• Sonuç bulunamadı

5.2. Romantik ĠliĢkilerde Aldatmayı Açıklayan Modelin Test Edilmesine

5.2.1. Bağlanma Boyutlarının Aldatma ile Doğrudan ve Dolaylı

AraĢtırma sonuçlarına göre romantik iliĢkilerde bağlanma boyutlarından, terk edilme ve reddedilme kaygılarını yoğun yaĢama, iliĢkide yoğun yakınlık kurma isteğinde olma, kırılgan ve hassas bir yapıda olma anlamına gelen kaygılı bağlanma aldatma ile doğrudan ve iliĢki bağlanımı üzerinden dolaylı olarak iliĢkilidir. Bu bulgu, kaygılı bağlanmanın doğrudan iliĢki açısından aldatmayı arttıran, dolaylı iliĢki açısından (iliĢki bağlanımını arttırarak) aldatmayı azaltan bir değiĢken olduğunu ortaya koymaktadır. ġu halde kaygılı bağlanmanın doğrudan iliĢki açısından aldatmayı arttırdığı; ancak kaygılı bağlanma ile aldatma arasındaki iliĢkiye iliĢki bağlanımı aracılık ettiğinde aldatmanın azaldığı söylenebilir.

Kaygılı bağlanmanın bu araĢtırmada ortaya çıkan bulgularını, yani aldatma üzerindeki doğrudan etkisine iliĢkin bulguları destekleyen çeĢitli araĢtırmalar vardır. Allen ve Baucom (2004) araĢtırmalarında kaygılı bağlanma stilindeki kadınların, güvenli bağlanma stilindeki kadınlara göre daha fazla partnerleri olduğunu belirlemiĢlerdir. McAnulty ve Brineman (2007) bağlanmada kaygının aldatma olasılığını arttırdığını belirtmiĢlerdir. Fish ve diğerleri (2012) yaĢ ortalaması 24 olan bir grup yetiĢkin üzerinde yaptıkları araĢtırmada yüksek düzeyde kaygılı bağlanma ile aldatma arasında pozitif iliĢki olduğunu bulmuĢlardır.

76

Yüksek kaygılı kiĢiler yoğun olarak bağlanma ihtiyaçlarına odaklıdırlar ve oldukça fazla yakınlık kurma ihtiyacı duyarlar. Bu kiĢiler kıskançtırlar ve terk edilme endiĢesi taĢırlar. Olumsuz benlik algıları ve sevilebilir olduklarından Ģüphe etmeleri nedeniyle partnerlerini güvenilmez bulurlar ve bu nedenle partnerleri tarafından suçlanırlar. Bu kiĢiler tehlike algısına iliĢkin olumsuz düĢüncelerini kontrol etmekte zorlanırlar. Kaygılı bağlananların kullandıkları hiperaktivasyon stratejileri iliĢki doyumu ve tutarlılığı üzerinde negatif etkiye sahiptir ve onlar aktivasyonlarını engelleyen veya baĢka yöne çeken diğer davranıĢ sistemlerine karıĢırlar (örn teĢekkür almak için bir baĢkasına yardım etmek, reddedilmeyi önlemek ya da ertelemek için bir baĢkasıyla cinsel birliktelik) (Mickulincer ve Shaver, 2007).

Kaygılı bağlanmanın doğrudan iliĢki açısından aldatmayı arttırması, kaygılı bağlanan kiĢilerin yakınlık kurma ihtiyaçlarını var olan iliĢkilerinde karĢılayamamaları ile açıklanabilir. ġöyle ki kaygılı bağlanan kiĢilere kurdukları yakınlık hiçbir zaman yeterli gelmediğinden, bekledikleri onayı ve sevgiyi alamadıklarından ve reddedilmeye hassasiyetlerinden dolayı tüm bu ihtiyaçlarını karĢılamak için iliĢki dıĢından bir baĢka kiĢiyle iliĢkiye girerek aldatmaya yönelebilecekleri söylenebilir.

