• Sonuç bulunamadı

BALKAN SAVAŞLARI VE VENİZELOS

3.1. BALKAN SAVAŞI SONRASI SİYASİ ÇATIŞMA NASIL YAŞANDI?

Özsüer, I. Balkan Savaşı’nda Yunanistan’ın nasıl bir askeri plan izleyeceği konusundaki kaynaklarını şu tutumda dile getirmektedir: “Konstantinos ve Venizelos arasında yaşanan ilk çatışma I. Balkan Savaşı’nda Yunanistan’ın nasıl bir askeri plan izleyeceği konusundaki fikir ayrılığı ile kendini göstermişti. ”162 “Ordunun başında bulunan veliaht Konstantinos, Manastır’a askeri çıkarma yapılmasını ve burada sayıca fazla olan Sırp askerleriyle birleşilerek Osmanlı’ya karşı savaşılmasını destekliyordu.

Başbakan Venizelos ise zengin liman şehri Selanik’in jeopolitik öneminden dolayı Yunan ordusu tarafından fırsat kaybetmeden ele geçirilmesinde ısrarcıydı. ”163

Vournas, Başbakan Venizelos’un orduları Selanik’e yönlendirmek istemesine karşı veliaht Konstantinos’un konuyla ilgili tavrı ilk fikir ayrılığını da başlaması ile ilgili Konstantinos’un, Atina’ya gönderdiği telgrafta Venizelos’un bu politik hamlesini doğru bulmadığını şu cümlelerle ifade etmektedir: “Ordu Selanik’e çıkarma yapmayacak. Benim vazifem ordunun Manastır’a çıkarma yapmasını sağlamaktır.

Ancak siz ülkenin başbakanı olarak bu konuda bana yasak getirirseniz ben bu emri yerine getirmek zorunda kalırım.”164 “Henüz veliaht olan Konstantinos, ülke’nin Başbakanıyla herhangi bir fikir çatışmasına girecek güçte olmadığını ve son kararı yine

161Prevelakis, a.g.e, s. 378-379.

162 Esra Özsüer, “I.Dünya Savaşı’nda Yunanistan’ın Tarafsızlığına karşı Venizelos- “Entente Cordiale”

İşbirliği ve Propaganda Çalışmaları”, Ankara Üniversitesi, Türk İnklap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S.63, Güz 2018, s. 249.

163 Özsüer, a.g.m., s.250.

164 Tasos, Vournas, İstoria tis Neoteris kaı Synhronis Elladas, [Modern ve Çağdaş Yunan Tarihi] Cilt II, Pataki, Athina 2009, s. 131.

55

Venizelos’un vereceğini de biliyordu.” “Nitekim Venizelos, 25 Ekim 1912 tarihinde cevap olarak kendisine gönderdiği telgrafta bu kararın yerine getirilmesinde oldukça kararlı olduğunu belirtmişti:” “Size ordunun başı olarak emrediyorum. Selanik’e hiç zaman kaybetmeden giriniz. Bu şehri bir dakika farkla bile kaybedersek bundan sizi sorumlu tutacağım.”165

Özsüer, Konstantinos ve Venizelos’un, I. ve II. Balkan Savaşlarında ülkeyi siyasi ve askeri bakımdan nasıl yöneteceği konusunda izlediği politikanın kaynaklarını şu şekilde açıklamaktadır: “Verilen emir doğrultusunda Yunan ordusu 26 Ekim 1912 tarihinde askeri bir çıkarma yaparak Selanik’i Yunanistan sınırları içine dâhil etmişti. I.

Balkan Savaşı sırasında yaşanan ilk fikir ayrılığı her ne kadar sonrasında ülkeyi iki radikal farklı uca bölecek ayrımın sinyallerini verse de genel çerçevede Konstantinos ve Venizelos, I. ve II. Balkan Savaşları’nda ülke’yi siyasi ve askeri bakımdan uyum içinde yöneten iki güçlü lider görüntüsündeydi. ”166 “Yunanistan, özellikle Balkan Savaşları sonrasında çok önemli sonuçlar elde etmiş ve ülkede yeni bir siyasi dönemin başlamasına neden olmuştu. Balkan Savaşları sonrasında Yunanistan’ın yüzölçümü 64.786 km2’den 108.606km2’ye çıkmış, 2.666.000 olan nüfusu da 2 kat artarak 4.363.000'e yükselmişti. ”167

Bu olay Yunanistan tarafından gelişme ve güç kazanma durumunu gösteriyordu.

