D. DİL VE ANLATIM
1. Dil Bilgisi Notları
a. İmlâ Özellikleri
Siyâveş-nâme’nin elde bulunan tek nüshasını, müellifin kendi eliyle yazdığı (=otograf) bir nüsha olarak kabul etmememiz hâlinde bile, taşıdığı tesâhub kaydından anlaşılabileceği üzere, kitabın tamamlanış tarihi ile nüsha arasında fazla bir zaman aralığı bulunmaz. O yüzden onun imlâ yapısını bu bölümde incelemek, eserin ve dönemin dili hakkında varılacak sonuçlar bakımından yersiz, anlamsız bir uğraş değildir. Talik hattı ile kaleme alınmış mevcut nüshanın imlâsı çeşitli yönleriyle irdelendiğinde, önümüze çıkan sonuçların maddeler hâlindeki ifadesi şöyle bir çerçeveye oturur:
Ünlüler:
İlk hecedeki ünlüler özellikle birtakım kelimelerde çoğunlukla terk edilebilmektedir:
بولق ķılup (6311), رلك güler (339), زمغص śıġmaz (750), ماوق ķovam (1841), بوغارب braġup (2833)…
Yabancı asıllı kelimelerin başındaki veya içindeki “a” sesi için sık sık medde (med işareti) kullanılmıştır: لآ āl (2085), مآج cām (6754); ilgiye değer bir durumdur ki bu işaret, Türkçe kökenli kelimelerde de bazen aruz gereği uzatılan (imaleli) ünlülerin üzerinde görülür: نسآريا iresin (41), هرلآنا anlara (2088), هغآص śaġa (2240)…
Kimi Türkçe kelimelerdeki “a” sesleri kalıplaşmış imlâya göre ünlü ile yazılmadıkları hâlde, aruz gereği uzun olunca bu ünlüler yazıda gösterilebilmektedir: اكس saña (6195),
كاس
ا saña (6199)…
Türkçe kelimelerin sonundaki “a” sesleri için hem “elif” hem de “he” harfi kullanılabilmektedir: هغآص śaġa (2240), اكوب buña (3643)…
Kapalı e sesi barındıran hecelerde bu ses için “ye” harfinin yazıldığı da olur, yazılmadığı da: زمتا itmez (3654), بوديا idüp (3684)…
54
Bazı eklerdeki seslerin yazımında tutarsızlık bulunur: هنلوي yolına (2207), هنيكو ا öñine (487); مورما emrüm (756), ملا elüm (1840)…
Kelime içindeki “e” sesleri için ara sıra “elif” harfi kullanılmıştır: مايمنود dönmeyem, ماسريو virsem (729)…
Bağlaç görevindeki “ü/vü” ile birlikte, ya da tek başına “ötre” bulunan yerler vardır:
وتخت
هاكرد taħt ü dergāh (962), نييآ و مسر resm ü āyįn (965), برشم meşreb ü (6758)…
“ilāh” kelimesindeki uzunluk bazen yalnızca “medde” ile, bazen de “lâm-elif” harfiyle belirtilir: هلاا ilāh (95), ىهٓلا ilāhį (3656)…
Ünsüzler:
Kelime içindeki ve sonundaki “hemze” işaretleri neredeyse hiç yazılmamıştır: لاوس suǿāl (248), زج cüzǿ (6048)…
“k” sesi için olduğu gibi, “ince g ve ince yumuşak g” sesleri için de kâf-ı Arabî kullanılır: لكوك göñül (610), هنكا iğne (6542)…
Bazı kelimelerin başında ötümlülük-ötümsüzlük bakımından yazım düzensizliği görülür: توط ŧut (210), تود dut (625)…
Belirtme durumu ekinde “i” sesi çok zaman hemze ile gösterilmiştir: همان nāmei (1866), هميخ ħaymei (6536)...
Metinde “tenvin” işareti kullanılmamıştır.
