• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: BĠR SĠSTEM OLARAK ÇEVĠRĠBĠLĠM VE ÇEVĠRĠ

2.4. Çiçero‟nun Çeviri Yöntemiyle BaĢlayan ĠĢlevsel Çeviri AnlayıĢının GeliĢimi

2.4.6. Toury‟nin Betimleyici Kuramı

Ġsrailli çeviribilimci ve Betimleyici çeviribilimin kurucularından sayılan Gideon Toury‟nin yapmıĢ olduğu çalıĢmalarda, çıkıĢ noktası olarak Holmes‟un uygulama alanıyla kuramsal alanda karĢılıklı iliĢki olması gerektiği Ģeklindeki görüĢlerini desteklemiĢ olsada, konuyu daha akademik açıdan ele almıĢtır. Toury‟e göre, çeviribilim incelemelerinin özellikle betimleyici alanda yapılması gerekmektedir. Toury‟nin çeviribilim alanlarıyla ilgili çizdiği tablo Holmes‟un çizdiği tabloyla hemen hemen örtüĢüyor olsa da, Toury‟nin uygulama ve kuramsal alan arasındaki iliĢkiyi daha sınırladığı görülmektedir. Bu ise, zaman içerisinde Toury‟nin alanın sınırlarını daha daraltarak ve daha kesin çizgilerle çizdiğini göstermektedir. AĢağıdaki tabloda bu durum açıkça görülebilmektedir.

Tablo 1: Toury‟nin Çeviribilim Kuramı Kuram Uygulama Kuram Betimleme - Ürün - Süreç - Süreç+Ürün Çeviri eğitimi Çeviri EleĢtirisi Yardımcı araç - Sözlük, - Terimce, - Ġnternet, - Bilgisayar - Programları

Kaynak: Yazıcı, 2005, s. 19‟dan uyarlanmıĢtır.

Toury‟e göre, betimleyici araĢtırmanın iĢlevsel olması durumunda kuramsal alanın uygulama alanıyla iliĢkisi olduğu görüĢü savunulmaktadır. Bunun nedeni ise, iĢlevsel araĢtırmanın ürün ve süreçten oluĢan inceleme malzemesinin doğrudan uygulama alanıyla ilgisinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda Toury‟nin uygulama alanına kuramsal çalıĢmaların veritabanı gözüyle baktığı anlaĢılmaktadır. Bu yüzden, “Descriptive Studies and Beyond” adlı yapıtında akademik çalıĢmaların uygulama alanına kayma tehlikesine karĢı iĢlevsel araĢtırmalardan çok ürün üzerinde betimleyici

araĢtırmalara girdiği gözlemlenir119. Onun kuramsal alanla uygulama alanı arasına sınır

çekmek istemesi, üniversitelerin varlık nedeni, kuramsal çalıĢmaları bir kenara bırakıp çeviri eğitimine yönelme tehlikesinden kaynaklanabilir.

Betimleyici Çeviribilim ÇalıĢmaları (Descriptive Translation Studies/DTS) Gideon Toury‟nin Itamar Even-Zohar‟ın çoğul dizge kuramını geliĢtirmesiyle baĢladı. Toury, 1980 yılında In Search of A Theory of Translation baĢlıklı kitabıyla Betimleyici Çeviribilim‟i bütünsel olarak tanıtmıĢ, kurama getirdiği yeniliklerle 1995 yılında Descriptive Translation Studies and Beyond baĢlıklı kitabını yazmıĢtır. Betimleyici çeviribilim çalıĢmalarının en önemli özelliği erek odaklı olmaları ve erek kültürde “çeviri” olarak tanıtılan her metni bir çeviri metin olarak kabul etmeleridir.

Gideon Toury ortaya koymuĢ olduğu yaklaĢımında, çevirmeni kısıtlayan normları ön plana çıkarmıĢtır, çeviribilime önemli katkılar sağlamıĢtır.

Toury normları öncül normlar, süreç öncesi normlar ve süreç normları olarak üçe ayırır:

Betimleyici çeviribilimin ürünü olan “çeviri” kavramı ve çeviribilimde kullanılan öteki kavramları geniĢletilmiĢ; çevirmenin çeviri davranıĢlarını belirleyen normlar üzerinde durarak çeviribilimin görgül araĢtırma alanına da daha geniĢ bir açıdan bakılmasını sağlamıĢtır. Bunun dıĢında, sunduğu betimleyici yöntem yoluyla daha nesnel bir model önermeyi amaçlamıĢtır.

