• Sonuç bulunamadı

1.6. Çevre Hakkının Hukuksal Boyutu

1.6.2. BM Bünyesinde Kabul Edilen Çevre Sözleşmeleri

Uluslararası çevre anlaşmaları, çevre sorunun çözümü için, devletleri ortak hareket etmeye yönlendiren ve belirlenen amaç doğrultusunda taraf devletlerin davranışlarına birtakım düzenlemeler içeren hukuki düzenlemelerdir.196 Uluslararası

çevre antlaşmalarının oluşturulmasında temel aktörler, devlet başkanları, gayri resmi ya da devlet dışı sivil toplum örgütleri ve uluslararası örgütler iken antlaşma kurallarının belirlenmesinde temel aktör devletlerdir. Uluslararası çevre anlaşmaları,

193 Daly ve May, a.g.e., s.12.

194 Report of the Preparatory Committee for the United Nations Conference on the Human Environment, Fourth session, 6 to 17 March 1972 (A/CONF.48/PC/16) and 6 to 10 March 1972 (A/CONF.48/PC/17) 195 Kabaoğlu, a.g.e., s. 538.

59

genel olarak BM ve UNEP yetkili üyelerinin katıldığı konferansla başlamaktadır. Zaman içerisinde katılım BM içerisinde resmi kural ve teamül oluşturmuştur. 197

Uluslararası çevre anlaşmalarının oluşturulmasına yönelik usul genel olarak 1969 tarihli Viyana Anlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nde belirtilmektedir. Fakat anlaşmanın oluşum sürecine ilişkin birçok konuda eksiklik vardır. Örneğin müzakereyi kimin başlatacağı, kimlerin katılacağı ve müzakere şekli ve nasıl yürütüleceği gibi konuları bulunmamaktadır.198 Bu eksiklerin giderilmesi görüşmelerin daha verimli geçmesini

sağlayacaktır.

Uluslararası çevre sözleşmelerinin oluşum süreçleri genellikle tepkisel nitelik taşımaktadır. Uluslararası Çevre Sözleşmeleri, kazalar sebepli çevre sorunlarının olumsuz sonuçlarının fark edilmesi ve konuya ilişkin ilginin artması nedeniyle ilgili alanda faaliyet gösteren uluslararası örgütler ve hükümet dışı örgütlerin çabası ile oluşturulan hukuksal düzenlemelerdir. Uluslararası çevre sözleşmeleri belirli bir soruna odaklı olduğundan çevrenin korunması konusunda bütünsel olmayan parçalı bir yapı gösterir.199 Bütünü ilgilendiren çevre anayasası gibi düzenlemelerin yapılması

diğer parçalara çözüm bulmayı ve işleyişini kolaylaştıracaktır.

Küresel çevre politikaları oluşturulmasında ülkeler arasında işbirliği yapılmasına dönük engelleri genel olarak şöyle sıralayabiliriz200:

 Kuzey ve güney ülkeleri arasındaki gerilim,

 Devletlerin egemenlik hakları konusundaki tutuculuğu,

 Devletlerin çıkarlarının çatışması,

 İşbirliğinden elde edilecek gelirlerin belirsizliği.

Küresel çevre politikalarının oluşturulmasının önünde engel olarak devletlerin çıkar çatışmaları yatmaktadır. Gelişmekte olan devletler gelişme hızlarının yavaşlatıldığını iddia ederken, gelişmiş devletler ise mevcut sanayi tesislerine yeni ekonomik yük yüklendiğini savunmaktadırlar. Kuzey-güney ülkeleri arasında gelişmekte olan güney ülkeleri sanayi tesislerine yapılması istenilen düzenlemelerin gelişme hızlarını düşüreceğini ileri sürmektedirler. Bu durum devletlerarasında çıkar

197 Lawrence E. Susskind, Environmental Diplomacy: Negotiating More Effective Global

Agreements, Oxford University Pres, New York, 1994, s. 11.

198 Kaya, a.g.e., s. 25.; Susskind,a.g.e., s. 24-25.

199 Philippe Sands, Principles of International Environmental Law, Cambridge, UK, 2003, s. 169. 200 Susskind, a.g.e., s18.

60

çatışması gelişimine sebep olmaktadır. Devletler, uluslararası kararların kendi lehlerine olmayan şartlar içerdiklerini ve egemenlik alanlarını kısıtladığını savunmuşlardır. Uluslararası işbirliği sonucu elde edilen gelirin dağılımı konusunda her devlet kendi lehine ayrıcalıklar beklemektedir. Gelir dağılımında istediğini alamayacağını düşünen devletler işbirliği yapmakta isteksiz olabilmektedirler.

