• Sonuç bulunamadı

Ayhan Şevmet’in bir fotoğrafı

Belgede 11 TÜRK DİLİ VEEDEBİYATI (sayfa 55-61)

DİL BİLGİSİ ÇALIŞMALARI

Görsel 5: Ayhan Şevmet’in bir fotoğrafı

Zaten babadan yetim kalan küçük Hasan, anası da ölünce uzak akrabaları ve konu kom-şunun yardımıyla halasının yanına, Filistin’in ücra bir kasabasına gönderiliyordu.

Hasan vapurda oyalandı; gırıl gırıl işleyen vinçlere, üstleri yazılı cankurtaran simitlerine, kurutulacak çamaşırlar gibi iplere asılı sandallara, vardiya değiştirilirken çalınan kampanaya bakarak çok eğlendi. Beş yaşında idi; peltek, şirin konuşmalarıyla da güvertede yolcuları epeyce eğlendirmişti.

Fakat vapur, şuraya buraya uğrayıp bir sürü yolcu bıraktıktan sonra sıcak memleketlere yaklaşınca kendisini bir durgunluk aldı. Kalanlar bilmediği bir dilden:

— Hasan gel! — Hasan git!

Demiyorlardı; adı değişir gibi olmuştu. Hassen şekline girmişti. — Taal hun ya Hassen!

Diyorlardı. Yanlarına gidiyordu. — Ruh ya Hassen...

Derlerse uzaklaşıyordu.

Hayfa’ya çıktılar ve onu bir trene koydular.

Hâkim anlatıcı ve

hâkim bakış açısı

Artık anadili büsbütün işitilmez olmuştu. Hasan köşeye büzüldü; bir şeyler soran olsa da susuyordu, yanakları pençe pençe, al al olarak susuyordu. Portakal bahçelerine dalmış, göğsünde bir katılık, gırtlağında lokmasını yutamamış gibi bir sert düğüm, hep susuyordu.

Fakat hem tümüyle çiçek açmış, hem yemişlerle donanmış güzel, ıslak bahçeler de tü-kendi; zeytinlikler de seyrekleşti.

Yamaçlarında keçiler otlayan kuru, yalçın, çıplak dağlar arasından geçiyorlardı. Bu keçiler kapkara, beneksiz kara idi; tüyleri yeni otomobil boyası gibi aynamsı bir cilâ ile kızgın güneş altında, fırıl fırıl yanıyordu.

Bunlar da bitti; göz alabildiğine uzanan bir düzlüğe çıkmışlardı; ne ağaç vardı, ne dere, ne ev! Yalnız ara sıra kocaman kocaman hayvanlara rast geliyorlardı. Çok uzun bacaklı, çok uzun boylu, sırtları kabarık, kambur hayvanlar trene bakmıyorlardı bile... Ağızlarında be-yazımsı bir köpük çiğneyerek dalgın ve küskün arka arkaya, ağır ağır, yumuşak yumuşak, iz bırakmadan ve toz çıkarmadan gidiyorlardı.

Çok sabretti, dayanamadı, yanındaki askere parmağını göstererek sordu; o güldü: — Gemel! Gemel! dedi.

Betimleyici anlatım

Hasan’ı bir istasyonda indirdiler. Gerdanından, alnından, kollarından ve kulaklarından biçim biçim, sürü sürü altınlar sallanan çarşaflı, çatık kaşlı, iri benli bir kadın göğsüne bas-tırdı. Anasınınkine benzemeyen, tuhaf kokulu, fazla yumuşak, içine gömülüveren cansız bir göğüs...

— Yâ habibî! Yâ aynî!

Halasının yanındaki kadınlar da sarıldılar, öptüler, söyleştiler, gülüştüler. Birçok çocuk da gelmişti; entarilerinin üstüne hırka yerine ceket giymiş, saçları perçemli, başları takkeli çocuklar...

Hasan durgun, tıkanıktı; susuyor, susuyordu. Öyle, haftalarca sustu.

Çatışma

Anlamaya başladığı Arapçayı, küçücük kafasında beliren bir inatla konuşmayarak sustu. Daha büyük bir tehlikeden korkarak deniz altında nefes almaya çalışan bir adam gibi tıkan-dığını duyuyordu, gene susuyordu. Hep sustu.

Şimdi onun da kuşaklı entarisi, ceketi, takkesi, kırmızı merkupları vardı. Saçlarının ortası, el ayası kadar sıfır numara makine ile kesilmiş, alnına perçemler uzatılmıştı. Deri gibi sert, yayvan tandır ekmeğine alışmıştı; yer sofrasında bunu hem kaşık hem çatal yerine dürüm-leyerek kullanmayı beceriyordu.

Bir gün halası sokaktan bağırarak geçen bir satıcıyı çağırdı.

Evin avlusuna sırtında çuval kaplı bir yayvan torba, elinde bir ufacık iskemle ve uzun bir demir parçası, dağınık kılıklı bir adam girdi. Torbasında da mukavva gibi bükülmüş bir tomar duruyordu.

Konuştular, sonra önüne bir sürü patlak, sökük, parça parça ayakkabı dizdiler.

