• Sonuç bulunamadı

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESĠ (BOP)

BaĢkan Bush‟a göre savaĢ, terörizmin kaynaklarını kurutmayı gerektirmektedir. Bu kapsamda yalnızca askeri önlem almak yeterli değildir. Terörle savaĢın ekonomik, siyasi ve sosyal boyutları vardır. Yoksulluk, eğitimsizlik, yanlıĢ yönetim, batıl ve çürük inanıĢların yaygın olduğu, özgürlüğün demokrasi ve insan haklarının ve özelde de kadın haklarının bulunmadığı Ortadoğu terörü besleyen en önemli bölgedir. Ortadoğu‟yu zehirleyen ve sömürgeci güçlerden kalma “etnik ayrımcılık” baĢta olmak üzere bölgenin

75 bu sorunlardan ayıklanarak küresel sisteme uydurulması gerekmektedir (Evcioğlu, 2005: 56).

Bu amaçla Bush insanlık adına kitle imha silahlarını yok etmek ve dünyayı Saddam gibi bir düĢmandan kurtarmak için BM ve diğer milletlerle birlikte ya da tek baĢına, Saddam problemini çözeceğini açıklamıĢ ve karĢıt görüĢlere rağmen bunu gerçekleĢtirmek için gerekli gördüğü eylemi uygulamaya sokmuĢtur (Gökçe, 2006: 94). Bunu gerçekleĢtirebilmek için ortaya bir proje atılmıĢtır: Büyük Ortadoğu Projesi (Evcioğlu, 2005: 56).

3.7.1. BOP’un Tarihsel Arka Planı

Büyük Ortadoğu Projesi Amerikan resmi belgelerinde görünmemektedir. Plân kendisini daha ziyade, ABD‟nin derin devlet ve CIA hesabına çalıĢan fikir üretme merkezlerinin raporlarında belli etmektedir (Akar, 2006: 21).

Proje isim olarak ilk kez National Force Quarterly (IFQ) isimli derginin 1995 tarihli sonbahar sayısında “The Greater Middle East” baĢlıklı yazıda formüle edilmiĢtir. General Binford Peay tarafından yazılan makalede Ortadoğu‟da güvenliği sağlamak için yapılması gereken askeri formülasyonlardan bahsedilmiĢtir. Derginin aynı sayısında Jed. C. Synder tarafından kaleme alınan “Büyük Ortadoğu‟da Türkiye‟nin Rolü” isimli makale plan çerçevesinde Türkiye‟ye bölgede atfedilen yer ve önem bakımından ilgi çekicidir (Synder, 1995: 34-63).

76 20 Eylül 2002‟de yayınlanan “ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi”, yeni güvenlik anlayıĢı açısından önemli belgelerdendir. Dokuz bölümden oluĢan belge insan haklarından, demokrasiye, teröre karĢı giriĢilecek mücadeleden, müttefiklere ve diğerlerine mesajlara varıncaya kadar ABD‟nin kendine ve dünyaya artık nasıl baktığını göstermektedir (www.whitehouse.org/nsslhtml, 22.03.2008).

ABD‟nin Ortadoğu‟da tam olarak ne yapmak istediğini ise Condoleezza Rice 7 Ağustos 2003 tarihinde Washington Post‟ta yayınlanan “Ortadoğu‟yu DönüĢtürmek” baĢlıklı yazısında açıklıyordu. ABD‟nin 2. Dünya SavaĢı‟ndan sonra kendini Avrupa‟yı dönüĢtürmeye adadığını ve Ģimdi Ortadoğu‟yu dönüĢtürmek için müttefiklerle bir araya gelindiğini belirterek baĢladığı yazıda Rice, Ortadoğu ülkelerinin siyasi ve ekonomik özgürlükten uzak olduğunu böyle bir ortamda huzursuzluk, Ģiddet ve terörün oluĢtuğunu iddia etmiĢtir. Yazısında 22 ülkenin bu dönüĢüme dahil olacağını da makalenin sonunda ifade etmiĢtir (Washington Post, 07.08.2003).