Yunan ulusu’nun bakış açısında böyle bir kazanımın iki önemli şahsiyeti Konstantinos ve başbakan Venizelos idi. 1909 Gudi darbesi ile hakimiyeti kendi alan Venizelos’un ulusunu olumlu siyasi açılımlar ile düzenlemesi ve ordunun üstünde bulunan Konstantinos’un da başarılı olduğu askeri kazanımı ulus sınırlarını daha fazla genişletmesi, Yunanistan tarihinde Konstantinos ve Venizelos’un birçok yönden iç içe

165 Vournas, a.g.e., s. 133.

166 Özsüer, a.g.m., s.250.

167 Özsüer, a.g.m., s.251.

56

kullanılacağı dönemin miladını da oluşturmuştu. Fakat Balkan Savaşlarındaki bu ahenkli birliktelik Büyük Savaş yıllarında katlanılmayan bir ayrılığın simgesi olmuştu.

Genel olarak, Balkan Savaşları’nın çıkma nedenlerinden biri de Yunanistan’ın Osmanlı egemenliği karşısında daha fazla toprak kazanma talebinde olmasıydı. Fakat bu durum “Yunan tarihi” yazımında “Balkan Devletleri’nin” ittifak oluşturması ve “Balkan Savaşı’nın” nedeni “olarak farklı bir bakış açısı” ortaya konmaktaydı. Bu bakış açısı II.

Meşrutiyet’in ilanı öncesinde ortaya çıkan uygulamaların Osmanlı Devleti’nde yaşayan yabancıların isteklerine yanıt vermediği, dönem için’deki yapının oldukça milliyetçi bir unsura dönüştüğü, bu nedenle Osmanlı egemenliği bünyesinde yaşamını sürdüren yabancıların çoğunluğunun konumunun gittikçe zorlaştığı söz edilmektedir.

Erdem, Kanuni Esasi yürürlüğe girdiği zaman yaşanılan olumsuz gelişmelerin kaynaklarını şu cümlelerle belirtmektedir: “Kanuni Esasi yürürlüğe girdiği halde gayrimüslimlere uygulanan baskılar artmış, bunun üzerine bölgede yaşayan birtakım uluslar “ortak tehlike” karşısında anlaşma zemini aramaya başlamışlardır.”

“Balkanlar’daki ulusal rekabetlerin aşılmasında Rusya’nın ve Venizelos’un özel kişiliğinin önemli rolü olmuştur. İngiltere’nin Doğu Meselesi ile ilgili tavrının değiştiği görülmüş ve Osmanlı’nın bütünlüğünden yana tavır koymayacağı netleşmiştir. ”168

Balkan devletleri, Rumeli’de gerçekleşecek olan reformun, yabancı devletlerle birlikte kendi denetimleriyle birlikte gerçekleşmesini Osmanlı Devleti’nden çok ağır bir ifadeyle istemişler; Osmanlı Devleti de sert talebi Balkan devletleriyle ilgili ilişkilerini kesintiye uğratmakla yanıtlamıştır. Köylü, Karadağ’ın Osmanlı Devleti’ne karşı savaş duyurusu ile ilgili meselenin kaynaklarına şu şekilde izah etmektedir: “Bundan dolayı birinci hamle, 8 Ekim 1912’de Karadağ Osmanlı Devleti’ne karşı savaş duyurusunda bulunmuştur. Karadağ’ın Osmanlı Devleti’ne savaş ilânı ile Balkan Savaşları’nın ilk

168 Erdem, a.g.e., s. 59-60.

57

bölümü başlamıştır. Karadağ’ın hemen sonrasında 17 Ekim’de Bulgaristan ve Sırbistan, 19 Ekim’de de Yunanistan Osmanlı Devleti’ne savaş ilân ederek harekete geçmiştir.

