• Sonuç bulunamadı

2.3. HZ MÛSÂ

2.3.3. MUCİZELERİ

2.3.3.1. Yed-i Beyzâ

Hz. Mûsâ’ya verilen mucizelerden biridir. Çok sayıda ayette geçmektedir. (A‘raf, 7/108; Tâhâ, 20/22; Şuarâ, 26/33; Neml, 27/12; Kasas, 28/32). Arap, Fars ve Türk edebiyatlarıyla Türk halk inanışlarında yer alan Yed-i Beyzâ Hz. Mûsâ’nın mucizeleriyle beraber şahsı etrafında gelişen ve şairlerin farklı yorumlarıyla zenginleşen bir edebî unsur, remiz ve mazmun haline gelmiş, ayrıca teşbih, telmih, iktibas, istiare, kinaye, tenasüp gibi edebî sanatlara malzeme teşkil etmiştir. Divan şiirinde şair, belâgat ve i‘câzının parlaklığını göstermek için fahriyyede elindeki kalemi Yed-i Beyzâ diye nitelendirir. Kerem sahiplerinin eli de Yed-i Beyzâ’ya benzetilir. (Harman, 2013: 377-378)

Dem-i ‘Îsâ dirilür bûy-ı bahûr-ı Meryem Açdı zanbak Yed-i Beyzâ-yı kef-i Mûsâ-vâr (Bâkî, 41, K.18/19)

Hz. Mûsâ’nın peygamberliğini ispat eden delillerden birisi de yed-i beyzâ mucizesidir: Sâ‘id-i ‘adldedür kuvvet-i icâd-ı nizâm

‘Arz-ı i‘câz-ı nübüvvet yed-i beyzâ eyler (Fuzûlî, 172, K.42/19)

Hz. Dâvud’un güzel sesli oluşu bülbüle, Hz. Mûsâ’nın yed-i beyzâ mucizesi güle benzetilmiştir:

Çekdi âvâze-i Dâvûdunu her bülbül-i mest Yed-i beyzâsını ‘arz eyledi gül Mûsâ-vâr (Hayâlî, 29, K.2/4)

Hz. Mûsâ’nın yed-i beyzâ mucizesiyle Hz. ‘Îsâ’nın can bağışlayıcı nefesi benzetme unsuru olarak aynı beyitte zikredilmiştir:

Keyfiyyet-i ezhâr-ı dırahtuñ yed-i Mûsî Hasiyyet-i enfâs-ı nefisüñ dem-i ‘Îsâ

(Lâmi‘î Çelebi62, 142, K.28/28)

Allah, Hz. Mûsâ’ya düşman olan Firavun’u kahr u perişan etmek için Hz. Mûsâ’ya peygamberlik mührü olan yed-i beyzâ mucizesini vermiştir:

Kahr-i Fir‘avn-ı ‘aduñ itmege mânend-i Kelîm Göstere dehre yeñüñden Yed-i Beyzâ hâtem (Lâmi‘î Çelebi, 152, M.3/5)

Hz. Mûsâ’nın mucizelerinden olan Yed-i Beyzâ bazı beyitlerde yed-i Mûsâ ya da dest- i Mûsâ olarak geçmektedir:

İcrâ-yı umûr itmede râyuñ yed-i Mûsî

İhyâ-yı memât itmede nutkuñ dem-i ‘Îsâ (Lâmi‘î Çelebi, 173, M.17/11)

Lâmi‘î Çelebi, Hz. Mûsâ ve Hz. ‘Îsâ’nın mucizelerine bir arada yer vermiştir: Dem-i cân bahşi gûyâ nefh-i ‘Îsâ

Firûzân tal‘atı san dest-i Mûsâ (Lâmi‘î Çelebi, 367, L.8/4)

Muhibbî de nûr saçan yed-i beyzâya değinmiştir: Zâhidâ mu‘ciz degül mi zülfin ejder gösterüp Haddi nûrı saña yitmez mi yed-i beyzâ yine (Muhibbî, 129, G.70/2)