ABD için BOP‟un ne kadar önemli olduğunu ise Londra‟da çıkan El-Hayat gazetesinin 13 ġubat 2004‟te G-8 ülkelerine dağıttığı taslak metnini yayınlaması ile ortaya çıkmıĢtır. “G-8 ve Büyük Ortadoğu Arasında Ortaklık” adlı belge, Arap yazarların BM için 2002 ve 2003‟te yaptıkları saptamalarla baĢlamaktadır: “Arap toplumundaki “özgürlük”, “bilgi” ve “kadın hakları” konularındaki eksiklikler G-8 ülkelerinin milli çıkarlarını tehdit etmektedir. Bölgedeki siyasi ve ekonomik haklardan mahrum bırakılanların sayısı arttıkça, radikalizm, terör ve uluslararası suçlar ve yasal olmayan göçler konularında artıĢ gözlenecektir.

77 Büyük Ortadoğu‟daki durumu tanımlayan araĢtırma sonuçları ürkütücüdür:

- 22 ülkeden oluĢan Arap devletlerinin toplam milli geliri Ġspanya‟nınkinden azdır

- YetiĢkin Arapların % 45‟i okuma-yazma bilmemektedir ve bu sayının üçte ikisi kadındır.

- 2010 yılında 50 milyon 2020 yılında da 100 milyon Arap iĢ hayatına atılacak. Bu insanlar için en az 6 milyon iĢe ihtiyaç vardır.

- ĠĢsizlik Ģu anki gibi sürerse 2010 yılında 25 milyon kiĢi iĢsiz olacaktır - Bölge insanının üçte biri günde 2 dolardan daha az gelirle yaĢıyor. YaĢam

standardının düzeltilmesi için, bölgenin ekonomik geliĢimi en az % 6‟ya çıkarılmalıdır.

- Ġnsanların sadece yüzde 1.6‟sı internet kullanabilmekte ki bu dünyanın en düĢük bölgesel oranıdır.

- Arap kadınları, parlamentoda sadece yüzde 3,5 sandalyeye sahipler. Afrika ülkelerinde bu rakam yüzde 8,4‟tür.

- 2002 Arap Ġnsanı GeliĢi Raporu‟na göre Arap gençlerinin % 51‟i baĢka bir ülkeye gitmek istiyor. Bu yerlerin baĢında Avrupa gelmektedir.

Bu araĢtırma sonuçları, bölgenin yol ayrımında olduğunu gösteriyor. Büyük Ortadoğu ülkeleri layık oldukları iĢ ve eğitim standardının mahrum bırakılan ve siyasi haklardan yoksun kalan gençlere her yıl yenilerini ekleyerek devam edebilir. Ancak bu durum bölgenin durumunu ve G-8 ülkelerinin ortak çıkarlarını doğrudan etkilemektedir.

78 Bunun alternatifi ise reform yoludur. Arap insanı geliĢimi ile ilgili hazırlanan her iki raporun sonuçları, Büyük Ortadoğu‟da harekete geçmek için zorunlu ve acil eylem çağrısı içermektedir. G-8‟ler topluluğunun BM‟nin hazırladığı Arap Ġnsanı Raporları‟nın belirlediği eksiklikleri gidermeye yönelik reform için ortak öncelikler üzerinde uzlaĢması mümkündür. Bunlar;

- Demokrasi ve Ġyi Yönetimin Desteklenmesi - Bilgi Toplumunun ĠnĢası

- Ekonomik Fırsatların GeniĢletilmesi

“Bu reformların öncelikleri, bölge geliĢiminin anahtarıdır.”

Belgenin devamında yukarıda belirtilen üç ana eksen etrafında reformların nasıl olması gerektiği ayrıntılı biçimde anlatılmıĢtır (Al-Hayat, 13.02.2004).

