• Sonuç bulunamadı

D. Yunan Askerinin Doğu Trakya’daki Mezalimleri

9. Baskılar

1920 yılında Lüleburgaz’da bir silah atma meselesi nedeniyle Yunan karargâhına götürülen bazı kişiler tutuklanarak işkence gördüler. Bu kişiler, Yunan askerlerinin işkencelerinden kurtulmak için sorgularında kendilerine dayatılan iddiaları kabul etmek zorunda kaldılar. Bu iddialardan biri Kırklareli, Lüleburgaz ve Edirne Vilayeti dâhilindeki bazı kazaların adliye memurlarının cemiyet-i hafiyeden oldukları idi. Bu iddia üzerine bu memurlar, Yunan askerleri tarafından baskı altına alındı594.

591 Arşiv Belgelerine Göre…, C. II, s.155. 592 Arşiv Belgelerine Göre…, C. II, s.158. 593 Arşiv Belgelerine Göre…, C. II, s.166. 594 Arşiv Belgelerine Göre…, C. II, s. 138.

Yunan kralının (Aleksander) vefat etmesi üzerine 1920 yılı Kasım ayında Yunan askerleri tarafından Osmanlı topraklarında çeşitli merasimler yapıldı. Yunanlılar tarafından Çanakkale’de yapılan merasimde herhangi bir olayın yaşanması ihtimaline karşı jandarmalarımıza silahlarının namlusu aşağı olacak şekilde taşınması için baskı yapıldı595.

Yunanlılar bölge halkına adeta hapis hayatı yaşatmaktaydı. Örneğin 1921 yılı Şubat ayında Edirne’de Müslümanların yanlarında vesikaları olmadan gece dışarı çıkmalarını yasakladılar. Lüleburgaz, Kırklareli, Vize, Saray ve Çerkezköy taraflarında ileri gelenlerden on-on beş (10-15) kişiyi, yetmiş yaşlarında Saray eski Müftüsü ile eşraftan altı (6) kişiyi yanlarında vesikaları olmadığı için bilinmeyen bir yere götürdüler. Ayrıca bu yerleşim merkezlerinde de Yunanlılar, vesikası olmayan köylülerin başka bir köye gitmesine de izin vermediler596.

Bütün Trakya’da Şubat 1921 yılında akşam saat 19.30’dan sonra dışarıya çıkılması ve evlerde lamba yakılması Yunanlılar tarafından yasaklandı. Bütün bu muameleler Türklerin kalabalık olduğu mahallelerde yapılmaktaydı597. Böylelikle

Yunanlılar, Türklerin günlük yaşantısını baskı ve yasaklarla daha da çekilmez hale getirmekteydiler.

1922 yılı Eylül ayına gelindiğinde Anadolu yenilgisi üzerine Doğu Trakya’da sıkıyönetim ilan edilerek birçok tedbir alınıp Türk ve Müslüman ahaliye yapılan baskılar arttırıldı. Çerkezköy Mevkii Kumandanı sıkıyönetim emirlerine uyarak akşam sekizden sonra dışarıda görülecek herhangi bir Türk’ün katledilmesi hakkında askerlerine emir ve yetki verdi598.

Anadolu ve Doğu Trakya’da yaptığı zulümler nedeniyle Avrupa’da Yunanistan’ın aleyhine tepkiler oluşmuştu. Bunun üzerine Yunan Hükümeti, olumsuz havayı dağıtmak için Müslüman ahaliye zorla mitingler yaptırmaktaydı. 27 Şubat 1921 tarihinde saat 14.30’da Edirne’de, Trakya’nın Türkiye’ye iade edilmesini engellemek amacıyla Müslüman ahaliye zorla büyük bir miting düzenletildi. Bu mitingde

595 Arşiv Belgelerine Göre…, C. II, s.159. 596 Arşiv Belgelerine Göre…, C. I, s. 305. 597 Arşiv Belgelerine Göre…, C. I, s. 306. 598 Arşiv Belgelerine Göre…, C. II, s. 286.

Müslümanlar tehdit edildiğinden Yunan yönetiminden memnun olduklarını dile getirmek zorunda bırakıldılar599.