Sevâd-ı nâmede gün gibi gösterdi yed-i beyzâ Meh-i nev gibi buldı defter-i dehri içre ‘ünvânı (Nev‘î, 145, K.49/14)

Nev‘î, yed-i beyzâ mucizesini sevgilinin eli için benzetme unsuru olarak kullanmıştır: Ol çeşm-i cefâ-cû o leb ü ol yed-i beyzâ

Öldürse revâ sögse du‘â dögse ‘atâdur (Nev‘î, 326, G.160/4)

Şi‘rümüz nutk-ı Mesîhâ iken almaz eline Âh elinden sözümüz ol yed-i beyzâ tutmaz (Nev‘î, 333, G.173/4)

Pençe-i mihr sanur ebr-i felekden peydâ Görse Nev‘î yed-i beyzâ ile gök pirehenüñ (Nev‘î, 377, G.247/6)

Yed-i beyzâ tabiat unsurları için benzetme unsuru olarak da kullanılır: Gösterüp zanbak yed-i beyzâyı nergis açdı göz

Oldı gülşen zîbi ezhâr ile bir zîbâ güzel (Nev‘î, 406, G.294/2)

Göreyin dirseñ Yed-i Beyzâ-yı Mûsâdan misâl Ak şükûfeyle nihâle nâzır ol ‘ayne’l-yakîn (Taşlıcalı Yahyâ Bey, 63, K.13/10)

Yahyâ Bey, devrin padişahına övgü unsur olarak yed-i beyzâ mucizesini kullanmıştır: Yed-i Beyzâsını Mûsâ gibi gösterdi ‘ayân

Nûr-ı i‘câzı ile oldı cihân mâl-â-mâl (Taşlıcalı Yahyâ Bey, 66, K.14/3)

Klasik şiirimizde yed-i beyzâ zambağa benzetilmektedir. Zâtî’nin bu beytinde zambağın açılması yed-i beyzâ sırrını ayan etmektedir:

İtdi zanbak yine sırr-ı yed-i beyzâyı ‘ayân Açılup mu‘cize gösterdi görüñ Mûsî-vâr (Zâtî, 487, G.487/4)

Hz. Mûsâ’nın yed-i beyzâ mucizesi, Zâtî’nin şiirlerinde sevgili için benzetme unsuru olarak kullanılmıştır:

Ol müezzin dil-beri şevk ile okurken ezân Ol benâgûşa nazar eyle Yed-i Beyzâya bak (Zâtî, 155, G.651/6)

Ceyb-i delk-i nilgûn ile Yed-i Beyzâ imiş Zâtiyâ ol dest-i bî-mânend-ü-ezrak-dest-mâl (Zâtî, 350, G.846/5)

Her engüşti anuñ bir hoş şu‘a‘-ü-ayesi hôrşîd

Yed-i Beyzâ-yı Mûsâ sandum anda bir hôş el gördüm (Zâtî, 446, G.942/2)

Şöyle nâzügdür ki penbeyle bogazlar âdemi Nola cân virsem yed-i beyzâlarınuñ bûsına (Zâtî, 276, G.1435/2)

2.3.3.2.‘Asâ

Kur’an-ı Kerim’de on ayette tekil şekliyle Hz. Mûsâ’nın ‘asâsı, iki ayette de çoğul şekliyle (ısıyy) Firavun’un sihirbazlarının ‘asâları zikredilmektedir. Bu ayetlerin birinde (Tâhâ, 20/18) Hz. Mûsâ, elindekinin kendi ‘asâsı olduğunu, onu destek olarak kullandığını, onunla yaprak silkeleyerek sürüsünü beslediğini ve daha başka işlerde kullandığını belirtir. Hz. Mûsâ’nın ‘asâsı bu alelâde faydaları yanında ayrıca sihirbazlara karşı çevik hareketli bir yılan (Neml, 27/10; Kasas, 28/31), taştan on iki kaynaklı su fışkırtan (Bakara, 2/60), suya vurunca Kızıldeniz’i ikiye bölerek İsrâiloğullarına geçit açan (Şuarâ, 26/63) ilâhî kudretin tecelli ettiği mucizevî bir araçtır. (Harman, 1991: 450; Yılmaz, 1992: 23)

