de 841 ve Tekirdağ’da 1.772 kişi bulunmaktadır. Bu da özellikle Kırklareli başta olmak üzere Trakya’da Bulgar nüfusunun ciddi bir şekilde azaldığını göstermektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. 1929 İstatistik Yıllığı, C. II, s. 43-44. Özellikle Trakya Bölgesi başta olmak üzere Türkiye’den ayrılan ve ülkemizde yaşamaya devam eden Bulgarların gayri menkulleri 1932 senesinde dahi gündeme gelmiştir. Bir İngiliz gazetesinin Sofya muhabiri Türkiye ile Bulgaristan arasında yapılan her iki taraftan göç edenlerin geride bıraktıkları gayrimenkullerin ilgili devletlere kalması yönündeki protokolü ihlal ederek,

48

yaşadıkları bu köylere Cumhuriyet döneminde başta Bulgaristan’dan gelenler olmak üzere ciddi bir Balkan göçmeni yerleştirilmiştir.

Tablo 9. Balkan Savaşlarından Önce Tamamını Bulgarların Oluşturduğu ya da Bulgarlarla Muhtelit Olan Edirne’ye Bağlı Köylerin Listesi149

Edirne/Merkez Kazasına Bağlı Müstakilen (Tamamı) Bulgarlardan Oluşan Köyler

Çömlek Akpınar, Değirmenyeni, Hıdırağa, Korucu, Menekşesofular, Demirhanlı, Muratçalı, Musabeyli, Osmanlı, Musulça, Büyüköyünlü, Taşlımüsellim, Geçkinli, Süloğlu, Yağcılı, Ahi, Kadın, Kemal Köy

Edirne/Merkez Kazasına Bağlı Bulgarların Yaşadığı Muhtelit (Karma) Köyler

Çömlek Köy, İskender Köy, Karakasım, Kayapa, Arpaç, Habiller, Lalapaşa, Hanlı Yenice, Pravadi, Yünlüce, Tatarlar, Vaysal, Budakdoğanca, Büyük İsmailçe, Uzgaç Köyü

Uzunköprü Kazasına Bağlı Müstakilen (Tamamı)

Bulgarlardan Oluşan Köyler Türkobası, Çöp Köy, Yeniköy, Bayramlı, Elmalı Köyü Keşan Kazasına Bağlı Müstakilen (Tamamı)

Bulgarlardan Oluşan Köyler Yeni Muhacir, Küçükevren, Hisarlı Köyü Kavaklı Kazasına Bağlı Müstakilen (Tamamı)

Bulgarlardan Oluşan Köyler Kadıdondurma Köyü

İpsala Kazası İpsala kazasında muhtelit ve müstakil Bulgar Köyü yoktur.

Tablo 10. Balkan Savaşlarından Önce Tamamını Bulgarların Oluşturduğu ya da Bulgarlarla Muhtelit Olan Kırklareli’ye Bağlı Köylerin Listesi 150

Kırklareli Merkez’e Bağlı Müstakilen (Tamamı)

Bulgarlardan Oluşan Köyler Erikli, Karakoç Köyleri Kırklareli Merkez’e Bağlı Bulgarların Yaşadıkları

Muhtelit (Karma) Köyler Karahıdır Köyü Kırklareli Burgaz Kazasına Bağlı Müstakilen (Tamamı)

Bulgarlardan Oluşan Köyler Sakız Köy, Hamzabey Kırklareli Babaeski Kazasına Bağlı Müstakilen

(Tamamı) Bulgarlardan Oluşan Köyler Yenimahalle Köyü Kırklareli Babaeski Kazasına Bağlı Bulgarların

Yaşadıkları Muhtelit (Karma) Köyler Kuleli, Kofalça, Karamaslı Köyleri Kırklareli Demirköy Kazasına Bağlı Müstakilen

(Tamamı) Bulgarlardan Oluşan Köyler

Velika, Plaça, Macora, Pirgoplı, Karacadağ, Mihalangoz, Kamilya, Kireçnova, Muğlavit, Sarpaç, Karanlık, İncesırt, Paspala, Mikraşova Köyleri

Kırklareli Demirköy Kazasına Bağlı Bulgarların

Yaşadıkları Muhtelit (Karma) Köyler Demirköy, Turulya Kırklareli Vize Kazasına Bağlı Müstakilen (Tamamı)

Bulgarlardan Oluşan Köyler Balkaya, Kömür Köy Kırklareli Vize Kazasına Bağlı Bulgarların Yaşadıkları

Muhtelit (Karma) Köyler Kızılca, Evrenli, Sergen Kırklareli Üsküp Nahiyesine Bağlı Bulgarların

Yaşadıkları Muhtelit (Karma) Köyler Sadece Merkez Nahiye muhtelittir. Kırklareli Dereköy Nahiyesine Bağlı Müstakilen

(Tamamı) Bulgarlardan Oluşan Köyler Dereköy, Burgazcık, Karadere, Çağlayık Köyleri

Türkiye’den ayrılmayan Bulgarların da mallarına el koyduğuna dair asılsız bir haber yayınlamıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. “Bulgaristan Türkleri”, Cumhuriyet Gazetesi, 21 Mayıs 1932, s. 3.

