• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyet döneminden günümüze konut politikasını etkileyen gelişmeler başlıca altı dönemde incelenmiş, bu dönemlerdeki konut türleri, bu konutların plan ve iç mekân özellikleri araştırılmıştır.

I. Dönem olarak geçen 1923-1945 aralığında Cumhuriyet’in ilanı ve Ankara’nın başkent olması modernleşme hareketlerini de beraberinde getirmiştir. Geleneksel ahşap evlerin büyük yangınlarla yok olması ve Batı ile kurulan ilişkiler sonucu yeni bir tür olan “apartman” tipolojisi hayatımıza girmiştir. İlk olarak Galata ve çevresinde görülen bu yapılar hızla kentin diğer bölgelerine de yayılmıştır. İç mekanlarda ise apartman ile birlikte sabit mobilyalardan hareketli mobilyalara geçilmiş, tuvalet ve banyo konutun içine dahil edilmiştir.

II. Dönem olarak geçen 1945-1960 aralığında II. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle birlikte göç ile artan kentsel nüfus, konut sıkıntısını beraberinde getirmiş ve ilk gecekondu bölgelerinin oluşmasına sebep olmuştur. Artan konut ihtiyacını gidermek adına Türkiye Emlak ve Kredi Bankası kurulmuş ve Bina Yapımı Teşvik Kanunu çıkarılmıştır. Demokrat Parti döneminde yapılan geniş çaplı kentsel müdahaleler ise kentin görünümünde büyük değişikliklere sebep olmuştur. Öte yandan spekülatif bir patlamaya dönüşen apartman yapımı ise hızla çoğalmıştır. Geleneksel orta sofalı plan şemalarından koridorlu ve gece/gündüz holü ayrımı bulunan plan şemalarına doğru bir geçiş yaşanmıştır.

III. Dönem olarak geçen 1960-1980 aralığında konut politikası adına en önemli gelişme Kat Mülkiyeti Kanunu’nun çıkarılması olmuştur. Bu kanunla birlikte mülk edinmenin yolu açılmış, yapsatçılık dediğimiz dönem başlamıştır. Bu dönemde kent merkezleri bitişik nizamda 4-5 katlı olarak inşa edilmiş, planları birbirine benzeyen, mutfakları dar ve ışıklığa bakan yapsatçı apartmanlarıyla dolmuştur. İç mekân anlamında ise konuta 1970lerde televizyonun girmesiyle birlikte yalnızca misafir geldiğinde kapısı açılan, gösterişli mobilyalarla döşenmiş salonlar, günlük kullanılan oturma odalarına dönüşmeye başlamıştır.

IV. Dönem olarak geçen 1980-1983 aralığına ise 1980 darbesinin izleri ve uygulanan ekonomik politikaları damgasını vurmuştur. Bu dönemde faizlerin serbest bırakılmasıyla “banker”ler ortaya çıkmış, ev sahipleri konutlarını satarak paralarını bankere yatırmış, kira gelirinden ziyade faiz gelirini tercih etmişlerdir. Ancak bu durum kısa süre sonra “Banker Krizi”nin patlak vermesiyle sonuçlanmıştır.

V. Dönem olarak geçen 1983-2003 aralığında liberalleşme dönemi başlamıştır. Konut politikası anlamında TOKİ’nin kurulması ve konut üretiminde aktif bir şekilde rol alması en önemli gelişmelerdendir. Bu dönemde tekil apartman üretiminden ziyade kooperatifler ve toplu konutlar konut üretiminde başrolde olmuştur. İç mekân anlamında ise gösterişten ziyade rahat ve konforlu mobilyalar tercih edilmeye başlamıştır.

VI. Dönem olarak geçen 2003 ve sonrası ise neoliberal dönem olarak anılmaktadır. Bu dönemde TOKİ’nin yetkileri daha da genişlemiş, konut finansman sistemiyle konut üretiminde özel sektör de yer almaya başlamıştır. Plan şemaları anlamında çeşitlilik artmış, her ihtiyaca göre farklı büyüklüklerde plan çözümleri yapılmaya başlanmıştır.

Konut politikalarının gelişimi ve konut üretimi üzerindeki etkileri araştırıldıktan sonra iç mekanlar ve iç mekanlarda kullanılan mobilyalar/donatılar üzerine popüler kültürdeki beğeniler 1970-1990 aralığında yayınlanan “Ev Dekorasyon” dergileri üzerinden incelenmiştir. Bu dergiler üzerinden örnekler verilerek dönem konutunun iç mekân özellikleri belirlenmiştir.

