• Sonuç bulunamadı

Ahmet Mithat Efendi yaşadığı dönem içerisinde hem Doğuyu hem Batıyı tanıyan önemli aydınlarımızdandır (Fahrettin, 2018: 10). O Avrupa’yı halka tanıtmak ve halkı bu konuda bilinçlendirmek için hayatı boyunca çalışmıştır. Batı medeniyetini çok iyi analiz edip, medeniyetimizin ilerlemesi için gerekli konularda örnekler sunmuştur.

Ahmet Mithat Efendi, Batı’nın hem maddî hem de manevî yönünü araştırmıştır. Batı maddî olarak kalkınmış, fakat manevî bir çöplüğü anımsatmaktadır. Ona göre Doğu da, bireysel ve toplumsal olarak geri kalmıştır (Ahmet Mithat, 2001: 40). Medeniyet, maddî ve manevî gelişmelerin bütünüdür. İlerleme ve gelişme, maddî-manevî çalışmaların sonucudur. “…öteki olarak görülen Batı’nın hayat biçimi, giyim kuşamı, modaları, düşünce biçimi, sosyal ve siyasî yapısı, felsefesi, Osmanlı için kendisinden mutlaka yararlanılması gereken ve

36

vazgeçilmesi mümkün olmayan önemli değerler haline gelmiştir” (Çonoğlu, 2015: 15). Batı’yı analiz ederek Osmanlı medeniyetine önemli katkılar sunan Ahmet Mithat, dönemin aydınları arasında çok önemli bir yer teşkil etmektedir.

Şerif Mardin’e göre Osmanlı toplumu, Batı’nın geçirmiş olduğu sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmelerden oldukça uzak kalmıştır. Ancak, devletin içinde bulunduğu sancılı dönemde, ‘küçük’ ve ‘büyük’ gelenekleri birleştirme çabasında bulunan Ahmet Mithat Efendi, Osmanlı’nın modernleşme hareketine hikâye, roman, tiyatro gibi edebi ve fikri eserleriyle destek olarak katkıda bulunmuştur (Durgun, 2015: 12). Sosyal hayatı, içinde bulunduğu bunalımdan kurtarmak için teoride ve pratikte faydası bulunmuştur. Bu modernleşme hareketinin sürecini ‘yüksek fayda’ ile sürdürmek için elinden gelen gayreti göstermiştir. “Ahmet Mithat, Batı’nın karşısında Doğu medeniyetini üstün tutmakta, eksikliğimizi, çağı yakalayamamamızda görmektedir” (Fahrettin, 2018: 12). O, çağı yakalayamamaktaki bu durumu eleştirel bakış açısıyla değerlendirmiş ve bu eleştirisi yapıcı bir eleştiri olmuştur. “Toplumlar, kendilerinden önceki düşünce birikimlerini eleştirel bir şekilde özümseyip yeni sentezler üretebildikleri ölçüde evrensel bir medeniyet tecrübesine sahip olabilmişlerdir” (Kalın, 2018: 73). Kalın’ın burada bahsettiği şey, aslında toplumların kendilerinden önceki toplumlarda yapılan hataları görmek ve aynı yanılgıya bir daha düşmemektir.

Batının yükselen gücü karşısında, Batı dışı toplumların konumu ve tavrı en önemli sorundu. Batıyı yok saymak, bu yükselen gücü görmezden gelmek de çözüm getirmiyordu. Batı bu bağlamda sorunları tanımlamada olduğu kadar yaklaşım ve çözüm denemelerinde de âdeta bir eksen bir çıkış noktası olarak dikkate alınmalıydı.