Deneysel bir bilimde betim önemli bir role sahiptir, çünkü ancak gözlemlenen verilerin çözümlenmesiyle bilimsel çıkarımlarda bulunulabilir. Gideon Toury aslında

“Polysystem theory” (Çoğuldizge Kuramı) çerçevesinde çalıĢmıĢtır, ama Ģimdi120

“Descriptive Translation Studies and Beyond” yaklaĢımına sadece yazın alanında değil, genel anlamda çeviri araĢtırmalarında kilit konum değerini atfetmektedir.

Bağlamı (yani erek kültür) içinde çeviri, araĢtırma nesnesi olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda çeviri, belirli bir çeviri sürecinin ürünü konumunda araĢtırılabilir. “Kültür” (culture) sözcüğüyle tam olarak ne anlatılmak istendiği, ayrıntısıyla tanımlanmamaktadır, ancak muhtemelen bu sözcükle, metinlerin toplamı ve bir dil topluluğunun bunlara yansıyan tasarımları anlatılmak istenmiĢtir. Bununla birlikte DTS

tamamen “erek odaklıdır”121. Burada bazı temel ilkeler sunulmaktadır.

Çeviriler kültürel bir gerçektir ve bir erek kültürün tarihsel nesnesi olarak kabul edilmektedir. AĢırı bir bakıĢ açısıyla bu, metin olarak adlandırıldığı sürece her metnin bir baĢka metnin çevirisi olarak kabul edilmesi gerektiği anlamına gelir.

Aynı Ģey “sözde çeviriler” için de geçerlidir.122

Deneysel bilim anlamında, daha sonra gözlemler sonucunda yeniden çürütülebilecek öngörücü tahminler olabildiğince az sayıda yapılmalıdır. Bu görüĢten hareketle kültüre dâhil gerçekler, araĢtırmanın çıkıĢ noktası olarak kabul edilmektedir. Buna karĢın, örneğin birlikte sergileniyor olsa da, çevirinin dizgesel olarak (gerçek ya da sözde) kaynak metniyle ortak bir mekânı yoktur ve bir kaynak metnin aynı tarihsel dönemde yapılmıĢ olan iki farklı çevirisi de, bir kültür dizgesinde asla aynı konuma sahip olmayacaktır, çünkü her bir metin bireysel bir birimdir.

120 Toury, s.3.

121 Toury, s.15.

Elbette eğer bir baĢka kültüre (örneğin kaynak metin kültürüne) de etki edebileceği olanaksız değilse, bir metin öncelikle kendi kültüründe etki yaratır. Bir metnin bir baĢka kültüre de etki edip etmediği ise, ancak bir baĢka özgün araĢtırmanın nesnesi olarak saptanmalıdır. ve bir çeviri, baĢka çevirilerin çıkıĢ noktası olduğunda, baĢlangıçtaki erek kültür yeni bir kaynak kültür olarak artık bir aracı rolüne sahip olur.

Öte yandan çeviri süreçleri ve bunların ürünü, yani çeviriler, erek kültürde de

değiĢimlere neden olabilir. Bu bağlamda123 ifade ettiği gibi, bir boĢluk hissi ya da bir

baĢka kültürde, daha sonra ortaya çıkan erek kültürün “örnek aldığı” değerlerin var olması, bir çevirinin çıkıĢ noktası olabilir. Böylece çeviriler erek kültür tarafından sağlanmaktadır. Örneğin bir sömürge durumunda boĢluk daha çok dıĢarıdan

saptanmaktaysa da, çıkıĢ noktası daima belirli bir eksikliktir124.

Bir çevirinin ortaya çıkması böylece, mevcut ya da varsayılan boĢluğu doldurarak ve metin olarak bağlama etki ederek erek kültürde bir değiĢikliğe neden olur. Bu, bir metnin çok sayıda yeniden aktarılması, “dolaylı çeviriler” ya da “sözde çeviriler”

durumları için de geçerlidir125. Bir kaynak metnin nesiller boyu çevirileri mevcuttur.

Buna örnek olarak Cervantes‟in Quixote isimli eseri verilebilir.

