• Sonuç bulunamadı

Borçlunun Kefillerinin Durumu

III. BÖLÜM KONKORDATODA GEÇĠCĠ VE KESĠN MÜHLETĠN BANKA

1.13. Borçlunun Kefillerinin Durumu

Konkordato talep eden borçlunun alacaklıları açısından yukarıda belirtilen sonuçlar ortaya çıkarken; borçlu ile birlikte kefil olan kiĢilerin geçici veya kesin mühlet ile tanınan avantajlardan yararlanması mümkün değildir. Yani borçluya kefil olan, borçlu tarafından imzalanan bir senede aval veren kiĢiler hakkında alacaklılar iĢlemlere devam edebilir.

Zira, ĠĠK 303. Maddesinde, ĠĠK eski 295.madde ile benzer yönde, Konkordatoya muvafakat etmeyen alacaklının borçtan birlikte sorumlu olanlara karĢı bütün haklarını muhafaza ettiği belirtilmiĢtir. Bunun yanında, Konkordatoya muvafakat eden alacaklı da kendi haklarını, borçtan birlikte sorumlu olan kiĢilere ödeme mukabilinde devir teklif etmek ve onlara toplantıların günü ile yerini en az on gün önce haber vermek Ģartıyla bu hükümden yararlanabilecektir.

Aynı zamanda, alacaklı, borçtan birlikte sorumlu olan kiĢilere karĢı mürcaat hakkı zedelenmeksizin, borçtan birlikte sorumlu olan kiĢilere konkordato müzakerelerine katılma yetkisini verebilir ve onların kararını kabul taahhüdünde bulunabilir.

1.14. Konkordato Gecici Mühlet Kararından Sonra Bankanın Borçlunun Banka Hesapları Hakkında Bloke ĠĢlemleri

Konkordato kurumunun en önemli özelliği, herhangi bir sebepten dolayı iĢleri bozulmuĢ, ödeme gücünü belli ölçüde kaybedip mali durumu kötü yönde etkilenmiĢ olan iyi niyetli ve dürüst borçluları korumak amacını taĢımasıdır.

Konkordato sürecinin amacı, verilen süre içerisinde borçlunun teklif ettiği konkordatonun alacaklılar tarafından incelenmesi ve mahkemece kabulü için zaman tanınmasıdır.

Konkordatonun en önemli özelliği ise; kendisine mühlet verilen Ģirketin çalıĢmasına devam etmesi ve bu çalıĢması karĢılığında elde ettiği gelir ile borçlarını ödemesidir. Bu nedenle mühlet kararı verilirken, tedbiren aleyhine hiçbir takip yapılmaması gerekir, evvelce baĢlamıĢ takiplerin durdurulması lazımdır ancak buna rağmen yapılan her türlü takip iĢlemleri ise geçersizdir, konkordatonun re‟sen dikkate alınması gerekir. Konkordato süresi içerisinde borçlu aleyhine takip yapılması yasağının sonucu olarak süre ile kesiĢen zaman aĢımı ve hak düĢürücü süreler ise bazı durumlar haricinde iĢlemez. Ayrıca ihtiyati tedbir ve haciz kararlarının uygulanmaması, muhafaza altına alınmıĢ makine varsa bunların yediemin olarak iadesi gibi birçok hususta borçlu koruma altına alınmaktadır.

Banka Ģubelerinin borçlunun hesaplarına bloke koyması yukarıda anlatmıĢ olduğumuz konkordatonun amacına, en önemli özelliğine ve ruhuna aykırıdır. KonulmuĢ olan blokelerin tedbiren kaldırılması gerekmektedir. Ancak bankalar nasıl bir uygulama yapacaklarını bilmemekte ve farklı farklı uygulamalarda bulunmaktadırlar.

