• Sonuç bulunamadı

BELLİ MİKTAR İÇERMEYEN KARARLARIN UYGULANMASI

Kanun’un 13. maddesiyle değişik 1. fıkrasında, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.”

hükmüne yer verilmiştir.

Kimi zaman, idari yargı yerleri, tam yargı davalarında, davalı idarenin ödemeye mahkûm edileceği miktarı belirlemek yerine, bu belirlemeyi idareye bırakabilmektedirler. Bu tür uygulama, çoğunlukla, iptal ve tam yargı davalarının birlikte açılmasında söz konusu olmaktadır351.

Yukarıda da belirtildiği üzere, bazı parasal hakların ayrıca dava konusu edilmemiş olmaları halinde iptal kararı sonucu dahi “ödenmemeleri”, iptal kararının uygulanmaması sonucunu doğurmaktadır.

“Belli bir miktarı içermeyen” tam yargı kararlarının uygulanmaması hali, kanunda öngörülmemekle beraber uygulamada ilamsız icra yoluna başvurulmaktadır352.

351 CANDAN, Açıklamalı İdari, s. 670.

352 ALTAY, Uyuşmazlıklar, s. 84

Bu davalarda, idari yargı yeri, henüz kesin miktarı belli olmayan zararın belirlenmesindeki güçlüğün de etkisiyle, örneğin, “...dava konusu göreve son verme işleminin iptaline; davacının açıkta kaldığı süreye ilişkin aylık, ikramiye vs. gibi parasal haklarının hesaplanarak tazminat olarak ödenmesine...” şeklinde karar verebilmektedirler. Bu durumda, davacıya ödenecek tazminatın bir tahakkuk işlemiyle hesaplanması işi davalı idareye düşmektedir353.

İYUK 28/6. maddesi, “kanuni gecikme faizi” yönünden, belli miktarı içeren ya da içermeyen karar yönünden herhangi bir ayrım yapmamıştır. Dolayısıyla, belli miktarı içeren kararların yerine getirilmesinde uygulanan kanuni gecikme faizi, belli miktarı içermeyen yargı kararlarının yerine getirilmesinde de uygulanacaktır.

IV. ARA KARARLARININ YERİNE GETİRİLMESİ

İYUK’un 28. maddesinin 1. fıkrasında, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur.” hükmü yer almaktadır. Ancak, bu maddede ara kararlarının yerine getirilmesinin zorunluluğu konusunda herhangi bir hükme yer verilmemiştir.

Anayasa’nın 138. maddesinde bilindiği üzere “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır.” hükmü yer almakla mahkeme kararları arasında esas ve ara kararı yönünden bir ayrım yapılmamakta ve idarenin, bütün mahkeme kararlarının gereklerini yerine getirmekle yükümlü ve sorumlu olduğu belirtilmektedir.

Diğer yandan, İYUK’un 20. maddesinin 1. fıkrasında, “Danıştay ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yaparlar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir.” hükmü yer almaktadır.

353 CANDAN, Açıklamalı İdari, s. 670.

Anayasa’nın 138. maddesinde öngörülen mahkeme kararlarının bağlayıcılığı ve İYUK’un 20. maddesinde yer alan, idarece ara kararları gereğinin yerine getirilmesinin mecburiliği bir arada değerlendirildiğinde, yargısal tüm kararların idare açısından bağlayıcı olduğu sonucuna varılabilir. İdare ara kararları da dâhil tüm yargısal kararların gereğini yerine getirmek zorundadır. Aksi takdirde 28. maddedeki ve diğer mevzuattaki yaptırımlarla karşılaşırlar354.

Ara kararı gereklerinin yerine getirilmemesinin, verilecek karar üzerindeki etkileri değişik olur.

İYUK’un 20. maddesinin 2. fıkrasında, “Taraflardan biri ara kararının icaplarını yerine getirmediği takdirde, bu durumun verilecek karar üzerindeki etkisi mahkemece önceden takdir edilir ve ara kararında bu husus ayrıca belirtilir.” hükmü yer almıştır. Böylece, ara kararı gereğini yerine getirmeyen taraf, ara kararında belirtilen yaptırımla nihai kararda karşılaşacaktır.

