• Sonuç bulunamadı

2.4 Özgülemenin Gerçekleşmesi ve Özgülemede Esas Alınan Değerler

2.4.1 Özgülemenin Gerçekleşmesi

2.4.1.2 Tarım İşletmelerinin Özgülenmesi

2.4.1.2.1 Bölünmeksizin Özgüleme

Tarım işletmelerinin bölünmeksizin özgülenmesi denildiğinde, işletmenin hiçbir şekilde paylaştırılmadan, tüm unsurlarıyla birlikte tek bir mirasçının mülkiyetine geçirilmesi anlaşılmaktadır. Bölünmeksizin özgüleme kuralını getiren TMK. m. 659’da tarım işletmesi ifadesine yer verilmiştir. Başka bir deyişle, bölünmeksizin özgülenecek olan işletmenin tamamı olup, işletmede yer alan toprak ve binaların bölünmemesi gibi araç gereç vb. diğer sermaye unsurlarının da bölünmemesi gerekir. Ancak, kanun koyucu, TMK. m. 660’da, tarım işletmesinin özgüleneceği mirasçının talebi halinde işletmeye ait araç, gereç ve hayvanların da özgülenebileceğini belirtmiştir. Dolayısıyla, işletme kendisine özgülenen mirasçı, hükümde belirtilen taşınırlar için talepte bulunmazsa, bu değerlere sahip olamaz. TMK. m. 659’da geçen tarım işletmesi ifadesi ile TMK. m. 660’da belirtilen talep şartı, doktrinde haklı olarak eleştirilmektedir328. Zira tarım işletmesi, ekonomik bir ünite olup, içerisinde yer alan taşınır ve

taşınmaz değerleri ile bütünlük arz etmektedir. Bu değerler ise, ekonomik amaca birlikte hizmet etmektedir329. Kanundaki sistem esas alındığında, tarım arazisi, konut gibi unsurlar mirasçıya geçerken, arazi için gerekli olan hayvan, traktör vb. araç gereçlere ilişkin talep

327 Zevkliler, s. 126; Başpınar, s. 263; Cin, s. 120; İmre/Erman, s. 512; Bağatur, s. 869.

328 Zevkliler, s. 126 (Yazar, TMK. m. 660’nin (eMK. m. 597) kaldırılarak; taşınırlar bakımından ayrıca bir

talep şartının aranmaması gerektiğini belirtmektedir.); Köprülü, Toprak, s. 331.

329 Başpınar, s. 267; Zevkliler, s. 127; Cin, s. 122; Gökçe, s. 842; Eren/Başpınar, Toprak, 3. Baskı, s. 185;

olmaması halinde, bunlar terekede yer alır ve genel hükümlere göre paylaşımı yapılır. Böylesine bir durum ise, tarım işletmesinin kapsamının doğru anlaşılamamasından kaynaklanmakta olup, doğrudan kanun hükmüyle işletmenin taşınır ve taşınmaz değerlerinin bölünmesi anlamına gelmektedir.

Tarım işletmelerinde bölünmeksizin özgüleme kuralı, sadece Türk Medeni Kanun’unda yer alan tamamlayıcı nitelikteki hükümlerle ne yazık ki, hiçbir şekilde uygulanamadığı gibi, işletmelerin bölünmesine de engel olmuyordu. Ancak, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu m. 8’de, 5578 sayılı kanun330

değişikliği ile getirilen düzenleme, bölünmeksizin özgüleme kuralını güçlendirmiştir. TKAKK. m. 8’de “Tarım arazileri; doğal özellikleri ve ülke tarımındaki önemine göre, nitelikleri Bakanlık tarafından belirlenen mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ve marjinal tarım arazileri olarak sınıflandırılır. Ayrıca Bakanlık tarım arazilerinin korunması, geliştirilmesi ve kullanımı ile ilgili farklı sınıflandırmalar yapabilir.

Tarımsal faaliyetin ekonomik olarak yapılabildiği en küçük alana sahip ve daha fazla küçülmemesi gereken yeter büyüklükteki tarımsal arazi parsel büyüklüğü, bölge ve yörelerin toplumsal, ekonomik, ekolojik ve teknik özellikleri gözetilerek Bakanlık tarafından belirlenir. Belirlenen küçüklüğe erişmiş tarımsal araziler miras hukuku bakımından bölünemez eşya niteliğini kazanmış olur. Tarımsal arazinin bu niteliği tapu kütüğüne şerh edilir.

Belirlenen parsel büyüklüğü; mutlak tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektar ve marjinal tarım arazilerinde 2 hektardan küçük olamaz. Tarım arazileri bu büyüklüklerin altında ifraz edilemez, bölünemez veya küçük parsellere ayrılamaz. Ancak çay, fındık, zeytin gibi özel iklim ve toprak istekleri olan bitkilerin yetiştiği yerler ile seraların bulunduğu alanlarda, yörenin arazi özellikleri daha küçük parsellerin oluşmasını gerekli kıldığı takdirde, Bakanlığın uygun görüşü ile daha küçük parseller oluşturulabilir.

