• Sonuç bulunamadı

BERANBERDAN (KOÇKATIMI) VE SAYA GEZME OYUNLARI

1.3. DENGBÊJLİK GELENEĞİNİN ÖZÜ

2.1.2. BERANBERDAN (KOÇKATIMI) VE SAYA GEZME OYUNLARI

Günümüzden çok da uzak olmayan zamanlarda, geçimini hayvancılık ve tarımla sağlayan Kürt köylüsü için geçmişten miras kalmış, özel günlerini doğanın belirlediği bir takvim bulunmaktadır. Bu takvime göre; çeşitli kutlamaların yapıldığı zamanlarda ve sonrasında oynanan seyirlik oyunlar karşımıza çıkmaktadır. Kürtlerin

“Beranberdan” adını verdiği “Koçkatımı” olarak bilinen ritüelde Temmuz ayında sürüden ayrılan koçların üç ay sonra çiftleşmek için koyun sürüsüne katılımı sağlanmaktadır. Selahaddîn Mihotulî, diğer bir adı “çoban bayramı” olan Beranberdan ritüelini şöyle anlatmaktadır:

“Ekim ayında damızlık olarak ayrılan koçlar bir törenle sürüye katılırlar.

Koçlar yıkanarak pırıl pırıl yapılır. Kuyraklarına “dawrîşî” denilen saçaklar bağlanır. Üzerine renkli püsküller takılır, boynuzlarına aynalar asılır. Sürü sahipleride bu şekilde hazırlıklar yaparak tertemiz giyinir.

Çeşitli yiyecekler hazırlanıp belirlenen bir günde sürü beranberdan meydanında veya bir subaşında bekletilmektedir. Koçlar çok heyecanlı ve sinirlidirler. Aralarında sert dövüşler olmaktadır. Gruplar halinde koç sahipleri müzik eşliğinde koçları sürüye doğru ilerletirken hayvanların tedirginlikleri iyice artmıştır. Sürüye yaklaşınca ilerleyen koçlara sürüden bazı koyunlar karşılamaya çıkarlar. Bu arada karşılamaya çıkan ilk koyunun rengine bakılarak o yıl geçecek kışın sertliği hakkında tahminde bulunulur. Eğer koyun koyu renkli ise kışın karsız ve yumuşak, eğer koyun açık renkli ise kışın karlı ve soğuk geçeceği tahmini yapılır. Koçlar büyük bir istekle sürüye dalarken müzik çalmakta ve tören katılanlara hazırlanan yiyecekler ve tatlılar dağıtılmaktadır. Tabi burada en fazla payı çoban alır. Çobanın bahşişinin çokluğu sürü sahibinin itibarını artırır.”356

356 Mihotulî, a.g.e., s. 72.

Beranberdan ritüeline bağlı olarak kuzuların anne karnında tüylenmeye başladığı yüzüncü günde seyirlik oyunlar oynanmaktadır. Nurhan Karadağ yüzüncü gün yapılan etkinliklerin takvimini şöyle açıklamaktadır: diğer bir adı “koç ayı” olan Kasım ayında koyunlar döllenmektedir. Döl dökümü olarak bilinen Nisan ayında davarlar kuzulamaktadır. Döllenme ve kuzulama arası 150 gün sürmektedir. Köylü, koçkatımından yüz gün sonrasını çeşitli törenlerle, oyunlarla kutlamaktadır.357 Kürtler bu yüzüncü güne, “sedê pêz” adını vermektedir. Beranberdan’ın yüzüncü gününde yani sedê pêz’de Kosegelî’nin bir varyantı da dahil olmak üzere çeşitli oyunlar oynanmaktadır. Yakup Aykaç, “sedê pêz” gününden önce ırgat ve ağa hizmetkarlarının bir araya geldiğini ve yüzüncü gün neler yapacaklarını konuştuklarını belirtmektedir. “Sedê Pêz” günü omuzlar, ayaklar ve göğüsler bir bezle sarılmakta, yüzler unla beyazlatılmaktadır. Bu hazırlıklardan sonra ırgat ve hizmetkarlar “Kose” olmuştur. Gençler ve köy çocukları Koselerin peşlerinden giderek bütün evleri dolaşır.358 Aykaç’ın, “sedê pêz” günü oynandığını söylediği Kose oyunu aslında Kosegelî oyununun “çoban oyunu” varyantıdır. Mihotulî’nin Beranberdan için söylediği “Kosegeli’nin hayvanlar düzeyinde kutlanan şeklidir”359 tanımlamasının da bu örnek özelinde karşılığını bulduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Nurhan Karadağ, döllenmenin yüzüncü gününde oynanan oyunlara “saya gezme” denildiğini belirtmektedir.360 Saya’nın on farklı anlamını belirleyen Karadağ, bu anlamların hepsinin koyun-çoban ilişkilerini kapsadığını tespit etmiştir.361 Metin And ise; sayanın Erzincan’daki bir adının da Kalik362 olduğunu belirtmektedir.363 Kosegelî oyununun bazı yerlerde “Kalik” olarak adlandırıldığı hatırlanmalıdır ki;

