• Sonuç bulunamadı

ORTADOĞU SU SORUNUNA BATININ YAKLAġIMI

4.3.1 Avrupa Birliği Politikaları

Antik dönemlerden, hatta Ģehirleri LagaĢ ve Umma‟nın Dicle‟ye su kanalı açmak hakkının kendilerine ait olduğunu iddia ederek savaĢa tutuĢtuğu Sümerlerden beri, su bütün çatıĢmaların temel sebebi olmuĢtur. Su en önemli kaynak olunca, yeryüzündeki su kaynaklarının azalmasının trajik sonucu doğurması da normaldir. Doğal kaynak hacminin giderek eridiği çağımızda, birçok ülkenin bu kaynakları kendi kontrolü altında tutmak amacıyla zor kullandığı ve bunun da bazen silahlı çatıĢmaya neden olduğu görülmektedir (Gorbaçov, 2003: 93–94).

Ortadoğunun su kaynaklarına devletlerin ilgileri yeni değildir. Arthur J. Balfour Ġngiltere DıĢiĢleri Bakanı olarak 13 Ağustos 1918‟de Ģunları söylemektedir:

“…ne baĢkan Wilson ne de bir baĢkası, Dicle ve Fırat‟ın çevresindeki geniĢ toprakları Osmanlılar‟ın denetimine bırakmak isteyecektir. Bu durumda sormak isterim: Mezopotamya‟daki Küçük Zap suyu‟na kadar veya yeterli derecede zengin su kaynaklarını

96 denetim altına alacak Ģekilde, ordularımızla ilerlememizin büyük yarar yok mudur? Bunu baĢardığımızda, petrol yataklarının büyük çoğunluğu da elimize geçecektir‟‟ (Pamir,

www.Emo.org.tr/enerjivebop_ekpdf., 13.02.2008).

Avrupa devletlerinin su kaynaklarına bakıĢ acısını gösteren belgelerden birisi ise Avrupa Birliği Komisyonu tarafından açıklanan 6 Ekim 2004 Ġlerleme raporu içerisindeki “Türkiye‟nin AB üyesi olmasının AB‟ye ve Türkiye‟ye etkileri‟‟ni konu olan ekidir. Ekte Ģunlar yazılmaktadır:

“Su önümüzdeki yıllarda giderek stratejik bir konu olacak ve Türkiye‟nin AB üyesi olması sonucu, su kaynaklarıyla Dicle ve Fırat üzerindeki barajlar ile sulama tesislerinin uluslararası yönetimi beklenebilir ve bu AB için büyük bir meseledir‟‟ (www.belgenet.com/arsw/ab/etki_2004.html, 23..04.2008).

Nejat Eslen „‟AB Sürecinde Jeostratejik Boyut‟‟ isimli makalesinde AB‟nin Fırat ve Dicle nehirlerine olan ilgisi ile ilgili ilginç tespitler yapmıĢtır. Eslen AB‟nin enerji güvenliğini sağlamak adına, ABD‟ ye rakip olarak yada onunla birlik olarak Ortadoğu ve Hazar havzasındaki enerji bölgelerini kontrol altına almak için Türkiye coğrafyasını zorunlu gördüğünden bahsetmektedir. Makalede ayrıca küresel ısınmanında etkisi ile önemi giderek artan Fırat-Dicle ile de ilgilenmeye baĢlayan AB‟nin bu su kaynaklarını Türkiye‟ye bırakmak istemediğinden ve uluslararası bir komisyon kurarak nehirlerin kullanmında iĢbirliği isteyeceğinden bu durumunda su yolları üzerindeki Türk egemenliğinin kısıtlanması isteğinden kaynaklandığından bahsedilmektedir. Yazının son bölümünde Eslen, Rapor ile ilgili Ģu yorumu yapmaktadır:

97 „‟ Türkiye enerji kaynaklarına ulaĢmayı mümkün kılan coğrafyası, enerji köprüsü oluĢturarak enerji güvenliğine sağlayacağı katkısı, Balkanlar, Kafkaslar, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'da güvenliğin ve istikrarın sağlanmasında önemli bir rol oynayabilecek askeri gücü, model oluĢturma özellikleri ve su kaynakları ile AB için jeostratejik öneme sahiptir ve bu nedenle de AB Türkiye'yi kendisine bağlamak istemektedir‟‟ (Eslen, Radikal, 16.10.2004).