Çevre anlaşmalarının oluşturulmasındaki önemli bir sorun ise, bilimsel veriler ile politik çıkarların arasındaki uyum sorunudur. Çevre anlaşmalarının amacı müzakereyi yapan devletlerin çıkarlarını savunmak değil, doğayı savunmak olmalıdır. Bilimsel veriler ile politik çıkarlar tam bir uyum sağlayamamaktadır.201 Politik çıkarların bilimsel

verilerin yerine sayılması ve çevre sorunlarının üstü örtülerek farklı çıkarları koruma adına müzakere yapılması çevre anlaşmalarını amacı dışına çıkaracaktır.

Çevre sorunlarının çözümü için birçok uluslararası sözleşme yapılmıştır. Ek 1’de bazı Önemli Uluslararası Çevre Koruma Sözleşmeleri verilmiştir. Türkiye bu sözleşmelerin büyük bir çoğunluğuna katılmış ve ulusal düzenlemeler yapmıştır.

Bu düzenlemeler;

• Ek 2’de Doğanın Korunması İçin Türkiye’nin Taraf Olduğu Çevre Anlaşmaları ve Ulusal Uygulama Mevzuatı başlığı

• Ek3 ‘te Tehlikeli Madde ve Kimyasallar İçin Türkiye’nin Taraf Olduğu Çevre Anlaşmaları ve Ulusal Uygulama Mevzuatı başlılığı

• Ek 4’de Atmosferin Korunması İçin Türkiye’nin Taraf Olduğu Çevre Anlaşmaları ve Ulusal Uygulama Mevzuatı başlığı

• Ek 5’de Denizlerin Korunması İçin Türkiye’nin Taraf Olduğu Çevre Anlaşmaları ve Ulusal Uygulama Mevzuatıdır.

Uluslararası çevre sözleşmelerinde sulak alanların korunması, çölleşme ile mücadele, bioçeşitliliğin korunması, tehlikeli atıkların kontrolü ve iklim değişikliğinin kontrolü gibi birçok konuda anlaşmalar yapılmıştır. Bu sözleşmeler ülkelerce bağlayıcı olmasına rağmen, tam bir kontrol mekanizması olmaması sebebiyle aynı konuda tekrar tekrar sözleşmeler yapılmaktadır. Örneğin, iklim değişikli konusunda 1992’de Rio, 1997’de Kyoto, 2015’de Paris sözleşmeler yapılmıştır. Ancak, hala uygulanabilir bir sözleşme hayata geçirilmemiştir. Çevre sorunlarının çözümü için yapılan

61

uluslararası çalışmalardan bir kısmı bilgi alışverişi şeklinde kalmış bir kısmı sözleşme haline getirilmiştir. Çalışmalar içinde en etkili olanlar ise sözleşme ve antlaşmalarla ülkelerin uygulamalarını bağlayıcı hâle getiren anlaşmalardır.

Genel olarak çevre sorunlarının çözümü için toplumsal, ekonomik ve kurumsal değişimler gerekmektedir. Bu da devletlere ek yük getirdiği için çevre sorunlarının çözümüne engel teşkil etmektedir. Ancak, çevre sorunları çözülmez ise, başta sağlık olmak üzere gıda sorunu ve göçler gibi diğer pek çok önemli sorunlar oluşacaktır. Bu sorunların maliyeti çevre sorunlarının çözümü için gereken maliyetten daha fazla olacaktır.

62

İKİNCİ BÖLÜM

ÇEVRE SORUNLARININ SİYASALLAŞMASI

Günümüz ideolojileri insanları ayrıştırmış ve toplumsal kutuplaşmalara yol açmıştır. İnsanoğlunun ortak tehditler karşısında ortak tepkiler vermesi kutuplaşma yerine bütünleşmeye giden yolu açmaktadır. Bu düşünceden yola çıkarak, insanlığın için en önemli sorunlarından olan çevre sorunlarına karşı birlikte hareket edilerek tehditler giderilebilir ve kutuplaşmaların önüne geçilebilir. Bu bölümde çevre sorunlarına karşı gelişen çevreci politikalar ve bu çevre politikalarının uygulanmasındaki STK’ların etkinliği üzerinde durulmuştur.