Bloke etmek, kullanılmasını önlemek amacıyla el koymak, kapatmak, durdurmak, ödeme yapabilmek için banka tarafından müĢteri hesabında belirli bir tutarı güvence altına almak vb (Türk Dil Kurumu - Türkçe Sözlük ) anlamlarına gelmektedir. Uygulamada, borçlunun hesaplarındaki mevcut paralar ile daha sonra hesaplara gelen paralar bankanın henüz vadesi gelmemiĢ alacaklarına takas ve mahsup etmek için bloke konularak hesap sahibine ödeme yapılmamaktadır. Kredi kuruluĢları, kredi sözleĢmelerinde yer alan hükümlere dayanarak müĢterinin gerek havale, gerekse de kendisine ciro edilen senetlerin tahsili suretiyle hesabına gelen paralara bloke koyarak kredi müĢterisine ödeme yapmaktan kaçınmaktadır. MüĢterinin hesabına yatırılan, hesabında bulunan veya hesabına gelen para üzerindeki hakkı alacak hakkıdır. Alacak hakkının hapis hakkına konu olmayacağı kabul edilmektedir (Çetiner, 2010:148).

Mühlet kararının verildiği tarihten sonra borçlunun hesaplarına havale veya EFT yoluyla gelen paraların bloke edilmemesi, varsa bloke edilen paraların serbest bırakılması ve bu Ģekilde gelen paraların banka kredi alacağına mahsup edilmemesi, hususlarında tensip ile birlikte geçici mühlet kararı verilir iken tedbir kararı verilmesi ve bankalara bildirilmesi gerekmektedir. Aksi halde, ihtiyati tedbir kararı verilmemesi durumunda borçlunun ticari hayatı riske atılmakla birlikte borçlunun çalıĢması imkansız hale gelecektir.

Ġstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 17. Hukuk Dairesi, 2018/1976 E. 2018/1574 K. sayılı 11.10.2018 tarihli kararında da belirtildiği gibi; “ĠĠK 287.maddenin 1, ve 2.fıkralarına göre, “Konkordato talebi üzerine mahkeme, 286 ncı maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhâl geçici mühlet kararı verir ve 297 nci maddenin ikinci fıkrasındaki hâller de dahil olmak üzere, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır.”

Ġstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 17. Hukuk Dairesi, 2018/2349 E. 2018/1587 K. 11.10.2018 tarihli kararın da ise; “(…) ÇeĢitli nedenlerle, nakit döngüsünde ciddi sıkıntılar yaĢayan, mali yönden ödeme güçlüğü içinde olan ve bu ve benzer sebeplelerle konkordato talebinde bulunan borçluların, banka hesaplarında ki veya hesaplarına gelen paralara bloke konulması, yukarıda ifade

edildiği üzere, proje kapsamında borçlarını ödemek suretiyle alacaklıların Ġflas tasfiyesine göre daha iyi bir Ģekilde ve eĢit koĢullar altında tatmin etmeye yönelik konkordato projesi ile ulaĢılması öngörülen hedefe uygun düĢmeyecektir.

(…) Özellikle 2004 sayılı ĠĠK 287. maddedeki mahkemenin borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır düzenlemesi de göz önünde bulundurularak, konkordatonun amacı ile aykırı düĢmeyecek olan, borçlu Ģirketin kendi hesaplarına, geçici mühletin ilan tarihi ve sonrasında gelen paralara bankalarca bloke iĢleminin uygulanmasının önlenmesi, tedbir kararından sonra gerçekleĢtirilen bloke iĢlemlerinin kaldırılmasına ve davacı borçlu Ģirket tarafından kendisine ödenmesinin talebi halinde, konkordato projesi çerçevesinde ve konkordato komiseri denetiminde kullanımının sağlanması için ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekirken, buna iliĢkin talebin gerekçe belirtilmeksizin reddi doğru kabul edilmemiĢtir. (…)” denilmektedir.

Yüksek mahkemenin yukarıda belirtmiĢ olduğumuz kararlarından da anlaĢılacağı üzere; borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli görülen bütün tedbirler alınmalıdır. Aksi halde konkordatonun amacına da ruhuna da aykırı davranılmıĢ olacaktır ve bu müessesenin olmasının hiçbir gayesi kalmayacaktır. Bu tedbirler arasında elbette ki borçlunun ticari hayatının riske atılmaması için en büyük tedbirlerden biri olarak bankaların bloke koymamaları veya varsa blokelerin kaldırmasıdır.

