• Sonuç bulunamadı

Bektaşiliğin Yeniçeriler Arasında Etkin Hale Gelmesi

Kibar BAL*

2. Bektaşiliğin Yeniçeriler Arasında Etkin Hale Gelmesi

Yeniçeri ile Bektaşilik arasındaki ilişkinin ne zaman, nasıl ve neden başladığı konusunda ileri sürülen birçok görüş bulunmaktadır. Osman Eğri,

“Velayetname-i Hünkâr Hacı Bektaş Veli”den yola çıkarak yeniçeri-Bektaşi ilişkisini düşünce anlamında Osman Gazi ile Hacı Bektaş-ı Veli arasındaki görüşmeye dayandırmaktadır. Öyle ki Eğri’ye göre bu görüşmenin doğrulu-ğunun kesin olması dahi yeniçerilerin Bektaşilerle manevi bağlılığının var

ol-duğunun bir göstergesidir.9 Bununla birlikte Reşad Ekrem Koçu’ya göre ise yeniçerilerin pirleri olarak bahsettikleri Hacı Bektaş-ı Veli’nin XIII. yüzyılın ikinci yarısında öldüğü ve bu nedenle ne Osman Gazi ile görüştüğü ne de Hacı Bektaş-ı Veli’nin yeniçerilerin başına beyaz keçeden börk giydirdiği doğru değildir.10 Aynı şekilde Baki Öz, “Bektaşilik Nedir” adlı eserinde Yeniçeri Ocağı’nın Hacı Bektaş-ı Veli tarafından kutsandığı görüşünün tarihçi Ham-mer’den kaynaklandığı hatta Katip Çelebi’nin Cihannüma’sında Orhan Bey döneminde Hacı Bektaş-ı Veli’nin yeniçerilerin kıyafeti konusunda önerilerde bulunduğundan bahsetse de Yeniçeri Ocağı’nın bu dönemde kurulduğu bilgi-sinin yanlış olduğunu ifade etmiştir.11 Yeniçeri Ocağı ile Bektaşilik arasındaki etkileşimin, Hacı Bektaş-ı Veli’nin yeniçerilerle görüşmesi ile başladığı görü-şü Aşık Paşa Zade, Mehmet Fuad Köprülü gibi önemli kişiler tarafından kabul edilmekle birlikte ocağın kuruluşunda ve askerin börk giyme konusunda Hacı Bektaş-ı Veli’nin oğlu Timurtaş Dede ve Mevlana’nın torunu Emirşah Efendi-nin isimlerinden de bahsedildiği görülmektedir.12

Yaşar Nuri Öztürk dışında neredeyse bütün tarihçiler tarafından varlı-ğı kabul görülen ilişki, Goodwin’e göre resmi olarak 1591-1592 yıllarında tanınmış ve süreç içerisinde şekillenmiştir.13 Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda ve gelişiminde etkili olan Ahilik yeniçeriliğin de ortaya çıkışında etkili olma-sına rağmen Babailiğin daha etkin hale gelmesi ile Ahilik zamanla etkisini yitirmiş ve Bektaşilik ön plana çıkmıştır. Tarihi bir geleneğe göre var olan her sınıf ve sanatın piri olması gerektiği ve hatta “pirsiz meslek haramdır”

düşüncesine dair bir inanç hakim olduğundan Hacı Bektaş-ı Veli bu askeri meslek grubuna pir olarak kabul edilmiş ve yeniçeriliğin Bektaşilik ile iliş-kisi başlamıştır.14 Bu bağlamda hem askerler için manevi bir moral hem de bu meslek için manevi bir koruyucu rolü üstlenilmesi amaçlanmıştır.15 Bir-ge’nin “Yeniçeriler bazen Hacı Bektaş oğulları olarak adlandırılmaktaydı.”

