• Sonuç bulunamadı

BATI’NIN ĐSLAM VE TÜRKĐYE SĐYASETĐNĐN TEORĐK ARKAPLANI

2.3. BATI’NIN ĐSLAM VE TÜRKĐYE SĐYASETĐNĐN TEMSĐLĐ TEORĐS- TEORĐS-YENLERĐ: TOYNBEE VE HUNTINGTON

2.2.2. SAMUEL P. HUNTINGTON

2.2.2.2. Yeni Paradigma

2.2.2.3.1. Batı Medeniyeti

Avrupa Hıristiyan dünyasının ayrı bir medeniyet olarak sekizinci ve dokuzuncu yüzyıldan itibaren ortaya çıktığını söyleyen Huntington, bu medeniyetin onikinci yüzyı-la kadar sırasıyyüzyı-la Çin, Bizans ve Đsyüzyı-lam dünyasının çok gerisinde kaldığını ifade ediyor. Avrupa kültürünün gelişmeye başlaması O’na göre onbirinci ve onüçüncü yüzyıllarda istekli ve sistematik bir biçimde Bizans ve Đslam’ın uygun unsurlarının alınarak bu mi-rasın Batı’nın çıkarları ve özel koşullarına uydurulmasının sağladığı kolaylıkla başla-mıştır. 316 Bu süreç ondokuzuncu yüzyıla gelindiğinde şöyle bir tablo karşımıza çıkarır: “Ondokuzuncu yüzyılın daha sonraki döneminde yenilenen Batı emperyalizmi Batı’nın yönetiminin bütün Afrika’ya yayılmasına, Hindistan’da ve Asya’nın diğer yerlerinde Batı’nın denetiminin güçlenmesine, yirminci yüzyılın başlarında Türkiye dışında bütün Ortadoğu’nun doğrudan ya da dolaylı bir biçimde Batı’nın denetimi altına girmesine yol

313 A.g.e.; s. 51

314 A.g.e.; s. 52

315 A.g.e.; s. 53-58

Bu noktada küçük bir açıklama yapmak yerinde olacak diye düşünüyoruz. Huntington, Sosyolog Matthew Melko’nun yaşayan medeniyetler tasnifinden (Çin, Japon, Hint, Đslam ve Batı) bahsettikten sonra sözü Ortodoks Rus medeniyetine getiriyor. “Çeşitli bilim adamları Ortodoks Rus Medeniyetini, kaynağı olan Bizans medeniyetinden ve Batı Hıristiyan Medeniyetinden bağımsız bir medeniyet olarak ele almaktadır. Bu altı medeniyete (önceki beş medeniyete ilave ederek) çağdaş dünyada amaçlarımız açısından Latin Amerika ve muhtemelen Afrika medeniyetlerini eklemek yararlı olacaktır.” (bkz. A.g.e. s. 53) Bu sözden sekiz medeniyet anlamı çıkartılıyor. Fakat hemen ardından “belli başlı medeniyetler aşağı-daki gibidir” deyip Ortodoks Rus medeniyeti haricindeki medeniyetlere açıklama getirmesi çok ilginç bir nokta olarak dikkat çekiyor.

96 açmıştır.”317 Huntington; medeniyetler arası ilişkilerin, Batı medeniyetinin 16. yüzyıl-dan itibaren yaptığı gelişmeler sonucunda dört yüzyıl boyunca diğer toplumları boyun-duruk altına alması şeklinde geliştiğini söylüyor.318 O’na göre Batı’nın dünyayı fethet-mesinin nedeni, “düşüncelerinin, değerlerinin veya dinin (diğer medeniyetlerden çok az kişi Hıristiyanlığa girmiştir) üstünlüğüyle değil; ama daha çok örgütlenmiş gücü ve zoru kullanmasındaki üstünlüğüyle”dir. Bu, Batılıların çoğu kez unuttuğu, Batılı olmayanla-rın aklında hep canlı bir şekilde tuttuğu gerçektir.319

Yirminci yüzyılı medeniyetler arası ilişkilerde bir dönüm noktası sayan Huntington başlayan bu süreci medeniyetlerin “birbirini etkilemesi” olarak nitelendiri-yor. Bu dönemle birlikte “bir medeniyetin diğer bütün medeniyetler üzerindeki tek yön-lü etkisinden, bütün medeniyetler arasında yoğun, sürekli ve çok yönyön-lü etkileşimlerine geçilmiştir.”320 Artık “Batı yayılması” sona ermiş, “Batı’ya karşı ayaklanma” başlamış; uluslar arası sistem çok medeniyetli bir hal almıştır.321