Avrupa parlamentosu‟nda da diğer nehirlerle ilgili kararlarla birlikte özellikle Fırat ve Dicle‟nin uluslararası yönetime bırakılmasına yönelik bağlayıcı olmayan kararlar mevcuttur (Kodaman, 2007: 29).

Avrupa Birliği‟nin su politikaları doğrultusundaki düĢünce ve istekleri Ortadoğu‟da suyun vanasını elinde tutmak istediği yolunda yorumlanmaktadır (Kömürcü, AkĢam, 18.10.2005).

Oktay EkĢi‟de Hürriyet‟te 10 Ekim 2004‟te çıkan ”Fırat, Dicle ve AB“ baĢlıklı makalesinde Ģunları söylemektedir:

„‟Saddam‟ın elinde kimyasal ve biyolojik kitle imha silahları var. Nükleer bomba yapacak kapasiteye sahip olduğuda biliniyor. O nedenle Saddam‟ı o harekete geçmeden biz vurmak zorundayız gerekçesiyle yola çıkarken bizden Samsun ve Trabzon limanlarının da kendilerine tahsisini istemesini hatırlarsınız.

Belli ki bu meselelerde asıl niyeti gizlemek ve karsıdakini enayi yerine koymak gibi bir gelenek var.

98 Zaten diplomasideki kazık çoğu kez 20–30 sene sonra anlaĢılır.

O nedenle bizim diplomatlarımız, yeri geldiği zaman “O cümlenin orada ne iĢi var? diye sormalılar…“(Hürriyet, 10.10.2004).

4.3.2. ABD’nin Politikaları

ABD DıĢiĢleri Bakanlığı uzun bir süredir bölgesel sulara iliĢkin konularda etkin rol almaktadır. Hem bakanlık bünyesindeki Yakın Doğu ve Güney Asya daireleri hem de bölge ülkelerinde bulunan ABD elçilikleri bölgesel geliĢmeleri çok yakından takip etmektedir. Bu daireler ekonomik yönden çok, geliĢmelerin siyasi boyutlarıyla ilgilenmektedir. Bakanlığın yanı sıra.“BirleĢik Devletler Uluslararası Kalkınma TeĢkilatı‟da önemli çalıĢmalar yapmaktadır. TeĢkilat Ģu ana kadar su konusunda çeĢitli projeler için 2,5 milyar doların üzerinde harcama yapmıĢtır (Koluman, 2003: 48–49).

ABD yönetimine hizmet veren “Stratejik AraĢtırmalar Merkezi“; “Ortadoğu‟daki jeopolitik ilgilerimiz, bugüne kadar petrol ağırlıklıydı. ġimdi suda, bölgede önemli politik bir silah haline gelmektedir. Batılıların körfez petrollerine olan bağımlılığı sürekli bir Ģekilde artmakla beraber emniyetle iddia edebiliriz ki bu asrın sonuna kadar bu bölgenin politik durumunu su Ģekillendirecektir. Ortadoğu‟daki su kaynaklarının geliĢtirilmesi, Amerika için en kritik dıĢ politika konusudur“ Ģeklinde görüĢ belirtmiĢtir. Bu durum su ve gıdanın Ortadoğu‟nun en önemli politik silahı olan petrolün önüne geçtiği Ģeklinde yorumlanmaktadır (Dursun, 2006: 105).

2023 Dergisinin internet sayfasında “Editör“ imzalı yazıda Ģöyle denilmektedir: “ABD‟nin Irak‟ı iĢgali geliĢmelerin daha farklı bir zemine doğru kayacağını göstermektedir. Böylelikle Ortadoğu‟da su sıkıntısı çeken Ġsrail‟in menfaatleri

99 doğrultusunda bir paylaĢımının, ABD tarafından bölge ülkelerine dayatılacağı ve Türkiye‟nin de bu kapsamda ABD‟nin baskılarından nasibini alacağı dile getirilen görüĢler arasındadır“ (www.2023.gen.tr/mayıseditor.htm, 20.03.2007).

