• Sonuç bulunamadı

1.9. WEBER SONRASI WEBERYEN BÜROKRASİ

1.9.1. Bürokratik Örgütlenmenin Olumsuz Sonuçları

Şimdiye kadar ifade edilmek istenen, Weber ’in bürokratik yapıyla alakalı çözümlemesinde, daha çok onun pozitif yönlerine yer verildi. Nedeni şu ki Weber, bürokrasinin artı yönlerine daha çok vurgu yapmıştı. Bununla beraber de Max Weber,

bürokrasinin gizil olarak bazı negatif neticelerine de işaret etmektedir. Bu sonuçlardan bazıları ise şöyle anlatılmak istenmiştir (Weber,1986:209-210).:

a) Bürokrasiler, bilgileri tekelleri altına almak ve başkalarına karşı onu saklamak temayülündedir. “Tüm bürokrasiler, bilgilerini ve niyetlerini saklı tutarak, meslekten yetişmiş olanların üstünlüğünü artırmaya çalışırlar. Bürokratik yönetim her zaman için ‘gizli oturumlar’ yönetimi olmak eğilimindedir; bilgisi ve edimlerini eleştirel gözlerden olabildiğince gizlemeye özen gösterir… ‘Resmi sır’ kavramı, bürokrasiye özgü buluşudur; aksi hiçbir şeyi bunun kadar fanatik bir biçimde korumaya çalışmaz. Bürokrasi, parlamentoyla olan mücadelesinde bilgi edinilmek için girişilen bütün çabaya karşı savaş verir… Bürokrasi, tabii olarak da, bilgisi zayıf, dolayısıyla dirençsiz bir parlamentoyu tercih eder.” Gizliliğe karşı duyulan bu bürokratik eğilim, dışarıdan gelebilecek olası hasmane eleştirilere karşı bir öz koruma niteliğindedir ve bürokratların otorite pozisyonlarını devam ettirmek ve genişletmeye olan natürel eğilimlerine de hizmet eder.

b) Kurulu bürokrasilerin demokrasiye karşı yaklaşımları biraz karışık olarak değerlendirilse de diğer yandan bürokratikleşme, kitle demokrasisine refakat etme eğilimindedir. Demokratik yönetimin gelişmesi, mecburi olarak bürokratik örgütlenmenin ilerlemesine ve devamlılığına bağlıdır. Bu durum neticesinde de, bürokrasinin belli başlı bir sonucudur: Otorite uygulamasının soyut düzeni, şahsi ve işlevsel anlamda hukuk önünde eşitlik talebinin ve ayrıcalık endişesinin, ilâveten işleri farklı farklı yürütmenin ortadan kaldırılması ilkesinin de sonucudur. Söz gelimi, diplomalar ve sınavlara dayalı işe alma yöntemi, sosyal farklılıklara belirli bir sınırlandırma getirmektedir. Burada anlatılmak istenen bürokrasinin değerleriyle demokrasinin değerleri birbirine uyum sağlamaktadır. Yalnız diğer yandan bürokrasiler, kamuoyuna karşı hassas olma ve mesuliyet alma hususunda gönüllü değildirler. Dahası, demokrasi olgusu bürokratlara ve yöneticilere karşı yönetilenleri eş değer düzeye getirmek için çabalarken, bürokrasi terimi, yapısı gereğince epeyce otokratik bir konum da bulunabilir (Blau, Meyer, 1990: 14-15).

c) Mouzelis, işe alma ve terfilerde yüksekokul diploması ve benzer daha iyi eğitim ölçütlerini uygulamak, demokrasiyle çelişebilir bazı sonuçlar ortaya çıkarabilir. Bu