Kaygılı bağlanmanın aldatma üzerindeki dolaylı etkisi açısından yani iliĢki bağlanımı üzerinden aldatmaya olan etkileri açısından bakıldığında bu dolaylı etkiyi inceleyen bir araĢtırmaya rastlanılmamıĢtır. Bu durum romantik iliĢkilerde yapısal eĢitlik modeli çalıĢmalarının yeni ve az olması ile ilgili olabilir. Bu nedenle bu bulguyu yorumlarken kaygılı bağlanma ile aracı değiĢken olan iliĢki bağlanımı arasındaki iliĢkileri inceleyen araĢtırmalardan yararlanılmıĢtır. Literatür incelendiğinde kaygılı bağlanma ile iliĢki bağlanımı arasında negatif yönde iliĢkiler olduğunu belirleyen ya da iliĢki olmadığını belirleyen araĢtırmalar söz konusudur (Impett ve Peplau, 2002; Schmitt, 2002; Simpson, 1990; Tucker ve Anders, 1998). Bununla birlikte bu araĢtırma bulgularını destekleyen ve iliĢki bağlanımı ile kaygılı bağlanma arasında pozitif yönde iliĢkiler olduğunu belirleyen az sayıda olsa da araĢtırma bulunmaktadır. Örneğin Pistole ve Vocaturo (1999) romantik iliĢkilerde bağlanma ile bağlanım arasındaki iliĢkileri inceledikleri araĢtırmalarında güvenli ya da kaygılı bağlananların kaçınan bağlanma stiline sahip kiĢilere göre iliĢkilerinde daha fazla kiĢisel adanmıĢlık (personal dedication) gösterdiklerini belirlemiĢlerdir.

Ho ve diğerleri (2012) ise Amerika ve Hong Kong’da yaĢayan sevgili çiftler üzerinde bağlanma ile bağlanım arasındaki iliĢkileri inceledikleri araĢtırmalarında kaygılı bağlanma ile kiĢisel bağlanım arasında iliĢki bulmamıĢlardır. Ancak kaygılı bağlanma ile yapısal

77

bağlanım arasında pozitif iliĢki bulmuĢlardır. Yapısal bağlanım, iliĢkiye yapılan yatırımı, iliĢkinin sürmesine dair hissedilen sosyal baskıyı içermekte ve daha çok iliĢki biterse ortaya çıkacak güçlükleri ve kayıpları içermektedir.

Etcheverry, Le, Wu ve Wei (2012) yine Amerika’da yaĢayan üniversite öğrencileri üzerinde bağlanma ve Yatırım Modeli arasındaki iliĢkileri inceledikleri çalıĢmalarında iliĢki bağlanımı ile kaygılı bağlanma arasında doğrudan iliĢki bulamamıĢlardır. Ancak kaygılı bağlanmanın doyum ve yatırım üzerinden iliĢki bağlanımını etkilediğini belirlemiĢlerdir. Buna göre kaygılı bağlanma doyum ile negatif, yatırım ile pozitif iliĢkilidir. Bu sonuç, bu sunulan araĢtırmada kaygılı bağlanmanın aldatma ile doğrudan ve dolaylı iliĢkilerinin farklı çıkması açısından benzerdir.

Yukarıda verilen araĢtırma sonuçları incelendiğinde kaygılı bağlananların iliĢki bağlanımlarının çeĢitli araĢtırmalarda farklı sonuçlar gösterdiği dikkati çekmektedir. Bu araĢtırmada kaygılı bağlanmanın iliĢki bağlanımı ile gösterdiği pozitif iliĢkiyi anlayabilmek için bağlanma sisteminin dinamiklerini daha derin incelemek önemlidir. Ayrıca Yatırım Modelinde iliĢki bağlanımının yerini değerlendirmek gerekli görülmektedir.