ĠĠK 294. maddesinde, kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları, 297. maddesinde ise, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarına iliĢkin düzenleme yer almıĢtır. Ġlk derece mahkemesi tarafından, yukarıda ayrıntılı Ģekilde belirtilen Ģekilde geçici mühlet kararı ile birlikte doğru olarak yasada yer alan tedbirlere karar verilmiĢtir. Konkordato talebi inceleyen asliye ticaret mahkemesi borçlu Ģirketlerin hakediĢ bedellerinin borçlu oldukları alacaklı bankalar tarafından mahsup edilmesini önleyici tedbirin , yasanın 287. maddesinde düzenlenen, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli görülen bütün tedbirler kapsamında olup olmadığını değerlendirmesi gerektiği yönünde uygulamada BAM kararları görmekteyiz. Borçlunun konkordato mühleti içinde bazı istisnai alacaklar dıĢında , alacaklıların takiplerinden ve malvarlığının korunmasına dair diğer bütün tedbirlerin , konkordatonun amacının öngördüğü zorunlu bir sonuç olduğunu kabul etmek kaçınılmazdır. Zira, konkordato talep eden borçlunun konkordato iĢlemlerini

gerçekleĢtireceği bu süreç içinde , icra ve iflas takiplerine muhatap kılınması ve bir kısım tedbirlerin alınmaması malvarlığının tümüyle elinden çıkmasına yol açabilir. Oysa konkordatoda temel ilke,borçlunun malvarlığının baĢında bulunması ve iĢletmesini yeniden sağlam bir yapıya kavuĢturmasının sağlanması olduğundan, bu dönemde borçlunun, tedbirlerin alınmaması sonucunda malvarlığının tasfiye edilmesi durumu ile karĢılaĢması hali konkordato kurumunun amacı ile bağdaĢmayacaktır. Zira konkordato, borçlunun mallarının baĢında kalarak alacaklıların gerekli çoğunluğu tarafından kabul edilen ve mahkemece tasdik edilen konkordato projesine göre , alacaklıları daha iyi bir Ģekilde ve eĢit koĢullar altında tatmin etmeyi amaçlamaktadır. Buna karĢılık gerekli görülen tedbirlere karar verilmemesi durumunda konkordato ile ulaĢılması gereken hedefe ulaĢılmasını imkansız kılabilecektir. Diğer yandan, her talepte somut olayın ve baĢvuran borçlunun durumu ve tedbir talepleri de dikkate alınarak ihtiyati tedbir konusunda bir karar vermek isabetli olacaktır.

ĠĠK 294/4. fıkrasında , konkordato mühletinde talep edilen takasın ĠĠK nın 200 ve 201 . maddelerine tabi olacağı , bu maddenin uygulanmasında geçici mühletin ilanı tarihinin esas alınacağı belirtilmiĢtir. ĠĠK 200. maddede, alacaklının alacağını müflisin kendinden olan alacağı Ġle takas edebileceği belirtildikten sonra, hangi hallerde takas yapılamayacağı ise üç bent halinde sayılmıĢtır. Zaten mali yönden ödeme güçlüğü içinde bulunan borçlu bakımından çok kere büyük bir meblağ teĢkil eden hakediĢ bedellerinin, alacaklı bankalar tarafından mahsup edilerek kendi alacaklarını tahsil etmeleri, yukarıda ifade edildiği üzere proje kapsamında borçlarını ödemek suretiyle alacaklıların Ġflas tasfiyesine göre daha iyi bir Ģekilde ve eĢit koĢullar altında tatmin etmeye yönelik konkordato ile ulaĢılması öngörülen hedefe uygun düĢmeyecektir.