Uygulamada, genellikle ara kararın gereğinin yerine getirilmemesi halinde bu durumun karar üzerindeki etkisi, “davanın reddine” ya da “işlemin iptaline” (kabulüne) karar verileceği şeklinde değil de, bu halde, “dosyadaki belge ve bilgilere göre karar verileceği” gibi genel bir ifadeyle belirtilmektedir. Bunun nedeni, hem yargı yerinin ara kararındaki ifadeyle önceden kendisini bağlamak istememesi, hem de hâkimin (mahkemenin) oyunu (görüşünü) önceden belli etmesinin kanunla yasaklanmış olmasıdır355.

354 ÇAĞLAYAN, Yargı Kararlarının Sonuçları, s. 240.

355 KARAVELİOĞLU, İdari Yargılama, s. 1220 vd.

CANDAN bu konuya şu şekilde yaklaşmaktadır; eğer, dosyada bulunan belge ve bilgiler dava hakkında karar verilmesine yeterli ise, o takdirde, ara kararı gereksiz çıkarılmış demektir. Oysa; davada, ara kararıyla, kimi belge ve bilgilerin getirtilmesi yoluna gidilmekle, dosyanın mevcut durumunun, tarafların iddia ve savunmalarının doğruluğu ve sonuçta, idarenin eylem veya işleminin hukuka uygunluğu konusunda karar verilmesine yeterli olmadığı ortaya konulmuş olmaktadır. Bu bakımdan; ara kararının gereklerinin yerine getirilmemesi durumunda, dosyada mevcut belge ve bilgilere dayanılarak karar verileceği uyarısı, bir çelişki oluşturmaktadır. Bize göre; ara kararının gereklerinin yerine getirilmemesinin verilecek karar üzerinde etkisinin gösterilmesi; örneğin, hangi iddianın kanıtlanmamış sayılacağının açıklanmasıyla olur356.

356 CANDAN, Açıklamalı İdari, s. 562.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

İDARİ YARGI KARARLARININ UYGULANMA ZORUNLULUĞU VE UYGULANMAMASI SORUNU

(ÂDEMİ İNFAZ)

I. İDARİ YARGI KARARLARININ UYGULANMA ZORUNLULUĞU

A. GENEL OLARAK

Yargı organlarınca verilen kararların uygulanma zorunluluğu bakımından aralarında bir fark bulunmamasına rağmen uygulanmayan yargı kararlarının büyük çoğunluğunun idari yargı yerlerine ait olması, yine idare hukukuna özgü nedenlerden kaynaklanmaktadır357.

Yargısal faaliyet sonucunda verilen ve hukuku belirleyen kararların gereklerinin, idare yönünden tam ve zamanında yerine getirilmesi, etkinliği belirleyen en önemli faktördür. İdari yargı kararlarının uygulanmaması yargısal denetimi fiilen işlemez hale getirir. Yasal düzenlemedeki bu yetersizlik, idari yargı kararlarının uygulanması konusunda genellikle idarelerin isteksiz ve ağır işlemesine, bazen hareketsizliğine bu da özellikle bireylerin aradıkları adaleti bulamadıkları duygusuna kapılmalarına ve hukuk devleti inançlarının zedelenmesine neden olmaktadır358.

357 ALTAY, Yargı Kararları, www.danistay.gov.tr

358 YET, Sorunlar, www.danistay.gov.tr

İdare, hem demokratik bir hukuk devletinin gereği, hem de anayasal bir zorunluluk olarak yargısal kontrole tabidir ve öyle de olmalıdır. Çağdaş bir rejimde, temel hak ve hürriyetleri garanti altına almanın en temel gereği, kuvvetler ayrılığı ilkesinin varlığı ve anayasada öngörülmüş olduğu kadar, idarenin yargı denetimine de tabi kılınmasıdır. Böylece, idare, bir yandan “millet adına karar alan” anayasal yetkiye sahip bir yargı organı tarafından, Anayasa ve yasalarla açıklıkla belirlenmiş ilkeler dolayısıyla kayıtlanırken, diğer yandan da bu kontrolün kabulüyle hukukun egemenliğine gösterilen saygının kamuoyu nezdinde yaratacağı etkiyle idare edilenlerin önünde bir meşruluktan da yararlanır. İşte sırf bu nedenle bile olsa, yargı denetiminin kaçınılmazlığı ortadadır ve liberal demokratik bir ülkede geniş bir yandaşlar kitlesi bularak ebedileşir.359.