ifadesinden yola çıkarak aralarındaki maneviyattan bahsetmek mümkündür.16 Bektaşilik, Yeniçeri Ocağı’nın maneviyatının tamamlanmasında ve yeniçeri-lerin dini, ahlaki ve askeri nitelikyeniçeri-lerini kazanmasında etkili olmuştur.17 Öyle ki yeniçeri teşkilatı, manevi açıdan Bektaşiliğe bağlanarak Bektaşi ocakların-dan biri haline gelmiştir. Hacı Bektaş-ı Veli’ye “Gaziler Serdarı” yeniçerilere

“Taife-i Bektaşiyan”, “Hacı Bektaş Kuçekleri”; yeniçeri ağalarına ise “Ağay-ı Bektaşiyan”, “Sanadid-i Bektaşiyan” denilmiştir.18

Osmanlı’nın yeniçerilik sisteminin kurulmasının ardından üstesinden gelmesi gereken bir mesele de devşirme sistemiyle oluşturulan ordunun İslam

dinini ve Türklüğü benimsemesi konusu olmuştur.19 Koçu’nun eserinde belirt-tiğine göre; Yeniçeri Ocağı’nın dini terbiyesi, gayrimüslim çocuklara İslam dinini en pratik yollarla öğretebilecek olan, aşk ve sadakat yolunda mertliği iyi bir şekilde temsil eden Bektaşilere bırakılmıştır.20 Bektaşi olmayan ancak Bektaşi öğretilerine ataları Ertuğrul Gazi döneminden beri aşina olan Osmanlı sultanları bu öğretilerin yeniçeriler için uygun olacağı görüşündeydiler. Öyle ki Hacı Bektaş-ı Veli’nin en önemli eseri Makalat’da belirtilen öğretiler, sa-vaşçı grup olan yeniçeriler için hem şehitliği yücelttiği hem de İslam’ı kolay anlaşılır hale getirerek Hıristiyan asıllı yeniçerilerin Müslümanlaşmalarını sağladığı gerekçesiyle en uygun olanıydı.21 Abdülkadir Sezgin, Osmanlının askerlerini tarikatlar içerisinde en fazla Türkçü, milliyetçi karakter gösteren Bektaşi tekkesine bağlatma düşüncesinin devlet bütünlüğünü korumak ama-cıyla yapıldığı ve isabetli bir karar olduğundan bahseder.22

İlk etapta Osmanlı Sultanları tarafından Bektaşiliğe yönlendirilen yeniçerilerin zamanla kendi istekleri ile Bektaşiliğe olan ilgilerinin arttı-ğı görülmektedir. Kendi istekleri ile Bektaşiliğe yönelmelerinin nedeni, bu konu hakkında çalışmalar yapan kişiler tarafından farklı yorumlanmıştır.

Çamuroğlu’na göre bu istek; kökenlerini, döngüsel olarak sürekli gelen yeni devşirmelerle hatırlayarak unutmayan yeniçeriler, öğretisi gereği her dine karşı olduğu gibi Hıristiyanlığa da hoşgörü ve kardeşlikle yaklaşan ve ulema ve Sünnilerden farklı olarak Hıristiyanlara ılımlı davranan Bektaşilere kendi-lerini daha yakın hissetmeleri ile ilgilidir. Dahası yeniçerilerin askerlik dışında zamanla ticarete atılarak farklı yollarla para kazanma ve yaşamlarını sürdürme çabaları karşısında devlete sıkı şekilde bağlı olan Mevlevilik ve Nakşibendilik gibi Sünni kesimin engel olacağı düşüncesi etkili olmuştur. Sadece onların si-lahlı gücü haline gelmek istememesi ile Bektaşi düşüncesine yönelmişlerdir.23 Goodwin’e göre Hıristiyanlar Bektaşilere yakınlık duymaktaydı bu nedenle de yeniçeriler dini kökenlerinden kaynaklı olarak kendilerini Bektaşilere yakın görmüş ve ekonomik olarak sıkıntı yaşayan yeniçeriler loncalarla ticaret konusunda yaşadığı problemler nedeniyle Bektaşilerin onlara sunduğu düzeni seçerek ekonomik durumlarını düzeltme çabası içine girmişlerdir. Yine Goo-dwin’e göre Bektaşiliğin yeniçerilere çekici gelmesinin nedeni insan ruhunun yokluk anlamına gelen ölümü aşarak göç ettiğine dair inançtır.24