Dursun Yıldız ise “Tarihi GeçmiĢi, Stratejik Önemi ve Su Sorunu Açısından Akdeniz‟in Doğusu“ adlı kitabında Büyük Ortadoğu projesinde su kaynaklarının önemini Ģöyle anlatmaktadır:

“BOP ve onunla önemli paralellikler taĢıyan Büyük Ġsrail Stratejisi gibi Ġsrail stratejileri, bölgenin su denklemini yeniden oluĢturma amacındadır. Görünen odur ki; tıpkı petrol ve diğer enerji kaynaklarında olduğu gibi bölgede suyu denetlemek, bölge değerlerini korumak ve bozmakla dolayısıyla bölge ekonomik-politiğini elinde tutmakla eĢdeğer hale gelecektir. BOP, bölgedeki petrol ve su vanalarının kontrolünün aynı merkezden yapılmasına yönelik hedeflere sahip bir projedir‟‟ (2008: 138).

ABD‟nin Ortadoğu‟daki su kaynaklarının araĢtırılması için üniversitelere ve derneklere yardım ettiği de bilinmektedir. 1983‟te kurulan, Pennsylvania Üniversitesi Rektörlerinden Thomas Naff‟ın direktörlüğünü yaptığı ve „‟Assaciates for Middle East Research Ġnc‟‟ sponsorluğundaki gönüllü çalıĢma grubu ilk yayını 1984‟de Ģu isimle çıkarmıĢtı.:‟‟Water in the Middle East: Contlict or Cooperation‟‟. Kitabın arka iç kapağındaki notta bu çalıĢmanın Savunma Bakanlığı tarafından desteklendiği ve yürütüldüğü belirtilmektedir (Kapan, 2007: 87).

ABD‟nin su sorunu ile ilgili olarak aktiveleri devam etmektedir. 2005 yılı Eylül ayında, bölge meselelerini ele almak için Türkiye‟ye gelen heyette, Su Komisyonu

100 üyelerinden Senatör Bob Margett ve Dick Ackerman da yer alıyordu (www.republican.sen.ca.gov/web/29, 22.02.2008).

4.4. ĠSRAĠL’ĠN SU POLĠTĠKALARI

4.4.1. Ġsrail’in Su Potansiyeli

Ġsrail‟in beĢ milyon nüfusu barındıran 21 bin km/2‟lik küçük toprakları, hayli değiĢik topoğrafya ve iklim özellikleri gösterir. En batıdaki 190 km uzunluktaki sahil kesimine, kuzeye ve doğuya gidildikçe dağlar ve tepeler eklenir. Kuzeydeki yüksek topraklarda 600mm yi bulan yağıĢ Teberiye Gölü‟nde 400, Necef Gölü‟nde 200, Elat‟ta 250 mm‟ ye düĢer. Ülkenin bütününde yıllık buharlaĢma düĢen yağmurdan fazladır.Ġsrail‟in kullanabileceği sular hemen hemen tümüyle Ürdün Nehri kollarından gelir. Ġsrail‟deki yer altı suları ise üç akifer sistemde toplanmıĢ olup hem Gazze ġeridi‟en hem de Ġsrail bölgesine yer altı suları kanalize olmuĢtur (Uluatam,1998:123-125).

Dan Zaslavsky Ġsrail‟in su sorunlarını dört ayrı gruba ayırmaktadır. Bunlardan ilki fazla su tüketimi, ikincisi suyun çeĢitli sebeplerle kirlenmesi, üçüncüsü komĢularla Ģimdi yada gelecekte su yönetimi konusu sonuncusu ise karar verme ve yönetme becerisidir.

Su yönetimi konusunda Ġsrail Hükümeti‟ni profesyonel kadrolara görev vermediği için eleĢtiren Zaslavsky, “En az 15 yıldır Ġsrail‟in bir su politikası yok“ demektedir (http://www.biu.ac.il/soc/besa/water/zaslavsky.html, 22.04.2008).