• Sonuç bulunamadı

Bencillik, insanın yalnız kendisiyle ilgilenmesi, sadece kendi çıkarlarını düĢünmesi, irtibatta olduğu herkesi ve her Ģeyi kendi menfaati için kullanma isteği (egoizm) anlamına gelmektedir.500

'Bencillik' Arapçada ―enâniyet‖ kelimesiyle ifade edilmektedir. Enâniyet ise

‗ben‘ demek anlamında olan ‗ene‘ kökünden gelmekte olup benlik, gurur, bencillik demektir. Buna hodbinlik de denir. Bencil, gururlu, kibirli, hep ‗ben, ben‘ diye

499 Buhârî, ―Meğâzî‖, 12. Ayrıca bkz. Buhârî, ―Cizye‖, 1; Müslim, ―Zühd‖, 6.

500 Hayati Hökelekli, ―Enâniyet‖, DİA, XI, 170.

150

kendini düĢünen, hep kendi menfaat ve çıkarını gözeten, kendisinin dıĢında hiç kimseyi düĢünmeyen kimsedir. Hayatı hep ‗ben‘ merkezlidir.

Kibir, cimrilik, hırs, haset, kin ve açgözlülük gibi bazı kötü huylar, bencillik duygusundan kaynaklanabilmektedir. 501 Bencilliğin dayanağı, ferdin kendi mutluluğunu önemseyip, baĢkalarının huzur ve mutluluğunu umursamamasıdır.

Bencil insan, dünyadaki en önemli varlığın kendisi olduğunu düĢünür, dolayısıyla kendini diğer insanlardan üstün görür ve kalbi kibirle dolar.

Bencillik olgusu Ġslâm literatüründe daha çok kibir (büyüklenme), ucb (kendini beğenme), fahr (övünme), buhl (cimrilik) ve Ģuhh (pintilik) gibi kavramlarda ifadesini bulmaktadır. Zira bu özellikler bencilliğin hem sebebi hem de sonucudur. Bencil insan, dünyadaki en önemli varlığın kendisi olduğunu düĢünür, dolayısıyla diğer insanlardan üstün olduğu hissine kapılır ve yüreği kibirle dolar.

Engel olunmadığında bu kibir duygusu öylesine geliĢir ki, tıpkı Firavun gibi, 502 kendisini Allah‘a muhtaç görmemeye ve hakkı yalanlamaya baĢlar. 503Hâlbuki Rabbi, zayıf tabiatlı olarak yaratılan insana 504 “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme.

Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin.” 505 buyurarak acizliğini idrak etmesi ve tevazu ile hareket etmesi gerektiğini bildirmiĢtir.

Bencil insan paylaĢmaya açık değildir. Elindekilerle yetinmez, hep daha fazlasını isteyerek hırsına yenik düĢer, açgözlü ve tamahkâr biri oluverir. ġeytanın kendilerini fakirlikle korkuttuğu bencil kimseler, 506 sahip olduklarını bir baĢkasıyla paylaĢmak istemez, cimrileĢir. Kendisinden daha mutlu, daha zengin, daha baĢarılı, daha sağlıklı birilerinin varlığına tahammül edemez hâle gelir, onlara sahip oldukları bu özellikleri nedeniyle kin gütmeye baĢlar. Kin ve nefretin hâkim olduğu bir kalpte ise güzel duygular, ahlâkî erdemler geliĢmeye fırsat bulamaz.

501 Bkz. Recep Demir, ―KiĢilik ve Karakter ĠnĢasında Önemli Bir Kur‘an Kavramı: Îsâr‖, Uluslararası Kişilik ve Karakter İnşâsında Dinin Yeri Sempozyumu, I-II, 10-12 Haziran 2016, Ordu, 2016, c. II, ss. 499-515, s.507.

502 Nâziât, 79/24.

503 Leyl, 92/8-9.

504 Nisâ, 4/28.

505 Ġsrâ, 17/37.

