• Sonuç bulunamadı

3.5. Streste Etkili Faktörler

3.5.1. Bireysel Streste Etkili Faktörler

Stresin her bireyde etkisi aynı değildir. Herkesin deneyimlediği stresörlerle ilgili olarak kişilerin duyarlılığını ve başa çıkma kabiliyetini etkileyen bir dizi kişisel, sosyal ve çevresel moderatörler vardır. Stres, demografik değişkenler, kişilik yapısı, kişinin sosyal desteği ve kişinin sorunlarla başa çıkabilme mekanizmasından etkilenmektedir (Wichert, 2002; Aftab ve Khatoon, 2012). Bu bölümde, bireysel stres kaynakları, demografik özellikler ve kişilik yapısı olarak ele alınarak incelenecektir.

Demografik Özellikler: Daha önce de belirtildiği gibi her birey stresi farklı şekilde algılamaktadır. Buna bağlı olarak stresin bireyler tarafından algılanması ya da strese verdikleri tepkiler, bireylerin demografik özellikleri ile de ilişkilidir. Demografik özellikler ile stresin ilişkileri çeşitli araştırmalarda incelenmiştir. Demografik özelliklerden; cinsiyet, yaş, medeni durum, eğitim, mesleki statü ve iş deneyimi ele alınarak iş stresi ile ilişkileri açıklanacaktır.

Araştırmalar, cinsiyetin stres deneyiminde dikkate alınması gereken önemli bir demografik özellik olduğunu belirtmektedir (Jick ve Mitz, 1985). Rintaugu (2013: 166), cinsiyet ile iş stresi arasında anlamlı bir ilişki olduğunu, Compos ve Williams (1990), Sarantakos (1996), Thawabieh ve Qaisy (2012) ile Omolayo (2012: 38), kadınlarda, erkeklerden daha fazla stres belirtileri görüldüğünü belirtmiştir. Amerikan Psikolojik Birliği’ne (2012) göre kadınlar, stres düzeyleri arttığında erkeklere kıyasla bildirmeye daha eğilimlidirler ve kadınlar, erkeklere kıyasla (%28’e, %22) çok fazla stres yaşadıklarını belirtmektedirler. Loosemore ve Waters (2004) ile Tandon ve diğerleri (2014: 41) ise erkeklerin kadınlara göre daha fazla iş stresi yaşadıklarını belirtmiştir. Agyemang ve Arkorful (2013: 37) ile Beheshti (2015: 132), erkek ve kadınların iş streslerinde farklılık göstermediğini vurgulamıştır.

Yaş; cinsiyet gibi stresin ortaya çıkmasında diğer önemli bir demografik özellik olarak görülmektedir. Rintaugu (2013: 166), yaş ve iş stresi arasında anlamlı

bir ilişki olduğunu, Silva ve Gomes (2009), stresin 30 yaş altı gruplarda istatistiksel olarak anlamlı olduğunu, Balakrishnamurthy ve Shankar (2009), 27-36 yaş grubundaki bireylerin ortalama stres puanının, yaşlı bireylerden biraz daha fazla olduğunu göstermiştir. Antoniou ve diğerleri (2006: 682) ise yaşlı öğretmenlerin daha yüksek düzeyde, Persaud ve Persaud (2016: 19) ise yaşı büyük öğrencilerin, genç öğrencilerden daha fazla stres yaşadıklarını belirtmiştir. Beheshti (2015: 132) da farklı yaş grupları ile iş stresinin ortalama puanı arasında anlamlı bir fark gözlemlemediğini belirtmiştir.

Medeni durum, bireyin çoğu davranışlarında etkili olduğu gibi bireyin stres düzeyini de etkilenmektedir. Birçok araştırma, medeni durum ile iş stres arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur (Jamal 2011; Barnnet vd. 1993; Cohen, 1993). Rintaugu (2013: 166); medeni durum ve iş stresi arasında anlamlı bir ilişki olduğunu, Parveen (2009), iş stresinin, evli ve çalışan kadınlarda, evli olmayan çalışan kadınlardan daha yüksek olduğunu belirtmiştir. Bunun nedenlerinden bazıları, toplumun talepleri, annelik sorumlulukları, ev işleri vb. faktörlerden kaynaklanmaktadır. Benzer şekilde, Emmanuel ve Collins (2016: 7), medeni durum ile iş stresi arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ve evli çalışanların, bekar veya boşanmış çalışanlardan daha fazla stres yaşadıklarını belirtmiştir. Sandhu ve diğerleri (2016: 71) ise evlenmemiş bireylerin daha yüksek stres düzeyine sahip olduklarını gözlemlerken Aftab ve Khatoon (2012: 159), medeni durum ile iş stresi arasında anlamlı bir fark olmadığını belirtmiştir.