357 Karadağ, a.g.e.,s. 19.

358 Aykaç, a.y., s. 48.

359 Mihotulî, a.g.e., s. 72.

360 Karadağ, a.g.e., s. 20.

361 A.e., s. 30-31.

362 Kürtçe “kalik”; dede, ata anlamına gelmektedir.

363 And, Oyun ve Bügü: Türk Kültüründe Oyun Kavramı, s. 54.

And’ın “saya gezme oyunu” olarak anlattığı oyun da aslında Kosegelî’nin bir varyantıdır. And, bu oyunun keçilerin yavrulamasına elli gün kala (ki bu sedê pêze denk düşmektedir) oynandığını belirtmektedir. Kalik’in bir söylenceden hareketle bir ayıyı temsil ettiğini söyleyen And, Kalik’in özellikle ayı olduğunu gösterecek herhangi bir davranıştan ya da kostümden bahsetmemektedir. Kalik kelimesinin Kürtçe’de “dede, ata” anlamına geldiğine dair bir bilgi de paylaşmayan And, Kalik ve “kalk!” kelimeleri arasında bir ilişki kurarak şu söylenceyi aktarmaktadır:

“Vaktiyle davarı bol olan biri varmış. Bir gün davarını kırparken bir adam gelmiş, gelen kendisinden yün istemesin diye yünlerin arasına gizlenmiş.

Oysa gelen bir evliya imiş, adamın pintiliğine kızmış ve onu tekmeleyerek “Kalk bakalım, Kocaoğlan” demiş. Kalkmış ama yünler de bedenine yapışmış, ayı olmuş, dağa çıkmış. İşte bu söylence ile bu oyun arasında bir ilgi bulunmaktadır.”364

Nurhan Karadağ ise; Elazığ yöresinde bizzat katıldığı “saya gezme” oyununu

“Dede Oyunu” olarak kaydetmiştir. Karadağ’ın aktardığı bu oyunda Çoban ve Muhtar’ın dışında Fati ve Esma adında kadın kılığına girmiş iki erkek oyuncu bulunmaktadır. Bu oyun, Kürtler arasında “Kalik û Fatik” (Dede ile Fati) adıyla bilinen, “saya gezme” oyunlarının bir varyantıdır. Oyun lüks lambalarının aydınlattığı şenlik meydanında halaylar çekildikten sonra başlamaktadır. Oyun, kısaca şöyle özetlenebilmektedir: Çoban, Muhtar rolündeki oyuncunun karşısına geçerek “Ben ihtiyarım, ben çoban olacağım bu köye” der ve Muhtar bunu kabul eder. Kaç davar olduğunu soran Çoban’a, Muhtar seyircileri göstererek; “90 tane çıkar” der. Bu andan itibaren seyirciler zaman zaman sığır, davar yerine koyulurlar ve bu, oyunun önemli bir güldürme malzemesini oluşturur. Çoban, Muhtar’ın evine yerleşme konusunda da anlaşınca ailem dediği Fati ve Esma’yı oyun alanına getirir.

