• Sonuç bulunamadı

Sözlükte, ―ortak olmak‖ ve ―ortaklık‖; ortak koĢmak anlamındaki ―iĢrak‖tan isim konumunda bulunan Ģirk, küfür demektir. ġirk koĢana müĢrik, Ģirk koĢulana Ģerîk denir. Terim olarak ―Allah‘ın zatında, sıfatlarında, fiillerinde veya O‘na ibadet edilmesinde ortağı, dengi yahut benzerinin bulunduğuna inanma‖ demektir.45

Kur‘ân-ı Kerîm‘de ‗Ģirk‘ kavramı aynı kökten türeyen isim ve fiil kalıplarında pek çok ayette geçmektedir. Aynı Ģekilde ‗Ģirk‘ kavramını gerek müstakil gerekse ansiklopedik eserler içerisinde ele alan çok sayıda araĢtırma ve çalıĢma mevcuttur.46

‗ġirk‘in konusu, ortaya çıkıĢı ve Ģirke götüren yollar hakkında çeĢitli görüĢler ileri sürülmüĢtür; ‗Ģirk‘e düĢme sebeplerinin itikadî, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik boyutları üzerinde özenle durulmuĢtur. Ġnsanların korku, Ģüphecilik, kibir, inat ve taklidin yanı sıra, servet, makam ve Ģöhret gibi dünya nimetlerini hayatın tek amacı haline getirmeleri ve neticede Ģeytanın aldatıcı özendirmelerine kapılmaları da

‗Ģirk‘e düĢmelerinin baĢta gelen sebepleri arasında yer alır.47

43 Duman, Beyânu‟l-hak, I, 469.

44 Kur‟an Yolu, III, 658.

45 Mustafa Sinanoğlu, ―ġirk‖, DİA, XXXIX, 193.

46 Bkz. Ahmed Saim Kılavuz, İman-Küfür Sınırı, Marifet Yay. Ġstanbul, 1982; Bekir Topaloğlu, İslam‟da İnanç Esasları, Çamlıca Yay., Ġstanbul, 2002; Muhammed b. Abdilvahhab, Kitabu‟t-tevhid, Ümmü‘l-Kura Yay., Medine, 1413; Sa‘du‘d-Din Taftazanî, Şerhü‟l-„akaid, Dâru‘l-Kütübi‘l-Ġlmiyye, Beyrut, 1991.

47 Ahmet Saim Kılavuz, "ġirk", İslam 'da İnanç İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, IV, 203.

164

Allah‘tan baĢka varlıklara (insan, cin, melek, hayvan, taĢ, dağ, heykel vs.) ilahlık atfetmek veya onlarda Allah‘ın yanında ilahî bir güç vehmetmek; insanın tefekkür kabiliyetini felç etmesi sonucunda veya çeĢitli çıkar hesaplarıyla gerçekleĢmektedir. Her iki durumda da insan kendi özüne yabancılaĢmakta, fıtratından uzaklaĢmaktadır.48

DünyevîleĢmenin etkisiyle ortaya çıkan bir sapma olarak ‗Ģirk‘in anlatıldığı âyet-i kerîmeler oldukça fazladır:

“ İnsanın başına bir sıkıntı geldi mi rabbine yönelip, O‟na yalvarır; sonra rabbi ona katından bir nimet verince, daha önce yalvardığını unutarak yolundan saptırmak için Allah‟a eşler koşmaya kalkar. De ki ona: İnkârcı tutumunla biraz eğlen bakalım. Gerçek şu ki; sen ateşi boylayacaklardan birisin.” 49

Ġnkâr eden kimse bile, ölümle burun buruna gelip Allah‘tan baĢka hiçbir gücün kendisini kurtaramayacağına iyice kanaat getirdiğinde hemen Allah‘a yönelir ve ona dua eder. Bu halin Allah‘ı inkâr edenler için içgüdüsel bir davranıĢ olduğu söylenebilir. Yine inkâr eden kiĢi, darlık ve ihtiyaç anında Allah‘a yalvarır ve sadece ondan yardım diler. Bolluk ve refah anında ise Allah‘ı aklına bile getirmez. Daha önce Allah‘a yalvarıp-yakardığını tamamen unutmuĢ gibi davranır.50 ġu âyetler son derece açık bir Ģekilde bu gelgitli durumu tasvir etmektedir: “İnsan iyi şeyleri istemekten usanmaz; başına bir kötülük geldiğinde ise büsbütün ümitsiz ve karamsardır. Uğradığı bir sıkıntıdan sonra ona tarafımızdan bir nimet tattırsak mutlaka şöyle diyecektir: Bu, benim hakkımdır; ayrıca kıyametin kopacağını sanmıyorum. Ama dönüp rabbime varacak olsam bile, O‟nun huzurunda benim için güzel şeyler bulunduğundan eminim. Biz, inkâra sapanlara neler yaptıklarını mutlaka açık seçik bildireceğiz ve onlara kesinlikle ağır bir azap tattıracağız. Ne zaman insana bir lütufta bulunsak arkasını dönüp uzaklaşır; başına bir kötülük geldiğinde de uzun uzadıya yalvarıp yakarır.” 51

Âyetlerde ilahî vahyin terbiyesinden geçip, gönül zenginliğine ulaĢmaması insanın dünyevî menfaatler konusundaki açgözlülüğü, bencilliği; ayrıca bela ve bir

48 Ömer Özsoy- Ġlhami Güler, Konularına Göre Kur‟ân, Fecr Yay. Ankara, 2015, s. 306.

