• Sonuç bulunamadı

BİNLERCE YILLIK TÜRK İSLAM MEDENİYETİNİN

Belgede Kıymetli okuyucularımız (sayfa 49-52)

ESERİDİR.

Bu eser Çankırı da taş mescit olarak bilinen yapıtın kapısının üzerinde bulunmaktadır. Alaaddin Keykubat’ın emirlerinden Atabey Cemalettin Ferruh tarafından 1235 yılında halen ayakta olan Taşmescit’in müştemilatı içinde bir şifahane yaptırmıştır. İlk defa burada sağlığın sembolü olarak kullanılmıştır.

Binlerce yıl süren Türk İslam medeniyetinin bir kültür ve sanat eseridir.

Vazoya sarılı yılan Çankırı müzesindedir.

Çankırı’da bu kâse hakkında halk arasında şöyle bir söylence anlatılır; Horasan erenlerinden bir hekim namaz kılmaktadır.

Önünde taş kupa ve kupanın üzerinde içinde süt bulunan bir tas bulunmaktadır. Rum Komutanının kızı hastadır. Komutan kızını bilincini yitirmiş durumda şifahanedeki tabibe getirir.

Tabip o anda namaz kıldığından komutan ve askerler namazının Erzurum Selçuklu dönemine ait cami şerefesi

üzerindeki armadaki çift başlı yılan

Çankırı Taşmescit’in kapısındadır

bitmesini beklerler. O esnada yılan gelir kupaya sarılarak tasın içindeki sütü içer

ve zehrini akıtır. Rum komutan tedirgin olur ve kılıcını kaldırarak yılanı öldürmek ister. Namazda olan Türk Tabip, sağ elini kaldırarak yılanın öldürülmesini engeller.

Namaz biter. Tabip yılanın zehrini akıttığı kâseyi alır ve bilinçsizce yatan hastaya bu sütü içirir. Hastanın kısa sürede bilinci açılır ve sağlığına kavuşur.

İşte heykelin süt içen yılan efsanesiyle örtüşmesi, heykelin ve taş mescidin aynı taştan yapılması, eserin Selçuklu-Türk eseri olduğunu güçlendirir. Heykel şu anda Çankırı Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu eser aynı zamanda da eczacılığın sembolü olarak dünyanın birçok yerinde kabul görmüştür.

SAĞLIĞIN SEMBOLÜ YILAN NASIL BELGESEL HALİNE GELDİ?

Bu kültür mirasımızı araştırırken ulaştığımız bilgiler dışında Oğuz Ünal ve Onur Alp Ünal bir belgesel çekme fikri sundular.

Çankırı Gençlik Derneği katkıları ile Ekim 2009 Devlet Planlama Teşkilatı Ajans Gençlik Programlarına eylem 1,1

formatında sunulan Sağlığın Sembolü Yılan Belgeseli” isimli gençlik projesi desteklenmeye değer bulundu. Romanya, İspanya, Danimarka ve Türkiye’den

konusunda uzman kişilerin katılımıyla Çankırı da taş mescit

de çekildi. DVD”leri ücretsiz dağıtılmıştır.

TÜRK TIP BİRLİĞİNİN SEMBOLÜ Bu yapıtın içerisinde bulunan çifte yılanın Eski Türklerde saadet zinciri üzerinde birbirine geçmiş çizgilerle esere yansıtılmıştır. Dr.

Rebi Barkin’in tetkiklerine göre örgü, Türk sanat âleminin en eski örneklerindendir. Ord. Prof. Dr.

Süheyl ÜNVER’e göre bu amblem

Eski Türk İslam sanatında saadet sembolü

Eski Türklerde Türkiye ve Dünya tıbbı için geçerli ve anlamlı bir semboldür.

Yani tüm dünyanın kullandığı ve Orta Asya ve Mezopotamya medeniyetlerinde de vücut bulunan yılan sembollerinden en anlamlı ve kabul görür şekli Çankırı’da bulunan eser olduğu kabul edilmektedir.

Süheyl Ünver, Selçuklu Türk İslam eseri olan Çankırı Taşmescit’teki bu birine sarılı çift yılan figürünü 1937’de Türk Tıp Birliği’nin sembolü olarak önermiş ve kabul edilmiştir. 1956’da aynı eser Dr.

Rebi Barkın tarafından dünya Tıp birliği sembolü olarak önermiş ve kabul ettirmiştir.

Taşmescit, Çankırı merkezde Alâeddin Keykubat zamanında emirlerden Şeyh atabey

Cemalettin Ferruh tarafından 1235 yılında yaptırılmıştır. 775 yıldır Taşmescit olarak adlandırılır. Halen mescit olarak kullanılmaktadır.

Bu yapıt halen bu binanın giriş kapısı üzerine monteli olarak sergilenmektedir.

Taşa yazılmış yılan sene fesi eseridir. Konya müzesinde bulunur.

www.turksagliksen.org.tr

Çankırı 633 (1235) de Atabey Cemalettin tarafından yaptırılan şifahanenin girişine monte edilen semboldür. (tıbbiyeliler tıp tarihi enstitüsünün ambleminde esas yılan fi görülür.)