Dönem konutunda giriş holü/sofa sirkülasyon amaçlı kullanılmasının yanı sıra bazı konutlarda mobilyalı mekan olarak da kullanılmıştır. Salonlar, yemek takımı (yemek masası, konsol, büfe/vitrin ) ve gösterişli oturma gruplarının bulunduğu, statü ve gösteriş mekânlarıdır. Oturma odaları, daha günlük kullanımda salonun içinde camekânla ayrılmış bir bölüm olabileceği gibi ayrı bir oda olarak da kullanılan genellikle televizyonun bulunduğu mekândır. Çekyatlar, divanlar, somyalar ve kanepeler oturma odalarının tipik mobilyalarındandır. Yatak odaları, ebeveyn ve çocuk odaları olarak özelleşmiş, farklı büyüklükteki odalardır. Ebeveyn yatak odalarında pirinç başlıklı karyolalardan, içinde gardırop, komodin ve makyaj masasının bulunduğu yatak odası takımlarına geçilmiştir. Çocuk odaları ise çocukların yatma eylemi dışında oyun oynadıkları ve ders çalıştıkları kişisel mekânlara dönüşmüştür. Ranzalar, karyola ve beşikler, çalışma masaları çocuk odalarının tipik mobilyalarındandır. Mutfaklar, genellikle küçük hacimli, kent merkezindeki apartmanlarda ise genellikle ışıklığa bakan mekânlardır. Set üstü ocak veya fırınlı ocak kullanımı kullanıcının ekonomik gelir seviyesine göre değişmiştir. 1970lerin başında artık birçok evde bulunan buzdolapları ise dar mutfaklarda kendine yer bulamamış, holde veya sofada yer almıştır. Desenli fayanslar ise dönemin mutfaklarının tipik özelliklerindendir. Banyolarda ise renkli vitrifiye ürünlerinin tercih edilmesi, klozetlerin yer alması ve “modern” olarak algılanan küvet kullanımı yaygın bir şekilde görülmektedir.

Konuta dair okumaların ve araştırmaların devamında çalışmanın ikinci ana konusu olan “sinema” ele alınmış ve mimarlık ile olan ilişkisi/benzerlikleri irdelenmiştir. Sinema, konu edindiği dönemin toplumsal, siyasi ve sosyo-kültürel değişimlerini yansıtan, araç olarak da mekânı kullanan bir sanattır. Bu etkileşimle birlikte mekân, gündelik yaşam ve sosyal statü gibi birçok bilgiyi içinde barındıran somut bir veriye dönüşür. Bu verileri okumak için seçilen dönem ve bu dönemde etkin rol oynayan Kemal Sunal sinemasına geçmeden önce Türk sinemasının tarihsel gelişimi kısaca incelenmiştir.

Türk sineması temelde beş döneme ayrılmıştır. I. Dönem olarak geçen 1910- 1922 aralığı ilk oluşma ve yapılanma dönemine tiyatrocu Muhsin Ertuğrul ve dönemin tiyatro oyuncuları öncülük etmiştir. Devlet doğrudan sinemaya el atmamış; sinema, Şehir Tiyatroları’nın himayesi altında, tiyatrocuların yan uğraşı olarak varlığını sürdürmüştür.

II. Dönem olarak geçen 1922-1939 aralığında yalnızca sinema işe uğraşan iki özel şirket kurulmuştur. Devletin ilgisizliğinin devam ettiği bu dönemde özel şirketler sinemacılığın devam etmesini sağlamışlardır.

III. Dönem olarak geçen 1939-1950 aralığında II. Dünya Savaşı’nın ağır şartlarının sinema üzerindeki etkileri görülmüştür. Yılda ancak birkaç film üretebilen Türk sinemasının yanında gösterime giren Amerikan filmleri ve Mısır filmleri döneme damgasını vurmuştur.

IV. Dönem olarak geçen 1950-1970 aralığı Yeşilçam Dönemi olarak da anılmaktadır. Sinema biletlerinden alınan verginin azaltılması ve kırsal alanlarda da sinema salonlarının açılması döneme damgasını vuran iki önemli gelişmedir. 10 yıl gibi kısa bir sürede sinema sektörü büyük bir pazara dönüşmüş, Yeşilçam Sokağı ve çevresi film yazıhaneleriyle dolmuştur. 1960lar ile birlikte yılda 200-300 arası film üretimiyle Türkiye, dünyanın en çok film yapan sayılı ülkeleri arasında yer almıştır. Bu dönem sinemanın altın çağı olmasına rağmen film endüstrisine yeterli yatırımlar yapılmamış, hızlı üretim esnasında kalite ve orijinallik göz ardı edilmiştir.

