• Sonuç bulunamadı

Yahudi Yanlısı BakıĢ Açısı ve Neo-Conlar

3.4. ABD-ĠSRAĠL ĠLĠġKĠLER

3.4.1. Yahudi Yanlısı BakıĢ Açısı ve Neo-Conlar

Amerikan karakterinin oluĢumunda ve bununla bağlantılı olarak ABD politikalarının belirlenmesinde Protestan ahlâk anlayıĢının etkisi büyüktür. Protestanlık, insanın kurtuluĢunda ruhban sınıfının ve kiliselerin aracılığını reddeden, sorumluluğu bireysel temele oturtan bir inanç sistemidir. Daha çok Anglosakson ülkelerde yayılan Protestanlık inancı, sermaye birikimini, paranın rasyonel kullanılmasını ve kârlı giriĢimleri destekleyen bir çizgidedir. Ancak Katolik kilisesinin baskılarıyla Avrupa‟da Ġngiltere dıĢında kurumlaĢamayan Protestan cemaatler Amerika‟ya göç ederek 19. yüzyılın baĢından itibaren, bütün dünyanın ProtestanlaĢtırılması için Katolik Cizvitlerinkine benzeyen bir misyoner teĢkilat kurdular. Evvela ABD‟nin ticari çıkarlarını gözetecek bir alt yapı kurmaya çalıĢan teĢkilatlar misyoner faaliyetler ile dünya çapında Amerikan sever bir kitle oluĢturmaya gayret ettiler (Erhan, 2000:82-84).

Protestanlığın ekonomik faaliyetlere iliĢkin bakıĢ açısını Emin Gürses Ģöyle açıklamaktadır: “Katoliklerde tüketim konusunda, kültür konusunda, gelenek konusunda Müslümanlara benzerler. Batı Avrupa ülkelerinde Katolikler davranıĢları ile sanki isim değiĢtirmiĢ Müslümanlar gibi bir yaĢam tarzı benimsemiĢlerdir. ĠĢte bu yaĢam tarzı uluslararası kapitalizmin iĢine gelmez, Batı kapitalizmi iyi Hıristiyanlık derken, Protestanlığı anlar, Ortodoksluk ve Katoliklik iĢine gelmez. Bunu nereden öğreniyoruz, Türkiye‟den devĢirmek için götürüyorlar öğrencileri Ġngiltere‟de bir kampa, Güney

64 Amerika‟dan, Türkiye‟den, Orta Asya‟dan... Her yerden öğrenci getiriyorlar. Orada ders anlatan öğretmen Ģunu söylüyor: Müslümanlık, Katoliklik, Ortodoksluk hepsi aynıdır. Gerçek din Ġsa‟nın dini Protestanlıktır” (Gürses ve Kaynak, 2004: 49).

Amerikan Protestanları geçen yüzyıl baĢında liberaller ve tutucular olarak ikiye ayrılmıĢtır. Evanjelizm, kelime manası olarak Kutsal Kitap‟a dönmektir. Ġlk kez Protestan reformu sırasında Luther ve onun tabileri için kullanılmıĢtır. Tutucu kanat kendilerini “fundamentalist” sonra da „‟Evanjelik‟‟ olarak tanımlamıĢlardır. Bu sebeple Amerika‟daki Evanjeliklerin, Protestan mezhebi olan Püritenlerin bir devamı olduğu söylenebilir. Bugün ABD‟de 40 milyonun üzerinde Evanjelik Protestan vardır ve bunlar; Yahudilerin Tanrı‟nın SeçilmiĢ Halkı, vaat edilmiĢ toprakların Yahudilerin malı olduğunu ve Yahudilerin, Mesih‟in geliĢi ile dünyaya hakim olacaklarını kabul ederler (ġafak, 2006: 120).

BaĢka bir ifadeyle Yahudilerin dünya egemenliğine ulaĢması için onlara yardım etmeyi, Evanjelistler Ahiret‟te kurtuluĢun bir vasıtası olarak görmektedirler (Vural, 2003: 15).

Chomsky, Evanjeliklerin Ġsrail‟e taraftar olmasının sebebi olarak iki sebep gösterir. Birincisi, teolojiktir yani Eski Ahit‟te bahsedilen kehanetlerdir. Ġkincisi ise, iki tarafın ortak bir düĢmana sahip olmalarıdır. Ortak düĢman Ġslam‟dır. Evanjeliklerin Ġslam‟la ilgili kanaatleri “Arap halkının esaretinden dünyadaki anti-semitizmden ve Ġslâm aleyhtarı hissiyattan Tanrı‟nın ismini kirleten Ġslâm mesuldür” fikridir (ġafak, 2006: 121).

