• Sonuç bulunamadı

8. TARTIŞMA

8.9. Bilişsel İşlevler

Çalışmamızda WISC-R/WAIS, GISD, Bender-Gestalt, Stroop, WKET, Sözel akıcılık testleri ile örneklemin bilişsel işlevleri değerlendirilmiştir.

RT almış hasta grubu, RT almamış hasta grubu ve sağlıklı kontrol grubu bilişsel işlevler açısından karşılaştırıldıklarında, Stroop, GISD, Bender-Gestalt testlerinde hasta grubun puanları sağlıklı kontrollerden anlamlı ölçüde düşük

bulunmuştur, fakat RT almış ve almamış grubun puanları kendi aralarında değerlendirildiğinde anlamlı farklılık saptanmamıştır. WKET ise 3 grup arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır. Sözel akıcılık testinde RT almış hasta grubunun puanları sağlıklı kontrollerden düşük saptanmıştır. Doğru okunan kelime sayısında ise sağlıklı kontrol grubu ve RT almamış hasta grubun puanları RT almış hasta grubundan anlamlı düzeyde yüksek olduğu belirlenmiştir.

RT almış hasta grubu, RT almamış hasta grubu ve sağlıklı kontrol grubu WISC-R/WAIS sonuçları açısından değerlendirildiğinde, RT almış grubun %42,2’sinin sözel IQ açısından, %45,5’inin performans IQ açısından ve %57,6sının total IQ açısından MR aralığında yer aldığı saptanmıştır. RT almamış grubun ise %33,3’ünün sözel IQ açısından, %33,3 performans IQ ve %33,3’ünün total IQ açısından MR aralığında saptanmıştır. Sağlıklı kontrol grubundan hiçbir vaka mental retardasyon aralığında saptanmamıştır. 3 grup arasında MR oranları açısından anlamlı farklılık saptanmıştır. 3 grubun WISCR/WAIS testi puanları karşılaştırıldığında ise sözel IQ, performans IQ, total IQ, genel bilgi, aritmetik, yargılama, sayı dizisi, resim tamamlama, resim düzenleme, küplerle desen, parça birleştirme, şifre alt testlerinde RT almış ve almamış hasta gruplarının puanlarının kontrollerden anlamlı düzeyde düşük olduğu fakat RT almış ve almamış gruplar arasında farklılık olmadığı saptanmıştır. Sözcük dağarcığı alt testinde ise yalnızca RT almış hasta grubu sağlıklı kontrolden düşük saptanmıştır. Benzerlik alt testinde ise RT almış ve almamış hasta gruplarının puanları kontrolden düşük bulunmasının yanı sıra RT almış grubun puanları da almamış gruptan anlamlı düzeyde düşük saptanmıştır. WISC/R tüm alt testlerde RT almış grup puanları < RT almamış grup puanları < sağlıklı kontrol şeklinde sıralama göstermiştir.

Tüm beyne RT almış ve lokal RT almış hasta gruplarının bilişsel test puanları karşılaştırıldığında stroop testi alt testlerinde tüm beyne RT almış grubun puanları < lokal RT almış grup şeklinde sıralama göstermiş olup renk alt testinde 2 grup arası anlamlı fark saptanmıştır. 2 grubun GISD testi z puanu karşılaştırmasında her iki grubun da ortalamanın altında kaldığı saptanmıştır. GISD alt testlerinde 2 grup arası anlamlı farlılık gözlenmezken işitsel sözel, görsel sözel, görsel yazılı ve duyular arası kaynaşım alt testlerinde tüm beyne RT almış grubun puan ortalamaları lokal RT almış gruptan düşük saptanmıştır. WKET’te ise genel olarak tüm beyne RT almış grubun puanları lokal RT almış gruptan kötü olsa da istatistiksel açıdan anlamlı bir