(2) Bu tür betimleyici araĢtırmaların ön koĢulu elbette uygun bir

bağlamlaĢtırmadır ve bu da bilimsel araĢtırma sürecinde ortaya çıkmaktadır.126

Bu noktada, eğer (alt) kültürün hangi dilde formüle edildiğinin bilinmesi nedeniyle çevirinin (alt) kültürünün zaten tanındığına iliĢkin düĢünce, yanıltıcı bir çıkarım olabilir, çünkü dil ile kültür arasında bire bir bir iliĢki yanıltıcı olabilir. Nitekim Ġngilizce birçok ülkede farklı kültürel altyapıyla konuĢulmaktadır.

(3) “Assumed translation”, yani “çeviri olarak iĢleyen bir metin” kavramı, “Descriptive Translation Studies and Beyond” için merkezi bir kavramdır. Çoğu

çeviri kuramsal yaklaĢımda, öncelikle bir “çevirinin” ne olduğu

tanımlanmaktadır127. 123 Toury, s.27. 124 Stolze, s.185. 125 Toury, s.40. 126 Toury, s.29. 127 Toury, s.31.

Ancak bununla tümden gelimli bir çalıĢma yöntemi bağlantılıdır, bu da deneysel eğilimin betimleyici yaklaĢımıyla çeliĢmektedir. Bu tip “varsayılan çeviriler” baĢka tümdengelimli yaklaĢımlarda muhtemelen “uyarlama” olarak kabul edilirdi ve söz konusu “çeviri” olmadığı için, üzerinde baĢka betimleyici çözümlemeler yapılmazdı. Ancak herhangi bir biçimde bir kaynak metnin mevcut olması, (varsayılan) çevirinin

kültür içi kavramına dâhildir ve bu nedenle burada da128 bir kaynak metin, bir aktarım,

bir de metinsel iliĢki gerçeğini talep etmektedir. Ama bu iliĢkiler burada sadece talep edilmektedir, esas olup olmadıklarını ve hangi dereceye kadar ve hangi biçimde esas olduklarını ancak betimleyici çözümleme ortaya koyacaktır.

(4) Böylece çeviri stratejileri de çeviri süreci açısından “Descriptive Translation Studies and Beyond”un araĢtırma nesnesini oluĢturur.

Metin unsurları yan yana getirilerek bir metin çiftinin karĢılaĢtırılmasıyla, çevirinin temel yapısı ortaya çıkarılabilir ya da bir çevirinin söz konusu olmadığı saptanabilir. Böylelikle çevirmen davranıĢı örnekleri gözlemlenebilir.

Betimsel anlamda böylece bir “eĢdeğer” dizisi ve iki metin arasında gerçekten deneysel olarak kanıtlanmıĢ bir iliĢki oluĢur ve “çevrilebilirlik” kavramı eĢdeğerlik odaklanmasından kurtarılmaktadır. Geçerli gerekçeler olarak kabul edilebilmesi için, çözümlemede ilgili seziler temellendirilmelidir. Toury, “discovery procedures” ve

“justification povedures” kavramlarını zıt karĢılıklar olarak sunmaktadır129.

Sadece bir metin çiftinin çözümlenmesi de, çeviri iĢlevinin, çeviri sürecinin ve çeviri ürünü oluĢturmanın karĢılıklı kültürel bağımlılığının gösterilmesi için henüz yeterli değildir. Bunun için korpüsün, örneğin çevirmen ekolü, dönemi metin türü ya da baĢka

ilkeler bağlamında geniĢletilmesi gereklidir130.

Özetle Gideon Toury‟nin geliĢtirmiĢ olduğu erek-odaklı çeviri yaklaĢımında, çeviri metinler gözlemlenebilir bir olgunun sonucudur. Toury‟nin çeviri eyleminin iĢlevinin erek kültürün çeviri metinden beklenen gereksinimlerine ve erek kültürün kültürel ve göstergesel koĢullarının doğrultusunda belirlenmesinin gerektiğini ön plana çıkardığını

128 Toury, s.33.

129 Toury, s.37.

gözlemleyebiliyoruz. Çünki Toury erek kültürün gereksiniminin ve beklentilerin kaynak metin özelliklerinin çeviride ne kadar korunması gerektiği ya da arka plana atılacağı çevirmenin çeviri sürecinde çeviri kararını etkileyen önemli faktör olduğunu savunmaktadır.

Bunun dıĢında genel bir değerlendirme açısından ise Toury‟nin erek odaklı çeviri

kuramının çeviribilimde yaĢanan paradigma değiĢikliğine önemli katkısı olduğunu ve

kendisinden sonra ortaya çıkan çoğul dizge kuramına temel teĢkil etmiĢ olması sebebiyle önemlidir.