Batılılaşma ve modernleşme gibi kavramlar ise Batının gelişme hızına görmezden

gelen toplumların başlıca yöntem seçeneğiydi. Osmanlı böyle bir ilişkinin ciddî taraflarından biridir. Batının yükselen değer ve işlevleri karşısında önemini yitirmekte olan Osmanlı, dönemin egemen değer ve işlevlerinin de temsilcisi olarak doğu ve batı dünyası arasındaki ideolojik gerginliğin de önde gelen temsilcisi konumundaydı (Ahmet Mithat, 2001: 31-32). Var olan bir sorun karşısında yokmuş gibi davranmak, medeniyetlerin en büyük problemleridir. Bu problem aslında

37

bireysel ve toplumsal olarak üzerine gidilmesi gereken bir meseledir. İşte Ahmet Mithat, bu problem üzerinde durmuş, çeşitli çözüm önerileri getirmiştir. “Ahmet Mithat ‘batılı olmayan’ modern bir Osmanlı kültürü yaratmayı çok istemişti” (Fındley, 1999: 7).

Ahmet Mithat, Batı karşısında birçok anlamda problem bulunduğunu ve bazılarının daha öncelikle çözülmesi gerektiğine inanmaktaydı. O, bireysel anlamda hangi meseleye çözümü daha faydalı olacaksa o meseleye yoğunlaşmıştır. “Asrı geride takip etmemiz birçok sahamıza yansımıştır. Üniversitelerimizde ders kitaplarının modernleşememesi çok eski kalması Ahmet Mithat’ı düşündüren önemli bir meseledir” (Fahrettin, 2018: 13). Ahmet Mithat’ın da bu alanda çalışmalarıyla topluma büyük katkısı olmuştur.

Ahmet Mithat, her şeyden önce toplumun, iktisâdiyatın ve kültürün değişmesi gerektiğine inanan ancak din açısından tutucu olmayan biriydi, hatta Batılılaşmayı tercih ediyordu. Diğer birçok Osmanlı yazarı gibi, aşırı ve yüzeysel Batılılaşmayı eleştiriyordu; romanlarındaki sonradan görme züppelerin feci sonları bu tehlikeye parmak basıyordu. Ama Ahmet Mithat, Osmanlı ve Batı kültürlerini en ufak ayrıntılarına kadar inceleyip her kültürün iyi ve kötü taraflarını bulmaya önem veriyordu (Fındley, 1999: 9-10). Birçok eserinde, iki insan tipi ortaya koymaya çalışıyordu. Özellikle Batı’lı olma hususunda Batı’yı yanlış anlayan insan tipi üzerinden halkı eğitmenin peşindeydi. Aslında o, romanlarıyla bizlere yanlış Batılılaşmanın doğuracağı sorunları işleyerek toplumsal, siyasal ve bireysel anlamda bu yanlışa düşmememiz üzerinde oldukça çabalıyordu. Ahmet Mithat’a göre Batılılaşma bir ölçü dâhilinde olmalıydı.

Toplumsal korku ve çaresizliğin yoğun olduğu bir dönemde yaşayan Ahmet Mithat Efendi, yapılması gereken yeniliklerin eğitim sayesinde gerçekleştirilebileceğini söyler. Ancak bu dönemde eğitimin ne manaya geldiğini bilenlerin sayısı bile azdır, okuma yazma eğitimi yeniliklerin başlangıcı sayılabilir. O, Menfa eserinde, fenlere ilgili olan biri için Osmanlıca ile yazılmış yeteri kadar eser olmadığından bahsederek, bu sebeple, var gücüyle Fransızca öğrenmeye çalışmıştır (Coşkun, 2006: 102). Ahmet Mithat Efendi’nin eserlerindeki bu düalizm