Kaygılı bağlananların bağlanma süreci/dinamikleri açısından iliĢki bağlanımı ele alındığında, bu dinamiklerin iliĢki bağlanımını güçlendirecek özellikler taĢıdığı söylenebilir. ġöyle ki kaygılı bağlananlar, ikincil stratejilerden hiperaktif stratejileri kullanırlar. Hiperaktif stratejileri kullanan bu kiĢiler bağlanma figürünü, bağlanma ihtiyacına karĢılık vermede, ilgi göstermede, koruyucu olmada isteksiz ve güvenilmez algılarlar. Bu stratejiler temelde birincil bağlanma stratejilerinin abartılı halidir ( örn partneri yoğun biçimde takip etme ve izleme, yakınlığı sürdürmek için çok fazla uğraĢma vb). Bu nokta hiperaktif stratejilerin ayrımını yapmada anahtar bir noktadır. Hiperaktif stratejileri kullanan kaygılı kiĢiler rahatlamak için partnerlerine aĢırı bağımlılık geliĢtirirler; aĢırı bir ilgi beklerler ve talep ederler; güçlü bir iç içe olma ve birleĢme isteği duyarlar. Partnerden biliĢsel, duygusal ve fiziksel uzaklığı minimize etmeye çalıĢırlar. Bu davranıĢların kiĢi açısından getirdiği ödüllere bakıldığında en azından bazı zamanlarda kiĢiyi baĢarıya ulaĢtırıyor ya da daha önce ulaĢtırmıĢ gibi görünmektedir. Aynı zamanda bu davranıĢların zorlayıcı olduğu ve öfkeye yol açtığı zamanlarda partner açısından iliĢkiyi bozucu etkileri olduğu, doyumsuzluğa ittiği, hatta reddetme ve terk etmeye yol açtığı görülebilmektedir; ki bu durum kaygılı insanlar için oldukça korkutucudur. Kaygılı kiĢiler

78

bilinçli ya da bilinçsizce incinebilirliklerini, yardıma ihtiyaçları olduğunu, bağlılıklarını vurgularlar ve bu abartılı vurgu ile partnerin dikkatini çekmeye çalıĢırlar. (Cassidy, 1994). Morgan ve Shaver (1999) kaygılı kiĢilerin bağlanıma çok erken, sıklıkla partnerlerini yeterince tanımadan yöneldiklerini ve bu erken yönelimin onları daha kırılgan/hassas bir hale getirdiğini ve bağlanımı olmayan partnerlerin de onların iliĢkiye dair güven ve tutarlılık beklentilerini hayal kırıklığına uğrattığını açıklamaktadır. Simpson (1990) kaygılı bağlananların baĢka kiĢileri kendileri ile iliĢki kurmaya isteksiz olduklarına, onlarla birlikte kalmak istemediklerine inandıklarını ve bununla birlikte kendilerinin partnerleri ile yoğun yakın iliĢkide olmak istediklerini belirtmektedir. Mikulincer and Erev (1991) kaygılı bağlananların kaçınanlara göre iliĢki bağlanımını ve partnerlerinin sevgisini daha fazla istediklerini ortaya koymuĢtur. Senchak and Leonard (1992) yeni evli çiftler üzerinde yaptıkları araĢtırmanın sonuçlarına göre kaygılı erkeklerin güvenli ve kaçınanlara göre evlilik öncesi iliĢki sürelerinin daha kısa olduğunu; yani iliĢkiye baĢladıktan sonra daha kısa süre içinde evlendiklerini belirlemiĢlerdir.

Kaygılı bağlananların bağlanma dinamikleri açısından yukarıda verilen literatür bilgilerine dayanılarak kaygılı bağlananların gerçekte iliĢki bağlanımı arayıĢı içinde oldukları, kendi iliĢki bağlanımlarını sağlamak için çaba gösterdikleri, aynı zaman da partnerlerinin iliĢkiye bağlanımlarını sağlamak ve sürdürmek için de çaba gösterdikleri söylenebilir.