Açıklanan nedenlerle ve özellikle 2004 sayılı ĠĠK 287. maddedeki mahkemenin borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır düzenlemesi de göz önünde bulundurularak, konkordatonun amacı ile aykırı düĢmeyecek olan, borçlu Ģirketlerin kendi hesaplarına, geçici mühletin ilan tarihi ve sonrasında gelecek olan hakediĢ bedellerinin ve alacaklarının bankalar tarafından kendi alacaklarına mahsup edilmemesi yönünde, hakediĢ bedellerinin ve alacaklarının konkordato projesi çerçevesinde ve konkordato komiseri denetiminde

kullanımının sağlanması için ihtiyati tedbir kararı verilmesi doktrin ve yargılamada birlik sağlayacaktır.

1.15. Bankaların Kredi Riski Stratejilerine Olumsuz Etkisi Dolayısı Ġle Gelirlerine Etkisi

Bankalar için kredi riskinin en geniĢ ve en görünür kaynağı bankanın açtığı krediler olmakla birlikte, bir bankanın faaliyetlerine bağlı olarak kredi riskini doğuran diğer baĢka etmenler de söz konusudur. Bankaların kredi riski stratejileri gereği kredi verilen firma, Ģirket ve gerçek kiĢilerin kredibiliteleri ne kadar araĢtırılarak rasyonel raporlara dayansa da konkordato gibi sonradan yapılan yasal düzenlemeler dolayısı ile yukarıda açıklandığı Ģekilde banka alacaklarına olumsuz etkileri kaçınılmazdır. Bu durumda bankaların kredi riski stratejilerini bertaraf edip öngörülemeyen kredi riskleri arttığından, kredi ve avans zararları için giderleĢtirilen tutarlara ek olarak gelecekteki zararlar ya da diğer öngörülemeyen riskler de dahil olmak üzere genel bankacılık riskleri için karĢılık ayırmasını gerektirebilir. Bu durumda, bankanın finansal durumu ve performansında olumsuz etkiler yaratabilir.

1.16. Konkordato Talep Eden Borçluların Ġmzaladıkları Çeklerin Bankalar Nezdinde Hukuki Durumu

Özellikle geçici mühlet kararı ile birlikte maddi hukuktan doğan hakların kullanılmasına mani olacak nitelikte tedbir kararları verilmesi mümkün değildir. Bu kapsamda, iflasın ertelenmesi kurumunun uygulanması sırasında meydana gelen ve maddi hukuk açısından da sonuç doğuran; çeklerin yazılmasının tedbiren durdurulması gibi ihtiyati tedbirlere karar verilmesi mümkün değildir. Bu nedenle borçtan birlikte sorumlu olan kiĢilere ibrazında banka tarafından karĢılıksızdır iĢlemi yapılması sonrasında meĢru hamil, mühlet kararı alan borçlu dıĢında, ciro silsilesinde yer alan (veya avalist olan) kiĢiler hakkında takip iĢlemi yapabilir (Pekcanıtez ve Erdönmez, 2018: 102).

Uygulamada borçlular bankalarla kredi iliĢkisine girerken müĢterilerinden ticari alıĢ veriĢlerinin karĢılığı olarak almıĢ oldukları çekler yanında kredibilitesi yüksek tacirlerin hatır çeklerini teminat olarak verebilmektedir. Bankalar tarafından

alınan çeklerin hangi amaçla alındığı hususu genellikle çek teslim/tesellüm belgesinde yazılı beyanla anlaĢılmaktadır. Bu anlamda çekler;

 tahsilinde borçlarına mahsup edilmek üzere (temlik cirosu)

 tahsilinde borçlunun hesabına geçilmek üzere (bedeli tahsil içindir)  teminat amacıyla verilmiĢ olabilir.