Belgeye özellikle Arap Dünyası‟ndan birçok eleĢtiri olmasına rağmen Kahire Üniversitesi‟nden Prof. Galal Amin‟in tespit ve benzetmeleri çok ilginçtir. Ahram Weekly‟deki “Sömürgeci Sesler” baĢlıklı makalesinin ilk bölümlerinde belgeye sorular sormaktadır: “Ne için fırsat? Reform için mi? Hangi konuda? Rönesans için mi? Hangi alanda?…” Makalenin son kısmında ise Büyük Ortadoğu GiriĢimi belgesinin kendisine 1789‟da Mısır‟ı iĢgal eden Napoleon Bonaparte‟ın dağıttığı kitapçıkları hatırlattığından bahsediyor: “Fransız ve Amerikan Projeleri ayrı zamanlara da ait olsalar benzerlikleri çarpıcı. Ben Nepoleon‟un Mısırlı tarihçi Al-Gabari‟ye verdiği demece dönüyorum. Bildiri samimi bir notla baĢlayıp yabancılara haksız davranıĢlardan ötürü ülkenin mahalli liderlerine iftira ederken, demokrasi ve eĢitliğin avukatlığıyla devam ediyor. Napoelon

79 yumuĢak tarzda konuĢuyor fakat bugünkü Amerikalılara benzer Ģekilde büyük bir sopa taĢıyor. Fransız askerlerine baĢkaldıran herhangi bir köy ateĢe verilecek. Fransız bildirinin 2. maddesi de bunu söylemekte...”(Ahram Weekly, 07.04.2004).

BOP‟un açılımları açısından önemli olan belirttiğimiz makale ve bölgelerden baĢka, kronolojik olarak BOP açısından önemli olan bazı olay konuĢma ve belgeler Ģöyle sıralanabilir:

Aralık 1994: NATO konseyinin baĢlattığı “Akdeniz Dialogu” giriĢimi, NATO üyesi olan ülkelerin dıĢında, Cezayir, Mısır, Ġsrail, Ürdün, Moritanya, Fas ve Tunus‟u da bünyesine dahil etti.

Ocak 1995: 1985 yılında imzalanan serbest ticaret anlaĢmasının devamı çerçevesinde, ABD ile Ġsrail arasındaki tüm ticari engeller kaldırıldı.

Kasım 1995: Barselona‟da bir araya gelen Avrupa Birliği ve Akdeniz havzası ülkeleri (Cezayir, Mısır, Ġsrail, Ürdün, Lübnan, Fas, Suriye, Tunus, Türkiye, Filistin Otoritesi), siyasi, ekonomik, malî, sosyal, ve kültürel boyutlarda Avrupa Akdeniz Ortaklığını baĢlattılar. Sadece 1995-2000 yılları arasında, AB bu projeye 9 milyar euro ayırdı.

Aralık 2001: Ürdün, ABD ile serbest ticaret anlaĢması imzaladı. Tüm gümrük duvarları, 2010 yılından evvel kaldırılmıĢ olacaktı.

9 mayıs 2002: BaĢkan Bush, Kuzey Carolina Üniversitesinde yapmıĢ olduğu bir konuĢmada, “Orta Doğu ile bir ortaklık giriĢimi baĢlatmak niyetinde olduğunu” belirtti

80 (Middle East Partnership Initiative – MEPI). Proje taslağında belirtilenler arasında Ģunlar yer alıyordu: 10 yıllık bir süre içerisinde Orta Doğu ile ABD arasında bir serbest ticaret bölgesi oluĢturmak, adli reformlara yardımcı olacak bir forum kurmak, Ģirketlere daha özgür bir ortam yaratmak, edebiyat ve çevirileri desteklemek, vs... Büyük Orta Doğu projesinin çekirdeği aslında bu konuĢmadan kaynaklanacaktı: Müslümanlar, demokratik olmayan ve az geliĢmiĢ ülkelerde yaĢıyorlar. Batı‟nın yaĢam standardını bir nevi kıskanmalarının sonucu olarak, terörizm geliĢiyor. Sorunlarını çözemedikleri takdirde, onlara yardımcı olunmalı, sorunlar onlar için çözülmelidir...