Romantik iliĢkilerdeki dinamikleri açıklamada sık kullanılan ve Rusbult (1980, 1983) tarafından ortaya atılan Yatırım Modeline göre iliĢki bağlanımının belirleyicilerinin iliĢki yatırımı, iliĢki doyumu ve seçeneklerin niteliği olduğu daha önce belirtilmiĢtir. Buna göre iliĢki yatırımı yüksek, iliĢki doyumu yüksek ve seçeneklerin niteliği düĢük olduğunda iliĢki bağlanımı güçlü olmaktadır. Literatür incelendiğinde kaygılı bağlananların iliĢki yatırımlarının yüksek olduğunu, bununla birlikte iliĢki doyumlarının düĢük gösteren araĢtırmalar mevcuttur (Etcheverry ve diğerleri, 2012; BüyükĢahin ve Hovardaoğlu, 2007)). Bu araĢtırmalarda kaygılı bağlananların, partnerin onayını alma, reddedilmeme, terk edilmeme isteğiyle iliĢkiye yatırım yaptıkları açıklanmaktadır. O halde bu araĢtırmada kaygılı bağlananların iliĢkiye bağlanım göstermelerinin nedenlerinden biri romantik iliĢkilerine yatırım yapmaları olabilir.

Kaygılı bağlananların terk edilme, reddedilme kaygıları içinde iliĢkiye yatırım yapmaları; buna karĢılık iliĢki doyumlarının düĢük olması, hiperaktif stratejiler kullanarak sürekli aktif davranıĢlar sergilemeleri (örn partneri sık arama, sık görüĢme isteği, sık soru sorma vb) buna karĢılık bir türlü duygusal dinginliği elde edememeleri, duygusal doyum arayıĢlarının

79

hiç bitmemesi, yeni baĢladıkları bir iliĢkiye kendilerini hemen kaptırmaları ve iliĢkiyi hemen ilerletme çabasında olmaları onların yaĢadıkları çeliĢkiyi açıkça ortaya koymaktadır. Kaygılı bağlanma ayrıca kararsız bağlanma adıyla görülmektedir. Bu çeliĢkili, kararsız tutum onların hem aldatma davranıĢlarının hem de iliĢki bağlanımlarının yüksek olmasını açıklayabilir. ĠliĢkisinde sürekli aktif olan birinin iliĢkisinin bitmemesi, sürmesi çabasında olması (iliĢki bağlanımı güçlü) beklenebileceği gibi, aynı kiĢinin tüm yaptıklarına rağmen doyumsuz hissetmesi sonucu; ayrıca terk edilme ve reddedilme kaygılarıyla baĢa çıkabilmenin bir yolu olarak iliĢki dıĢından bir baĢkasıyla da iliĢkiye girebilmesi (yani aldatması) de beklenebilir.

Bu sunulan araĢtırmada kaçınan bağlanmanın aldatma ile iliĢkileri incelendiğinde kaçınan bağlanmanın aldatma ile doğrudan iliĢkili olmadığı, ancak iliĢki bağlanımı üzerinden iliĢkili olduğu görülmektedir. Bu bulguya dayanarak kaçınan bağlanmanın iliĢki bağlanımını düĢürerek aldatmayı arttırdığı söylenebilir. Ġlgili literatürde kaçınan bağlanmanın iliĢki bağlanımı üzerinden aldatmayla dolaylı iliĢkisini inceleyen bir araĢtırmaya rastlanılmıĢtır. Ayrıca ilgili literatürde kaçınan bağlanma ile aldatma arasındaki doğrudan iliĢkileri inceleyen araĢtırmalar bulunmaktadır. Dewall ve diğerleri (2011) kaçınan bağlanma stilindeki kiĢilerin daha fazla aldattıklarını belirlemiĢlerdir. Beaulieu-Pelletiera ve diğerleri (2011) yaptıkları araĢtırmada iliĢki dıĢı cinsellik ile kaçınan bağlanma arasında pozitif iliĢki bulmuĢlardır. Fish ve diğerleri (2012) yaptıkları araĢtırmada yüksek kaçınan bağlanma ile aldatma arasında pozitif iliĢki olduğunu bulmuĢlardır. Feldman ve Cauffman (1999) gerçekleĢtirdikleri araĢtırma sonucunda aldatma davranıĢının güvenli bağlananlara göre kaçınan bağlanma stiline sahip bireylerde daha çok görüldüğünü belirlemiĢlerdir.