durum neticesinde, çocuklarını artık daha iyi eğitim olanaklarından faydalandırmak varlıklı kişiler lehine netice verir; bu mana bürokrasi kavramının gelişimi, gerçek fırsat eşitliğini ortadan kaldırır ve plütokratik bir ayrıcalığa neden olur. Weber’e göre, teknik niteliğe bağlı olarak, memurların bulunduğu konumu güçlendirildikçe ve kamuoyuna daha az bağlı hale geldikçe bürokrasi, sarsılması imkânsız duruma gelen devamlı bir koşul elde etmiştir. Politik rejim ve yenilikçi devlette, siyasal ve sosyal değişkenler ne olursa olsun, bürokrasi hep var olacaktır. Bununla birlikte, bürokratik aygıtın devamlılığı ve bilgi yönünden üstünlüğü, demokratik oluşum için bir risk arz ederse de, bürokratın diktatörlüğü ve demokrasinin yok edilmesi neticesini kendiliğnden ortaya çıkmaz. Bürokrasinin yalnızca vazgeçilmezliği veya başka özellikleri sebebiyle egemen konumda olduğu sonucuna varılamaz. Mesela eski zamanlarda köleler, toplumun geçerliği için vazgeçilmez öğeler olarak kabul edilmekteydi, ne var ki bu durum onları siyasal olarak üstün hale getirmedi. Bu durum bürokratik düzeneğin ona nasıl egemen olunacağını bilen ve yediden yetmişe herkese göre kolaylıkla da işler hale gelebilmektedir (Mouzelis, 1975: 23-25).

Bürokrasinin, özgürlükleri ve siyasal otoriteyi tehdit eden güçlü bir unsur olduğunu kabul eden Weber, bununla birlikte bürokrasinin gelecekte var olacak egemen bir güç olacağını kesin olarak ifade etmez ve bu konuda mutedildir. Weber, bürokratik örgütlerin yapısındaki, bürokratik egemenliğin hem yarar ve hem de muhalefet eğilimlerini vurgulamaktadır.

Max Weber, demokrasi kavramının gerekleri ve bürokrasinin gereklerinin farklılığı üzerinde durmuştur. Bürokrasi terimi, iş garantisini, sistemli olarak ilerlemeyi, yükselmeyi ve emeklilik haklarını kazanmaya çalışır; işe almayı, objektif, gayrişahsî ve bütün ölçütlere göre yapar. Bu durum da, üstün astları üzerindeki keyfince davranışlarını önler ve çalışanlarda kaidelerle belirlenmiş kararlı bir “statü”nün gelişimini ortaya çıkarır. Weber’e göre demokrasi kavramı, bürokrasi olgusunun bu var olan “statü” özelliğine karşı tepkisini gösterir. Nedeni şu ki demokrasi, atanmış kişilerin yerine, seçimle gelen görevlileri koymak, görevden uzaklaştırmalarda ise, disiplin yönetmeliklerinin yerine seçimi geçirmek ister. Böylelikle demokrasi, hiyerarşinin en tepesindeki “efendi”nin keyfi tasarruflarını, yönetilenlerin ve onları

yöneten parti şeflerinin aynı derecede keyfi tasarruflarıyla değiştirmekten yanadır (Weber, 1986: 214).

Weber ’in bürokrasi çözümlemesi, paradoksal bir netice ortaya koymaktadır. Büyük yapılı idarelerdeki etkinlik ve verimliliğe sebep olması nedeniyle bürokrasi, çok sayıda pozitif özelliğe sahiptir. Bununla beraber bürokrasiler, enformasyonu tekeline alma, değişime direnme ve otokratik davranmasından dolayı genellikle artı olarak değerlendirilmezler. Bürokrasinin hem artı hem de eksi etkileri, kontrol ve koordinasyonu sağlamak amacıyla başvurulan örgütlenme ilkelerinin neticesi olarak anlaşılabilir. Bürokrasinin öngörülebilir davranmasından ve teknik uzmanlığa değer vermesinden ötürü etkinlik ve üretkenlik sağlanabilir. Lakin bu uzmanlığa dayalı öngörülebilir davranış, bürokrasileri olduğunca güçlü kurumlar haline getirmektedir, bu durum onları, değişiklik konusundaki dış etkilere karşı direnme kapasitesine sahip kılmaktadır. Weber ‘in çözümlemesi, bürokrasinin olumlu ve olumsuz fonksiyon bozukluklarını anlatmaktadır (Blau&Meyer, 1990: 14-15).