Bakanlığın uygun görüşü ile kamu yatırımları için ihtiyaç duyulan yerler hariç olmak üzere tarım arazileri, belirlenen büyüklükteki parsellerden daha küçük parçalara bölünemez. Bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinin mirasa konu olmaları ve üzerlerinde her ne şekilde gerçekleşmiş olursa olsun birlikte mülkiyetin mevcut olması durumunda, bu araziler ifraz edilemez, payları üçüncü şahıslara satılamaz, devredilemez veya rehnedilemez. Bu araziler hakkında 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun özgülemeye ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır.” şeklinde kaleme alınmıştır. Belirtilen hüküm, mülkiyet hakkının kamu hukuku

330 RG. T. 09.02.2007 S. 26429, 5578 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik

karakterli kısıtlaması niteliğinde olup, arazilere ilişkin sınırlamalar tescil olmaksızın dahi, herkes tarafından uyulması gereken amir hüküm niteliğindedir331

.

TKAKK. m. 8/IV’e göre, tarım arazilerinde ifraz, payın satışı, devri ve rehni yasaklanmıştır. Bu yasak, tarım arazilerinin bölünmesini engelleyici nitelikte olup, aynı zamanda bölünmeksizin özgüleme kuralını da özellikle ifraz yasağı sayesinde uygulanabilir hale getirmektedir332. Şöyle ki, mirasçılar terekede yer alan bir tarım arazisi üzerinde, m. 8/III’te belirtilen sınırların altında, paylı mülkiyet oluşturamaz ve araziyi bölemezler333

. Dolayısıyla, mirasçılar, elbirliği halinde sahip oldukları tarım arazisini, ya asgarî sınırlara uyarak paylaşabilir ya da üçüncü bir kişi veya mirasçıya devredebilirler. Mirasçıların, sınırlara uyarak, araziyi paylaşmaları halinde ise, her bir pay sahibi, ferdi olarak arazi payını herhangi bir üçüncü kişiye satamamakta ve cebri satış ile el değiştirmesine karşı, rehin dahi verememektedir. Böyle bir durum ise, mirasçıların, tarım arazisini paylaşmalarını önleyici olup, arazi mülkiyetinin mirasçı/mirasçılara devrini veya üçüncü bir kişiye satışı ile elde edilen değerin bölüşülmesini teşvik edicidir.

TKAKK. m. 8/IV’te belirtilen yasaklar, her ne kadar tarım arazileri için düzenlenmiş olsa da, bir tarım işletmesinin genellikle ana unsuru yine tarım arazileri olduğu için, dolaylı olarak işletmelerin de bölünmesini engellemektedir. Ayrıca, anılan hüküm, bölünmeksizin özgüleme ilkesine sadece paylaşım ve devir yasakları ile değil, doğrudan TMK. m. 659 vd. hükümlerine yaptığı atıf ile de katkı sağlamaktadır. Anılan hükümde belirtilen “Bu araziler hakkında 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun özgülemeye ilişkin hükümleri kıyasen uygulanır.” ifadesi, tarım arazilerinin, mirasçılar arasında uyuşmazlık konusu olduğu hallere ilişkindir334. Zira iradî olarak paylaşmada, m. 8’de belirtilen sınırlamalara uyarak, mirasçılar

arazinin paylaşılması, satışı veya özgülenmesi yoluna gidebilirler. Ancak, mirasçılardan birinin dahi iradî paylaşıma yanaşmaması ve mahkemeye başvurması halinde, hâkim m. 8/IV’te belirtilen atıf gereği, tarım işletmelerinin özgülenmesine ilişkin objektif ve sübjektif şartlar var ve aynen bölünme imkânı da yoksa en uygun mirasçı veya mirasçılara arazi ve bu kapsamda işletmeyi özgülemelidir. Bu açıklamalar ışığında, TKAKK. m. 8 ile tarım arazilerinde, asgarî sınırların altında bölünmeksizin özgüleme ilkesinin uygulanmaya

331

Hükmün niteliği hakkında bkz. Yüce, M. B., 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile Getirilen Kanunî Kısıtlamalar, İKÜHFD., Y. 10 C. 10 S. 2, İstanbul 2011, s. 114 vd.

332 Bu noktada, ifrazdan sonra gelen payların satışını, devrini ve rehnini yasaklayan kısma, bir elbirliği

mülkiyeti olan miras ortaklığında rastlanamayacağı için yer verilmemiştir.

333

TKAKK. m. 8 hükmünde belirtilen durum, doktrinde mülkiyetin kanundan doğan ve kamu hukuku karakterli kısıtlaması olarak nitelendirilmekte olup, şerh olmasa dahi, herkes tarafından bilinmesi gerektiği belirtilmektedir. Eren, Mülkiyet, s. 429; Yüce, s. 120 (Yazar, anılan sınırlandırmaların kamu hukuku kaynaklı mülkiyet kısıtlamaları olduğunu ve bu duruma aykırı bir halin tescil edilmesinde de yolsuz tescilin oluşacağını belirtmektedir.).

334 Yüce, s. 120 (Yazar, özellikle paydaşlığın giderilmesi davalarında aynen bölünmenin mümkün olmaması

çalışıldığı ve tamamlayıcı nitelikte olan Türk Medenî Kanun’undaki özgüleme hükümlerinin de tarım arazilerine ilişkin birçok uyuşmazlıkta uygulanabileceği söylenebilir. Belirtilen bu durum, hükmün emredici niteliğinden kaynaklanmaktadır. Zira belirtilen hükümde, tarım arazileri bakımından hem bölme yasağı hem de birlikte mülkiyetin söz konusu olduğu arazilerde pay satış, devir ve rehni yasaklanmıştır (TKAKK. mülga m. 8).