V. Dönem olarak geçen 1970 ve sonrasında televizyonun yayın hayatına başlayarak evlere dahil olması Yeşilçam’ı büyük bir bunalımın içine sokmuştur. 1970’li yıllarda seyircisini kaybetmeye başlayan sinemacılar seks ve arabesk filmlerine yönelmiştir. Dönem sinemasında bunlardan başka kahramanlık öyküleri anlatan Cüneyt Arkın serileri ve halkın günlük sorunlarını kısa süreliğine de olsa unutturan Kemal Sunal filmleri etkin olmuştur. 1990’lı yıllara gelindiğinde ise filmlerin üretim

maliyetlerinin artmasıyla sinema yapımcıları daha çok televizyon filmlerine yönelmiş sinema sektörüne ise Hollywood filmleri gerek sayısıyla gerekse kültürel etkileri ile damgasını vurmuştur. 1990’lı yılların sonuna doğru Yeşilçam sineması tamamen bitmiş, Türk sineması kendi dilini aramaya başlamıştır. 2000’li yıllardan itibaren nitelikli filmler sayesinde Türk sineması kimlik bunalımından kurtularak ikinci baharını yaşamaya başlamıştır.

Tarihsel süreci incelenen Türk sinemasında ise 1970-1990 aralığında etkin rol oynayan Kemal Sunal filmleri komedi filmleri olmasının yanı sıra verdiği sosyal mesajları, teşhis koyduğu sorunları, sorunlara getirdiği eleştirileri ile büyük öneme sahiptir. Sunal filmlerinin en belirgin özelliği; her dönemde yaşanabilen ve yaşanması muhtemel toplumsal olayları konu edinmesidir. Canlandırdığı karakterlerin ise günlük hayatta sıkça karşılaşabileceğimiz farklı mesleklerde ancak halktan kişiler olması Sunal filmlerinin bir diğer belirgin özelliğidir. Bu bağlamda mimari okumada araç olan kullanılan Sunal filmleri; toplumsal olaylar, sosyal yaşantı ve mekân kavramlarının bir arada incelenebileceği verimli bir araştırma zemini sunmaktadır.

3. 1970-1990 ARALIĞINDA KONUT VE İÇ MEKÂN ÖZELLİKLERİNİN KEMAL SUNAL FİLMLERİ ÜZERİNDEN OKUNMASI

Konut mimarisinin toplumdaki yaşam biçimlerini, bu biçimlerin değişimini yansıtabilme imkânı oldukça yüksektir. Belli bir sosyal sınıfın gündelik hayatında içeri ile dışarının (özel ile kamusalın, mahrem ile namahremin, biz ile onların, ev sahibiyle ziyaretçilerin) nasıl ayrıştığını, kadın-erkek ve nesil ilişkilerini, hane içindeki hiyerarşileri, gündelik hayat işlevlerinin hangi mekânlar ve nasıl seyrettiğini, bütün bunların hangi mantığın çerçevesinde değişip dönüştüğünü konutun mimari organizasyonundan okumaya çalışmak mümkündür (Şeni, 2010). Bu bağlamda sinemanın adeta zamanı durduran ve dönemi tüm gerçekliğiyle belgeleyen niteliğinden faydalanılarak Türkiye’de 1970-90 aralığında konutun mekânsal oluşumu ve iç mekan özellikleri okunmaya çalışılmıştır.

Bu kapsamda çalışmanın sınırlayıcı unsuru ise Kemal Sunal filmleri olmuştur. Türk Sinemasında Kemal Sunal filmleri konuları ve verdiği mesajları ile Yeşilçam filmlerinden ve diğerlerinden farklılaşmaktadır. Dönemin toplumsal, siyasi, ekonomik sorunlarına değinilen çoğu film setinde ise gerçek mekânlar kullanılmıştır. Bu setler, gündelik yaşam kurgularıyla ve mekânlarıyla, sosyal yaşantının mekân ile olan ilişkisini gerçeğe uygun şekilde yansıtmaktadır. Bu açıdan Kemal Sunal filmlerini, konut donatıları ve değişimi hakkında fikir vermesi açısından da önemli bir belge niteliğinde değerlendirmek ve incelemek gerekmektedir.

Tez kapsamında Kemal Sunal’ın başrolünü üstlendiği 1970-1990 aralığında çekilen Şaşkın Damat (1975), Kapıcılar Kralı (1976), Sakar Şakir (1977), Çöpçüler

Kralı (1977), Yüz Numaralı Adam (1978), Dokunmayın Şabanıma (1979), Kılıbık (1983), Postacı (1984), Sosyete Şaban (1985), Şen Dul Şaban (1985), Katma Değer Şaban (1985), Kiracı (1987), Yakışıklı (1987) Sevimli Hırsız (1988) filmleri ele

alınmıştır. Gerçek mekânların sahnelendiği filmlerde donatıların/eşyaların film sahneleri üzerinden okumaları mekânın tefrişi, donatıların işlevi/eylemleri, mekân nitelikleri yönünden incelenmiştir.