Yeniçerilerle Bektaşilik arasındaki ilişki sadece yeniçerilerin bu tutum-ları çerçevesinde oluşmamıştır. Yeniçerilerin Bektaşilikten istifade ettiği gibi

Bektaşilerin de yeniçerilerden istifade ettiği görülmektedir. Dönemin şahi-di olan Adolphus Slade gözlemlerini aktarırken Bektaşiler ile yeniçerilerin birbirlerini gerek olaylarla gerekse dualarla saygı duyarak karşılıklı olarak desteklediklerini belirtir. Dahası bunu, Goodwin’in yeniçeri ortaları ile ilgili verdiği bilgiden yola çıkarak açıklamak mümkündür. Yeniçerilerin 84. Orta’sı-na daha önce Sünni imamlar tayin edilirken 8 Bektaşi babasının Ocağa katıl-masıyla Sünnilerin etkisi azalmış. Bektaşiler 99. Orta’ya katılarak en kıdemli Bektaşi babası yüksek askeri rütbe ile onurlandırılmıştır.25 Maden’e göre ise Bektaşiler yeniçerilerin gücünden istifade ederek devlet içindeki baba, abdal, derviş ve sultan adıyla ibadet gibi faydalı işler için kurulan tekkelerin amaçla-rından uzaklaştırarak Hacı Bektaş-ı Veli’ye tahsis edilen vakıfların hasılatla-rından yararlanma gibi bir yola başvurmuşlardır.26 Bu konuda son olarak yine Goodwin yeniçerilerin Bektaşi tarikatına girmesiyle birlikte ocaktan Bektaşi dervişlerine bağışta bulunulduğunu ifade etmektedir.27

Bahsedilen bu hadiseler dışında zamanla Bektaşiliğin ordu içindeki nü-fuzu artmıştır. Ordunun manevi gücünde önemli bir yere sahip olduğu gibi Bektaşiliğin öğretileri ordu tarafından çeşitli şekillerde benimsenerek uygu-lanmıştır. Ordunun maneviyatı konusunda Bektaşilerin ön planda olduğu gö-rülmektedir. Yıldırım Beyazıt, Çelebi Sultan Mehmet, II. Murat devirlerinde iç sorunlar ve Rumeli’de fetih hareketleri sürüp giderken, askerin moralini yükseltme görevi Bektaşiler tarafından yerine getirilmiştir.28 Ordunun düşma-na karşı başarı ve selameti konusunda dahi Bektaşi dervişleri önemli görev üstlenmişler.29 Bunların en kıdemlileri yeniçeri ağasının önünde yer alarak imparatorluk ve imparatorluğun varlığı için savaşan ordulara dualar oku-muşlar.30 Ayrıca ocağın katıldığı veya gerçekleştirdiği törenlerde Bektaşilik ritüelleri kullanılmıştır. Bununla tasavvufi eğitimin gereği olarak Allah’la ara-larındaki manevi irtibatın bir nevi yenilenmesi amaçlanmış ve böylece yeni-çeri askeri, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak, O’nun yolunda şehid veya gazi olmak için gazaya her an hazır tutulabilmiştir.31 Bektaşiliğe bağlılığı arttırmak için de Yeniçeri Ocağı’na asker olarak alınanlara, Hacı Bektaş-ı Veli yolundan ayrılmayacağına dair yemin ettirilmiştir.32 Aynı zamanda Bektaşilikte hakim olan ve gençlik, yiğitlik anlamlarına gelen hak ve hakikati korkusuz ifade etme, mazlumlara karşı şefkatli ve alçak gönüllü olma, nefsini unutma ma-kamı olarak bilinen Fütüvvet anlayışı ile Yeniçeri Ocağı’na kahramanlık ve mertlik duyguları kazandırılarak Ocağın temel öğretileri şekillendirilmiştir.33 Bu temel anlayış, hem yeniçerinin Ehl-i Beyt’e ve Hacı Bektaş-ı Veli’ye olan

manevi bağlantısını güçlendirmiş, hem de ona savaşma gücü ve kuvveti ka-zandırmıştır.34

