• Sonuç bulunamadı

II. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.2. Yabancı Dil Öğreniminde Bireysel Farklar: Duyuşsal ve Bilişsel Faktörler

2.2.3. Bilişüstü Farkındalık

2.2.3.2. Bilişüstü: Kısa Tarihçe ve Tanım

Türkçede ‘bilişüstü’, ‘üstbiliş’, “bilişötesi’, ‘meta-biliş’, ‘yürütücü biliş’ gibi farklı çeviri adlandırmalarla karşılaşılan bilişüstü kavramı genel anlamda, düşünme ile ilişkili düşünme, kişinin kendi düşünsel süreçlerinin farkında olması, kişinin nasıl öğrendiğini belirleyebilme, gözlemleyebilme ve buna uygun yeni stratejiler belirleme yetisi (Bakırcıoğlu, 2012) olarak tanımlanabilir. Bilişsel psikolojinin gelişmesiyle birlikte, 1970’lerin başından bu yana bilişüstü ve çeşitli türevlerine (üst-hafıza, üst-bilgi, üst-öğrenme, vb.) yönelik gerek psikolojik gerekse eğitimsel bağlamda çok çeşitli araştırmalar yürütüle gelmiştir. Her ne kadar bilişüstü kavramına yönelik ilk kavramlaştırma ve sistematik araştırma konusunda John Flavell (1963, 1971, 1978, 1979) isminde araştırmacılar (Yussen, 1985; Nelson ve Narens, 1996; McCormick, 2003; Papaleontiou-Louca, 2003; Williams ve Atkins, 2009; Downing, 2009; Zulkiply vd., 2008; Efklides, 2009; Lai, 2011) fikir birliğinde bulunsa da kavramının tarihsel kökenleri konusunda bazı araştırmacılar (Cavanaugh ve Perlmutter, 1982; Yussen, 1985; King, 2004; Dunlosky ve Metcalfe, 2009) felsefe tarihi bağlamında çok eskilere dayandırmıştır.

Bazı araştırmacılar (King, 2004; Martinez, 2006) Plato ve Aristoteles hatta Socrates gibi antik Yunan felsefecilerinin eserlerinde bilişüstü içeriğe rastlanabileceğini söylerken, kimileri ise (Dunlosky ve Metcalfe, 2009) yine antik çağda yaşamış bir şair olan Simonides (M.Ö. 557-468)’in bir hikâyesini aktarıp, şairin kullandığı mekân yöntemi ve doğal hafızasını eğitimle değiştirebileceğini bilmesini bilişüstü farkındalığının olduğuna işaret ettiğini belirtmiştir. Dunlosky ve Metcalfe (2009), zihnin içsel işleyişlerini keşfetmek için iç-gözlemi bir araç olarak kullanan 19.yy sonları ve 20.yy başları psikologları için bilişüstü süreçlerin özellikle önemli bir rol oynadığını söyler. Ancak, 20.yy başında iç-gözlem teknikleri yetersiz ve yanıltıcı bulunmuştur, çünkü sonuçlar farklı laboratuvarlarda tekrarlanamıyordu ve zihinsel imgeler oluşturmadıkları için pek çok içsel süreçler iç-gözlemle ortaya çıkarılamıyordu. Davranışçılığın önemli öncülerinden olan Watson psikolojiden iç-gözlemi ve psikolojik araştırmadan bilince yönelik çalışmayı kaldırmış, bunun yerine davranışçılığı önermiştir. Bir süre sonra, pek çok psikolog davranışçılığı yetersiz bulmuş ve tekrar

ilk biliş modelleri bile bilişüstü süreçleri içermekteydi. Yine de bilişüstü kavramı, Joseph Hart insanların iç-gözlemlerinin geçerliliğini araştırmamıza yarayacak yöntemleri bulana kadar ve John Flavell bilişüstü süreçlerin çocuk gelişimi ve genel olarak insan davranışı için çok önemli olduğunu önerinceye kadar, yani 1960ların sonu ve 1970lerin başına kadar, sistematik incelemenin konusu olamamıştır (Dunlosky ve Metcalfe, 2009: 34).

