• Sonuç bulunamadı

VAADEDĠLMĠġ TORPAKLARDA ĠSRAĠL DEVLETĠ‟NĠN KURULUġU

3.3.1. Yahudi Ġdeoloji ve Siyonizm

Yahudi ideolojisinin kaynağı “Tevrat” ve ona bağlı olarak Yahudilerin hayatlarını düzenleyen “Talmud” kitaplarıdır. Özellikle “Talmud” Ortodoks (Klâsik) Yahudiler arasında en çok itibar görendir. Ortodoks Yahudilere göre dinin tartıĢılmaz ve birinci derece kaynağı olan Talmud ve onun Yahudi olmayanlara karĢı içerdiği tüm saldırgan hükümler Ġsrail Devleti‟nin resmi ideolojisi üzerinde önemli etkiye sahip olmuĢtur (Eroğlu, 2004: 42).

Yahudi ideolojisinin önemli bir bölümünü “toprakların kurtarılması” oluĢturur. Toprakların kurtarılmıĢ olması için, ilk olarak sahibinin ve sonra üzerinde yaĢayanların Yahudi olması gerekmektedir. Yani, bu ideolojiye göre, Allah tarafından Ġsrailoğullarına Kutsal Kitap‟ta vaat edilen ve bir zamanlar Yahudi bir Kral tarafından yönetilmiĢ toprakların, bugün de Ġsrail Devleti‟ne ait olması gereklidir (Shahak, 2002: 8-11).

Tevrat‟ta Yahudilere vaat edilen topraklarla ilgili pek çok ayet vardır: Tekvin Bab: 17 Ayet 85:14

59 “Ve senin gurbet diyarını, bütün Kenan diyarını, sana ve senden büyük zürriyetine ebedi mülk olarak vereceğim. Bütün bu memleketleri sana ve zürriyetine vereceğim ve senin zürriyetini göklerin yıldızları gibi çoğaltacağım”.

Tesniye Bab: 12 Ayet: 23, 24, 25

23: “O zaman Rab bütün milletleri önünüzden kovacak ve sizden büyük ve kuvvetli milletlerin mülkünü alacaksınız.”

24: “Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak; sınırınız çölden ve Lübnan‟dan, ırmaktan, Fırat Irmağı‟ndan Garp Denizi‟ne kadar olacaktır”.

25: “Önünüzde kimse durmayacak; Allah‟ınız rab, size söylediği gibi, dehĢetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır”.

Tevrat‟ta Kenan ülkesi olarak adlandırılan ve Yahudilere vaat edilen bu toprak parçası baĢta Filistin olmak üzere, Lübnan‟ı, Ürdün‟ü, Suriye, Mısır ve Anadolu‟yu içermektedir (Akdemir ve Erdoğ, 2005: 11).

Shahak‟a göre ise Kenan illerinin Tevratsal sınırları, Güneyde tüm Sina Yarımadası‟nı, doğuda Ürdün‟ün tamamını ve Suudi Arabistan‟ın kuzeyini, Kuveyt‟in tümünü ve Irak‟ın çok büyük bir bölümünü, kuzeyde Lübnan‟ın ve Suriye‟nin tamamını ve Türkiye‟nin Van Gölü‟ne uzanan toprakları ile Kıbrıs Adası‟nı içerir (Shakak, 2002: 12).

Bahsedilen Tevratsal sınırlar içinde, “Arzı Mevud” denilen Ortadoğu‟nun merkezi kısmında bir Yahudi devleti kurmak için örgütlenen fikir akımı “Siyonizm” olarak

60 adlandırılır. Siyonizm kelime kökeni olarak, Hz. Süleyman‟ın kutsal mabedini inĢa etmiĢ olduğu Kudüs‟teki “Sion” dağından türemiĢtir. Temelde Filistin toprakları üzerinde bağımsız bir Yahudi devletinin kurulmasını amaç edinen Siyonizm, bütün fikirlerini Talmud‟un mitolojik hikâyeleri üzerine inĢa etmiĢtir (Erdoğdu, 2005: 53).

Dünyanın dört bir yanına dağılmıĢ, ümmeti Davut‟un altı köĢeli yıldızı altında toplayacak ve onlara kutsal topraklara kadar öncülük edecek bir Mesih‟in geliĢini büyük bir sabırla bekleyen Yahudiler (Öke, 1991:34), ilk siyon teĢkilatlarının kuruluĢu ile Filistin‟de Yafa yakınlarında küçük tarımsal sömürgeler oluĢturdular. Buna ilk hicret denmektedir (Çelebi, 1978: 28-34).

Yahudiler kendilerine vaat edildiğine inandıkları bu topraklara kavuĢmak amacıyla, ilk resmi adımı 29 Ağustos 1897‟de Basel‟de 1. Siyonist Kongresi‟ni düzenleyerek attılar. Siyonizmin kurucusu olarak bilinen Theodore Herzl kuracakları Yahudi Devleti‟nin sınırlarını Ģöyle açıklıyordu:

“Kuzey sınırlarımız Kapadokya‟daki dağlara dayanır. Güneyde de SüveyĢ Kanalı‟na; sloganımız Davud ve Süleyman‟ın Filistin‟i olacaktır.” Ayrıca Herzl, kongrede Ģu sözleri de sarf etmiĢti:

“Basel‟de ben Yahudi Devleti‟ni kurdum. Eğer bunu yüksek sesle söylersem bütün dünya güler. Fakat beĢ sene içinde ya da elli sene sonra herkes bunu böyle bilecektir” (Erdoğdu, 2005: 65).