506 Bakara, 2/268.

151

Kur‘ân-ı Kerîm insan-dünya iliĢkisinde, Hz. Peygamber‘in yaĢadığı devirden çok sayıda örnek verdiği gibi önceki ümmetlerden de olumlu-olumsuz misaller sunar.

Kalem sûresinde anlatılan ―Bahçe sahipleri‖ kıssası da bu misallerdendir.

Kıssada din-dünya iliĢkileri bağlamında, bir taraftan tamamen dünyevîleĢen bir insan örneği, öte yandan din-dünya iliĢkisini iyi kuran bir insan örneği temsil yoluyla anlatılmaktadır.

―Âyetlerden anlaĢıldığına göre küfrün temsilcisi olan Ģahıs büyük bir servete sahiptir; imanın temsilcisi ise fakir ve zayıftır. Servet sahibi olan Ģahıs Allah‘a iman edip verdiği nimete Ģükredeceği yerde, servetini fakir arkadaĢına karĢı böbürlenme ve nankörlük vesilesi yapmıĢtır. Malının yok olmayacağına ve kıyâmetin kopmayacağına inanmaktadır; kopsa bile âhirette Allah katında dünyadakinden daha iyi bir durumda olacağını iddia etmektedir. Âhirete inanan arkadaĢı ise iman ve sâlih amel konusunda ona öğüt vermiĢ, kendisini topraktan yaratıp çeĢitli safhalardan geçirdikten sonra mükemmel bir insan haline getiren Allah‘a ortak koĢarak nankörlük etmesinin uygun olmadığını, âhireti inkâr etmenin bir bakıma Allah‘ı inkâr etmek olduğunu bildirmiĢtir.

Zenginlik de yoksulluk da birer imtihan aracıdır. Bu âyetlerde imtihanı kazanan ile kaybeden iki örnek canlı bir üslûp içinde, karĢılaĢtırma yöntemiyle verilmektedir.‖ 507

―Nakledildiğine göre San‘a‘da babalarından miras kalmıĢ, son derece bakımlı ve verimli güzel bir bahçenin sahibi üç kardeĢ vardı. Oldukça cömert olan babaları, her yıl hasat mevsimi gelince, mahsulü toplar, ailenin bir yıllık ihtiyacını ayırır, kalanını fakirlere bırakırdı. Babaları ölünce bu üç kardeĢ cimrilikleri yüzünden,

―Eğer biz babamız gibi yaparsak ailemizi sıkıntıya düĢürürüz. O nedenle hasat günü sabah erkenden ve yoksullara duyurmadan bahçemize gidip mahsulümüzü toplayalım; hiç kimseye bir Ģey vermeyelim‖ diye sözleĢtiler.508

Kur‘ân-ı Kerîm hadiseyi Ģöyle anlatır: “Şüphesiz Biz vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi, onları (Mekkeli inkârcıları) da denedik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi. (Bunu tasarlarken) istisna da yapmıyorlardı. Nihayet onlar uykudayken rabbinden bir afet bahçeyi sardı. Böylece bahçe (anızı) yakılmış toprağa döndü.

Derken sabahleyin birbirlerine, Haydi eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin, diye seslendiler. Bunun üzerine, Sakın, bugün orada hiçbir yoksul yanınıza sokulmasın, diye fısıldaşarak yola koyuldular. (Yoksullara yardım etmeğe) güçleri

507 Kur‟an Yolu, III, 354-355.

508 Nesefî, Medâriku‟t-tenzîl, III, 521.

152

yettiği halde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar. Fakat bahçeyi gördüklerinde, Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız, dediler. (Gerçeği anlayınca da) Hayır biz mahrum bırakılmışız! dediler. Onların en akl-ı selim sahibi olanı, Ben size rabbinizi tespih etseydiniz ya, dememiş miydim? dedi. Bunun üzerine birbirlerini kınamaya başladılar. Yazıklar olsun bize, gerçekten biz azgın kişilermişiz, dediler. Umulur ki, rabbimiz bize bunun yerine daha iyisini verir. Çünkü biz artık rabbimizi arzulayanlarız. İşte böyledir azap! Âhiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi!”509

Bahçe sahipleri kıssasının, Mekke müĢriklerinden mal, evlat ve taraftarlarının kendisini Ģımarttığı ―aĢağılık, hayrı engelleyen, saldırgan, günahkâr, zorba, saygısız‖

gibi olumsuz vasıflarla anılan bir kiĢilikten sonra anlatılması çok dikkat çekicidir.