1 Mart 1921 tarihine gelindiğinde Trakya’nın bütün kasabalarıyla önemli köylerinde de Müslümanlara, Yunanlılar tarafından zorla mitingler yaptırılmaya devam edilmekteydi. Trakya Müslüman ahalisinin Yunan idaresinden memnun oldukları, tekrar Osmanlı hâkimiyetine girmeyi kabul etmeyecekleri, bu uğurda Yunanlılarla birlikte müdafaa edeceklerini bildiren telgrafnameleri süngü altında zorla imzalayarak Londra Konferansı’yla Atina’ya çektiler. 1921 yılında yapılan Londra Konferansı’nın toplandığı bir sırada Yunanlılar tarafından Müslümanlara yapılan saldırılar ile İzmir ve Trakya nüfusunun uluslararası bir komisyon tarafından soruşturulması konusu konferansta görüşülüp karara bağlandı. Bu karar üzerine Yunanlılar harekete geçip bir taraftan Müslümanları hapsetmek ve baskı altına almak suretiyle göçe mecbur etti. Diğer taraftan da tutuklu Müslümanları meçhul bir yere göndermek veya katletmek suretiyle Müslüman nüfusu azaltıp Rumların lehine üstünlük elde etmeye çalıştı. Bu durum Müslüman ahaliyi İstanbul’a göçe mecbur ettiğinden İstanbul’un nüfusu sürekli artmaktaydı. Bu sebeple İstanbul şehrinde sıkıntılar yaşandığı ve yaşanmaya da devam edeceği İtilaf Devletleri’ne bildirilerek Müslümanların zulüm ve baskıdan korunması için gereken tedbirin alınması konusunda konferans nezdinde teşebbüste bulunuldu600.

İtilaf Devletleri’nin Trakya’yı Türklere bıraktığına dair Avrupa’dan Atina’ya gelen bir haber üzerine 14 Kasım 1921 tarihinde Tekirdağ’da bütün ahalinin zorla katılımı ile bir miting düzenlendi. Yunan Hükümeti’nin adil bir idare uyguladığına ve bu idareden memnun olduklarına dair Müslümanlardan zorla alınan belgeler, İtilaf Devletleri temsilcilerine sunuldu. Ayrıca pasaport almak için müracaat edenlerden de Yunan idaresinden memnun olduklarına dair belgeler alındı. Bununla birlikte Yunanlılar bundan sonra Müslümanlara pasaport verilmeyeceğini de ilan etti601.

1921 yılında Yunanlılar, Trakya’daki Müslüman halk üzerindeki baskılarını gittikçe arttırmaktaydı. Osmanlı sınırları içinde özellikle Edirne’de meydana gelen

599 Arşiv Belgelerine Göre…, C. I, s. 306. 600 Arşiv Belgelerine Göre…, C. I, s. 307-308. 601 Arşiv Belgelerine Göre…, C. I, s. 321.

olayların incelenmesi ve doğru olup olmadığının araştırılması için 12 Mart 1921 tarihinde yüzbaşı rütbesinde sekiz (8) süvari ve bir (1) zabitten oluşan Fransız heyeti, Sinekli merkezine bağlı Istranca karyesine gitti. Bu karyede İhtiyar Heyetini çağırarak Yunanlılar tarafından bir saldırı ve hakarete maruz kalıp kalmadıkları ve bu tür olayların olup olmayacağına dair şüphelerinin bulunup bulunmadığı soruldu. Başta İhtiyar Heyeti olmak üzere bütün köylü, işlerinin dağda olması, geçimlerini odun ve kömür temini ile elde ettiklerini belirterek Yunanlıların yaptıkları yüzünden ne mal ne de can güvenliklerinin kaldığını ifade ettiler. Hatta beş-on gün önce Safaalan karyesinde Yunanlılarca oluşturulan çetenin Istranca’yı basacağını ve bu şartlar altında hiçbir suretle yaşanılamayacağını Fransız Heyetine söylediler. Bunun üzerine Saray kazasından üç (3), Vize kazasından bir (1), Safaalan karyesinden iki (2) kişi olmak üzere toplam altı (6) kişi zabit huzurunda bu duruma şahitlik ederek daima mal ve canlarının tehlikede olduğunu tekrar ettiler. Bu sözler üzerine Fransız zabiti; herkesin mal ve canını koruma konusunda her türlü tedbiri düşündüklerini, hiçbir şekilde Yunanlıların saldırılarına fırsat verilmeyeceğini ifade etti. Fransızlar, durumu Sinekli Emniyet Müfettişliğine de bildirdi. Fransız Heyetin yaşananları tarafsız bir şekilde ortaya çıkarmalarından ve de masum halkın korunması konusundaki söyledikleri sözlerden dolayı Müslüman halk heyete teşekkür etti. Fransız askerler Istranca’da bir (1) gün misafir kaldıktan sonra Sinekli İstasyonuna giderek trenle Hadımköy’e geçtiler602.

Yunanistan, bu Fransız Heyetin kendileri hakkındaki olumsuz raporu üzerine Türk ve Müslümanlar hakkında olumsuz iddialarda bulunarak kendini temize çıkarmak için çaba sarf etmekteydi. Yunan Hatt-ı Fasıl Kumandanlığı tarafından Türk çetelerince yapıldığı iddia edilen uydurulmuş musibetler hakkında araştırmalar yapmak üzere gelen Fransız mülazımı Mermeris, 28 Nisan 1921 tarihinde Hadımköy’den Sinekli’ye gitti. Sayalık ve Alaton köylerinde araştırmalarda bulunan Mermeris, Türklerin masum olduğunu anlayarak Hadımköy’e geri döndü603.