Goodwin’e göre; Yeniçerilerle Bektaşilik arasındaki ilişkinin 1591-1592 yıllarında resmi olarak tanınmasıyla Bektaşi dedebabası yüksek bir rütbe ile ödüllendirilerek 8 Bektaşi dervişi 99. Orta’ya alınarak Şehzade Camii yakınındaki yeniçeri odaları kendilerine tahsis edilmiştir.35 Yine, Bektaşile-rin simgesi olarak bilinen teber ( iki başlı balta) bu orta tarafından da simge olarak kabul edilmiştir.36 Bektaşiliğin Yeniçerilik içinde bu denli etkin olması sebebiyle Ocağın katıldığı veya gerçekleştirdiği törenlerde bu tarikatin ritüel-lerinin etkin olmasının önü açılır. Bektaşiliğin esaslarına dayalı kural ve kai-deler, sembol ve motifler yeniçeriler tarafından benimsenmiş ve birçok alanda uygulanmıştır. Bunlar Maden’in çalışmasında şu şekilde aktarılmıştır; “ Ye-niçerilerin düz beyaz Hacı Bektaş bayrağı vardı. Yeniçerilere, Hacı Bektaş Veli’nin razı olmayacağına inanılarak Ramazan ayında ve Cuma günlerinde ceza verilmezdi. Herhangi bir sebeple ceza alan Yeniçeri, cezasını çektikten sonra ayağa kalkar ve ocak zabitanına iki ellerini göğsü üzerine koyup Bektaşi usulünce selam verirdi. Yeniçerilerin hep bir ağızdan söyledikleri gülbang-larda, sofa tezkerelerinde ve terhis belgelerinde sık sık “Pirimiz, hünkârımız Hacı Bektaş Veli” ifadesi geçerdi. Yeniçeriler divan toplantılarında Hacı Bektaş Veli’nin ruhu için dua okurlardı. Muharrem ayında ulufelerin dağı-tılması töreninde Bektaşi motifleri dikkat çekerdi. O gün Başçavuş, “kubbe-i hümayun” önüne gelir, Bektaşi tarikatının rükünlerinden biri olan “peymançe (dar)” duruşunda, sağ ayak başparmağı, sol ayak başparmağı üzerine konur, sağ el sol el üzerinde ve orta parmak karşı taraf omuza gelecek şekilde göğüste çaprazlanarak hafif öne eğilmiş vaziyette durulurdu. Bu duruş Bektaşilikteki

“niyaz” duruşuydu. Ayrıca Yeniçeri Ocağı’nın orta ve bölük kazanlarından başka Hacı Bektaş Veli’nin içinde çorba pişirip ocağa yadigâr olarak bıraktığı-na ibıraktığı-nanılan “Kazan-ı Şerif ” vardı. Bu kazanın Yeniçerilerin gözünde manevi değeri o kadar büyüktü ki “Kazan-ı Şerif çarpsın” diye yemin ederlerdi. Hacı Bektaş Veli, ocağın kurulmasından çok önce vefat ettiğine göre bu kazanın Hacı Bektaş Veli tekkesinden teberrüken alındığı, çorba dağıtması konusunun ise bir yakıştırma olduğu kuvvetle muhtemeldir. XVII. yüzyılda Yeniçerilerin kullandığı savaş aletlerinden biri olarak “Hacı Bektaş Veli baltası” başlarına taktıkları başlıklar olarak da “Bektaşi tacı” ve “Bektaşi üsküfü” gibi başlıklar bulunuyordu. İlave olarak Yeniçeri şairlerin söyledikleri nefesler de, Yeniçe-rilerin manevi eğitim sürecinde önemli bir yer tutar, onlar için heyecan ve motivasyon kaynağı olurdu.” 37

3. Yeniçeri Ocağı’nın Kapatılması ve Bektaşiliğin Yasaklanması