149 BCA, 272. 11. 25. 134. 11. Tabloda verilen idarî yapılanma 1932 senesindeki Edirne ili idarî

yapılanmasıdır. Belgede ayrıca Balkan Savaşlarından önce, tabloda adı geçen köylerin dışında Edirne’de müstakilen ya da muhtelit olarak Bulgarların yaşadığı başka bir köyün olmadığı belirtilmiştir.

150 BCA. 272. 11. 25. 134. 11. Tabloda verilen idarî yapılanma 1932 senesindeki Kırklareli ili idarî

Kırklareli Dereköy Nahiyesine Bağlı Bulgarların

Yaşadıkları Muhtelit (Karma) Köyler Hediye Köy Kırklareli Kofçaz Nahiyesine Bağlı Müstakilen

(Tamamı) Bulgarlardan Oluşan Köyler

Taştepe, Kula, Yukarıkanar, Aşağıkanar, Terzidere, Kocatarla, Peyçomahalle, Devletli Ağaç Köyleri

Kırklareli Kofçaz Nahiyesine Bağlı Bulgarların

Yaşadıkları Muhtelit (Karma) Köyler Elmacık, Keşirlik Köyleri Kırklareli Pınarhisar Nahiyesine Bağlı Müstakilen

(Tamamı) Bulgarlardan Oluşan Köyler İslambeyli Kırklareli Pınarhisar Nahiyesine Bağlı Bulgarların

Yaşadıkları Muhtelit (Karma) Köyler Kurudere, Ceviz Köy Kırklareli Polos Nahiyesine Bağlı Müstakilen (Tamamı)

Bulgarlardan Oluşan Köyler Kadıköy Kırklareli Polos Nahiyesine Bağlı Bulgarların

Yaşadıkları Muhtelit (Karma) Köyler Karahamza, Erikler Kırklareli İnece Nahiyesine Bağlı Müstakilen (Tamamı)

Bulgarlardan Oluşan Köyler İnece Dokuzhöyük, Kavaklı, Kırklareli İnece Nahiyesine Bağlı Bulgarların

Yaşadıkları Muhtelit (Karma) Köyler Koyunbaba

Tekirdağ’ın Merkez kasabasıyla, Şarköy’de Balkan Savaşlarından evvel Bulgarlarla muhtelit veya meskûn köy bulunmazken, tamamını Bulgarların oluşturduğu ya da Bulgarların karma bir şekilde yaşadıkları köylerin isimleri aşağıdaki gibidir:

Tablo 11. Balkan Savaşlarından Önce Tamamını Bulgarların Oluşturduğu ya da Bulgarlarla Muhtelit Olan Tekirdağ’a Bağlı Köylerin Listesi 151

Tekirdağ/Malkara Kazasına Bağlı Müstakilen (Tamamı)

Bulgarlardan Oluşan Köyler Yayla, Güne, İzgar, Kadı, Teslim, Pişman köyleri Tekirdağ/Hayrabolu Kazasına Bağlı Müstakilen

(Tamamı) Bulgarlardan Oluşan Köyler Hedili Köyü Tekirdağ/Saray Merkez’e Bağlı Bulgarların Yaşadıkları

Muhtelit (Karma) Köyler Kavacık Köyü’nde Bir hane, Mehmet Köy’de 7 hane Tekirdağ/Çerkezköy’e Bağlı Bulgarların Yaşadıkları

Muhtelit (Karma) Köyler Şevket Paşa Arazisinde 10 hane Tekirdağ/Çorlu’ya Bağlı Bulgarların Yaşadıkları

Muhtelit (Karma) Köyler Yeniçiftlik köyü’nde 50 hane

Balkan Savaşları sırasında ve öncesinde Bulgaristan’da yaşanan olumsuz hava, 1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti ile Bulgaristan’ın aynı safta yer almasıyla tersine dönmüştür. İttifak gereği Türk ordu birlikleri Bulgaristan’a müttefik sıfatıyla girerek Bulgarlarla birlikte savaşa katılmış, Rusların Romanya’da açtıkları cephede savaşmışlardır. Böylece Bulgaristan’da yaşayan Türkler de silahlı ordu mensubu olarak Türk ve Bulgar ordusu ile birlikte savaşa katılmıştır.152 Ancak Bulgaristan savaşı kaybetmiş ve İtilaf Devletleri ile Neully Antlaşması’nı imzalamıştır. Antlaşma ile Bulgaristan, Güney Dobruca’yı Romanya’ya, Batı

151 BCA. 272. 11. 25. 134. 11. Tabloda verilen idarî yapılanma 1932 senesindeki Tekirdağ ili idarî

yapılanmasıdır.

50

Trakya’yı ise Yunanistan’a bırakırken Sırbistan ile de küçük de olsa sınır düzeltmesine gitmek zorunda kalmıştır. Antlaşma ile ayrıca Bulgar ordusu 33.000 kişiye indirilmiş ve Bulgarlar iki milyar frank harp tazminatına mahkum edilmiştir.153 Antlaşmanın Türk azınlık açısından önemi ise Bulgaristan’daki azınlıkların antlaşma ile koruma altına alınmasıdır. Bu azınlıkların başında da o dönemde Bulgarlardan sonra en kalabalık nüfusu oluşturan Türkler geliyordu.

Türkler ve Bulgarların I. Dünya Savaşı’nda müttefik olup yanyana savaşmalarının ardından Türkiye’de savaş sonrası dönemde Mustafa Kemal Paşa önderliğinde