Huntington her medeniyetin kendini dünyanın merkezi olarak görme anlayışından bahsederken bu durumun özellikle Batı için doğru olduğunu söylüyor ve bu bağlamda bir noktaya parmak basıyor. Batı’nın bu anlayışını eleştiren tarihçi ve tarih felsefecisi Spengler, Toynbee ve Braudel’in

konuyla ilgili görüşlerine yer veriyor. O’na göre Batı medeniyetinin şimdiki dünya medeniyeti olduğu yolundaki kibirli ve kıt görüş hala canlı bir şekilde yaşamaktadır.322 Bu anlayışa bağlı olarak Huntington, pop kültürünün ve tüketim mallarının dünyaya yayılmasını Batı medeniyetinin bir başarısı olarak gösteril-mesinin Batı kültürünü önemsizleştirdiğini ifade ediyor. 323 Batı’nın kendi medeniyetini evrensel olarak görüşünü ve dünyaya ihracına değinen yazar “modern medeniyet Batı medeniyetidir veya Batı medeniyeti modern medeniyettir” anlayışını tümüyle yanlış bir saptama olarak nitelendiriyor.324 Batı medeniyetinin özünü Magna Carta’da

317 A.g.e.; s. 62 318 A.g.e.; s. 63 319 A.g.y. 320 A.g.e.; s. 65 321 A.g.e; s. 65-66

Oswald Spengler (1880-1936) , Arnold J. Toynbee (1889-1975) , Fernand Braudel (1902-1985)

322 A.g.e.; s. 69

323 A.g.e.; s. 74

97 ren325 Huntington bu özün içeriğini temel kurumlar, uygulamalar ve inançlar bağlamın-da açıklamalarıyla birlikte başlıklar –Batı’yı Batı yapan ve diğerlerinden ayıran temel özellikler-halinde veriyor. Özetleyelim:

1. Klasik miras (Yunan felsefesi ve rasyonelizmi, Roma hukuku, Latince ve Hıris-tiyanlık)

2. Katoliklik ve Protestanlık (Batı medeniyetinin tek ve en önemli özelliği) 3. Avrupa dilleri

4. Dinî ve dünyevî otoritelerin birbirinden ayrılması (Batı’da özgürlüğün gelişme-sine büyük katkı)

5. Hukuk Devleti 6. Sosyal plüralizm 7. Temsilî heyetler

8. Bireycilik (Batı’yı ayırt eden esas husus)

Batı’nın ne olduğunu anlatan bu liste Huntington’a göre “büyük ölçüde Batı’nın kendini ve dünyayı modernleştirmesinde öncü olmasını sağlayan etkenlerdir.”326 O’na göre Batı’nın bu tipik özellikleri yalnızca Batı’ya özgüdür ve bunlar Batı medeniyetini benzersiz kılar.327

Huntington, iktidar koltuğundaki Batı’nın diğer medeniyetlerle bağlantılı duru-munu iki farklı resimle veriyor. Buna göre, ilk resimde Batı “galip, karşı konulamaz ve üstün bir güç”tür. Đkinci resimde ise Batı “çökmekte olan bir medeniyettir ve diğer me-deniyetlere kıyasla dünyanın siyasal ekonomik ve askeri gücündeki payı azalmaktadır.”

Magna Carta veya Magna Carta Libertatum (Büyük Ferman/Büyük Özgürlük Fermanı) 1215’de Đngilte-re’de imzalanmış bir belge. Bu belgeyle kralın sonsuz yetkisi din adamları ve halk lehine sınırlandırılmış-tır.

