• Sonuç bulunamadı

Bağımsız Denetimin Etkinliği ve Rolünü Ölçen Yurt İçi Çalışmalar

MUHASEBE HATA VE HİLELERİNİN ÖNLENMESİNDE BAĞIMSIZ DENETİMİN ETKİNLİĞİNİN VE ROLÜNÜN ÖLÇÜLMESİNE YÖNELİK BİR

3.2. Bağımsız Denetimin Etkinliği ve Rolünü Ölçen Yurt İçi Çalışmalar

Türkiye’de şirketlerin kamuyu aydınlatma ihtiyacının ortaya çıkmasıyla birlikte, bağımsız denetime ihtiyaç duyulmaya başlanmıştır. 1970’li yıllarda dış kredi kaynaklarından yararlanma ile muhasebe denetimi konusunda ilk adım atılmıştır.

Sonraki yıllarda, yabancı sermayenin ülkeye girişinin hızlanması, uluslar arası finansman olanakları ve TTK, vergi kanunları, iş ortaklıkları, yatırım teşvikleri gibi konularda işletmelerin danışmanlık ihtiyacının artması denetime olan talebi artırmıştır.

(Uzay vd, 2009, 128-129). Bağımsız denetim firmaları 1987 yılında resmi olarak kabul edildikten sonra, etkinliklerinin artırılmasına yönelik çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.

Kardeş (1995) bağımsız denetim firmalarının kullandıkları analitik inceleme prosedürlerinin denetimin etkinliğini ne derece artırdığı ve sonuçlarını incelenmiştir.

Araştırmanın sonucuna göre analitik inceleme prosedürlerinin denetimin her aşamasında kullanılması denetimin etkinliğinin artırılması açısından önemli bulunmuştur.

Kavut (2001) yaptığı araştırmada bağımsız denetim firmalarının ortaya çıkardığı sonuçlardan yararlanarak taraflar ile denetlenen müşteri işletmelerin etkin bir denetimden beklentilerini incelemiştir. Araştırmada, halka açık şirketlerin tümü kapsama dâhil edilmiş ve konuya hâkim kişilere anket gönderilmiştir. Yapılan Z testi ve Anova testi analiziyle ulaşılan sonuca göre, müşteri işletmeler denetçilerin muhasebe ve denetim konularındaki bilgi düzeyine, sektör deneyimlerine, denetlenen işletme ve denetim firması arasındaki ilişkilerin derecesine ve denetim firmasının yönetim politikalarına göre denetimin etkinliğinin değişeceği görüşüne ulaşmıştır.

Kiracı (2004) tarafından SPK’ ya bağlı denetçiler üzerinde yapılan araştırmada, etkin bir bağımsız denetim için iç denetçilerin bağımsız denetçilere daha çok yardım etmesi, denetim testlerinin yapılması, işletme yönetimi hakkında bilgi alınması ve olası hile bilgilerinin paylaşılması ulaşılan sonuçlar arasındadır. Ayrıca, araştırma sonucuna göre, hile riski değerlemesinin önemli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bağımsız denetimin işletmelerdeki hata ve hilelerin engellenmesinde büyük bir güven unsuru oluşturduğu, yine ülkemizde var olan yasal düzenlemelerin tekrar gözden geçirilmesi, mevcut maddelere yeniden değinilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

PWC (2007,3)’nin Türkiye’de faaliyete bulunan 105 şirket üzerinde yaptığı araştırmaya göre, şirketlerin % 36’sı, son iki yılda bir ya da daha fazla sayıda hileye

145

maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Bunun yanı sıra, Türkiye’de şirket çalışanlarının mevkileri ile şirkette geçirdikleri süre açısından görülen hata ve hilelerin dağılımıyla ilgili çalışma yine PWC tarafından yapılan aynı araştırmada ele alınmıştır. PWC’nin Türkiye’de yapmış olduğu şirket çalışanlarının mevkilerine göre yapılan ekonomik suçlar araştırmasının bulgularına göre, suçların % 43’ü şirket çalışanları tarafından işlenirken, % 25’i üst yönetim tarafından işlenmektedir (PWC, 2007, 5). Üst yönetimdeki kişilerin şirkette hile yapmasının ortaya çıkması durumunda çalışma moralinde düşmeye, şirketin markasına zarar vermeye ve kötü iş ilişkilerine yol açmaktadır (A.g.e.,10). Yine, şirket çalışanlarının şirkette geçirdikleri zaman açısından yapılan araştırmalara bakıldığında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Hile yapan kişilerin şirkette geçirdikleri süre açısından PWC Global 2007 Ekonomik Suçlar araştırmasında % 57’si 5 yıl ve altı, % 43’ü 6 yıl ve üstü kıdeme sahip olduğu görülmüştür(PWC-Global, 2007,14). PWC’nin Türkiye’de yapmış olduğu araştırmaya göre ise de bu bulguları destekleyici sonuçlar bulunmuştur. Türkiye’de hile yapan kişilerin % 40’ı 2 yıldan az, % 60’ı mevcut görevinde 5 yıldan daha az çalıştığı görülmektedir (PWC-Turkey, 2007,5).