Bunun üzerine Osmanlı Devleti de, adı geçen devletlere ayrı ayrı savaş ilân etmiştir.

Osmanlı Devleti’nin savaşa karar verişinde, Ekim 1912’de İstanbul ve taşrada cereyan eden “harp mitinglerinin” de etkili olduğu söylenmektedir.”169 “Bu anlatıma göre Yunan Ordusu Başkomutan Veliaht Konstantinos liderliğinde Katerini, Grevena ve Kozani’yi

“kurtarmıştır (apeleftherose)”. “Bulgar kuvvetleri doğuda İstanbul’un eşiğine kadar ulaşmış, batıda Batı Trakya’yı ve Doğu Makedonya’yı ele geçirmişlerdir. Sırplar Kuzeybatı Makedonya’ya yönelmişler, Üsküp ve Manastır’ı ele geçirmişlerdir. ”170

Pallis, Venizelos’un savaş hedefinin nasıl ilerleyeceği yönündeki kaynaklarını şu sözlerle dile getirmektedir: “Venizelos, bu meseleyi yorumladığında hedeflemiş olduğu amacın bir diğer örneğini, ilk Balkan Savaşında 1912’de, Yunan ordusu ilk muvaffakını Selanik yolundaki Sarantaporo’da başardığı anda gösterdi. Bu zafer üzerine iki seçeneği vardı; doğuya taraf Selanike ulaşmak ya da kuzeybatı yönünde Manastır’a ilerlemek.

Ordulara seslenen Veliaht Konstantinos subaylarının düşüncesini doğru bularak Manastır’a gidilmesini, Batı Makedonya’daki Türk güçlerinin bu nedenle ikiye ayrılmasını istiyordu. Venizelos ise, Yunanlılar için Selanik’in çok önemli olduğunu anlamıştı.” “Kuzeydoğudan hedefini belirlemiş olan Bulgarlardan önce Selanik’e varamazlarsa savaş’ın bitiminde kendileri için önemli olan bu şehri kaybedebilirlerdi.

Toprak bölüşmesinde herkesin elinde bulunan yerlerin kedilerine kalacağını biliyordu.

Başkomutan ve Kurmay Başkanın görüşüne rağmen Selanik’e doğru yürünmesinde ısrar etti.”171 “Kral Konstantinos ve Venizelos arasında ilk fikir ayrılığı, işte tam da bu olay üzerinde gelişmiştir. Hemen ardından Konstantinos destekçileri Selanik’e yönelik zorlu

169 Murat Köylü, Türk İnklabı, Kripto Yayınları, Ankara 2015, s. 170-171.

170 Murat Köylü, Çılgın Yunanlılar, İleri Yayınevi, İzmir, 2012, s. 131.

171 Pallis, a.g.e., s. 123.

58

gidilebilmesinin nedeni olarak, Epir’deki mücadelenin durumu belli olmadan önce Veliaht’ın Selanik’e ilerleyemeyeceğini ve Yunan Ordusu’nun batısında donanımlı Türk ordusunun bulunduğunu söylemişlerdir. Venizelosçular ise sorunun askeri değil, siyasi bir mesele olduğunu söylemişlerdir. Selanik’in alınması, diğer Makedonya’nın istenmesi için çok önemliydi. Venizelos bu konuda oldukça haklıydı. Yunanlılar Selanik’e kılı kılına, Bulgarlardan 24 saat önce ulaştılar, istenilen oldu.” “Selanik o günden bu yana Yunanlılarındır.” “Veliahtın dediği gibi Manastır’a yürünmüş olsaydı, Yunanlılar’ın eline hiçbir şey geçmeyecekti.172 Selanik’in Hasan Tahsin Paşa tarafından Yunanlılara teslim edildiği gün, aynı zamanda Agios Dimitrios yortusudur. Selanik’in Yunanlıların eline geçtiği tarih 8 Kasım 1912’dir.”