saptanmamıştır. Sözel akıcılık testinde ve doğru okunan kelime sayılarında her 2 grubun z puanları karşılaştırıldığında anlamlı düzeyde farklılık saptanmasa da tüm beyne RT almış grubun puanları < lokal RT almış grup şeklinde sıralama göstermiştir. Tüm beyne RT almış ve almamış hasta gruplarının WISC-R/WAIS puanları değerlendirildiğinde genel bilgi alt testinde tüm beyne RT almış grubun puan ortalaması lokal RT almış gruptan anlamlı derece düşük saptanmıştır. Sözel IQ, performans IQ, total IQ, benzerlik, aritmetik, sözcük dağarcığı, resim tamamlama, şifre alt testlerinde tüm beyne RT almış grubun puan ortalaması < lokal RT almış grup şeklinde sıralama göstermiştir.

Serebellar mutizm geçiren ve geçirmeyen hastaların bilişsel test puanları karşılaştırıldığında, stroop testinde renk alt testinde serebellar mutizm geçirmiş grubun puan ortalamasının geçirmeyenlerden anlamlı düzey düşük olduğu saptanmıştır. GISD testi z puanları açısından değerlendirildiğinde her iki grubun da ortalamanın altında olduğu, görsel sözel, işitsel yazılı, görsel yazılı ve duyular arası kaynaşım alt testlerinde serebellar mutizm geçirmiş grubun puanlarının serebellar mutizm geçirmemiş olanlardan daha düşük olduğu gözlense de istatistiksel açıdan anlamlı farklılık olmadığı saptanmamıştır. WKET’de ise toplam doğru sayısı ve kavramsal düzey tepki yüzdesi alt testlerinde serebellar mutizm geçirmiş hastaların puanları serebellar mutizm geçirmemiş olanlardan anlamlı düzeyde düşük saptanmıştır. Bender- Gestalt testinde el göz koordinasyonu ve görsel bellek açısından serebellar mutizm geçirmiş grubun puanları geçirmemiş olanlardan anlamlı derecede düşük saptanmıştır. Sözel akıcılık testi ve doğru okunan kelime sayılarında anlamlı düzeyde farklılık saptanmamıştır. WISC/R ve WAIS puanları incelendiğinde ise, sözcük dağarcığı hariç tüm alt testlerde iki grup arası anlamlı farklılık saptanmıştır.

Tüm beyne 24 Gy RT almış ve 36 Gy RT almış hastaların WISC-R/WAIS puanları karşılaştırıldığında iki grup arasında anlamlı farklılık saptanmamasına rağmen, genel bilgi, benzerlik ve sözcük dağarcığı hariç tüm alt testlerde 36 Gy RT almış grubun puanları < 24 Gy RT almış grubun puanları şeklinde sıralama göstermiştir.

Radyoterapi yaşı açısından WISC-R/WAIS puanları karşılaştırıldığında sözel IQ ve genel bilgi alt test puanları açısından 10 yaş ve üstünde RT almış grubun sözel IQ ve genel bilgi puanlarının, 6 yaş ve altında RT almış ve 7-9 yaş arası RT almış grubun puanlarından anlamlı düzeyde yüksek olduğu saptanmıştır. Aritmetik alt

testinde ise 10 yaş ve üstü RT almış grubun puanlarının 7-9 yaş arası RT almış gruptan anlamlı derece yüksek olduğu saptanmıştır.

Tanı yaşı açısından WISC-R/WAIS puanları karşılaştırıldığında, yaş grupları arasında anlamlı fark bulunmasa da, resim düzenleme, parça birleştirme, şifre alt testleri hariç tüm alt testlerde 6 yaş ve altında tanı alan grubun puan ortalaması < 7 yaş ve üstünde tanı alan grubun puan ortalaması şeklinde sıralanmıştır.

Cinsiyet açısından WISC-R/WAIS puanları incelendiğinde cinsiyetler açısından anlamlı fark bulunmasa da, benzerlikler, sözcük dağarcığı, şifre haricinde tüm alt testlerde kızların puanları erkeklerden daha düşük bulunmuştur.