Bilişüstü kavramının psikolog ve eğitimcilerin üzerinde uzlaştığı net bir tanımı yoktur ve bu kavram bulanıklığı araştırmacılarca (Brown, 1987; Livingston, 1997; Hacker vd., 1998; Tobias ve Everson, 2000a; Papaleontiou-Louca, 2003; Schraw, 2009; Rahman ve Masrur, 2011; Kim, 2013) da dile getirilmiştir. Papaleontiou-Louca (2008), bilişüstünün çeşitli epistemolojik süreçleri anlatmada kullanıla geldiğini ancak zamanla sadece herhangi bilişsel bir şeydense herhangi psikolojik bir şeyin bilgisi veya farkındalığını da içine alacak kadar genişletildiğini belirtir. Örneğin kişinin kendi duyguları veya bilişsel bir girişimine yönelik nedenleri konusunda bilgisi veya bilişi varsa (bir sınavdaki soruyu çözerken kaygısının farkında olma), böyle bir bilgi de bilişüstüdür.

Flavell (1979) bilişüstünü, bireyin bilişsel süreçleri konusundaki bilgisi olarak tanımlarken; Nelson (1996) onu insanın zihinsel süreçleri konusundaki bilinçli olma yeteneği olarak; bazı araştırmacılar (Cross ve Paris, 1988; Baird, 1990; Schraw ve Dennison, 1994; Tobias ve Everson, 1997) onu kişinin kendi öğrenmesi konusundaki bilgisi, farkındalığı, kontrolü olarak ve diğer bazıları ise (Kuhn ve Dean, 2004; Martinez, 2006) kişinin kendi düşüncesi konusundaki farkındalığı ve kontrolü olarak tanımlamışlardır. Diğer bir deyişle bilişüstü, bilişsel süreçler ve bu süreçleri öğrenme ve hatırlamada nasıl kullandığımız konusundaki bilgimiz olarak tanımlanabilir (Ormrod, 2004). Bilişüstü bir biliş türüdür ve bilişsel süreçlerin aktif kontrolünü içeren bir üst düzey düşünme sürecidir (Wenden, 1998). Bilişüstünün “yedinci his” olduğu da düşünülmüş ve başarılı öğrencilerin kullandığı zihinsel özelliklerden biri olarak kabul edilmiştir (Birjandi, 2006., Akt. Rahimi ve Katal, 2012).

Tanımlama konusunda tam olarak ayrıştırılması gereken diğer bir farkın da bilişüstü bilgi ve bilişüstü stratejiler olduğu ilgili bazı alan yazından anlaşılmaktadır. Brown vd. (1983)’nin de belirttiği gibi bilişüstü bilgi ve bilişüstü stratejiler daha geniş bir kavram olan bilişüstünün iki ayrı ve kendine özgü bileşenleridir (Akt. Wenden,

1998). Bilişüstü bilgi, kişinin kendi öğrenmesi hakkındaki bilgisidir ve uzun süreli hafızada tutulan diğer bilgi türlerine yapı ve işlev açısından benzer (Borkowski, 1998; Akt. Goh ve Burns, 2012). Bu anlamda Wenden (1998) bu ayrımı yapar ve tartışmasını dil öğrenimi bağlamında sürdürür. Bu açıdan bilişüstü bilgi insanların kendilerinin ve başkalarının bilişsel süreçleri konusundaki göreli durağan bilgisidir (Flavell ve Wellman, 1977; Akt. Wenden, 1998). Bilgi altyapılarının özel bir bölümüdür (Flavell, 1979), formal veya informal olarak ve kasıtlı veya kasıtsız olarak edinilmiştir. Bu tür bilgi, beyan edilebilirdir-öğrenciler bildiklerinin farkında olup ve onu dile getirebilirler. İkinci dil /Yabancı dil alan yazınında bilişüstü bilgiden aynı zamanda öğrenci inançları (Horwitz, 1987), öğrencilerin öğrenme konusundaki saf psikolojisi (Wenden, 1987) olarak da bahsedilmiş ve bu terimlerin her biri bu tür bilginin başka bir tanımlayıcı özelliğini göstermektedir (Akt. Wenden, 1998). Bilişüstü stratejiler ise öğrencilerin öğrenmelerini yönetme, yönlendirme ve düzenlemelerini sağlayan genel becerilerdir: yani planlama, izleme ve değerlendirme. Öğrenmede bu üç stratejinin konuşlandırılması öz-düzenleme olarak da adlandırılır (Wenden, 1998). Aşağıda verilmiş olan model bunu özetlemektedir:

Bilişüstü

Bilişüstü Bilgi Bilişüstü Stratejiler

Kişi Bilgisi Strateji Bilgisi Planlama

Görev Bilgisi İzleme Değerlendirme

Şekil 3. Bilişüstü Modeli (Kaynak: Kim, 2013)