49 Zümer, 39/8.

50 Duman, Beyânu‟l-hak, II, 195.

51 Fussılet, 41/49-51.

165

takım sıkıntılarla karĢılaĢtığında sergilediği ümitsizlik ve karamsarlık hâli dile getirilmektedir.52 “İnsana bir zarar dokunduğunda yanı üzere yattığı yerde, oturarak veya ayakta bize dua eder. Başındaki zararı kaldırdığımız zamansa, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize hiç yalvarmamış gibi çekip gider. İşlerinde aşırı gidenlere yaptıkları böyle süslü görünür.”53

Kendilerine Allah‘a kulluğu yakıĢtıramayan pek çok insanın bu gibi durumlardaki içgüdüsel tepkisi yukarıdaki âyetlerde dile getirilmiĢtir.

―Çoğu yerde ‗aĢırılığa düĢmüĢ; aĢırılığa meyleden; aĢırı davranan;

savurgan; tutumsuz‘ ya da ‗boĢa harcayan‘ kiĢi anlamına gelen müsrif terimi,

‗kendi kendini heder eden, harcayan‘, yani sadece bedensel dürtülerine bağlı kalıp, ahlakî yükümlülüklerden, ahlakî endiĢelerden uzak kalan ve böylece ruhsal yetilerini boĢa harcayan kiĢi anlamında kullanılmıĢtır.

‗Yapıp ettikleri kendilerine güzel görünür.‘ ifadesi, hayat boyunca kendilerini, kendilerine verilen güç ve yetkileri boĢa harcayanların düĢüncesiz rahatlıklarını, budalaca kendilerinden hoĢnutluklarını dile getirmektedir.‖ 54

“Eğer insana tarafımızdan bir nimet tattırır da sonra ondan çekip alırsak tamamen ümitsizliğe düşer, nankörleşir. Eğer başına gelen bir sıkıntıdan sonra ona bir nimet tattırırsak, (Oh!) Kötü durumlar benden uzaklaşıp gitti, der. Artık onun bütün yaptığı sevinmek ve övünmektir.”55

―Ayette geçen insan terimi, öncelikle ya Allah‘ın varlığına kani olmayan ya da hakkı inkâr eğiliminde olan vahye ilgisiz, umursamaz kimseleri ima etmektedir. Bununla birlikte, terimin daha geniĢ anlamıyla, Allah‘a inandıkları halde dinî çaba ve duyarlılığı zayıf olan ve dolayısıyla harici Ģartların ve özellikle de çıkar ve statü hesaplarının tesiriyle kolayca sarsılıp yön değiĢtiren kimseleri ifade ettiği de söylenebilir.‖56

Dünya nimetlerini yığma ve biriktirme arzusunun Allah‘a Ģirk koĢmakla sonuçlanabileceğinin en tafsilatlı olarak anlatıldığı yer Kehf sûresinde biri bahçe sahibi iki arkadaĢın kıssasının anlatıldığı âyetlerdir. 57

―Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün bir adam kılan Allah‟ı inkâr mı ettin? ifadeleriyle anlatılan, inkârın sadece Allah‘ın varlığını kabul etmemekle sınırlı olmadığını, fakat kibir, gurur, kendini beğenmiĢlik ve âhireti inkârın da küfür olduğunu göstermektedir. Bu kiĢi Allah‘ın varlığını inkâr etmemesine, belki de -Ģayet rabbime döndürülürsem- ifadesi ile onun varlığına Ģahadet etmesine rağmen, komĢusu

166

onu Allah‘ı inkâr etmekle suçlamaktadır. Çünkü zenginlik ve servetini Allah‘ın bir lütfu olarak değil de kendi güç ve becerilerinin bir meyvesi olarak kabul eden, bu nimetlerin sonsuz olduğuna ve kimsenin bunları kendisinden alamayacağına inanan ve kendisini hiç kimseye karĢı hesap vermekle sorumlu hissetmeyen bir kimse, Allah‘a inandığını söylese bile, Allah‘ı tek hâkim, mabûd ve mâlik değil de sadece bir varlık olarak kabul etmektedir. Gerçekte Allah‘a iman, sadece O‘nun tek hâkim, tek mabûd ve tek hüküm koyucu olarak kabul etmeyi de gerektirir.‖ 58

Hesap verme inancının zayıflaması beraberinde tek dünyalığı tetikler, zamanla dünyevî kazanımlar kiĢide nihai hedef haline gelir. Her Ģeyin sadece bu dünyadan ibaret olduğu zannı kiĢide oluĢur.