Çünkü tefsir kaynaklarında Velid b. Muğire, Esved b. Abdi Yağus ya da Ahnes b.

ġüreyk510 olabileceği ifade edilen kiĢiliğin bütün bu olumsuzluklarına sebep olarak

―Mal, mülk ve çocuklar sahibi olması‖511 gösterilmektedir. Elbette bütün mal ve evlat sahipleri için aynı olumsuz vasıflardan bahsedilemez. Hz. Ebû Bekir de hem mal hem de evlat sahibiydi ve kendisinde bu kötü özelliklerin hiçbiri bulunmuyordu.

Ancak Alak sûresinde de ifade edildiği gibi mal ve evlatlar, kiĢinin kendisini müstağni görmesine512 sebep olursa, bunun neticesi haddi aĢmak ve tuğyandır.

Bahçe sahipleri kıssasında da verilen mesajın, insan-dünya iliĢkisini sağlıklı temeller üzerine oturtulması gerektiği olduğunu söyleyebiliriz. DünyevîleĢen insan bu iliĢkiyi sağlam temeller üzerine oturtturamayan insandır. DünyevîleĢen insan varlıkla Ģımaran insandır. DünyevîleĢen insan bencilleĢen insandır.

Bencillik, kiĢinin kendisinden baĢkasının farkında olmamasıdır. Bencil insan, dünyadaki en önemli varlığın kendisi olduğunu düĢünür, dolayısıyla diğer insanlardan üstün olduğu hissine kapılır ve yüreği kibirle dolar. Engel olunmadığında bu kibir duygusu öylesine geliĢir ki, tıpkı Firavun gibi,513 kendisini Allah‘a muhtaç görmemeye ve hakkı yalanlamaya baĢlar.514

509 Kalem, 68/17-33.

510 Mevdudi, Tefhimü‟l-Kur‟ân, VI, 435.

511 Kalem, 68/14.

512 Alâk, 96/6-7.

513 Nâzi‘ât, 79/24.

514 Leyl, 92/8-9.

153

Hâsıl-ı kelâm, dünyevîliği aĢmanın yolu, bencilliğe (enâniyyet) karĢı fedakârlık ahlâkını yerleĢtirmek, îsâr ruhunu canlı tutmak; rızık, bereket, hasbîlik ve samimiyet gibi dinî-ahlâkî kavramlarımıza yeniden hayatiyet kazandırmaktır.

154

155

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

DÜNYEVÎLEġMENĠN ĠNSAN ve TOPLUM HAYATINA ETKĠLERĠ VE DÜNYEVĠLEġMEYE KARġI KUR’ÂN’IN

ÖNERDĠĞĠ TEDBĠRLER

Arızai bir durum ve sapma olarak ele almaya çalıĢtığımız dünyevîleĢme, insanın gerek bireysel gerekse toplumsal hayatında bir takım sonuçlar doğurur. Bu bölümde bu sonuçları, onların insan karakterine ve sosyal hayata etkileri bakımından ele alacağız.

I. DünyevîleĢmenin Ġnsan Karakterine Etkileri

DünyevîleĢen insan büyük ölçüde dinî ve insani sınırları ihlal eden insandır.

Ölçüyü kaybedip sınırları ihlal eden insanın karakterinde bir takım değiĢme ve bozulmalar meydana gelmesi beklenebilecek sonuçlardandır. Bencilliğin ötesi olan dünyevîleĢme Ģirk, zulüm, fesat ve haset gibi pek çok olumsuzluğun sebebidir.

Ġnsana rabbini unutturur. Hakikatte rabbini unutan insandan bütün yanlıĢlar sadır olabilir.