“be/pe, cîm/çe, ĥâ/ħı, ze/źel” harflerinin yazımı oldukça düzensizdir. Örneğin ulaç eki olan –Ip, 398 numaralı beyitte b harfiyle yazılmışken, 413’üncü beyitte aynı ek için p harfi kullanılmıştır. Yine c sesleri cîm harfiyle, z sesi zamam zaman yanlış biçimde źel harfiyle ve ĥâ-ħâ sesleri sıklıkla birbirinin yerine imlâ edilebilmiştir: eçderhā (Ör:
1899), źemįn (2509), ħamd (Ör: 2811), ĥancer (Ör: 364)…
55 b. Ses Bilgisi
Siyâveş-nâme’nin imlâ düzeninden ve kafiye özelliklerinden çıkarabildiğimiz kadarıyla,
“kapalı e” sesinin it-, di-, bil, yir vb. birçok kelimede mutlak değilse de baskın olarak korunduğunu söylemek mümkün görünüyor:
Giderdi eyleyüp tesbįĥ ü tehlįl
İrişdi Ķuds’e anda śanasın yil (108)
İki leşker durur ol dem yirinden
Diler kim ala kįne birbirinden (2865)
Bir de Genel Türkçedeki varlığı artık neredeyse kesinleşmiş ünlü uzunluğu konusunda, bazı ısrarlı vezin uygulamaları sebebiyle zihni kışkırtan bir durumun varlığı göze çarpmaktadır.
Örneğin, yapısındaki birincil uzunluğu epey zamandır koruduğu anlaşılan kan kelimesindeki
“a” sesi ile Eski Anadolu Türkçesinde ikincil bir uzunluk değerine sahip olan kamu kelimesindeki “u” sesi, Siyâveş-nâme’de istisnasız bir uygulamayla hep kapalı heceye denk düşürülmüştür:
Bu ĥaśletlü şehinşāhuñ vezįri
Boyar ķana niçe biñ nerre-şįri (1570)
Ķamu fermān-beridür hep gedā şāh
Olupdur KaǾbe-i maķśūd o dergāh (1813)
Türkçede çok erken dönemlerden itibaren gelişmiş bulunan damak uyumu Siyâveş-nâme’nin fonetik düzeni içinde de çok az örnekte işlemez gibi görünmektedir. Yalnızca i- fiiline gelen -ken eki eskiden beri diğer kelimelerle uyuma aykırı olarak kaynaştığı gibi, Siyâveş-nâme’de de sürekli ince yapısını korur. Bunun dışında, kimi örnekler de aykırı biçimde taban ile ek arasında uyumsuzluk barındırmaktadır:
İmām AǾžam serįrin Ǿilm-ile ol Alup tįġ ile buldı şehlıġa yol (687)
Muħalif nāmı oldı şöyle pinhān
Śanasın tįrelıķda āb-ı ĥayvān (3407)
56
V’eger bir gez śıyam bu emr ü fermān Ĥarām olsun baña luŧf itduġuñ nān (810)
Ki ķadrüñ yitduġınca ķılasın cemǾ
Olar pervane-sān olsun özüñ şemǾ (4439)
Eski Türkçeden beri çok geç dönemlere kadar metinlerde tam yerleşmemiş bulunan dudak uyumu, Siyâveş-nâme’de de aykırı örneklerin daha baskın bulunduğu bir tablo sergiler.
Tabanlarda kalıplaşmış bir yuvarlaklık taşıyan birçok ses, kimi kelimelerde (ayru, karşu, kapu) sürekli, kimilerinde ise (yazu/yazı, gendü/gendi, toğru/toğrı) değişken olarak dudak uyumuna aykırı durumlara yol açar. Değişken bir görüntü veren örnekler, aslında uyum doğrultusundaki yöneliş ve akışı ele verir. Ama asıl yaygın aykırılık, eklerde görülen sürekli yuvarlaklık veya sürekli düzlük özelliğinden kaynaklanır. Türkçenin çok daha erken dönemlerinden itibaren kalıplaşarak gelen bu yapıların durumu zaten bilinmektedir. İlgi çekici olanları ise, yaygınlaşmış kalıplara birer itiraz gibi uç gösteren örneklerdir (İlgili sesler Siyâveş-nâme’nin elimizdeki nüshasında ünlüler yazılarak vurgulanmıştır):
Degül gevher cihān olursa pür-zer Görinür gözlerime sūz-ı Āźer (807)
Kebūter kim özüni bile şeh-bāz
Ķıla ĥaddinden artıķ ŧaşra pervāz (4578)
Siyâveş-nâme’de ünsüzler arasındaki uyumun varlığına ilişkin bir göstergeye ise rastlanmaz. Dönemin Türkçesinde ötümlü biçimleriyle hâkim olan ekler, eklendikleri kelime ne tür bir sesle biterse bitsin yapılarından ödün vermezler.
