• Sonuç bulunamadı

Yaşam bize verilirken aslında verilen şey uğraştır, yani yaşam demek uğraş demektir. Her durumda seçilmesi gereken uğraşın herhangi bir uğraş değil bizim gerçek yönelimimiz, sahici uğraşımız olması, yaşamın gerçek yüzünü ortaya koyar (Gasset, 2017: 57). Bu anlamda insanın gerçek yönelimi hayatın ta kendisidir. Dönemin aydınları arasında, Ahmet Mithat toplumsal olaylara biraz daha geniş bir açıdan bakabilmektedir. “Mithat Efendi görebilen, gördüğünü mukayese edebilen, yorumlayabilen uyanık bir zekâdır” (Fahrettin, 2018,14). Ahmet Mithat Efendi, dönemin en önemli problemini saptayıp bu problem üzerine yoğunlaşmayı ihmal

25

etmemiştir. O, çağdaşlarının düştüğü kısır döngü çerçevesinde basmakalıp düşüncelerin peşinde koşmayıp zamanın ruhunu okuyabilmiştir. Kendisinden öncekilerin düştüğü hataya düşmeden geleceği okuyabilen Ahmet Mithat Efendi yılmadan ve hedeflediklerinin peşini bırakmadan var gücüyle çalışmalarını sürdürmüştür.

Aydın’ın tarifini Gasset şöyle yapmaktadır; “Aydın pek verimli olan yalnızlığının içinde keşfettiği şeyi başkalarına bildirmek durumundadır, kendi çölsü yaşamından, insanlara kendi yalnızlıklarını haykırmalıdır. Aydın olmanın özü çölde haykıran ses olmaktır” (Gasset, 2017: 12). Keşif yalnız kalmayı gerektirir, çölsü yaşamdan biriktirilen, halka anlatılmalı, açıklanmalıdır.

Aydın, bir milletin kültürel kodlarının yansımasıdır. “Aydın, ileri insanlar milletlerin içlerine ilim ve ilerleme sevgisi, eksiklerini anlamaya tesir eder ve olgunluk saçarlar. İşte bu yüzden millet uyanır, geçmiş işlerine övünür gelecek için gözünü açar” (Fahrettin, 2018: 27). Aydın, bir milletin öncü lideridir. Toplumu şekillendirecek, topluma yön verecek kişilerdir. Milletin eksiklikleriyle beraber daha ileri seviyeye taşıyacak olan aydın, kendine has çalışma tarzı vardır. Hiç durmadan ve yorulmaksızın hedeflediği gaye uğruna çalışır. Çalışma üzerine Ahmet Mithat’ın genel ifadesi şöyledir: “Sekiz günlük ömür için dokuz gün çalışmak lâzımdır… Bir dakikamın boş geçtiğini istemem. Çalışırım. Çalışmayı ve onun mükâfatı olan kazancı pek severim” (Durgun, 2015: 12). Ahmet Mithat Efendi çalışmayı ve onun karşılığı olan maddi ve manevi kazancı çok sevdiğini belirterek bir noktaya değinmek istiyor. O hayatı boyunca anlam üzerine çalışmalar yaparak, toplumun yanıldığı noktalara değinmiştir. Yahudilikteki gibi sadece dünyevi, Hristiyanlıktaki gibi sadece uhrevi değil İslamiyet’teki gibi çalışmanın hem dünyevi hem uhrevi kazancından bahseder. Ahmet Mithat Efendi bir bal arısı gibi çalışarak Osmanlı toplumuna örnek teşkil edecek nadir aydınlardandır.

Çalışmak ve okumak Ahmet Mithat’ın temel karakteristik özelliklerindendir. O hayatı boyunca okumaktan ve okutmaktan geri durmamıştır. Ahmet Mithat Efendi, eserlerinde hem Doğu kültürü ve medeniyetini hem de Batı kültürü ve medeniyetini uzlaştırmayı bilmiştir. İlerlemenin ancak halkla olabileceğini idrak eden Ahmet

26

Mithat, yazdıklarıyla okuyucunun ilgisini çekmiş ve bunu yaparken de okuyucuya okuma alışkanlığı kazandırmıştır (Durgun, 2015: 358).