325 A.g.e.; s. 74

326 A.g.e.; s. 91-96

98 Her iki resmin de gerçeği yansıttığını328 söyleyen Huntington durumu özetleyip, kıyas-lamalarla geleceğe ilişkin şu tahminde bulunuyor:

“Bir bütün olarak Batı, yirmi birinci yüzyılın ilk onyıllarında en güçlü medeniyet olarak kalmaya devam edecektir. Bunun ötesinde, büyük bir olasılıkla, Batı bilimsel yetenek, araştırma ve yeteneklerin geliştirilmesinde ve sivil ve askeri teknolojik yenilik-lerde öncülüğünü ve önemini sürdürecektir. Ayrıca, iktidar kaynakları üzerindeki dene-tim, gittikçe Batılı olmayan medeniyetlerin önde gelen ülkeleri ve çekirdek devletleri arasında dağılacaktır. Bu kaynaklar üzerindeki Batı’nın denetimi 1920’lerde doruğa ulaşmıştı ve bu tarihten sonra bu denetim düzensiz olmak üzere büyük ölçüde Batı’nın elinden kaymıştır. Bu en üst noktadan yüzyıl sonra 2020’lerde muhtemelen Batı dünya topraklarının yüzde 24’ünü (1920’lerde bu oran yüzde 49’du) dünya nüfusunun yüzde 10’unu (1920’lerde bu, yüzde 48’di) ve belki de sosyal olarak mobilize nüfusun yüzde 15-20’sini, dünyadaki ekonomik üretimin yüzde 30’unu (1920’lerde bu yüzde 70 idi) ve belki de imalatın yüzde 25’ini (1920’lerde bu, yüzde 84 idi) ve küresel askeri gücün yüzde 10’undan daha azını (1920’lerde yüzde 45 idi) denetleyebilecektir.”329

Huntington Batı hâkimiyetinin erozyona uğramasından bahsederken birbirine sıkı sıkıya bağlı iki küresel olgunun altını çiziyor: Yerlileşme (Batılı olmayan kültürlerin yeniden dirilişi) ve din.

2.2.2.3.1.1. Yerlileşme Olgusu

“Tarih boyunca bir medeniyetin iktidarının yayılması çoğunlukla kültürünün ye-şermesiyle aynı anda olmuştur ve iktidarını, hemen hemen her zaman değerlerini, uygu-lamalarını ve kurumlarını başka toplumlara aktarmak için kullanmıştır” diyen Huntington kültür ve iktidar arasındaki güçlü bağın altını çiziyor.330 Batılı olmayan top-lumların gücünün artışını Batılı olmayan kültürlerin yeniden doğuşunu hızlandırıcısı olarak gören331 yazar, uzunca bir zaman “zengin ve güçlü olabilmek için Batı gibi ol-mak gerektiğini”332 düşünen Batılı olmayan toplumların Batı’ya karşı duruşlarında iki

328 A.g.e.; s. 109, 110, 111 329 A.g.e.; s. 123 330 A.g.e.; s. 124 331 A.g.e.; s. 125 332 A.g.e.; s. 126

99 aşamalı tavır sergilediklerini söylüyor. Birinci aşamada Batı’ya karşı başkaldırı, Batılı değerlerin evrenselliği iddia edilerek meşrulaştırılmış; ikinci aşamada yani günümüzde ise bu meşruluk, Batı’ya karşı kazanılan güçle, Batılı olmayan değerlerin üstünlüğüne başvurularak sağlanmaya çalışılmaktadır.333 Huntington tam bu noktada 1980’ler ve 1990’larda dünya üzerinde “geçer akçe olan” önemli yerlileşme örneklerini sıralıyor: Đslam’ın yeniden doğuşu, Hindulaşma, Konfüçyusçuluk merkezli Asyalılaşma, Japon yerlileşmesi ve Slavlaşma.334

2.2.2.3.1.2.Din Olgusu

Huntington’a göre kendini dünyanın birçok yerinde yeniden yükselen değer olarak gösteren din, yerlileşme sürecinin de belirleyicisi bir olgudur.335 O’na göre, küresel dinî uyanışının en önemli sebebi, özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısında tüm dünyayı sarsan sosyal, ekonomik ve kültürel modernleşmedir.336 Hatta bu sebebe, Batı’nın geri-lemesi ve Soğuk Savaş’ın bitmesini de ilave eder.337 Dinî uyanış hareketleri içerisinde Batı karşıtı bir karakter taşır.338 Huntington, Batılı olmayan toplumların “Batı’dan zehir-lenme” olarak adlandırdıklarından kurtulma isteği olarak verdiği dinî uyanış, bu toplum-ların Batı’dan kültürel bağımsızlığın kazanıldığının gururlu bir ifadesi olarak veriliyor. Yani denilen şudur: “Biz modern olacağız, ama siz olmayacağız.”339