Eğitim, bireylerin algılamalarına bağlı kalarak, moderatör bir güç olarak görev yaparak stresi ya arttırmakta ya da bazen azaltmaktadır. Bharathi (2016: 765), alınan eğitim ile iş stresi arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ileri sürmüştür. Benzer şekilde Aftab ve Khatoon (2012: 159), eğitim ile iş stresi arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ve yükseköğrenim gören öğretmenlerin daha stresli olduğunu belirtmiştir. Beheshti (2015: 132) ise lisans ve yüksek lisans mezunlarının iş stresi ortalamaları arasında anlamlı bir fark gözlememiştir.

İş hayatında her kademinin kendine özgü sorumlulukları ve zorlukları vardır. Bireylerin meslek statüsü; cinsiyet, yaş, medeni durum ve eğitim gibi stresi etkileyen diğer önemli bir faktördür. Yapılan araştırmalarda meslek statüsünün stresin ortaya çıkmasındaki önemi belirlenmeye çalışılmıştır. Singh ve diğerleri (1996), yardımcı doçentlerin, doçent ve profesörlerden daha yüksek iş stresi yaşadıklarını belirtmiş ve bunun nedenini; doçentlerin ve profesörlerin belirli bir pozisyona gelmeleri, daha az iş yüklerinin olması veya daha otoriter olmalarından kaynaklanabileceğini vurgulamıştır. Aminabhavi ve Triveni (2000), yöneticilerin, alt kademelerden daha fazla sorumlulukları olması nedeniyle yöneticilerin, memurlardan çok daha yüksek iş stresi yaşadıklarını ileri sürmüştür. Bashir ve diğerleri (2013: 25) ise iş stresi ile mesleki statüsü arasında bir ilişkinin olmadığını belirtmiştir.

Bireyler, iş deneyimi arttıkça ya da zaman geçtikçe bazı durumlara karşı tepkisiz kalabilir, deneyimleri arttığında ise kendine güvenleri artabilir ve stresi daha az yaşamalarına neden olabilir. Tersi durumun da yaşanması mümkün olabilir. Hunnur ve Bagali (2014), 15 yıl üstü deneyime sahip çalışanların çoğunun orta ile yüksek stres seviyesine sahip olduğunu belirtmiştir. Omolayo (2012: 38), kıdemli polis memurlarının, diğer polis memurlarından daha fazla stres yaşadığını öne sürmüştür. Aftab ve Khatoon (2012: 159), 6-10 yıl deneyimli öğretmenlerin en çok iş stresi ile karşı karşıya kaldıklarını, Bharathi (2016: 765) ise deneyim ve iş stresi arasındaki ilişkinin kesin bir eğilim göstermediğini belirtmiştir.

Kişilik Yapısı: Farklı kişiliklere sahip bireyler stres durumunda da farklı tepkiler vermektedir. Friedman ve Rosenman (1959), A ve B tipi kişilikler olarak adlandırılan iki kişilik özelliğinin olduğunu, A tipi kişiliği, yoğun hırs, rekabetçi sürüş, işte son teslim tarihleriyle sürekli meşgul olma ve acili yet duygusu olarak belirlemiştir. Bu kalıp davranışın eksikliği, B tipi kişilik olarak adlandırılmıştır. Jamal (1990: 735), A tip kişilik ile iş stresi arasında anlamlı bir ilişkili olduğunu belirtmiştir. Ho (1995) ile Kazmi ve diğerleri (2009: 175), A tipi kişilerin, B tipi kişilere göre stresi daha fazla algıladığını ve deneyimlediğini ileri sürmüştür. Janjhua ve Chandrakanta

(2012), A tipi kişilerdeki stres eğiliminin, B tipi kişilere kıyasla daha fazla olduğunu belirtmişlerdir. Bunun aksine, Bustaman ve diğerleri (2015: 75, 82) ise A ve B tipi kişiliklerde, çalışma sürelerinden etkilenen stres semptomunun kısmi olarak fark gösterdiğini, daha uzun süreli çalışmalar sonucunda, A tipi kişilikte fiziksel stres belirtilerinin daha az olduğunu, B tipi kişilikte ise görülen fiziksel stres belirtilerinin zamana bağlı olarak şiddetini daha çok gösterdiğini belirtmiştir.