Ahmet Mithat’ın fakir ve yoksul bir ailede yetişse de hayatına olumlu katkılar sunacak, bir insan için büyük bir şans olan şahsiyetlerle tanışma fırsatı bulan Ahmet Mithat, bu fırsatı iyi değerlendirmiştir. Ahmet Mithat Efendi hayatının bir dönemini tapu defterleri kopya ederek kazanır. Bu sırada Menfa adlı eserinde ‘asker, şair ve filozof’ diye bahsettiği Şakir Bey ile karşılaşır. İlk tanıştığı gün evinde misafir olan Ahmet Mithat Efendi, hayatının önemli bir kısmına bu gecenin tesiri büyüktür

(Tanpınar, 1988: 446).“Şakir Bey’in zengin kütüphanesi ona açılmış olduğu gibi, aslen Romanyalı olan ve keman çalan karısı da onun üzerinde ilk Avrupai kültürün izlerini bırakacaktır” (Okay, 2017: 23). Şakir Bey’in zengin kütüphanesi ve yazı teşviki karşısında Ahmet Mithat büyük bir hayranlıkla yazma eylemine başlayarak Avrupai yaşam tarzıyla da tanışma şansı yakalamıştır. Bir yazar için yetiştiği mekân ve çevre oldukça önem arz etmektedir. Yetiştiği ortam çalışmalarını besleyecek ve ona yön verecektir.

Ahmet Mithat’ın Batı kültürünü tanıma ve keşfetme için ikinci mühim merhale Bağdat olmuştur. Mithat Paşa, onu da Bağdat’a maiyetinde götürmüş, orada çıkarılacak Zevra gazetesinin başına geçirmiştir. Gençliğinin en unutulmaz yılları burada geçmiştir. Ahmet Mithat burada muntazam bir aile ve dost çevresi bulur. “Evlerinde kitapları vardır, okur, yazarlar. Piyanoları vardır, çalar, söylerler. Fotoğraf makinaları vardır, resimle uğraşırlar. Fakat asıl mühimi, Avrupa görmüş, kültürlü bir dostları vardır: Osman Hamdi Bey” Ahmet Mithat’la aynı yaşlarda olan, fakat iyi imkânlarla on iki yıl Avrupa’da kalan ressam, arkeolog Osman Hamdi Bey, genç arkadaşının her mevzua susamışlığını görünce: “Birader! Gerçekten tevsi-i malumata merakın varsa bazı esaslı kitapların esamisini vereyim. Paraya acıma, bunları celp et oku. Mebahiste taammuk et, ondan sonra işe karış” der (Okay, 2017: 23). Ahmet Mithat Efendi için artık Avrupa üzerine fikir üretmemesi imkânsız hale gelmiştir. Onun zihin dünyasına oldukça katkı verecek olan bu yaşam tarzı oldukça besleyicidir. Osman Hamdi Bey’in Ahmet Mithat Efendi üzerinde önemli tesirleri olacak ki, yönlendirilmesi üzerine çalışmalara başlanır.

27

Bir program dâhilinde, Hamdi Bey okunacak kitapların listesini hazırlar. Hatta kitapları Paris’e kendi adına sipariş eder. Ahmet Mithat’ın bir hayli bulduğu ve hayırlı tesirleri olan bu eserlerin listesi mevcut değildir (Okay, 2017: 24). Ahmet Mithat Efendi, Tuna vilâyetine memur olduğu yıllarda bir yandan cami derslerine devam ederek şark bilgisini kuvvetlendirdi bir yandan da Cankof adında bir Bulgar’dan Fransızca öğrenmiştir (Ülken, 2013: 143). Ahmet Mithat Efendi için

yabancı dil öğrenmek bir gaye değil vasıtadır. Fransızca öğrenerek Batı felsefesi üzerine de okumalar yaparak Avrupa üzerine değerli çalışmalar yapacaktır. Batı’yı artık gerçek bir perspektifle tanıma aşamasına gelmiştir. “Fransızcayı öğrenmesi Batı medeniyetini yakından tanımasında oldukça önemlidir. Gazeteciliğini geliştirmesi ve Batı’yı tanımaya başlaması onun hayatında atılımları meydana getirmiştir” (Fahrettin, 2018: 11). Dil öğrenmek, bir ülkeyi, o ülkenin kültürünü objektif değerlendirebilmek için önem arz etmektedir. Ahmet Mithat, bu önemi fark etmiştir.