Muhtar, seyircilerden birinin iskemle olmasını ister. Çoban tam iskemle rolüne giren seyircinin kucağına oturacakken; seyirci kaçar, Çoban yere düşer. Bu sırada Çoban’ın kızları iskemle olan seyircilerin kucağındadır. Seyirciler Fati’yi ne zaman kaçıracaklarını kendi aralarında konuşur. İskemleler, kızların kilolarıyla ilgili kendi

364 A.e., s. 54.

aralarında konuşurlar. Fati, kaçırılır. Çoban gelir ve Fati’nin kaçırıldığını fark edince, Muhtar’a ailesine sahip çıkmadığı için hesap sorar. Seyirciler arasında Fati aranır ve Fati kısa süre sonra oyun yerine gelir. Çoban ile Muhtar güdülen davarlar (seyirciler) üzerinden bir pazarlığa tutuşurlar. Konu yeniden Fati ve Esma’ya gelir. Bu diyaloğun sonunda hep beraber müzik eşliğinde oynamaya başlanır ve oyun sırasında Çoban yani Kalik (Dede) ölür. Kızlar, Dede’nin başında ağıt yakmanın bir parodisini sunarlar. Seyircilerden biri Hoca rolünü üstlenir ve alana gelir. Hocanın duasının ardından Dede dirilir. Fati ölür. Bu sefer Dede, Fati’nin başında ağıt yakar. Fati de dirilince çalgıcılar oyun havası çalar ve halaylar çekilir. Bu seyirliğin ardından seyircilerle beraber evler dolaşılır. Her evin önünde halk oyunları oynanır ve maniler söylenir.365 Nurhan Karadağ’ın “Dede” oyununu aynen metne aktarması oyun akışının tespit edilmesi açısından oldukça önemlidir. Şükrü Elçin ise; oyunun nasıl icra edildiğini aktarmaz ve “Tekecik-Koç katımı Geleneği” başlığı altında sadece kısa bir özet sunar:

“Kasıma bir hafta kala, köyün hiç evlenmemiş bekâr adamı olan efe başı töreni tertip eder. Defler, kavallar, meşaleler ve çanlar hazırlanır.

Çocuklar ve gençler çıngırakları bellerine takarlar. Oyuncular bir meydanda toplanır. Köyün en kenar evine gelirler. Ev önünde susarlar.

İçlerinden güzel sesli bir delikanlı tekerleme okur. Ev sâhibi türkü söyleyenlere yiyecek ve para verir. Sıra ile bütün evler gezilir. Çocukları evlenecek âilelerin daha çok hediye verdiği görülür. Toplanan hediyelerle oyuncular aş yaparlar.”366

Bengîn Amedî, Elçin’i Beranberdan oyununu “Tekecik” adıyla değiştirmesinden, bu ve benzeri birçok seyirlik oyunu Türk kaynaklı bir oyun olarak göstermesinden dolayı eleştirmektedir.367 Amedî, Metin And’a da aynı eleştiriyi yöneltmektedir. Bu eleştirilerin sadece “Kürtlerde de saya gezme oyunları vardır”

önermesiyle yapılması yeterli değildir. Kürtlerin “saya gezme” oyunlarıyla ilgili herhangi bir kayıt, derleme bulunmamaktadır. Beranberdan ritüeli ile ilgili az da olsa bazı bilgilere ulaşılırken; “sedê pêz”de icra edilen dramatik oyunlarla ilgili

365 Karadağ, a.g.e., s. 20-27.

366 Elçin, a.g.e., s. 45.

367 Amedî, a.y., s. 39.

herhangi bir yazının, derlemenin bulunmadığı görülmektedir. Dolayısıyla;

Kürtlerdeki saya gezme oyunları, bu oyunları Türkleştirmeleriyle eleştirilen araştırmacıların yaptıkları derlemelerden yola çıkarak incelenmektedir. Oysaki Kürtlerin dramatik oyun geleneğinin bizzat kendi dinamikleriyle, kendi diliyle, özgün mani ve tekerlemeleriyle incelenmesi, Anadolu’daki dramatik oyun geleneği dağarcığı için de önemli bir mirası işaret etmektedir. Kürtlerin seyirlik oyunlarından söz edildiğinde ilk akla gelen örneklerden olan Beranberdan ritüeli ve “saya gezme” oyunları da bu bağlamda özellikle araştırılmayı beklemektedir.