61 3.3.2. Ġsrail Devleti’nin KuruluĢu ve Beka Stratejisi

Basel Kongresi‟nden sonra örgütlenmeye bilinçli bir Ģekilde devam eden Yahudiler maddi fonlar kurarak toprak almayı hızlandırdılar. Hatta Theodore Herzl Osmanlı padiĢahı II. Abdülhamit‟ten Filistin topraklarını bir bütün olarak satın almayı teklif etmiĢtir. Teklifin reddine rağmen faaliyetler devam ettirilmiĢ ve 1914 yılına gelindiğinde satın alınan topraklarda 100.000‟e yakın kiĢiden oluĢan bir koloniye ulaĢmıĢlardır. 1916 yılındaki Sykes-Picot antlaĢmasının imzalanmasıyla Filistin topraklarında Yahudi devleti kurulmasının önü açılmıĢ oldu (TaĢkın, 2005: 17).

1917 yılında Siyonist Konseyinin Ortadoğu‟da bir yerleĢim yeri isteği Ġngiliz hükümetine resmen verildi. Ġngiltere, verdiği yanıtta “Ġngiltere‟nin Filistin‟in milli ve hukuki haklarına hiçbir zarar vermemek kaydıyla bu isteği kabul edeceğini” bildirdi. 1917‟de Balfour Bildirisi ile Ġngiliz DıĢ ĠĢleri Bakanı‟nın Filistin‟de Yahudilere bir ulusal yurt kurulması çabasının Ġngiliz Hükümeti tarafından destekleneceğini açıklaması Ġsrail‟in kurulmasını için en önemli adımdır (Fromkin, 1994: 294).

Ġngiliz DıĢiĢleri Bakanı Lord Arthur Balfour‟un, uluslararası Siyonist hareketinin önderlerinden Lord Rotschild‟e gönderdiği mektup (Halloum, 1989: 158) ile Ġngiltere, toprakları üzerinde çok sayıda Yahudi‟nin yaĢamakta olduğu ABD‟nin sempatisini kazanmak ve Almanya‟ya karĢı yürütülen savaĢta ABD‟nin desteğini sağlamayı amaçlamıĢtır (Erdoğdu, 2005: 73). Almanya ve Osmanlı Devleti de Yahudi desteğini sağlamak amacıyla Siyonistlere karĢı savaĢ sonrası ödünler vermeye baĢlamıĢlardır (Halloum, 1989: 53).

62 Balfour Deklarasyonu ile Yahudiler hem lobi faaliyetlerine hız verdiler hem de dünyanın her yerinden Filistin topraklarına göç etmeye baĢladılar. 1922‟de Filistin‟deki Yahudi nüfusu 83.790 iken, 1935‟de 355.157‟ye, 1942‟de ise 484.408‟e yükseldi. 1942 yılında Filistin bölgesinin yaklaĢık %30‟u Yahudi nüfusundan oluĢuyordu (www.mideastweb.org/palpap.htm, 24.03.2008).

1919 itibarı ile Filistin‟de Ġngiliz manda yönetimi baĢlar baĢlamaz çatıĢmalarında baĢladığı görülmektedir. Arap-Yahudi çatıĢmalarında çok sayıda insan hayatını kaybetmiĢtir. Yahudi emellerine karĢı birçok Arap isyanı çıkmıĢ ve Araplar, Arap topraklarının Yahudilere transferinin durdurulmasını ve Arap çoğunluğa dayanan bir Filistin devleti kurulmasını istemiĢtir (Arı, 2007: 212).

2. Dünya SavaĢı bittiğinde Filistin‟deki çatıĢma durumunun hâlâ sürmesi üzerine mesele BirleĢmiĢ Milletlere götürülmüĢ ve çıkan anlaĢmazlıklara ve özellikle Arap dünyasının karĢı çıkmasına rağmen 1948 yılında David Ben Gurion baĢkanlığında Ġsrail Devleti‟nin kuruluĢu ilân edilmiĢtir (Armaoğlu, 1983: 486).

Ancak kurulan yeni devlet Siyonistler için pek tatmin edici kalmayacaktı. Ben Gurion “Statüko‟yu korumak bahis konusu değildir. Biz geniĢlemeye yönelik dinamik bir devlet kurmak zorundayız” diyordu. Yine Ben Gurion büyük idealleri içinse: “Filistin‟in bugün elimizdeki haritası Ġngiliz sömürgecileri tarafından çizilmiĢtir. Yahudi halklarımızın bir diğer haritası daha vardır ve bu haritada bizim hudutlarımız Nil‟den Fırat‟a kadar uzanır. Bu hedefi istikbaldeki genç nesillerimiz gerçekleĢtirecektir” demekteydi (Erdoğdu, 2005:94).

63 Bağımsız Ġsrail Devleti‟nin kurulması ve karĢı tepkiler Ortadoğu‟da buhranların, krizlerin günümüze kadar uzanmasına sebep olmuĢtur (Armaoğlu, 1983:483).