Genel olarak ülkemizde bankalar kredi borçlularından almıĢ oldukları çekleri “tahsilinde borçlarından mahsup edilmek” kaydıyla temlik cirosu ile aldıklarını görmekteyiz. Banka tarafından çek üzerinde yazılı tarih esas alınarak TTK‟da yazılı yasal süresi içerisinde takas odasına ibraz ederek, bedelini tahsil ettikten sonra kredi sözleĢmesi kapsamında kredi alacaklarına karĢılık olarak mahsup edebilirler. Çekler geçici mühlet kararından önce teslim edilmiĢ ancak vadesi geçici mühlet kararından sonra tahsil edilmiĢ olması halinde ĠĠK 200. m. kapsamında banka tarafından mahsup edilebilmesi gerekir. Borçlu tarafından çeklerin tesliminde imzalanmıĢ olan “çek teslim makbuzunda” bu husus yazılı olmaktadır. Ġstisna olan ise “bedeli yalnız tahsil içindir” ibaresini havi olan çekler ise tahsil edildiklerinde ancak ve ancak borçlunun hesabına geçilmek suretiyle kullanımına amade halde tutulur. Bu Ģekilde alınmıĢ çekten dolayı yapılan tahsilatın banka tarafından rehin, takas ve mahsup hakkı ileri sürülerek mahsubu gerek geçici mühlet verilmiĢ olsun gerekse konkordato dıĢında bu yönde ayrık bir mahkeme kararı yok ise takas ve mahsuba konu edilemez.

Teminat olarak verilmiĢ olan ve uygulamada görünen Ģekli ile yüksek tutarlı çek bedelleri çekler bankaya tesliminde yazılı olarak “teminat” olarak verildiği yazılı ise bu çeklerin tahsili hukuken mümkün olmayacaktır. Uygulamada sorun bu tür çeklerin tesliminde yukarıda yazılı olan Ģekillerden biri olmadığı zaman ortaya çıkmaktadır. Banka bu tür çekleri tahsiline giriĢmesi halinde gecici mühlet kararından sonra borçlu takip dıĢı kalacağından çek keĢidecisi hakkında takip baĢlatacaktır. Bu halde çek keĢidecisi mezkur çekin teminat vasıflı olduğunu ispatla yükümlü olacaktır.

1.17. Bankaların VermiĢ Olduğu Teminat Mektuplarının Paraya Çevirilmesine Etkisi

Teminat mektupları, bankaların belirli bir tutardaki borcu kayıtsız Ģartsız ödemeyi taahhüt ettiği birer garanti sözleĢmesi niteliğindedir. Teminat mektubu ile

garanti altına alınmıĢ borcun borçlu tarafından ödenmediğinin bankaya bildirilmesini müteakip bankalar, söz konusu talep tutarını, teminat mektubu tutarını geçmeyecek Ģekilde ödemekle mükelleftir.

Konkordatoyu kabul etmek, alacaklının borçlunun müĢterek borçlularına baĢvurup baĢvurulamayacağı noktasında önem taĢımaktadır. Alacaklı, konkordatoya kabul oyu vermemiĢ ise müĢterek borçlu ve kefillere karĢı bütün haklarını muhafaza eder. Yani onlardan konkordato yokmuĢ gibi alacağın tamamını isteyebilir. Ancak, alacaklı konkordatoyu kabul etmiĢse, müĢterek borçlu veya kefilden de alacağını yalnızca konkordato Ģartlarına göre isteyebilir.

Öte yandan; ilgili teminat mektubunun usulüne uygun Ģekilde nakde çevrilmesi bu esnada hayati önemi haizdir. Zira henüz söz konusu nakde çevirme hakkı doğmadan veya bu kapsamda gerekli usulü prosedürlere uyulmadan yapılacak bir nakde çevirme, konkordato halindeki firmanın ekonomik gücünü daha da sarsacağından ve konkordato planının baĢarısını olumsuz yönde etkileyeceğinden, böyle bir haksız nakde çevirme halinde ciddi bir tazminat yükümlülüğünün söz konusu olması kaçınılmaz olacaktır.