10 temmuz 2002: Richard Perle‟in baĢkanlığındaki ABD Savunma Politikası DanıĢma Konseyi, Suud ailesinin iktidarına artık son verilmesini savunan uzun bir raporu dinledi.

12 aralık 2002: ABD dıĢ iĢleri bakanı Colin Powell, Heritage Foundation vakfında yaptığı bir konuĢmada, Orta Doğu ile Ortaklık GiriĢimini baĢlattığını, 2003 yılı için ise bu programa 90 milyon dolar tahsis edileceğini açıkladı. Bu “müthiĢ” meblağ sayesinde, siyasi ve ekonomik kalkınma desteklenecek, kadınların toplum içerisinde rolü ve eğitimi güçlendirilecekti...

Bu programın uygulanmasından, ABD dıĢ iĢleri müĢteĢarı Richard Armitage ve Orta Doğu bürosu müdürü Elizabeth Cheney sorumlu kılındı. Orta Doğu ile Ortaklık GiriĢimi, 15/17 eylül 2003 tarihlerinde Manama‟da adlî bir forum düzenledi, arkasından Detroit kentinde Arap Ekonomik Forumunu misafir etti (28/30 Eylül 2003), Beyrut‟ta ise 9-10 ekim 2003 tarihlerinde “Arap dünyasında yeni bir mali yapıya doğru” konulu bir sempozyum topladı.

81 26 Ģubat 2003: American Enterprise Institute önünde konuĢan George Bush, baĢlamak üzere olan Irak savaĢına değinerek Ģunları söyledi: “Özgürlüğüne kavuĢan bir Irak, özgürlüğün tüm bu bölgeyi nasıl değiĢtirebileceğini milyonlarca insana umut ve terakki getirerek gösterecektir. ... Irak‟ta kurulacak olan yeni bir rejim, bölgedeki baĢka uluslar için, özgürlüğün etkileyici ve muhteĢem bir örneğini oluĢturacaktır..”

19 ekim 2003: Prag‟da toplanan NATO zirvesinde, “NATO ve Büyük Orta Doğu” konulu konferansta söz alan ABD temsilcisi Nicholas Burns, Ģu noktaların altını çizdi: “NATO‟nun görevi Avrupa ve Kuzey Amerika‟yı savunmaktır. Sadece Batı Avrupa, Merkezi Avrupa veya Kuzey Amerika‟da kalarak bunun mümkün olabileceğine inanmıyoruz. Askeri güçlerimizi doğuya ve güneye yaymalıyız. NATO‟nun geleceği, doğuda ve güneydedir. Dolayısıyla, NATO‟nun geleceği Büyük Orta Doğu‟dadır...”

6 kasım 2003: Demokrasi Ulusal Vakfı (NED) önünde konuĢan baĢkan Bush, giriĢimin çerçevesini geniĢleterek, Orta Doğu‟yu değiĢtirmeyi amaçlayan genel bir demokratik müdahele planından söz etti.

20 ocak 2004 tarihinde verdiği önemli bir demeçte konuya değinen George Bush, Ģöyle dedi:

“Orta Doğu zulüm, umutsuzluk ve öfkeyle çalkalanmaya devam ettiği sürece, Amerika‟nın ve dostlarımızın güvenliğini tehdit eden insanlar ve hareketler üretmeye devam edecektir. BirleĢik Devletler, bu nedenle, büyük orta doğuda bir özgürlük stratejisi izleyeceklerdir...”