38

sadece eğitim üzerine değildir. O, birçok kurum üzerine bu kıyaslamaları yapmaktadır. Özellikle Avrupa üzerine yazdığı seyahat kitabında, Avrupa’nın gelişmişlik cetveline bakarak Osmanlı toplumuyla ilgili çok önemli kıyaslamaları mevcuttur. Övmek veya bilinçsiz eleştiri yapmak yerine Osmanlı toplumunun gelişmesine katkı sağlamayı amaçlamıştır. Ahmet Mithat işte böyle bir kültür eksenini şahsında en iyi temsil eden Osmanlı aydınıdır. Batı gizemini anlamaya çalışmayı entelektüel duyarlılık haline getirmiştir. Onun Avrupa'da Bir Cevelân ve Avrupa Adab-ı Muaşeret-i Yahut Alafranga adlı eserleri bu duyarlılığı öne çıkaran eseridir Ahmet Mithat Efendi’nin bu iki eseri Batılılaşma ve Çağdaşlaşma konusunda hangi konumda bulunulması gerektiğini anlatan, dönemin Avrupa’sını objektif değerlendirmesini sağlayan önemli eserleridir.

Ahmet Mithat Efendi, Batı karşısında son derece ihtiyatlı davranmıştır. O, her türlü önyargı ve genel yaklaşım biçiminden uzak durmuştur… Günlük yaşamıyla teknolojik performansının mahiyeti konusunda Batı hakkında ortaya çıkan merakın sosyolojik bir gözlemle giderilmesi gereğini gerek seyahat kitabıyla gerekse romanlarıyla ortaya koyar (Ahmet Mithat, 2001: 33). Merak ve keşif duygusuyla Avrupa’nın kültürel kodlarını sıkı bir şekilde inceleyip, toplumsal yaşantımıza öneriler getirmiştir. “Bir taraftan Batıyı sorgulamadan her şeyiyle taklit eğilimleri gelişirken diğer bir yandan da bunun zıddına Batıyı topyekûn reddetme anlayışları mevcuttu. Batıyı gezip görmüş, ulaştığı bilimsel ve teknik seviyeye hayranlık duymuş bir aydın olarak Ahmet Mithat böyle bir ortamda her iki tutum sahiplerine de Batının gerçek yüzünü göstermeye çalışmıştır” (Ahmet Mithat, 2001: 53). Ahmet Mithat, Batılılaşma karşısında doğru teşhisleri ortaya koymak için önemli eserler üretmiş bir yazardır (Fahrettin, 2018: 15). Bu konuda bizzat hocalık da yapan Ahmet Mithat, Avrupa’yı sosyolojik olarak analiz etmiş ve maddî ilerlemenin alınması gerektiğini savunmuştur.

Ahmet Mithat Efendi yeniliğe açık bir aydındır. Sırf Batı kaynaklı diye her şeyi reddedenlerin aksine o, yeni ve faydalı şeyleri reddetmez. Batılı icatlardan bahsettiği Menfa adlı eserinde özellikle bu konu üzerinde durmuştur (Çonoğlu, 2015: 154). “Batıyı yüzeysel olarak taklit eğiliminde olan ve kendi tüm değerlerini reddederek,

39

‘dünya devletindenim, insanlık milletindenim’ anlayışını benimsemiş bir grubun, kendi adlandırmasıyla ‘dekadanların’ ortaya çıkmakta olduğunu üzülerek görmektedir” (Ahmet Mithat, 2001: 38-39). Günümüzde de karşı karşıya kaldığımız bu problemle Ahmet Mithat Efendi, çok çalışarak ve üreterek üstesinden gelme yolunu seçmiştir.

Batılılaşma yolunda Ahmet Mithat Efendi toplumsal olarak bir değişimden yanaydı. Ancak o, yukarıdan aşağıya doğru yapılacak olan zorla değiştirme hareketinin sonuç vermeyeceğine inanıyordu. Değişim aşağıdan yukarıya doğru olmalıydı. Bu düşüncesine hayatı boyunca sadık kalarak kendini halkı bilgilendirmeye ve değişimi bu yolla sağlamak için elinden geleni yapmıştır (Ahmet Mithat, 2001: 40). Özellikle Batı’nın ilim ve teknik yönünden oldukça ileri gittiği sonucuna vararak bu alanda ilerleyişimize katkıda bulunmak için çalışmıştır.