Bu araĢtırmada kaçınan bağlanma ile aldatma arasında doğrudan iliĢkinin çıkmaması kullanılan aldatma ölçeğinin yapısı ile ilgili olabilir. ġöyle ki aldatma ölçeğinin maddeleri incelendiğinde ölçeğin aldatmayı, yani iliĢki dıĢındaki partnerle kurulan iliĢkiyi çeĢitli boyutlarıyla ölçtüğü ve bu partnerlerle kurulan uzun süreli iliĢkiye dayalı sorulara yer verildiği görülmektedir. Oysaki kaçınan bağlanma stilindeki kiĢilerin daha çok tek gecelik/günlük iliĢkilere, yani bağlanma olmadan kurulan iliĢkiler yoluyla aldatmaya yöneldiği açıklanmaktadır (Lambert ve diğerleri, 2011). Ölçekte ise iliĢki dıĢı partnerin ne yoğunlukta düĢünüldüğü, bu partnerle ne kadar sık görüĢüldüğü gibi uzun süreli bir iliĢkiye dair sorular yer almaktadır. Bu nedenle bu araĢtırmada aldatma ile kaçınan bağlanma arasında doğrudan iliĢki bulunmadığı söylenebilir.

80

Kaçınan bağlanmanın dolaylı iliĢkisi açısından bakıldığında iliĢki bağlanımını düĢürmesi nedeniyle aldatmayı arttırdığı görülmektedir. Bu araĢtırmanın bu bulgusu Dewall ve diğerlerinin (2011) ulaĢtığı sonuçları desteklemektedir. Dewall ve diğerleri (2011) kaçınan bağlanma ile Yatırım Modeli arasındaki iliĢkileri çok sayıda araĢtırma ile incelemiĢlerdir. Bu araĢtırmalar sonucunda kaçınan bağlananların düĢük iliĢki bağlanımından dolayı aldatmaya eğilim göstermede daha az direnç gösterdiklerini belirlemiĢlerdir.

Kaçınan bağlanmanın iliĢki bağlanımı üzerinden aldatmayla olan dolaylı iliĢkisini daha geniĢ bir literatür ile değerlendirmek için kaçınan bağlanma ile iliĢki bağlanımı arasındaki iliĢkileri inceleyen diğer araĢtırma sonuçlarına da bakılabilir. Ho ve diğerleri (2012) romantik iliĢkilerde bağlanma ile bağlanım arasındaki iliĢkileri inceledikleri araĢtırmalarında kaçınan bağlanma ile kiĢisel bağlanım arasında negatif iliĢki bulmuĢlardır. KiĢisel bağlanım iliĢkideki ödüllere dayalı bağlanım türü (örneğin birliktelik, partnerin fiziksel çekimi vb) olarak açıklanmıĢtır. Fricker (2006) yüksek bağlanım ile düĢük kaçınan bağlanma puanları arasında iliĢki bulmuĢtur. Dewall ve diğerleri (2011) yaptıkları sekiz farklı araĢtırmada kaçınan bağlanma stilindeki kiĢilerin mevcut iliĢkilerinden çok seçenekleri daha fazla olumlu algıladıklarını, daha çekici bulduklarını, seçeneklere daha fazla ilgi gösterdiklerini, ayrıca iliĢki bağlanımlarının daha düĢük olduğunu belirlemiĢlerdir. Birnie, McClure, Lydon ve Holmberg (2009) kaçınan bağlanma stiline sahip kiĢilerde iliĢki bağlanımına isteksizlik (commitment aversion) olduğunu ortaya koymuĢlardır. Etcheverry ve diğerleri (2012) bağlanma ve Yatırım Modeli arasındaki iliĢkileri inceledikleri çalıĢmalarında kaçınan bağlanmanın bağlanım üzerinde doğrudan negatif etkisi olduğunu belirlemiĢlerdir. Impett ve Peplau (2002), kadınlar üzerinde yaptıkları araĢtırmalarında kaçınan bağlanma ile iliĢki bağlanımı arasında negatif iliĢki olduğu sonucuna ulaĢmıĢlardır.