Hakkındaki olumsuz gelişmeler üzerine Yunanistan, Doğu Trakya’daki demiryolu muhafazası görevi üzerinde bazı düzenlemelerde bulundu. Son günlerde

602 Arşiv Belgelerine Göre…, C. I, s. 308-309. 603 Arşiv Belgelerine Göre…, C. II, s. 264-265.

Trakya istasyonlarının hepsinde uygulanan kontrolün, 15 Mart 1921 tarihinden itibaren kaldırılarak sadece Çerkezköy’de yapıldığını Trakya yolcuları anlattı604.

Müslümanların kendilerine karşı harekete geçebileceğinden şüphelenen Yunanlılar, haberleşmeyi de kontrol altına almaktaydı. 1921 yılı Nisan ayında postanelerde toplanan mektuplar, Yunanlılar tarafından açılıp okunmak suretiyle sansürlendi605. Yunanlılar bu sansür olaylarında Müslümanlardan bazılarını yanlarına

çekmeyi başardı. Kırklareli Müftüsü Âgâh, Arzuhalci Ömer Efendilerle Hasan Ağa, Trakya Müslümanlarına gelen mektupları açıp okuyarak sansürledi. Yunan Hükümeti memurları ile ortak hareket eden bu kişiler, Yunan emellerine hizmet ettiler606.

Yunan zabitleri kumandasındaki askerlerin köylere gelip adeta oraların asayişinden sorumluymuş gibi hareket etmesi Müslüman ahaliyi korku ve dehşete düşürmekte ve üzerlerinde baskı oluşturmaktaydı. Örneğin Sürgün karyesine 23 Mart 1921 tarihinde gelip 31 Mart tarihinde geri döndüler. Her gün silahlı bir onbaşı, yanında bazen iki (2) bazen üç (3) Yunan askeriyle beraber sabahları karyeye gelip öğle üzeri dönmekteydi. Akşamüzeri ise diğer bir onbaşı ile iki üç asker gelip gecelere kadar adeta karyenin asayişine memurmuş gibi davranmaktaydı607.

1921 yılı Eylül ayında Bulgar sınırı ile Lalapaşa kazası civarında yirmi beş (25) köy, sınıra yakın olduğu bahanesiyle baskı ve kontrol altında tutulmaktaydı. Bu köylerin ahalisinin dışarı çıkması yasaklandığı gibi diğer köylerden de bu köylülerle temas yasaklandı. Venizelist taraftarlarının Müslüman ahali arasında Yunanistan kralı Kostantin’i eleştirerek Venizelos zamanında hiçbir Müslümanın tutuklanmadığını, Kostantin’in Anadolu’da yenilip yeniden Venizelos’un iktidara geleceğini ve Müslümanların da Venizelos’un yönetimi altında rahat edeceğini söyleyerek propaganda yapmaktaydı608.

604 Arşiv Belgelerine Göre…, C. II, s. 179. 605 Arşiv Belgelerine Göre…, C. I, s. 311. 606 Arşiv Belgelerine Göre…, C. II, s. 195-196. 607 Arşiv Belgelerine Göre…, C. I, s. 312. 608 Arşiv Belgelerine Göre…, C. I, s. 319-320.

1921 yılı Eylül ayında Dimetokalı olup Tekirdağ’da muallimlik yapan Hasan oğlu Ahmet Efendi ile Ali oğlu Mustafa Efendi, Yunanlıların baskı ve zulmünden korkarak Istranca yönünde kaçıp Osmanlı Hükümeti’ne iltica ettiler609.

1921 yılında Doğu Trakya’da Yunanlıların yaptıkları zulüm ve baskılar o kadar feci bir hal almıştı ki evlerinden dışarı çıkamayacak duruma gelen ahali tarlalarını ekememişti. Bu sebeple bu sene mahsul yetiştirilemedi610.

Yunanistan için her şeyin kötüye gittiği 1922 yılı Haziran ayında Yunanistan asker olma potansiyeline sahip on sekiz (18) yaşından elli beş (55) yaşına kadar olan herkesi Doğu Trakya’da yol yapımında zorla çalıştırdı ve yapmayanlardan on beş (15) drahmi zorla alındı611. Bundan başka bölgede konuşlandırılan Yunan asker ve çeteleri,

1922 yılında Çorlu kazası civarındaki Müslüman ahaliye tahammül derecesini aşan baskılarını arttırdı. Meselâ Yunanlılar ihtiyarları arabaya koşmak, sebepsiz yere bazı köylerden Müslüman kadınları tutuklamak gibi olayları gerçekleştirdiler612.

Yunanlılar, yerli Rum ve Ermeni ahaliyi de Müslümanların üzerine kışkırtmaktan geri durmadılar. Rum kiliselerine topladıkları Rum ve Ermenilere, bölge Türklere bırakılırsa Türklerin hiç kimseyi sağ bırakmayacağını ve bunun için hep birlikte mücadele vermek gerektiği propagandasını yaptılar. Nitekim bu propagandalardan etkilenen Çorlu’daki Rum ve Ermenilerden 60 yaşına kadar olan herkes gönüllü olarak yazıldı613.