• Sonuç bulunamadı

1. Hukuk Devleti İlkesi ve Yargı Kararları

Anayasa’nın 2. maddesinde, “Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içerisinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” hükmüne yer vermiştir.

En genel anlamıyla hukuk devleti, vatandaşlarına hukuki güvenlik sağlayan, bütün davranışları hukuk kurallarına ve Anayasa’ya uyan, işlem ve eylemleri yargı denetimine tabi olan devlet demektir360.

Elbette bir devletin hukuk devleti niteliğini benimseme zorunluluğu bulunmamakla birlikte hukuk devleti olma iddiasının, hukuk devleti ilkesinin gereklerinin yerine getirilmesine bağlı olduğu da bir gerçektir. Zira, hukuk devletinin az gelişmiş ülkeler bakımından “idealin simgesi” olabilmekle beraber çağdaş ülkeler bakımından “yaşamın ifadesi” olduğu unutulmamalıdır361.

359 YAŞAR, Nuri: İdari Yargı İdari Yargıç Ve Yargısal Emir (Yargısal Emir), İstanbul 2002, s. 101.

360 ÖZBUDUN, Ergun: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2002, s. 113 vd.; GÖZÜBÜYÜK, A.

Şeref: Anayasa Hukuku, Ankara 1999, s. 163; GÖZLER, Kemal: Türk Anayasa Hukuku, Bursa 2000, s. 169 vd.

361 ALTAY, Uyuşmazlıklar, s. 2.

Anayasa’nın 125. maddesinde ise, “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır...” hükmüne yer vermiştir. Dolayısıyla, idarenin her türlü işlem ve eyleminin yargı denetimine bağlı olması hukuk devletinin gereklerindendir. Yargı kararlarının uygulanmaması halinde hukuk devleti ilkesinden uzaklaşılmış olacaktır.

İdari yargı kararlarının uygulanması, ya da uygulanmaması sorunu, ulusal egemenlik, modern demokrasi kavramlarıyla ilgilidir. Bir idari yargı kararına, onu uygulama hususunda saygı göstermeyen kişiler, organlar, anayasal kurumlar, nihayet tüm devletin kendisi, ulusal egemenlik görüşünün modern anlamına ihanet etmiş olurlar362.

2. Mahkemelerin Bağımsızlığı İlkesi ve Yargı Kararları

1982 Anayasasının 138. maddesinin 4. fıkrası, aynen 1961 Anayasasının 132.

maddesi gibi, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” hükmüne yer vermiştir. Maddede

“mahkeme kararları”ndan bahsedilmiştir. Bu hükümle yargı kolları bakımından bir ayrım yapılmamıştır. Ayrıca mahkemenin hangi tür kararlarından dolayı zorunluluk bulunduğu da belirtilmemiştir. Böylece idare, tüm mahkemelerin her türlü kararlarının yerine getirmek zorunluluğu ile karşı karşıyadır363.

1982 Anayasası’nın 138. maddesi hükümden de anlaşılacağı üzere, yargı kararlan devletin tüm organları ve birimleri açısından bağlayıcıdır. Kararların gereğini yerine getirmek zorunludur. Bunun aksine bir tutum çeşitli sorumlulukları gündeme getirecektir. Bu anlamda yargı kararlan idare için bur buyruk bir emirdir. İdare bu emirleri yerine getirmekle mükelleftir364.

362 SAVCI, Bahri: “İdari Yargı Kararlarına Saygı Sempozyumu Konuşma Özeti”, DD, 1977, S. 20-21, s. 90.

363 BALTA, İdare Hukukuna Giriş, s. 81.

364 ÇAĞLAYAN, Yargı Kararlarının Sonuçları, s. 271.

Hukuk devletinin gerçekleştirilmesi için, en geniş anlamda, yargısal denetim yeterli değildir. 1961 Anayasası gibi, 1982 Anayasası da yalnız hukuk devleti ilkesini koymakla yetinmemiş, bunun gerçekleştirilmesi için gereken ortamı da sağlamıştır.

Anayasa yalnız yürütme ve idarenin değil, yasamanın da yargı yolu ile denetimi ilkesini benimsemiş, hukukun ne olduğunu son olarak söyleme yetkisini yargıya tanımıştır.

Anayasa bu ilkeyi, “yasama ve yürütme organları ile idare... mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” kuralı ile güçlendirmiştir365.

Yargı kararının kesin hüküm olarak idare tarafından uygulanma zorunluluğu, sadece kararın niteliğinden değil, artık, egemenlik ilkesinden doğmaktadır. Zira yargıç, yargılarken egemenliğin bir bölümünü kullanmaktadır. Oysa idare, egemenlik ilkesine değil, kamu gücü kullanma ayrıcalığına dayanır. Anayasa’nın 138/4 maddesindeki yargı kararlarına uyulması zorunluluğu sadece yürütme ve idareye yönelmekle kalmıyor, bir yandan da yasama organının, idareyle aynı kulvara girerek, yargı kararlarının boşlukta kalmasına yol açacak, Anayasada garanti altına alınmış olan yargı yetkisinin işlevsizleşmesine yol açacak türden yasama etkinliklerinde bulunmaması gereğini de açık biçimde emrediyor366.

Yine Anayasa’nın 138. maddesinde bir ayırım yapılmaksızın, “mahkeme kararları” ifadesi kullanılarak tüm mahkeme kararlarının bağlayıcılığı hüküm altına alınmış, mevzuatta başka bir açıklık olmasa dahi, bu maddenin davanın esasına ilişkin kararlar yanında, yürütmenin durdurulması ve ara kararları gibi yargı denetiminin gerekli kıldığı bütün yargısal kararları kapsadığı belirtilmiştir367.

Dolayısıyla, hatırlatılan mahkeme kararlarının uygulanma zorunluluğunu, kararların hiç uygulanmaması haline özgü olarak değerlendirmekten ziyade kararların tam olarak yerine getirilmesini sağlamaya yönelik olarak değerlendirmek gerekir. Zira kararların “değiştirilemeyeceği” ifadesi, kararın şeklen değil ve fakat içeriğine uygun olarak yerine getirilmesini, “geciktirilemeyeceği” yolundaki ifade ise uygulamanın belirli bir süre içinde yapılması gereğini belirtme amacını taşımaktadır368.

3. Hak Arama Özgürlüğü ve Yargı Kararları

365 GÖZÜBÜYÜK/TAN, İdari Yargılama, s. 4.

366 YAŞAR, Yargısal Emir, s. 106.

367 YENİCE/ESİN, Yargılama Usulü, s. 592; ALİEFENDİOĞLU, “Danıştay Kararlarına Uyulması”, s. 18; ÇAĞLAYAN, Yargı Kararlarının Sonuçları, s. 239.

368 ALTAY, Uyuşmazlıklar, s. 3

Anayasa’nın 36. maddesinde, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciler önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir.

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.”

hükmü bulunmaktadır.

Yargı kararları, bireylerin hak arama özgürlüklerinin somut birer yansımasıdırlar. Hak arama özgürlüğü, yargı kararları ile korunan bir hakkın davacısına kazandırılması ile anlam kazanmaktadır. Yargı kararları, hukuka aykırılığın saptandığı birer belge olmaktan ibaret değildirler; uygulanmak için vardılar ve uygulanmaları zorunludur369.

Yargı kararlarının uygulanmaması durumunda hak arama özgürlüğü ilkesi de bir anlam ifade etmeyecektir. Diğer yandan, yargı kararlarının uygulanmaması sonucu açılan davalarda tazminat ödenmesine hükmedilmesi, bu gerçeği değiştirmeyecektir.