Yukarıdaki araĢtırma sonuçları incelendiğinde kaçınan bağlanma gösteren kiĢilerin iliĢki bağlanımlarının düĢük olduğu görülmektedir. Bu sonuçlar bu araĢtırmanın bulgularıyla tutarlıdır.

Kaçınan bağlanmada ikincil stratejilerden deaktif stratejiler kullanılmaktadır. Deaktivasyon stratejilerini kullanan bu kiĢiler yakınlık ihtiyaçlarını görmezden gelirler, tehlikeleri ve bir bağlanma figürüne ulaĢabileceklerinin farkında olmayı reddederler; çünkü tehlikeler ya da bağlanma figürü hakkında düĢünmek, onların deaktif bağlanma sistemlerini yeniden aktif hale getirebilir. Kaçınan kiĢiler partnerden psikolojik olarak uzak durma çabasındadır. Duygusal birliktelik, yakınlık, kendini açma ya da karĢılıklı bağlılık gerektiren

81

etkileĢimlerden kaçınırlar. Bağlanmaya iliĢkin duygu ve düĢünceleri görmezden gelir ya da bastırırlar. ĠliĢkiyle ilgili çatıĢma ve gerilimleri, kiĢisel zayıflıklarıyla yüzleĢmek ya da bunlara iliĢkin konuları düĢünmeye isteksizdirler. Partnerin yakınlık ve güven ihtiyacına karĢılık vermede gönülsüzdürler. Deaktif stratejileri kullanan kiĢilerin biliĢsel süreçlerine bakıldığında benlik algılarının çarpıtıldığı ve diğerlerine iliĢkin algının olumsuz olduğu görülmektedir. Benlik algıları savunucu biçimde ĢiĢkindir. Bu, muhtemelen daha az incinmeleri için gereklidir. Partnerlerini kötüleme eğilimindedirler. Deaktivasyon kiĢinin olumsuz duygularını düzenleme becerilerini engellemektedir. Çünkü bu kiĢiler gücenme ve öfke duygularını içsel yaĢarlar, dıĢsal olarak ifade etmezler. Bu kiĢiler güvenli kiĢilere göre iliĢki dıĢı cinselliğe daha çok eğilim gösterirler. Ġlk partnerlerinden çok diğer kiĢilerle ilgili cinsel fanteziler kurarlar. Aynı zamanda iliĢkilerini doyumsuz olarak değerlendirmeye yönelirler. ĠliĢki daha çok yakınlaĢmaya baĢlarsa kaçmak için kendilerine bir bahane bulurlar. Tüm bu süreçler iliĢkiye yatırım yapmalarını engellediği için yakınlığın ve duygusal birlikteliğin artmasını engeller. Genel olarak bakıldığında yüksek kaçınma, bağlanma sürecinin etkisiz/zayıf olduğu, iliĢkiye az değer verme ve iliĢkinin bağlanma ihtiyacını karĢılayacağına zayıf güven duyma ile ilgilidir. Böylece bağlanmaktan kaçınmayı içermektedir. Terk edilme, reddetme, ayrılma ya da kaybetmeyle iliĢkili korku ve düĢüncelerini bastırırlar. Yakın iliĢkilerinde dahi iliĢki bağlanımını engellemeye eğilimlidirler. Çünkü bağlanım onları reddedilmeye daha meyilli ve iliĢkiye bağlı hale getirebilir. (Mikulincer & Shaver, 2007). Dolayısıyla kaçınan kiĢilerin iliĢki bağlanımlarının düĢük olması, kullandıkları deaktif bağlanma stratejisi ile açıklanabilir.

5.2.2. BeĢ Faktör KiĢilik Özelliklerinin Aldatma ile Doğrudan ve Dolaylı