Benzeri Ģekilde; elinde bulunan teminat mektubunun varlığına güvenerek konkordato halindeki Ģirkete mal ve hizmet sağlamaya devam eden ve bu suretle tahsil kabiliyeti olmayacağını bilerek firma aleyhine borç yaratmaya devam eden bir firma, bir takım hukuki prosedürlere uyulmaması halinde, bankanın iddia ve taleplerine maruz kalabilecek ve bilinçli olarak bankanın ödeyeceği tutarın artmasına neden olduğu iddiasıyla tazminat talebiyle karĢı karĢıya kalabilecektir.

Ayrıca; konkordato ilan edilmiĢ olması, alacaklı firmaya teminat mektubunu doğrudan nakde çevirme hakkı vermeyeceği gibi, sözleĢmede konkordato ilanının sözleĢmenin feshi ve/veya teminat mektubunun nakde çevrilmesi için geçerli bir neden olarak tanımlanmıĢ olması da hukuken geçerli kabul edilmeyecektir.

Teminat mektupları çeĢitli tasniflere tâbidir. Bu anlamda kısaca değinmek gerekirse;

 Vadesiz teminat mektupları -vadeli teminat mektupları  Limit içi teminat mektupları -limit dıĢı teminat mektupları

 Yabancı bankaların kontrgarantisine istinaden verilen teminat mektupları  ġahsi teminat karĢılığı-maddi teminat karĢılığı verilen teminat mektupları  Türk lirası olarak düzenlenen -döviz üzerinden düzenlenen mektupları  Geçici -kesin teminat mektupları

 Avans – serbest konulu teminat mektupları baĢlıkları altında toplanır.

Borçlunun bankadan gayrinakdi kredi altında almıĢ olduğu teminat mektubu vadeli ise, mektubun lehdarı, mektubun vadesinin geçici mühlet kararından önce doğması halinde tazminini talep etmesinde ĠĠK 294 m. kapsamında kanuna aykırılık bulunmamaktadır. Mezkur vadeli mektubun vadesi geçici mühlet kararından sonra gelmesi halinde her somut olay özelinde ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir.

Vadesiz teminat mektuplarında eĢ ifadeyle kesin ve süresiz teminat mektuplarında vade tamamen lehdarın teminat mektubuna konu iĢin yapılmaması, noksan yapılması yahut Ģartların yerine getirilmemesi nedeniyle tazmininin talep edilmesi halinde (teminat mektubunun tazmininde taahhüt edildiği halde yerine getirilmeyen edimin açıkça tanımlanmıĢ olması gerekir) banka bakması gereken diğer hususları da inceleyerek tazmin talebini kabul ya da reddeder. Bu bağlamda kesin ve süresiz teminat mektubu lehtarının geçici mühlet kararından önce talepte bulunması ve bankaca kabulünde

kanuna aykırılık olmayacaktır. ġayet geçici mühlet kararından önce tazmin talebinde bulunmuĢ bu arada asliye ticaret mahkemesince geçici mühlet kararı verildikten sonra bankaca tazmin edilmesi halinde yine ĠĠK 294. madde kapsamında uygun olduğunun kabulü gerekir. Geçici mühlet kararı verildikten sonra kesin ve süresiz teminat mektubu lehdarının tazmin talebinde bulunması konusu ise tartıĢmalı olduğu kabul edilmektedir.

Bununla birlikte, ekonomik olarak zorluk içerisinde bulunan borçlunun konkordato yoluna baĢvurarak kendi durumunu iyileĢtirme niyeti mevcut iken bir de bankalarca verilen teminat mektuplarının nakde çevrilmesi firmanın borçlarını, aynı zamanda bankanın da borçlu firma nezdinde alacağını arttıracağından konkordatonun amaçları ile pek bağdaĢmamaktadır. Kanun koyucu da bu noktada borçlunun korunmasına yönelik bir tercihte bulunmuĢ ve ilgili takip yasaklarını dahi uygulamaya sokmuĢtur.