Bush yönetiminin siyasi felsefesini oluĢturan “yeni muhafazakârlık” akımı Ġslâm ve Ortadoğu‟ya “bilgili cehalet” ve “oryantalizm” gibi tarihsel kavramlarla uyum içinde

65 bakmaktadır. Bilgisel cehalet ulusların, fikirlerin, uygarlıkların ve dinlerin gerçeğe aykırı Ģekilde algılanmaları ve bunda ısrar edilmesi anlamında kullanılan bir terimdir. Oryantalizm ise, genelde Batı‟nın Doğu‟ya medeniyeti analitik normlar olarak kabul ettirdiği fikrine dayanmaktadır. Yeni muhafazakar söylem üzerinde bu görüĢlerin etkisi belirgindir ve bu tutum Müslüman dünyasında Amerikan aleyhtarlığına neden olmaktadır (Türkmen, 2005: 172).

ABD‟de büyük kabul gören, Hıristiyanlığın tutucu kısmını temsil eden Evanjelizm Bush yönetimi ile resmi yönetim düĢüncesi halini almıĢtır. Muhafazakâr yönetimin din anlayıĢı ile olan sıkı iliĢkisi, Tanrı‟nın hediyesi olan demokrasinin Ortadoğu için sağlanması yolunda önünde hiçbir engel tanımayacaktır (Bilgenoğlu, 2005:9-13).

George W. Bush, ABD tarihinde dinci Hıristiyan kimliğini ulusal ve uluslararası politikaya açıkça yansıtan ilk Amerikan baĢkanı olduğu gibi dini yatırımlara da en çok destek veren baĢkandır. Bush‟un dıĢ politikasında dinin etkisi, Amerikan Misyoner Medyası tarafından sık sık gündeme getirilmektedir (Evcioğlu, 2005: 216).

Neo-Conlar bugün üç ana tema altında birleĢmektedir:

1. Dini inançtan kaynaklanan ve siyasal yaĢamı-iyi ve kötü- arasında ahlaki bir seçim olarak kabul etme

2. Devletlerarası iliĢkilerin temel belirleyicisinin askeri güç ve bunu kullanma iradesi olduğu

3. ABD‟nin denizaĢırı çıkarlarının Ortadoğu ve Ġslam‟a odaklı olduğu (Türkmen, 2005: 173).

66 3.4.2 ABD’de Ġsrail Lobisi

Lobicilik, çok çeĢitli çıkar grupları tarafından yapılan, hükümet kararlarını etkilemeyi amaçlayan faaliyetlerdir. ABD‟de lobici baskı grubu olan en geniĢ anlamda kongre, Beyaz Saray, hükümet ya da mahalli siyasal organlarının kararlarını belirli amaçlar doğrultusunda etkileme faaliyetlerini sürdüren kuruluĢ veya kiĢidir. Lobi faaliyetleri ABD‟de “yönetim içinde yönetim” gibidir. ABD kongresinde politika oluĢturmada hiçbir organizasyon, lobi kuruluĢları kadar etkili değildir. Lobicilik ABD yasama sürecinin hayati bir parçasıdır (Garaudy, 2000: 22).

ABD‟nin politik süreci etkilemek için çeĢitli yollar sunan bölünmüĢ hükümet sistemi lobi faaliyetlerinin etkisini artırmasına olanak tanımaktadır. Ġsrail lobisi ABD‟deki en güçlü lobidir ve onu diğerlerinden farklı kılan Ģey sahip olduğu olağanüstü etkidir (Walt ve Mearsheimar, 2006: 32).

Bugün ABD‟de, nüfusun yüzde dördü kadar Yahudi yaĢar. Bu nüfus oldukça faaldir. En önde gelen üç büyük TV Ģebekesinden ikisi olan WBC ve CBS‟nin ortakları, New York Times, New Yor News ve Washington Post gibi etkili gazetelerin sahipleri Yahudi‟dir. Kongrede Yahudi asıllı otuz milletvekili, sekiz senatör yer almaktadır. Ġsrail Lobisi‟nin gücü üyelerinin “nitelik, nicelik, organize ve davalarına bağlılıkları” ndan kaynaklanmaktadır (Erdoğdu, 2005: 395).

Amerikan Yahudilerinin ABD dıĢ politikasını etkileyebilmek için kurduğu en güçlü ve en bilindik örgütlerden birisi, AIPAC örgütüdür. Lobi, Gory Bauer, Jery Falwell, Ralph Need ve Temsilciler Meclisi‟nde çoğunluk liderliği yapmıĢ olan Dick Armay ve Tom Delay gibi önemli Hıristiyan evanjelikleri de içermektedir. Ayrıca Eski Milli Eğitim

67 Bakanı, William Benett, eski BM büyükelçisi Jeore Kirkpatrick ve köĢe yazarı George Will gibi Yahudi olmayan ılımlı muhafazakârlar da bulunmaktadır (Walt ve Mearsheimer, 2006: 32-32).