Ahmet Mithat Efendi, bir taraftan da klâsik İslâm bilgilerini genişletecek bir başka isimle tanışır: Bağdatlı Muhammet ez-Zühari. Zühari, fıkıh alanında da ün yapmış bir bilgindir (Çonoğlu, 2015: 35). Fakat dünya görüşünün genişlemesine sebep olan Şirazlı Muhammed Bakır Can Muattar’dır. Farsça, Arapça, Hintçe, İbranice ve İngilizce bilen, çeşitli dinlere girip çıkmış olan Can Muattar’dan Ahmet Mithat, Doğu ilimlerini, felsefesini öğrenir (Okay, 2017: 24). Ahmet Mithat Efendi, rastladığı her hadise ve yakından tanıdığı her insan onun üzerinde derin tesiri vardır. Muhammed Can Muattar adında bir İranlı entelektüel Ahmet Mithat Efendi'yi şark ilimlerine alıştırır ve din meselelerinde eleştirel bir görüşü aşılar (Tanpınar, 1988: 447).Bir konuyu veya olayı ele alırken taassuba saplanmamak, tek yönlü değil eleştirel bir gözle, geniş perspektifte değerlendirmek sosyal bilimler açısından önemlidir. Ahmet Mithat Efendi ne kadar edebiyatçı kimliğiyle tanınsa da o sosyolojik bakış açısına sahip değerli bir sosyal bilimcidir.

Ahmet Mithat Efendi kitap ve kütüphaneyi temel alan çalışmalarıyla ünlüdür. Ahmet Mithat Kütüphanesinde Arapça, Farsça, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Bulgarca, Yunanca, Latince eserleri bulundurarak topluma faydalı olmayı amaçlamaktadır. Yazarlık mesleğinden önce gazeteci kimliğiyle tanınan Ahmet

28

Mithat, tek başına çıkardığı Tercüman-ı Hakikat gazetesinde kadın-erkek pek çok gencin yetişmesini sağlamıştır (Durgun, 2015: 47).

Ahmet Mithat için kitap ve dergi almak, gazete aboneliği dünyanın en önemli ve zevkli uğraşıdır. Her hafta kocaman paketlerle gelen kitap ve dergileri bir ev kadını titizliğiyle kütüphanesine yerleştirir. Kitaplarına çok düşkün olan yazar bir kitap talebine muhatap kaldığında: ‘Ben kütüphanemden kitap çıkarmam. Çünkü siz geriye getirinceye kadar zihnim o kitapla meşgul olur ve benim başka işle uğraşmama imkân kalmaz. Eğer okumak istiyorsanız, buyurun, kütüphanem emrinize amadedir. İstediğinizi çekip okuyun. Fakat kitap alıp götürmemek şartıyla.’ demekten çekinmez (Çonoğlu, 2015: 185). Ahmet Mithat Efendi’nin kitap konusundaki cimriliği kitabı ne kadar önemsediğini göstermektedir. Aslında kötü bir davranış gibi görünse de onun bu cimriliği toplumumuz açısından önemsenmesi gereken bir olaydır. Toplum olarak en değerli varlık olan medeniyetimizin kökeni okumaya ve bilgiye dayanmaktadır. Okumaktan kastettiğimiz şey, insanı okumak, mekânı okumak, tarihi ve dünyayı okumaktır. Okuduğumuz bu objelere değer verilmesi gerektiğini Ahmet Mithat üzerinden okuyabilir, değerlendirme yapabiliriz.

Ahmet Mithat bilgiye oldukça değer vermektedir. Yazdığı eserler bilginin ürünleridir. “Ahmet Mithat Efendi, kendi kendini yetiştirerek edindiği kuramsal bilgiyi uygulama alanına sokarken aynı zamanda içine doğduğu dönemin şartlarını okumuş ve toplumun geleceğini şekillendirmek için, yaşadığı zamanın modern imkânlarından yararlanmıştır” (Çonoğlu, 2015: 46). Zamanın ruhunu okuyabilen Ahmet Mithat Efendi, entelektüel birikimiyle önemli çalışmalar yapmış çok değerli bir şahsiyettir. Çalışkanlığı ve sosyolojik bakış açısını eserlerine yansıtmış, bunu hayatının her alanında görmek mümkündür. O bakış açısını sadece edebiyatta ve teoride sınırlandırmamış pratikte de hayatına yansıtmış ve çevresine aksettirmiştir.

Dönemin üretken yazarlardan biri olan Ahmet Mithat Efendi’nin ilgisinin edebiyatla sınırlı olmadığı, onun tarihten astronomiye, musikiden mitolojiye kadar çok çeşitli alanlarla ilgilendiği, bu alanlara dair yazılar yazdığı kitaplar yayımladığı bilinmektedir. Eserlerinin Osmanlıcılık ideolojisini savunmuştur (Gökçek, 2012: 207). Osmanlılık fikri, Avrupa’yı iyi analiz edip ilim ve teknik yönünden

29

faydalanarak, Doğu toplumların manevî yönlerini terk etmemekle olacaktır. Ahmet Mithat, Avrupa ve Doğu toplumları üzerine oldukça birikimlidir. O, yaşadığı dönem boyunca toplumsal hayata ilişkin birçok fikir üretmiş ve bu fikirler eşliğinde pek çok probleme çözümler getirmiştir. Her alanda eser vermesi, onu çağdaşlarından ayırmıştır. Eserlerinde birçok konuya değinen Ahmet Mithat, astronomiden fiziğe, kimyadan felsefeye, sosyolojiye birçok alanda bilgi bulmak mümkündür. O eserleriyle kendi hayatı üzerinden bir toplumu eğitme ve bilinçlendirerek yüksek kültür seviyesine çıkarmak istemiştir.