82 Projenin artık adı değiĢmiĢ, Büyük Orta Doğu GiriĢimi haline gelmiĢtir (Gerger, 2005: 9-12).

3.7.2. BOP’un Amacı

Büyük Ortadoğu fikri orijinal yazılıĢı ile proje değil giriĢim ya da inisiyatif olarak görünmektedir. Bu haliyle biçimlenmiĢ bir projeden ziyade, geliĢen ve değiĢen bir fikir olarak bakmakta da fayda vardır. Söz konusu projenin ya da giriĢimin temel ayakları Ģunlardır:

1. Ortadoğu‟da Siyasal DönüĢüm: Mevcut coğrafyadaki yönetim standartlarına göre yeniden formatlanması ve demokrasinin bölgeye hakim kılınması.

2. Ortadoğu‟da Ekonomik DönüĢüm: Söz konusu coğrafyada serbest piyasa ekonomisinden teĢviki, liberal ekonomik sistemin yerleĢtirilmesi, devlet denetimindeki alanların özel teĢebbüse açılmasının hızlandırılması, 3. Ortadouğu‟da Toplumsal/Kültürel DönüĢüm: Klasik din eksenli eğitimin

reformasyonu ve Batılı kültürü teĢvik eden eğitim, medya ve benzeri kültür araçlarının teĢviki

4. Ortadoğu‟da Stratejik DönüĢüm: Batı‟nın tehdit olarak gördüğü terörizm, kitle imha silahları vb. odakların yok edilmesi ve bölgenin Batılı güvenlik norm ve konseptlerine uygun hale getirilmesi (Akar, 2006:25- 26).

83 Bilgin‟e göre BOP hedef olarak Ortadoğu‟da batıya ve özellikle ABD‟ye yönelen radikalizmin kökünü korumak üzerine kurulan bir projedir. Bölge halklarının eksiklikleri ve ihtiyaçlarından çok ABD‟nin güvenlik, politik ve stratejik ihtiyaçlarından doğmuĢ bir plândır. Bu hedefe ulaĢmak için seçilen yollar ise bölgenin demokratikleĢtirilmesi, liberalleĢtirilmesi, ve ideolojilerin daha ılımlı hale getirilmesinin sağlanmasıdır (Bilgin, 2006: 129-130).

Gerger‟e göre BOP‟un amacı, demokrasi, serbest piyasa ekonomisi yönetiminde bulunanlar için sınırlı iktidar, laisizm, insan hakları, ferdiyetçilik ve hukukun üstünlüğü gibi Batı değerlerini, Müslüman halkların çoğunlukla yaĢadığı ülkelerde tahsis etmektir (Gerger, 2005: 23).

Arı‟ya göre BOP, bölgede Ġsrail temelli bir Pax-Americana oluĢturmaya yönelik giriĢimlerdir (Arı, 2000: 4).

Cıngı‟ya göre BOP, Baba Bush‟un soğuk savaĢ sonrasında hedeflediği Yeni Dünya Düzeni‟nin Ortadoğu ayağıdır (Cıngı, 2006: 202).

Gökçe‟ye göre ABD‟nin yeni dıĢ politika anlayıĢını yansıtan proje, Amerikan emperyalizmini sağlam zemine oturtmak için Ortadoğu‟yu yeniden yapılandırılması üzerinde düĢünülmüĢtür (Gökçe, 2006: 94).

Brzezinski‟ye göre ise Amerika küresel gücün belirleyici dört alanında en üstün durumdadır. Askeri olarak eĢi olmayan bir küresel eriĢime sahiptir, ekonomik olarak Japonya ve Almanya gibi rakipleri bulunsa da küresel büyümenin lokomotifi olmaya