AIPAC‟ın kendi internet sitesinde örgüt için New York Times gazetesinde yazan Ģu ifadeye yer veriliyor: “Amerika-Ġsrail iliĢkilerini etkileyen en önemli organizasyon”. Yine aynı sitede organizasyonun en belirgin amacı olarak, Ortadoğu‟da Ġsrail güvenliğini ve Amerikan çıkarlarını gözetecek Ģekilde iĢbirliği yapılması gösterilmektedir. Ayrıca, sitede BaĢkan George Bush‟un bir AIPAC toplantısındaki Ģu görüntülü sözlerine yer verilmektedir: “Uluslarımızı bir arada tutan bağlarımızı kuvvetlendirmek için bıkmadan gayret ettiniz. Bunlar bizi müttefik kılıyor ve bu bağlar hiçbir zaman bitmeyecek…” (www.aipac.org, 22.04.2008).

Amerika‟daki en tesirli kuruluĢlardan birisi de CFR‟dir. DıĢ ĠliĢkiler Konseyi, ülkeler bütününde tüm unsurları ile bir dünya yönetimi örgütlenmesidir. 1921 yılında J. Pierpant Morgan öncülüğünde kurulan örgüt dünyayı sarsan sayısız operasyonun kararlarını almıĢtır. Bu operasyonları en üst düzey üyeleri aracılığı ile yönetmektedir. Herry S. Truman, Dwight D. Eisenhawer, John F. Kennedy, Richard Nixon, Gerald Ford, George Bush, David Rockefeller gibi ünlü isimler örgüt bünyesindedir (Bilbilik, 2005: 126-129).

CFR, dünyanın en tesirli yayın organlarından kabul edilen Foreign Affairs adlı dergi ile dıĢ politikaya yön verir. CFR‟nin aldığı kararlar daha çok Yahudi sermayesi lehinedir. ġu anki baĢkanı dünyaca ünlü Yahudi zengini David Rockefeller‟dir. ABD

68 DıĢiĢleri Bakanı ve Hazine Bakanı genellikle derneğin üyelerinden seçilir (ġafak, 2006: 231).

Baram‟a göre, ABD‟nin gelmiĢ geçmiĢ en karizmatik baĢkanlarından olan ve Ġsrail‟e olağanüstü bağlılığı bulunan bir Yahudi olan Henry Kissinger‟in DıĢiĢleri Bakanı olması çok önemlidir. Ġsrail BaĢbakanı Menahem Begin, “Henry Kissinger‟in ABD DıĢiĢleri Bakanı olması, BirleĢmiĢ Milletler‟in Ġsrail‟in kuruluĢunu onaylaması kadar dev adımdır” sözüyle yorumlamıĢtır (Eroğlu, 2003: 142).

Henry Kissinger ABD dıĢ politikasını tamamen Ġsrail‟in yörüngesine oturtmuĢ, ABD‟nin Ġsrail‟in nükleer silah programını desteklemesi için elinden geleni yapmıĢtır. Ġsrail‟e yılda yaklaĢık yılda iki milyon dolarlık dıĢ yardım yapılmasını sağlamıĢtır. Arap- Ġsrail savaĢı sırasında, Ġsrail‟e yapılan tarihin en büyük silah sevkiyatı onun emriyle gerçekleĢmiĢtir. Chomsky, Kissinger‟in bu misyonunu Ģöyle belirtmektedir: “Kissinger 1970 yılında Ortadoğu‟yu kontrolü altına almayı baĢardı ve reddiyeci Büyük Ġsrail anlayıĢı, uygulamada ABD‟nin politikası haline geldi. O zamandan bu yana bu politika, 1973 sonrası yaĢanan değiĢikliklere rağmen, özü bakımından aynı kaldı” (Medyalı, 1992: 7).

Dernekler ve medyayı kullanma, akademik çalıĢmaları gözlem altında tutma, dıĢ politikaya yön verme gibi yollardan baĢka Yahudi Lobisinin en güçlü silahlarından birisi de Ġsrail‟e karĢı eleĢtiri yapanların Ġsrail düĢmanlığı ile itham edilmeleridir (Walt ve Mearsheimer, 2007: 45-47).

69 Erdoğdu‟ya göre tüm bunlara karĢılık baĢından beri Ġsrail‟in Ortadoğu‟daki Amerikan stratejisine bir dizi hizmette bulunması beklenmiĢtir:

1. Arap pazarlarını kırmak ve Arap birliğini önlemek 2. Arap milli akımını ve halkçı oluĢumları parçalamak

3. Arap ülkelerini ekonomik geliĢme yerine savaĢa yatırım yapmaya zorlamak 4. Bazı Arap rejimlerinin -menfaati icabı- iktidarda kalmasını sağlamak gibi…

(Erdoğdu, 2005: 100).