Kaleminin getirdikleriyle hayatını idame ettiren Ahmet Mithat Efendi, sürgünde yazdıklarıyla hem kendisini hem de İstanbul’daki ailesini geçindirebileceğini daha sürgün yolundayken hesap etmiştir. İlk ortaya çıkan ürün

Letaif-i Rivayat içinde basılan ‘Ölüm Allah’ın Emri’ adlı küçük hikâyesidir

(Çonoğlu, 2015: 38-39). Ahmet Mithat eserlerinin bazılarında çalışkanlığıyla ilgili bilgiler vermiş, örnekler sunmuş ve ideal tipler ortaya koymuştur. Birçok eserinde çalışkanlıktan söz etmiş, çalışkanlığı karşısındaki kavram olarak tembellik ile kıyaslamalar yapmış ve zengin örnekler ortaya koymuştur. Çalışkan tipolojisinin karşısına tembel ve hazırdan yiyen tipolojiyi oturtup bu tipolojinin kendisine ve çevresine hiçbir fayda sağlamayacağını edebi bir üslûpla eleştirmiştir. Ahmet Mithat Efendi, toplumun karşısında bulunduğu sıkıntıları aşmanın yolunun, bireysel ve toplumsal anlamda çalışmak, üreterek toplumun bileşenlerine faydalı olmakta görmektedir. Hayatı boyunca da bu düsturunu sürdürmüştür.

Çalışmalarına, çağdaşlarının düştüğü hatayı tekrarlamadan ilim ve teknikte Batı’nın ileri olduğunu kabul edip yakın takipte bulunmuştur. O, Batıdaki ilmi ve teknik gelişmeleri yakından takip etmiş, yeni keşif ve icatlarla ilgili okurlarını ayrıntısına vararak bilgilendirmiştir. Bu noktada hedef, herkesin kendi ilgi ve kabiliyetine göre bir şeylere yönelmesini sağlamaktır. Ona göre, herkes kendi

selahiyeti dairesindeki işlerle iştigal eder ise asıl terakki dahi o zaman hâsıl olur

(Ahmet Mithat, 2001: 48). İçinde bulunduğumuz kültürel yaşantımızın her alanına uygulayacağımız, elimizden ne geliyorsa sadece onunla uğraşmak gereklidir.

30

Ahmet Mithat’ın hedeflerinden başlıcası Avrupa’yı Osmanlılara tanıtmaktır. “Yıllarca Tercüman-ı Hakikat’i çıkarmış, gazetedeki yazıların çoğunu da kendi yazmıştı. Sık sık Avrupalı yazarların eserlerini kopya eden popüler romanlar yazmaktan hiç de sıkılmayan Ahmet Mithat, her türden 150 kitap yazmış, çoğunu kendi gazetesinde tefrika etmişti.” (Fındley, 1999: 7-8). Bu bağlamda Ahmet Mithat Efendi on dokuzuncu yüzyılın en çok eser veren yazarıdır. Ahmet Mithat, çağının bilim ve teknik alanındaki gelişmelerine kayıtsız kalmamış bu gelişmelere ayak uydurmanın eğitimle olabileceğini genç yaşında farketmiş ve bu anlamda uzun yıllar eğitime fayda sağlamış bir öğretmendir (Ahmet Mithat, 2017: 5). Tanpınar’ın ifadesi ile toplumumuzda bir ‘okuma saati’ başlatan Ahmet Mithat Efendi, hayatı boyunca karşısına çıkan fırsatları en iyi şekilde değerlendirmesini bilmiştir. Onun kitaplara ve kütüphanesine verdiği değer aşikârdır. Kitap, bilgi ve bilinç eksenli çalışmak için en önemli kaynaktır. Kitap yazmak için önce okumak ve okumanın önemini halka öğretmek gerekmektedir. Ahmet Mithat Efendi ‘okuma saati’ başlatırken topluma faydalı olmayı kendine şiar edinmiştir.