84 devam etmektedir, teknolojik olarak ultramodern tüm alanlarda en öndedir ve kültürel olarak özellikle dünya gençleri arasında rakipsiz bir cazibeye sahiptir. Amerika‟yı tek kapsamlı küresel süper güç yapan bu dördünün birleĢimidir. Rakipsiz küresel güç olan ABD için jeopolitik ödül Avrasya‟dır. Dünyanın en iddialı devletlerinin bulunduğu yer Avrasya‟dır. ABD‟den sonra en büyük altı ekonomi, en büyük altı silah alıcısı bölgededir. Ayrıca birisi hariç, resmi olarak bilinen ve bilinmeyen tüm nükleer güçler Avrasya‟da bulunmaktadır. Dünyanın en kalabalık nüfuslu bölgesel hegamonya ve küresel nüfus talepkârları Avrasyalılardır. Avrasya‟nın siyasi olarak bütünleĢmek için fazla büyük olması ABD için bir Ģanstır. Bu nedenle Avrasya küresel üstünlük mücadelesinin sürdürülebileceği satranç tahtasıdır. Bu satranç tahtasında ABD kaybederse, küresel hegamonyasını da kaybeder. Bundan dolayı, ABD Avrasya‟da ve Ortadoğu‟da hakim gücünü devam ettirmek zorundadır (Brzezinsky, 2005: 43-57).

3.7.3. BOP ve Demokrasi Söylemi

Donelly demokrasi ve insan hakları kavramlarının Amerikan DıĢ Politikası‟ndaki yerini 4 ayrı safha halinde incelemiĢtir. 1945-1948; 1949-1973, 1974-1980 ve 1981-1988. Ġlk dönem “Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”nin kabulü ile sonra eren heveslilik dönemidir. Ancak soğuk savaĢın baĢlaması ile insan hakları ve demokrasi konuları neredeyse unutulmuĢ ve sadece iki güç arasındaki çatıĢma alanlarından birisi haline gelmiĢtir. Ġnsan haklarını her iki tarafta kendi taktik manevralarında diğerine karĢı kullanmıĢtır (Donelly, 1993: 7 ve 99).

ABD, Büyük Ortadoğu olarak tanımlanan bölgede birçok ülkenin demokrasiye gereksinim duyduğunu savunmaktadır. Bunlardan biri de Pakistan‟dır. Cheney, Pakistan‟ın

85 da ABD tarafından yeterince demokratik görülmediğini öne sürmektedir. Bununla birlikte Pakistan, ABD için iyi bir müttefiktir ve bununla birlikte var olan çeliĢkinin, BOP kapsamında demokrasiyi uygulaması ile çözüleceğini söylemektedir. Bölgede bazı yöneticiler batıyı düĢman olarak görmektedir. Bu rejimlerin askeri yöntemlerle ortadan kaldırılması gerekir. Bunun için de evvela Cheney‟e göre demokrasilere ön hazırlık anlamında geçici hükümetler kurulmalıdır (Evcioğlu, 133-134).

Kaynak ise demokrasinin Ortadoğu‟da tesis edilmesinin güçlüğünü Ģöyle anlatıyor: “Demokrasi bu ülkelerde mümkün olmayan bir Ģey, çünkü demokrasi insanların geliĢme seviyeleriyle ilgili değildir. Demokrasi ekonomik bir olaydır. BaĢından beri diyoruz ki, bir ülkede demokrasi olması için rakip tarafların olması lazımdır. Bu rekabet ekonomik güç ile ortaya çıkar. Amerika‟da çok sayıda ekonomik güç ile ortaya çıkar. Amerika‟da çok sayıda ekonomik güç olduğu için aralarındaki rekabet siyasi partileri doğurur. Halbuki ekonomik gücün tek olduğu yerde demokrasi olmaz. Çünkü bütün kaynaklar tek eldedir. Suudi Arabistan‟da herkes Oxford‟dan mezun olsa yine demokrasi olmaz. Çünkü ekonomik kaynak tektir. O da petroldür. Petrol kimin elindeyse, tüm basın yayın organlarına, eğitim sistemine hakim olacaktır. Rakiplerine nefes bile aldırmaz. Hatta hiç kimse onunla rekabete cesaret edemez” (Gürses ve Kaynak, 2004: 134).