Eserdeki ilgiye değer başkaca ses olaylarına bakıldığında, en çok ses ve hece düşmesi’ne ait örnekler görülür. Bu bazen orta hecedeki geniş ünlünün düşmesi (eyülük˃eylük: 2364), veya iç seste dar ünlünün düşmesi (bırak˃brak: 6904), kimi zaman da ünsüz düşmesi (ol-˃o-: 5252) şeklindedir. Bundan başka, yabancı kökenli kelimelerde ses türemesi (şehr˃şehir: 1649);
göçüşme (kırmızı˃kırımzı: 6859); tekleşme (Hakk˃Hak: 806); ötümlüleşme (yut-˃yud-: 159);
sızıcılaşma (kok-˃koh-: 6030) olaylarına rastlanabilmektedir. Bazı kelimelerde de, muhtemelen
57
konuşma dilinden doğan etkiyle ses değişimi belirtisi vardır (anda˃onda: 685, karañlık˃karanlık: 3602).
c. Şekil Bilgisi
Eski Türkçeden beri yapısı değişmeden gelen ya da Eski Anadolu Türkçesiyle birlikte şekillenip yerleşmiş kelime ve eklerden, Siyâveş-nâme’de hâlâ varlığını koruyan ama günümüz Türkçesinde kullanımdan düşmüş epeyce dil unsuru bulunmaktadır. Bunlardan, durum ekleriyle ilgili bugün için arkaik sayılabilecek yapılara rastlanmasa da, bu eklerin Siyâveş-nâme’de derin yapıya çekildiklerine veya birtakım özel işlevlerle bazen birbirlerinin yerine kullanıldıklarına tanık olabiliyoruz. Örneğin aşağıdaki beyitte eksiz belirtme durumunda olan
“cânın+(ı)” ile eksiz yönelme durumundaki “almak+(a)” kelimeleri dikkat çekmektedir:
Ķılursa ħaśmı Ǿazm-i Ħusrev-i deng
Anuñ cānın sen almaķ eyle āheng (5075)
Aşağıdaki beyitlerde ise, “anlarda” ve “haddinde” kelimelerindeki bulunma durumu ekleri, ayrılma durumu işlevindedir:
Peder māder işinde cümle āzār
Degül merdüm Ħudā anlarda bįzār (1096)
Egerçi Ǿaskerüm ĥaddinde bisyār Müşāhid idebilmem olalar yār (1214)
Benzer bir durum, aşağıdaki “kan(ın)a” kelimesinde iyelik ekiyle ilgili olarak da görülmektedir:
Nişįb ile firāzı eyleyen farķ
ǾAdūsın gendü ķana eyleyen ġarķ (5233)
Kişi eklerinin eski biçimlerinden olan -Am, -vUz, -sIz, -ñ gibi yapıların da Siyâveş-nâme’de örnekleri bulunmaktadır:
Cihāna nām olup ħaśmı perįşān
Ķılam tįġumda olsun zār u giryān (1436)
58
İrişdi sāǾat ü ferħunde-i rūz
Bu gündür kim olavuz ħaśma pįrūz (3308)
Olursız cümleten hep śāhib-i milk Olınca destümüzde tįġ ile kilk (1289)
Nedür söyleñ aña tedbįr ü dermān
Eger ceng ü cedel ger śulĥ u fermān (4829)
Siyâveş-nâme’de “olar, bular” yapısındaki zamirler güçlü bir varlığa sahiptir. Ama istisnai bir kullanım olarak “onda” biçimindeki yazıma da rastlarız:
İkincisi bu tįġ ile açup milk
Yoķuşdı ķardeş onda tįġ ile kilk (685)
Fiillere gelen şekil ve zaman işletme ekleri değerlendirilecek olursa, Türkiye Türkçesinde kullanım zemini kalmamış çeşitli yapılar öne çıkar. Bunlar, emir kipini güçlendirici işlevi olan –gIl, geniş zaman görevi üstlenmiş –A, görülen geçmiş aman işlevinde kullanılan –UpdUr, gelecek zaman yerini tutan –IsAr, yeterlilik kipinin dar ünlülü olumsuz biçimi olan –ImAz ekleridir:
Pederden bu kelāmı eylegil gūş
Bu dürr-i gūşı cāna eyle mengūş (567)
Saña Ǿarż ideler dutmayasın gūş O sevdāyı ide cānuñ ferāmūş (758)
O bir milke urupdur ħancer-i kįn
Cihān ol milke olmışdur nev-āyįn (703)
Olısar Ǿāķıbet bį-nām u bį-neng
Ķalup zār u zebūn u vālih ü deng (1799)
Birisi içlerinden bir ramaķ cān
59
Ħalāś idüp bulımaz dizde dermān (3160)
Bunların yanı sıra, ek fiilin hâlâ geçerli olan -dUr biçimi ile birlikte, bugün artık görülmeyen –dUrUr biçimi ve isim türetme eki olan –lAyIn da Siyâveş-nâme’de karşılaşılan yapılardandır:
Cihān ķılmış durur ebrūsını çįn
Bize ħancer çeker māh ile pervįn (4505)
Çü devletle oturdı anda server
Açup sįmurġlayın keştį o dem per (933)
Son aşamada, Siyâveş-nâme’de bulunup bugünkü dilde hiç var olmayan ya da biçimce dönüşmüş bazı zamir, sıfat, zarf, edat ve ulaçlar, şu örneklerle belirtilebilir:
Zamir:
Ġazā ile bular olmışdı mesrūr
Olar žulm ü fesād u mest ü maġrūr (2862)
Ķamu bunda eger bernā eger pįr
Eger dihķān eger Ǿasker eger mįr (1046)
Ķamudan gendüzine ķıldı mümtāz
Göñül milkinde ol eylerdi pervāz (560)
Yanında cümle birdür şāh u dervįş
Kimesne olmadı devrinde dil-rįş (1558)
Sıfat:
Senüñ fermān-berüñ olsun ķamu milk98 Saña maħśūś ola hem tįġ u hem kilk (745)
98 Bu kelime hem zamir hem de sıfat işlevi taşıdığı için iki başlık altında da ayrı ayrı örneklendirilmiştir.
60
Cevāhir baħş ider şol deñlü ol şįr
Ki taĥsįn luŧfına bernā eger pįr (2441)
Ķatı pįr imiş ol merd-i hünerver
Memālik ĥıfžı güçdür pįr ola er (1983)
Görüp çok teşnelik çekmiş niçe derd Bilüp yaħşi yaman u germ ile serd (274)
Bularla ķanġı ser-dār oldı ħoş-ĥāl
Ki bunlar Ǿırżını ķılmadı pā-māl (6362) Zarf:
Ki her ķanda bulındı düzd-i segbān Aña cāy itdiler bend ile zindān (3734) Ne vaķtin eylese Ĥaķķ’a münācāt Ķabūl olur duǾā-yı Ǿarż-ı ĥācāt (3274)
Kemāl-i luŧfuña çün Ǿaķl irmez
Emirsiz naħl hergiz behr[e] virmez (34)
Cihān baħtı gülinden nįk ħūyı
Bulup alsun hemįşe reng ü būyı (3663)
Ķatı maġrūr olup itmez müdārā
Hemān dem ķıldı Ǿiśyān āşikārā (2114) Edat:
Bize devlet dönüp rū aña idbār
Bizi gül ķıldı düşmānı nite ħār (3190)
61
Eger rezm itmege ķılsañ ser-āġāz
Žafer birle olursın merd-i mümtāz (4285)
Bi-ĥamdi’llāh ki bu çeşm-i cihān-bįn Cihānda gördi ben tek devlet-āyįn (5440)
Ulaç:
Oluban bülbül-i mest gibi ħāmūş
Hemān deryā-yı maǾnį eyledi cūş (236)
Cihān oldı sitemden şimdi vįrān Ķılaldan dest-dırāzį aña dįvān (544)
Ķopınca rüsteħįz-i rūz-ı maĥşer99
Ola bu ħānedān pür-dürr ü gevher (672)
O cevr-ile cihānı ķılmadın teng
Ķılalum biz anuñ cengine āheng (1175)
Ķılalum naķş-ı bedden dehri gülşen Zemįn āyįne-veş olduķda rūşen (4669)