Hz. Mûsâ’nın ‘asâsının yılana dönüşmesi Bâkî’nin şiirine de yansımıştır: Yine Fir‘avn-ı şitâ ceyşine Mûsâ-mânend

Eyledi elde ‘asâsını bir ejder sünbül (Bâkî, 63, K.24/12)

Kelîm-i Tûr-ı vefâsın ki ehl-i hayr ü şere Elüñde gâh ‘asâ oldı gâh mâr kalem

(Fuzûlî63, 147, K.33/27)

Hz. Mûsâ’nın ‘asâsının Kızıldeniz’e çalarak yarma hadisesi burada karşımıza çıkar: Kahrı ol reng ile kim deryâ mizâcın huşk ider

Çalsa ger Mûsî-sıfat deryâya tîg-ı âb-dâr (Fuzûlî, 169, K.41/11)

“Ümit ve korkunun göründüğü yer olmak üzere, Hz. Mûsâ’yı ilim hazinesi, ‘asâsını da ejderha yapan sensin.”

Bu beyitte Hz. Mûsâ ile ilgili olarak Taha suresinin 17-21. ayetlerinde geçen hususiyetlerinden bahsedilmektedir: “Şu sağ elindeki nedir, ey Mûsâ? O, benim ‘asâmdır, dedi; ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkelerim,; benim ona başkaca ihtiyaçlarım da vardır. Allah: ‘Yere at onu, ey Mûsâ!’ dedi. Onu hemen yere attı. Bir de ne görsün, hızla sürünen bir yılan değil mi? Allah u Teâla: ‘Onu tekrar eline al. Korkma, biz onu evvelki ‘asâ şekline getiririz.’ buyurdu.”

Sensin kılan mezâhir-i ümmîd ü bîm idüp Mûsânuñ ilm genci ‘asâsını ejdehâ (Fuzûlî, 195, G.21/3)

Fuzûlî, Hz. Mûsâ’nın ‘asâsını denizi ikiye yarmak için kullandığına şu beyitlerinde yer vermiştir:

İki gözden revân itmiş sirişküm kâmetiñ şevki ‘Asâ-yı mu‘ciz-i gör kim iki bölmüş bu deryâyı (Fuzûlî, 350, G.265/2)

“Ey Mûsâ’nın ‘asâsı denizi kesip açmadı diyen! Bak sevgilinin okunun gözyaşımı yarıp da göz perdesine nasıl ulaştırdığını gör.”

Gözyaşları Hz. Mûsâ’nın ‘asâsıyla yardığı denize kirpiği düşündüren oklar da ‘asâya benzetilmiştir:

Nâvekin gör kim yarup eşküm dutar göz perdesin Ey diyen Mûsâ ‘asâsı kat‘-ı deryâ itmedi

(Fuzûlî, 358, G.280/2)

Ejder-i nefsüñ hücûmun añlasañ Mûsî-sıfat Dik ‘asâyı itme haşyet Hızrdur feryâd-res

(Lâmi‘î Çelebi64, 243, G.175/6)

İstikâmetle zebûn itmek cihân fir‘avnını Şimdi sü‘bân-ı ‘asâ-yı dest-i derbânuñdadur (Nev‘î, 81, K.24/17)

Yahyâ Bey, devrin padişahını övdüğü şiirlerinde onun Hz. Mûsâ’nın ‘asâsı gibi kılıç kullandığına ve düşmana bunun ejderha gibi görndüğüne işaret etmektedir:

Görüñ ki ‘ar ‘ar-ı mînû ‘asâ-yı Mûsâ-veş ‘Adûya karşu yılan dillü nîzedür şeklâ

(Taşlıcalı Yahyâ Bey65, 59, K.12/8)

Velâyetüñle gazâda ‘asâ-yı Mûsâ-veş Olur ‘adû gözüne her tüfek bir ejderhâ (Taşlıcalı Yahyâ Bey, 61, K.13/10)

Hazret-i Mûsâ ‘asâsı gibi rumh-ı gâziyân Görinür ‘ayn-ı ‘adûya ejdehâ-peyker livâ (Taşlıcalı Yahyâ Bey, 70, K.15/7)

64 98, K.7/63 65 469, G.301/5

“Düşman Firavun topluluğu tarumar olsa n’ola? Çünkü Mûsâ’nın ‘asâsı onlara yılan sancağı olarak görünür.”

Târmâr olsa nola cumhur-ı Fir‘avn-ı ‘adû Görinür Mûsâ ‘asâsı gibi çün ejder livâ (Taşlıcalı Yahyâ Bey, 76, K.17/22)

Hz. ‘Îsâ’nın üstün nitelikteki kuvvetli can bağışlayan nefesi ile Hz. Mûsâ’nın zafer mızrağı olan ‘asâsı Zâtî’nin bu beytinde vücut bulmuştur:

‘Îsî-yi fetha satvetinüñ yili sad-nefes Mûsî-yi nusret u zafer nîzesi ‘asâ

(Zâtî66, 120, K.35/12)

Hz. Mûsâ’nın ‘asâsı, sihirbazların sihrini boşa çıkarmak maksadıyla yılana dönüşmüştür:

Sihr-i şitâ ‘aceb mi bâtıl olursa oldı Mûsî ‘asâsı gibi bir ejdehâ benefşe (Zâtî, 210, G.1333/2)

Sevgilin zülfü Hz. Mûsâ’nın ‘asâsına benzetilmiştir: Biñ sihr ejdehâsın yutmış ‘asâ-yı Mûsâ

Anda olaydı zülfüñ yutardı ol ‘asâyı (Zâtî, 328, G.1512/2)

XVI. yüzyıl divanlarında Hz. Mûsâ’nın ‘asâsı Nil nehrini ikiye bölmesiyle birlikte kullanılmıştır:

İki gözden revân itmiş sirişküm kâmetiñ şevki ‘Asâ-yı mu‘cizi gör kim iki bölmüş bu deryâyı (Fuzûlî, 350, G.265/2)

Hz. Mûsâ’nın Hz. Muhammed’den (SAV) haber verdiğini bu beyit bize düşündürmektedir:

Getürür añı gören nûr-ı Nebîye salavât Nili şakk eyledi i‘câz ile sankim Mûsâ (Taşlıcalı Yahyâ Bey, 125, K.31/4)

“Senin güzelliğinin Mısır’ına mavi örtü yakışır. Gönüllere ferahlık veren Nil, iki parça olmuş yatmaktadır.”

Yaraşur Mısr-ı cemâlüñde senüñ mâ’-i ridâ İki şakk olmış yatur güyâ ki Nîl-i dil-güşâ (Taşlıcalı Yahyâ Bey, 283, G.6/1)

“Kanlı Nil’e düşmanı gark et, Mûsâ gibi yürü. Çünkü senin eline saltanat ‘asâsı sunulmuştur.”

Nîl-i hûna düşmeni gark it yüri Mûsî gibi Sunulupdur destüñe çün kim ‘asâ-yı saltanat (Zâtî, 43, K.14/20)

Hz. Mûsâ’nın Nil’e ‘asâsını vurarak kendisine iman edenlerle birlikte oradan kaçması ardından gelen Firavun ve askerlerinin ise helak olması bu beyitte işlenir:

Fir‘avn idi çerisi nola helâk olursa Mûsî-veş urdı çünkim Nîle ‘asâ benefşe (Zâtî, 210, G.1333/3)