Dempsey‟e göre ABD, Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde bölgeye demokrasi getirme söylemi ile devlet inĢa etme mühendisliğine giriĢmiĢtir. Demokrasi söylemi, 1950 ve 1960‟lardaki modern devletlerin varlığının komünizmle savaĢta zorunlu olduğu mantığının 11 Eylül sonundaki yeni versiyonu olarak terörizmle savaĢın bir yolu gibidir (Dempsey, 2002: 1).

86 3.7.4. BOP ve Enerji Kaynakları

ABD için Avrasya, ekonomi-politik egemenliğin mekansal odağıdır. Soğuk savaĢ sonrasının jeopolitik merkezidir. Dünyanın en zengin enerji kaynaklarının anavatanıdır. Yeni pazar alanı ve mücadele sahasıdır (Hacısalihoğlu, 2004: 67).

2003 yılı rakamlarına göre dünyada 9471 milyon ton petrole eĢdeğer miktarda birincil enerji tüketilmiĢtir. Bunun % 37.3‟ü petrolden % 23.9‟u doğalgazdan, % 26.5‟i kömürden ve % 6.1‟i nükleer, % 6.1‟i de hidroelektrik santrallerden elde edilmiĢtir. Dünyanın enerji ihtiyacının % 60‟ındnan biraz fazlasını sağlayan petrol ve doğalgaz rezervlerinin dağılımı Ortadoğu‟nun neden önemli olduğunu gözler önüne sermektedir. 2003 sonu itibarı ile kanıtlanmıĢ petrol rezervlerinin % 63.3‟ü, doğalgaz rezervlerinin ise % 40.8‟i Ortadoğu‟da bulunmaktadır.

2003 yılı itibarı ile dünya petrolünün % 25.1‟ini tüketen ABD üretimin ise sadece % 9.2‟sini sağlamıĢtır. Dünya petrol rezervindeki payı % 63‟ün üzerine çıkan Ortadoğu bölgesinin 88 yıllık petrol rezervi bulunmaktadır. Buna karĢılık rezervdeki payı % 2.7‟ye düĢen ABD‟nin 11 yıllık rezervi kalmıĢtır. Ortadoğu‟nun ABD için neden bu kadar önemli olduğunu verilen rakamlar ortaya koymaktadır (Ulagay, Milliyet: 19.07.2004).

Petrole ilgi esasen eskidir. Fakat petrolün stratejik önemi sıvı yakıt ile çalıĢan motorların icadı ve Ġngiliz donanmasının bu yakıtları kullanan araçlarla modernleĢtirilmesi sonucunda ortaya çıkmıĢtır (Yerasimos, 1994: 123).

Sadece ABD için değil sanayileĢmiĢ tüm büyük ülkelerin temel ihtiyacı olan petrol kaynağının varlığına yönelik herhangi bir tehdit krize yol açabilir. Enerjiye yönelik

87 dünyanın giderek artan talebi ve süregelen kaynak kesintisi olasılığı göz önünde bulundurulursa petrol üzerine bir çatıĢmanın patlak vermesi her zaman muhtemeldir (Klare, 2002: 45-46).

Ortadoğu yalnızca petrol kaynağı açısından zengin değildir. Örneğin Ġran, ham petrolün yanı sıra, kömür, krom ve dünyanın ikinci büyüklükteki doğal gaz rezervlerine; Ġsrail bakır, fosfat, potas, bromür asidi tuzu, uranyum rezervlerine; Kuveyt petrol ve doğalgaz rezervlerine; Libya petrolün yanı sıra doğalgaz rezervlerine; Umman ham petrol, bakır, asbest rezervlerine; Katar ham petrolün yanı sıra doğalgaz rezervlerine; BAE ham petrol ve doğalgaz rezervlerine sahiptir (Yıldız, 1993: 147).