Tümör tipleri açısından WISC-R /WAIS puanları incelendiğinde, benzerlikler alt testinde gruplar arası anlamlı farklılık bulunmuştur. ANOVA sonrası testlerle farklılık araştırıldığında Medulloblastom grubun puanunun Pilositik Astrositom grubundan anlamlı derece düşük olduğu saptanmıştır. Genel olrak medulloblastom grubunun en düşük puanları, pilositik astrositom grubunun ise en yüksek puanları aldığı gözlenmiştir.

Tanı yaşının bilişsel testler ile korelasyonu değerlendirildiğinde, GİSD Testinde işitsel sözel, görsel yazılı, WKET’de toplam doğru sayısı, tamamlanan kategori sayısı, kavramsal düzey tepki yüzdesi, Sözel Akıcılık Testinde “K” alt testlerinde korelasyon saptanmıştır.

RT yaşının bilişsel testler ile korelasyonu değerlendirildiğinde, GİSD işitsel sözel, işitsel yazılı, görsel yazılı, duyular arası kaynaşım, Sözel Akıcılık Testinde K, S alt testlerinde, WISC-R SIQ, genel bilgi, benzerlikler, sözcük dağarcığı alt testlerinde korelasyon saptanmıştır.

Nörobilişsel değişiklikler açısından literatür incelendiğinde, Mulhern ve ark. (2004) çocukluk çağı beyin tümörlerinde nörobilişsel geç etkiler ile ilgili yaptığı derleme çalışmalarında, tedavi sırasında küçük yaşta olma, tedavi sonrası geçen sürenin uzun olması, kız cinsiyet, hidrosefali, RT almış olma, RT dozu ve RT alınan beyin hacminin nörobilişsel sekel ile ilgili olduğunu saptamışlardır. IQ düşüşünün daha önceden kazanılan bilginin kaybı ile değil, çocuk için uygun oranda öğrenmenin sağlanamamasından kaynaklandığını savunmaktadırlar. IQ düşüşünün bir kısmının beyaz cevher kaybı ve gelişimsel evreye uygun beyaz cevher gelişimini sağlayamama ile açıklanabileceğini belirtmektedirler.

kat daha az olduğu ve RT almış olan ve tanı anında küçük yaşta olanların mental retardasyon oranlarının daha yüksek olduğu saptanmıştır. Palmer ve ark (2003) çalışmalarında RT sonrası yıllık 2,2 puanlık IQ düşüşü olduğunu ve RT sırasında küçük yaşın daha fazla IQ düşüşü ile ilişkili olduğunu ve kız hastalarda IQ düşüşünün daha fazla olduğunu saptamışlardır. Palmer ve ark (2001) çalışmalarında RT sonrası IQ düşüşünün yıllık ortalama 2,6 puan olduğunu ve RT sırasında küçük yaşın daha fazla IQ düşüşü ile ilişkili olduğunu rapor etmişlerdir. Mulhern ve ark (2001) RT sırasında küçük yaşın daha faz IQ düşüşü ile ilişkili olduğunu ve RT sonrası geçen süre arttıkça IQ düşüşünün arttığını bildirmişlerdir. Ris ve ark. (2001) RT sonrası yıllık 4,3 puanlık IQ düşüşü olduğunu ve RT sırasında küçük yaşın daha fazla IQ düşüşü ile ilişkili olduğunu ifade etmişlerdir. Mulhern ve ark. (1999) medulloblastomlu hastaların yaşları eşleştirilmiş düşük grade astrositomlu hastalara göre daha düşük IQ puanları olduğunu rapor etmişlerdir. Mulhern ve ark. (1998) RT sırasında küçük yaşın daha faz IQ düşüşü ile ilişkili olduğunu ve 36 GY RT alan hastaların IQ düşüşlerinin daha fazla olduğunu bildirmişlerdir. Grill ve ark. (1999) medullublastomlu hastalarda IQ düşüşünün ependimomlu hastalardan fazla olduğunu ve 25 Gy RT alan hastaların 35 Gy RT alan hastalardan daha iyi IQ puanlarının olduğunu saptamıştır. Hoppe- Hirsch ve ark. (1995) 90 ve üzeri IQ’lu hastaların hastaların %10’unu oluşturduğunu ifade etmişlerdir. Kiltie ve ark. (1997) 16 uzun dönem beyin tümörü sağ kalanı olan hastanın 8’inin özel eğitime ihtiyaç duyduğunu rapor etmişlerdir.