Gencer, Birinci Balkan Savaşı’nın hangi tarihte sona erdiğini, Yunan ve Osmanlı sınırlarının nasıl belirlendiği, yönündeki kaynaklarını şu şekilde izah etmektedir:

“Birinci Balkan Savaşı, 30 Mayıs 1913’te imzalanan Londra Antlaşması’yla sona ermiştir. Antlaşma ile Osmanlı Devleti’nin batı sınırı Midye-Enez hattı olarak belirlenmiştir. Osmanlı Devleti Arnavutluk ve Ege Adaları’nın geleceğinin kararlaştırılmasını büyük devletlere bırakmıştır. Yunanistan Selanik, Güney Makedonya ve Girit’e, Bulgaristan Kavala, Dedeağaç ve bütün Trakya’ya, Sırbistan ise Orta ve Kuzey Makedonya’ya sahip olmuştur.”173

Erdem, Kral Georgios’un öldürülmesi haberi kaynaklarını şu cümlelere açıklamaktadır: “18 Mart 1913’te Yunanistan, Kral Georgios’un Selanik içinde öldürülmesi haberi ile sarsılmıştır. Tetikçi Shinas bir Helen’dir ve anarşist ya da dengesiz olduğu söylentisi yayılmıştır. Ancak Theodoros Pagkalos anılarında, tetikçinin dengesiz ya da anarşist olmadığını, sadece yabancı güçlere hizmet edenlerin aleti olduğunu ve bunların Kral Georgios’un ölümünden çıkar beklediklerini kaydetmiştir.

172 Pallis, a.g.e., s. 124.

173 Ali İhsan Gencer, Türk İnklap Tarihi, Der Yayınları, İstanbul 2014, s. 40-42.

59

Kral’ın, İngilizlere karşı sıcak duygular beslediği bilinmektedir. Buna karşılık Konstantinos’in Almanların yanında yer alacağına dair umutlananlar vardır. O dönem pek çok yazar, ayrıca Pagkalos gibi Yunanlıların önde gelen isimleri, Georgios’un özellikle Almanya’nın Balkanlar’daki çıkarlarının kurbanı olduğunu yazmışlardır. ”174

Pallis, iki zıt karakterin yönetimde olması siyasal yönden izlediği politikanın kaynaklarını şu şekilde yorumlamaktadır: “Konstantinos Mart 1913’te krallık yemini etmiştir. İki zıt karakterin yönetimde olması, siyasal açıdan gelecekte yaşanacakların Yunan Halkına pek huzur getirmeyeceğinin işaretlerini veriyordu sanki. Georgios’un öldürülmesinin akabinde muhalefet (eski partiler olarak ifade edilmektedir), her yöntemi kullanarak iki baskın karakteri karşı karşıya getirmeye çalışmıştır. Bu yönde sistemli bir faaliyet yürütülmüş, İkinci Balkan Savaşı’nın başlaması da fırsat olarak değerlendirilerek Venizelos’a karşı saldırıya geçilmiştir. ”175 “Venizelos ile Kral arasında bir diğer uzlaşmazlık Bükreş Anlaşması görüşmelerinde yaşanmıştı. Bükreş’te Barış Konferansı başlamıştı. Dedeağaç’a kadar Trakya ve Doğu Makedonya fiilen Yunan ordusunun işgali altındaydı. Artık Kral olmuş olan Konstantinos, Bükreş’teki Venizelos’a bir telgraf çekerek, Meriç’e kadar işgal altındaki toprakların tamamının kendilerine bırakılmasından başka bir şartı kabul etmemesi talimatını verdi. Venizelos cevabında, aşırı isteklerini Romanya’nın desteklemeyeceğini bildiğinden sadece Nestos’a kadar Makedonya’dan bir parça üzerinde ısrar edeceğini bildirdi. Şayet Yunanlılar Meriç’e kadar olan topraklarda ısrar edecek olurlarsa, savaşın yeniden başlaması ihtimali kuvvetliydi ve yeni bir savaşın sonuçlarının ne olacağı bilinmezdi.

Konstantinos önce bu görüşü kabul etmek istemedi. Venizelos istifa tehdidini savurunca

174 Erdem, a.g.e., s. 61.

175 Pallis, a.g.e., s. 130-131.

60

razı oldu. Venizelos bu olayda da aşırı isteklerle her şeyi tehlikeye atmaktansa, alabildiğiyle yetinme görüşünü ispat etmiştir. ”176