Bu noktada, alacaklı ile borçlu arasında çıkar dengesi sağlanmak gerektiğinden, konkordato kurumunu baĢarıya ulaĢtırmak ve bu süreçte alacaklıların da hak kaybına uğramasını engellemek için bu konu gibi muğlak konularda

mahkemelerin içtihat oluĢturmaları suretiyle veya kanun koyucunun bizzat bu konularda açık hüküm getirerek bir çözüm yolu bulunması yararlı olacaktır.

Ġstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 17. Hukuk Dairesi, 2018/2680 E. 2018/2187 K. 13.12.2018 tarihli kararında; “(…) konkordatoda temel ilke, borçlunun malvarlığının baĢında bulunması ve iĢletmesini yeniden sağlam bir yapıya kavuĢturmasının sağlanması olduğundan, bu dönemde tedbirlerin alınmaması sonucunda malvarlığının tasfiye edilmesi durumu ile karĢılaĢması hali konkordato kurumunun amacı ile bağdaĢmayacaktır. Zira konkordato, borçlunun mallarının baĢında kalarak alacaklıların gerekli çoğunluğu tarafından kabul edilen ve mahkemece tasdik edilen konkordato projesine göre, alacaklıları daha iyi bir Ģekilde ve eĢit koĢullar altında tatmin etmeyi amaçlamaktadır. Buna karĢılık gerekli görülen tedbirlere karar verilmemesi durumunda konkordato ile hedeflenen amaca ulaĢılmasını imkansız kılabilecektir. Zaten mali yönden ödeme güçlüğü içinde bulunan borçlu bakımından çok kere büyük bir meblağ teĢkil eden hakediĢ vb. bedellerinin, alacaklı bankalar tarafından mahsup edilerek kendi alacaklarını tahsil etmeleri, yukarıda ifade edildiği üzere proje kapsamında borçlarını ödemek suretiyle alacaklıların Ġflas tasfiyesine göre daha iyi bir Ģekilde ve eĢit koĢullar altında tatmin etmeye yönelik konkordato ile ulaĢılması öngörülen hedefe uygun düĢmeyecektir. Benzer Ģekilde teminat mektuplarının da paraya çevrilmesinin önlenmemesi halinde de aynı sonuca ulaĢmak mümkündür. teminat mektubunun paraya çevrilmesinden sonra muhatap bankanın ödediği bedeli, davacı Ģirketin hesaplarından bu bedeli kesinti/mahsup suretiyle almak isteyecektir. Buna izin verilmediğinde de davacı Ģirketin alacaklısının yerine muhatap banka konulmuĢ olacaktır.

Açıklanan nedenlerle ve özellikle 2004 sayılı ĠĠK.nun 287. Maddesinde ki, mahkemenin borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır düzenlemesi de göz önünde bulundurularak, konkordatonun amacı ile aykırı düĢmeyecek olan, davacı Ģirket lehine düzenlenen teminat mektuplarının, geçici mühlet kararının verilmesinden sonra muhatap bankaya ibraz eden taraflara ödenmesinin tedbiren önlenmesine karar vermek gerekirken yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesi doğru olmamıĢtır(…)” Ģeklinde karar vermiĢtir.

Yukarıda örnek olarak verilen ve aynı yönde diğer BAM kararlarından anlaĢıldığı üzere; konkordatoda borçlunun malvarlığının korunması ve sonucunda

alacaklılar arasında eĢitlik ilkesinin zedelenmemesi açısından, ĠĠK.nun 287. Maddesindeki “Mahkemenin borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır.” hükmünün de göz önünde bulundurularak, konkordatonun amacı ile aykırı düĢmeyecek Ģekilde alacaklı Ģirketler lehine düzenlenen teminat mektuplarının, geçici mühlet kararının verilmesinden sonra muhatap bankaya ibraz eden taraflara ödenmesinin tedbiren önlenmesi yönündeki kararların prensip haline getirildiğini görüyoruz.

IV.BÖLÜM

SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME

Yukarıda detayları ile açıkladığımız üzere, Konkordato düzenlemelerinin amacı, hukuken borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan borçluların kendilerine vade verilmesi veya