Danimarka’da SSS tümörü sağ kalanları ile yapılan bir çalışmada (Reimers ve ark. 2003), 10 yaş altı kanser tanısı alan hastaların IQ puanlarının daha geç tanı alanlarınkinden anlamlı olarak düşük olduğunu bildirmişlerdir (IQ median değerleri sırayla 83 ve 92). Benzer şekilde CCSS çalışmasında 10 yaş altı herhangi bir kanser tanısı alan çocukta, daha geç tanı alan çocuklara kıyasla düşük notlar almak için 2 kat daha fazla risk altında olduklarını bildirmişlerdir ( Brinkman ve ark. 2013).

Mulhern ve ark (2001) çalışmalarında beyin tümörü sonrası sağ kalan çocuklarda verbal hafıza ve görsel dikkati değerlendirmişlerdir ve RT sonrası geçen süre arttıkça IQ düşüşünün arttığını RT sırasında küçük yaşın daha fazla IQ düşüşü ile ilişkili olduğunu rapor etmişlerdir. Mulhern ve ark. (1998) çalışmalarında beyin tümörü sonrası sağ kalan çocuklarda dikkati değerlendirmişlerdir ve tanı sırasında 8 yaş altında olanlarda ve 36 Gy RT alanlarda IQ düşüşünün daha fazla olduğunu saptamışlardır. Copeland ve ark. (1999) beyin tümörü sonrası sağ kalan çocuklarda

dikkatte RT almış hastalarda RT almamış hastalara göre genel bir düşüşün olduğunu, verbal hafızada genel bir düşüş olduğunu ve mekânsal hafızada RT almış hastalarda RT almamış hastalara göre genel bir düşüşün olduğunu saptamışlardır.

Serebellar mutizm sendromu hakkında literatür değerlendirildiğinde, konuşmanın ciddi derece bozulması ya da yokluğu ile karakterize nörolojik, bilişsel, davranışsal bozukluklar ile giden bir sendrom olduğu rapor edilmektedir. Mutizm yanında en sık görülen bulgular ataksi, hipotoni ve emosyonel labilitedir. Daha önceleri hastalık geçici olarak addedilmişken son zamanlardaki araştırmaların sendromun geçici ve kalıcı özellikleri olduğunu ve uzun dönemde kötü sonuçlara yol açtığını bildirmektedir. Günümüze kadar, herhangi bir demografik, radyografik ya da klinik özellik hangi hastalarda sendromun gelişeceğini tahmin etmememize yardımcı olamamaktadır. Emosyonel bozukluklar irritabilite, disinhibisyon, dikkatsizlik ve affektte dalgalanma ve kötü bilişsel ve davranışsal düzenlemeyi içermektedir. Son çalışmalar Serebellar Mutizm Sendromu (SMS)’da kongnitif değişikliklerin çoğunlukla kalıcı olduğunu bildirmektedir. Robertson ve ark.’nın (2006) çalışmalarında SMS olan hastaları belirti yoğunluklarına göre derecelendirmişlerdir ve ciddi SMS olarak derecelendirdikleri 46 hastanın %59’unda, orta derece SMS olarak derecelendirdikleri hastaların %17’sinde global entelektüel yıkım olduğunu bildirmişlerdir. Vadeinse ve Hornyak (1997); Aaersen ve ark. (1995 ) SMS’li hastalarda işlem hızında azalma, sözel başlangıçta kötüleşme ve diğer dil bozuklukları, dikkat, yürütücü işlevlerinde ve hafızalarında bozulma olduğunu saptamışlardır. Serebellar mutizm sendromlu hastalarda IQ’da azalma ve yürütücü işlev bozuklukları olduğunu gösteren çalışmamızın sonuçları literatürle uyumlu görünmektedir.

Benzer Belgeler