Sultan Alp Arslan’ın emirlerinden Atabey Cemalettin Ferruh

tarafından 1235 yılında yaptırılmış halen cami olarak kullanılmaktadır.

Evliya Çelebi, Mısır’daki Sadi dervişlerinin zehirli yılanları yakaladıklarını ve bundan tiryak ve ila yaptıklarını seyahatnamesinde anlatmaktadır. Yine aynı şekilde yılanın Antik Maya devrinde Astekler’de ve Eski Çin’de de sağlık sembolü olarak kullanıldığı bilinmektedir. 10. yüzyıldan itibaren İslamlaşmaya başlayan Türkler ürettikleri sanat eserlerinde de Orta Asya’dan getirdikleri stil ve semboller yaşatmaya devam etmişlerdir. Örneğin Eski Türkler hanların önlerine koydukları ejderha desenleri ile

kötülüğü uzaklaştırabileceklerini düşünmüşlerdir. Selçukluların Anadolu’da yaptıkları

Darüşşifaların girişlerine de koyulan yılan figürleri bu inanışın bir devamı olarak kabul edilmektedir. Bu figürlerin en önemlilerinden biri ise Çankırı’da bulunan Taşmescit yapıtının kapısının üzerindeki çifte yılan motifidir.

Lokman Hekim Tarsus civarlarında bir yerleşim yerinde hekimlik yapmaktadır. Kendisine bir hasta gelir, hastanın muayenesini yapar,

‘’Senin hastalığının ilacı bende değil’’ der.

Hasta, ‘’Benim hastalığımın dermanı yok’’ diye kendisini dağlara atar, çaresiz dolaşırken bir karakeçi çanak şeklinde bir beyaz tasın üzerine sütünü akıtır. Bir süre sonra siyah bir yılan gelir zehrini keçinin akıttığı sütün üzerine akıtır.

Bu olayı hasta seyretmektedir.

Hasta, ‘’Madem benim hastalığımın çaresi yok bende sürünmektense şu yılanın zehir akıttığı sütü içeyim’’ der. Rahatsızlığı geçer ve koşarak Lokman Hekim’in yanına gelir. ‘’Sen benim rahatsızlığımın ilacı bende yok demiştin, bak ben sağlığıma kavuştum’’ der. ‘’Ben sana hastalığının ilacı bende yok dedim, nerden bilirdim bir karakeçinin ak tasa sütünü akıtıp, kara bir yılanında zehrini akıtıp şeninde bu karışımı içeceğini nerden bilirim’’ der.

Türk-İslam Medeniyetinde Yılan Sembolü

Yaşamla yakından ilişkilidir.

Yılan El-Hayyah”tır; bunlar Allah-ü Teâlâ”nın en iyi bilinen

isimlerindendir ve hayat bahçeden, yaratmayı sadece yaşamaktan çok, hem hayat veren, hem de hayatın sürekliliğini sağlayan ve hem hayatı uygulayan ve de hayatın kendisi olan yaşam prensibini ifade eder.

Yılanı Zehri ve Panzehiri Bir Arada Yılan zehrinin kendisine zarar vermesi, bünyesinde onun zehrini tesirsiz duruma getiren panzehirin varlığıyla izah edilmiş olup ve eskiden beri yılandan panzehir elde edilmeye çalışılmıştır.

Emrinde Yılanları olan Erzurum Dede

Çorum’da Erzurum Dede adıyla anılan Abdülkadir Geylani evlatlarından olan zatın emrinde yılanları varmış. Yılancık, göz ağrısı ve diğer çıbanlar için türbeye süt götürülüyor ve burada bulunan çanaklara dolduruluyor.

bu süt kuşluk vakti gereken yere sürüldüğünde ise, şifa buluyor.

Eyyüb Peygamber

Anadolu hakkı, şifa verici gücün Eyyüb Peygamberle ilgili olduğuna inanır. Halk inancına göre, Eyyüb Peygamberin yarasına düşen kurtlar, vücudunu yiyerek delik deşik etmişler. Eyyüb Peygamber bu ızdıraba sabretmiş; sonunda çilesini tamamlayınca; vahyedildiği üzere topuğunu yere vurup

vurduğu yerden çıkan su ile yıkanmış. Eyyüb Peygamber yıkanırken, vücudunu kemiren kurtların bir bölümü sülük, bir bölümü de yılana dönüşmüş. Bu nedenle hem sülük hem de yılanın şifa verdiğine inanılır.

KAYNAKÇA

1. Tıp Tarihi Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver „Sağlığın Sembolü Yılan Belgeseli” Yönetmen Onur Alp Ünal Yapımcı Oğuz Ünal- Prof. Dr. Hamit HANCI

2. Dt. Kemal PARILTI (Kaseye Sarılı Yılan, Taşmescit.

3. Leyla YARGI MANTAR (Erzurum Dede Hikayesi yazdığı hikaye Canlı Yayınlanmıştır)

4. Prof. Dr. Hamit HANCI (Belgesel)

Belgede Kıymetli okuyucularımız (sayfa 49-52)