Altıntaş (2007), yapmış olduğu halka açık şirketlerdeki denetimin kalitesiyle ilgili çalışmada Türkiye’de bağımsız denetim firmalarıyla ilgili düzenlemelerin yetersiz olduğu, meslek odalarının meslek ahlakı ve benzeri kurallar oluşturmasının denetim firmalarının kalitesini artıracağı görüşüne ulaşmıştır. Aynı zamanda, Türkiye’de denetim standartlarıyla ilgili düzenlemelerin yapılmasının gerekliliğine ulaşılmıştır.

Bunun yanı sıra bağımsız denetim firmalarının kendilerine ait oluşturdukları çalışma kurallarının olması gerektiği sonucuna varılmıştır. Ulaşılan bir diğer sonuç ise, denetimi yapan kişilerin yeterli bilgi ve deneyim sahibi olması ile denetimin etkinliğinin yüksek olması arasında anlamlı farklılıklar olduğudur.

Varol (2010) muhasebe hileleri ile bağımsız denetim firmalarının ve müşteri işletmelerin ilişkisiyle ilgili yaptığı çalışmada, müşteri işletme ve bağımsız denetim kuruluşlarının muhasebe hileleri ile ilgili düzenleyici ve denetleyici kuruluşlar tarafından aldıkları cezaları incelemiştir. Yapılan çalışma neticesinde, işletmelerin ve bağımsız denetim kuruluşlarının aldıkları cezalar ile muhasebe hilelerini önleyen destekleyici bir sonuca ulaşılamamıştır. Amerika’da sorumlu kuruluş olan SEC

146

tarafından verilen cezalar oldukça ağırken, Türkiye’de SPK tarafından verilen cezaların daha hafif ve az olduğu gözlenmiştir (Age, 255-256).

Varol (2010, 255-266), muhasebe hilelerinin önlenmesinde ve ortaya çıkarılmasında bağımsız denetim firmalarına yüklenilen hukuki sorumlulukları araştırmıştır. Çalışma, bağımsız denetim firmalarında yapılmış ve müşteri işletmeler ve düzenleyici ve denetleyici kuruluşlar tarafından bağımsız denetim firmalarına verilen cezalar arasında bir nedensellik ilişkisi olup olmadığını incelemiştir. Yapılan çalışma neticesinde, işletmelerin ve bağımsız denetim kuruluşlarının aldıkları cezalar ile muhasebe hilelerini önleyen destekleyici bir sonuca ulaşılamamıştır. Bunun yanı sıra, muhasebe hilelerinin önlenmesinde cezaların ne şekilde dağıtıldığı ve algılandığı saptanmıştır. Buna göre, Amerika’da sorumlu kuruluş olan SEC tarafından verilen cezalar oldukça ağırken, Türkiye’de SPK tarafından verilen cezaların daha hafif ve az olduğu gözlenmiştir. Verilen cezaların ise daha çok kamuya açıklanan yanlış ve yanıltıcı bilgilerden kaynaklandığı saptanmıştır. Bunun yanında, Türkiye’de önemli bir düzenleyici ve denetleyici kurum olan SPK’nın bağımsız denetçileri muhasebe hilelerinden sorumlu tutmadıkları anlaşılmıştır.

Demirkıran (2010), denetimle ilgili yeni düzenlemeler ile finansal tabloların güvenilirliklerini ölçmek amacıyla, finansal tabloların güvenirlik algılamasını etkileyen faktörleri kapsayan İstanbul, Ankara ve İzmir’deki banka şubelerini ve genel müdürlükleri kapsayan bir araştırma yapmış ve bağımsız denetimle ilgili birden fazla faktörü topluca araştırmaya dâhil etmiştir. Bu çalışmaya göre, finansal raporlama sürecinde yer alan, işletme yönetimi, iç denetim, denetim komitesi ve bağımsız denetim fonksiyonlarının kendi aralarındaki ilişki pozitif yönde anlamlı çıkmıştır. Ayrıca, yapılan yeni düzenlemelerin finansal tabloların güvenilirliklerini artırdığı sonucuna ulaşılmıştır.

Akbulut (2010), denetim faaliyetlerinin etkinliği açısından denetim komitelerinin rolünün ölçülmesine yönelik olarak halka açık şirketleri denetleyen bağımsız denetim firmalarında bir araştırma yapmıştır. Bu çalışmada, denetim komitelerinin bağımsız denetçinin bağımsızlığını güçlendirmekte ve bağımsız denetimin etkinliğini artırmakta olduğu, işletmelerin karşılaştıkları riskleri azalttığı sonucuna ulaşılmıştır.

147

Özyurt (2010), bağımsız denetimin etkinliğini artıran bir diğer faktör olarak bağımsız denetçinin özelliklerini inceleyen içeren bir çalışma yapmıştır. Buna göre, denetçilerin özelliklerinin hangilerinin denetimin etkinliğini artırdığı tespit edilmiştir.

Bu çalışmada denetçilerin öğrenim durumu, mesleki yeterlilik, bağımsızlık, mesleki özen, titizlik, uzmanlaşma, dürüstlük, problem çözme yeteneği ve profesyonelliğin denetimin etkinliğini artıran unsurlar olduğu bulunmuştur. Bunun yanında, denetim mesleğine yeni başlayan denetçiler cinsiyetin denetim kalitesini etkileyen bir faktör olduğunu düşünürlerken, denetim mesleğinde bir süre çalışanlar cinsiyetin denetim kalitesini etkileyen bir faktör olmadığını düşündükleri sonucuna varılmıştır.