ABD‟nin dünyadaki sultasını sürdürebilmesi için bu kaynaklara sahip olması, kontrolünü sağlaması gerekir. Enerji ve maden kaynaklarının piyasadaki fiyatını kontrol etmek içinse ortaklara ve bu vesileyle askeri üslere ve stratejik noktalara ihtiyacı vardır (ġafak, 2006: 92).

Nejat Eslen Radikal Gazetesi‟nde çıkan “Türkiye‟ye Kilit Ülke Rolü” adlı makalesinde ABD‟nin ünlü stratejik AraĢtırmalar Merkezi‟nin strateji yorumcusu Anthony H. Cordesman‟ın “Irak SavaĢı‟ndan sonra Ortadoğu‟da Enerji, Mevcut ve Muhtelif Yönelimler” 30 Ocak 2004 tarihli incelemesinden bazı detayları Ģöyle veriyor:

Ortadoğu küresel enerji kaynaklarının en önemli merkezi ve ithalatçısıdır. Küresel düzeyde petrol ihtiyacındaki artıĢ yıllık yüzde 1.7 oranındadır. Petrol tüketimi 2003‟te günde 66 milyon varilken, 2020‟de 119 milyon varil olacaktır.

88 Ortadoğu petrolünün kalitesi bir hayli yüksek ve maliyeti de ucuzdur. Ortadoğu‟nun potansiyel rezervleri ise 252.2 milyar varildir.

Ortadoğu dünya petrol rezervlerinin yüzde 65.4‟üne sahiptir. Bu rezerv 1.047 milyar varildir. Mısır, Cezayir, Libya ve Tunus rezervleri de eklenince toplam rezerv yüzde 69.6‟sına ulaĢmaktadır.

2002 yılında Ortadoğu küresel petrol ihtiyacını karĢılayabilecek ve bu maksatla üretimi arttırabilecek ülke Ortadoğu‟dur.

Kuzey Amerika‟nın 2025‟e dek Ortadoğu‟dan alacağı petrol yüzde 85 artacak, bunun büyük kısmı ABD‟de tüketilecektir.

2025‟e kadar Avrupa‟nın Ortadoğu‟dan petrol alımı yüzde 57, Japonya‟nın yüzde 50, Pasifik‟teki geliĢmekte olan ülkelerin yüzde 100 ve Çin‟in ise yüzde 500 artacaktır.

Dünyanın kanıtlanmıĢ doğalgaz rezervlerinin ise yüzde 34‟ü Ortadoğu‟dadır.

Eslen, bu veriler ıĢığında Ģunları söylemektedir: “Ortadoğu petrolünün ve ABD ekonomisi ve hem de Japonya‟nın ve Avrupa‟nın ve özellikle Çin‟in ekonomileri için ne kadar önemli olduğu anlaĢılmaktadır. Bu nedenle de Ortadoğu petrollerini kontrol eden gücün, küresel ekonomileri kontrol ederek küresel egemenliği sağlayabileceğini söylememiz mümkündür. Büyük Ortadoğu Projesi bir “kaynakların kontrolü” projesidir. Söz konusu kaynaklar ise enerji, su ve enerji kaynaklarıdır” (Radikal, 25.03.2004).

89 1980 yılında ABD BaĢkanı Carter resmen “Basra Körfezi bölgesine yapılacak bir saldırının ABD‟nin yaĢamsal çıkarlarına yöneltilmiĢ bir saldırı kabul edileceğini” ilan etmiĢtir. Bu söylem ABD‟nin bölgede enerjiye verdiği önemi göstermektedir (Gökçe ve Dinçyürek, 2003: 60).

Bu anlamda Büyük Ortadoğu, “elde tutma ve denetleme‟‟ stratejisinin allanmıĢ, pullanmıĢ demokrasi adına piyasaya sürülmüĢ ifadesi görünümündedir (Akar, 2006: 36).

90

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESĠ VE ORTADOĞU SU

KAYNAKLARI