Satıcı iskemlesine oturdu; Hasan da merakla karşısına geçti. Bu dört yanı duvarlı, tek kat, basık ve toprak evde öyle canı sıkılıyordu ki... Şaşarak, eğlenerek seyrediyordu: Mukavvaya benzettiği kalın deriyi iki tarafı keskin incecik sapsız bıçağı ile kesişine, ağzına bir avuç çivi dolduruşuna, sonra bunları birer birer, İstanbul’da gördüğü maymun gibi avurdundan çıkarıp ayakkabıların altına çabuk çabuk mıhlayışına, deri parçalarını pis bir suya koyup ıslatışına, mundar çanaktaki macuna parmağını daldırıp tabanlara sürüşüne, hepsine bakıyordu. Su-suyor ve bakıyordu.

Bir aralık nerede ve kimlerle olduğunu keyfinden unuttu, dalgınlığından anadiliyle sordu:

Gösterme

— Çiviler ağzına batmaz mı senin?

Eskici başını hayretle işinden kaldırdı. Uzun uzun Hasan’ın yüzüne baktı: — Türk çocuğu musun be?

— İstanbul’dan geldim.

— Ben de o taraflardan... İzmit’ten!

Eskicide saç sakal dağınık, göğüs bağır açık, pantolonu dizlerden yamalı, dişleri eksik ve suratı sarı, sapsarıydı; gözlerinin akına kadar sarıydı. Türkçe bildiği ve İstanbul taraflarından geldiği için Hasan, şimdi onun sadece işine değil, yüzüne de dikkatle bakmıştı. Göğsünün ortasında, tıpkı çenesindeki sakalı andıran kırçıl, seyrek bir tutam kıl vardı.

Dişsizlikten peltek çıkan bir sesle tekrar sordu: — Ne diye düştün bu cehennemin ortasına sen?

Özetleme

Hasan anladığı kadar anlattı. Sonra Kanlıca’daki evlerini tarif etti, komşusunun oğlu Mahmut’la balık tuttuklarını, anası doktora giderken tünele bindiklerini, bir kere de kapıya beyaz boyalı hasta otomobili geldiğini, içinde yatak serili olduğunu söyledi. Bir aralık da kendisi sordu:

— Sen niye buradasın?

— Bir kabahat işledik de kaçtık!

İç çözümleme

Asıl konuşan Hasan’dı, altı aydan beri susan Hasan... Durmadan, dinlenmeden, nefes almadan, yanakları sevincinden pembe pembe, dudakları titreyerek taze, gevrek, billûr sesiyle bitevîye konuşuyordu. Aklına ne gelirse söylüyordu. Eskici hem çalışıyor, hem de ara sıra “Ha! Ya! Öyle mi?...” gibi dinlediğini bildiren sözlerle onu söyletiyordu; artık erişemeyeceği yurdunun bir deresini, bir rüzgârını, bir türküsünü dinliyormuş gibi hem zevkli, hem yaslı dinliyordu; geçmiş günleri, kaybettiği yerleri düşünerek benliği sarsıla sarsıla dinliyordu.

Daha çok dinlemek için de elini ağır tutuyordu. Fakat nihayet bütün ayakkabılar tamir edilmiş, iş bitmişti. Demirini topraktan çekti, köselesini büktü, çivi kutusunu kapadı, kiriş çanağını sarmaladı. Bunları hep ağır ağır yaptı.

Diyalog

Hasan, yüreği burkularak sordu: — Gidiyor musun?

— Gidiyorum ya, işimi tükettim.

O zaman gördü ki küçük çocuk, memleketlisi minimini yavru ağlıyor... Sessizce, titre-ye titretitre-ye ağlıyor. Yanaklarından gözyaşları birbiri arkasına, temiz vagon pencerelerindeki yağmur damlaları; dışarının rengini geçiren manzaraları içine alarak nasıl acele acele, sarsıla çarpışa dökülürse öyle, bağrının sarsıntılarıyla yerlerinden oynayarak, vuruşarak içlerinde güneşli mavi gök, pırıl pırıl akıyor.

— Ağlama be!.. Ağlama be!

Eskici başka söz bulamamıştı. Bunu işiten çocuk hıçkıra hıçkıra, katıla katıla ağlamakta-dır. Bir daha Türkçe konuşacak adam bulamayacağına ağlamaktaağlamakta-dır.

— Ağlama diyorum sana! Ağlama!..

Bunları derken onun da katı, nasırlanmış yüreği yumuşamış, şişmişti. Önüne geçme-ye çalıştı, ama yapamadı, kendisini tutamadı, gözlerinin dolduğunu ve sakallarından kayan yaşların, Arabistan sıcağıyla yanan kızgın göğsüne,bir pınar sızıntısı kadar serin, ürpertici, döküldüğünü duydu.

a. Hikâyede serim, düğüm ve çözüm bölümleri var mı? b. Yazar, hangi hikâye türünü tercih etmiştir?

c. Belirlediğiniz hikâye türünün diğer türden farklılıkları metinde belirgin şekilde ortaya çıkıyor mu?

2. Etkinlik

Türk edebiyatının hikâye yazarlarından Hulki Aktunç’la yapılan bir söyleşiden alınan aşağıdaki parçayı okuyunuz. Hikâye türünde bir metin yazarsanız bu metnin size ne tür katkıları olabilir?

“Buradan öykücü adayına söz uçuralım dilerseniz. Neler söyleyebilirsiniz ona?

Öncelikle Türk hikâyesini çok iyi bilmesi gerektiğini söylerim. Türk hikâyesi ile ilgili olarak çok dikkatli okumalarını öneririm. Tepki duymaları, etkilenmeleri lâzım. Bunlardan hiç korkmamalıdırlar. Sürekli ola-rak yazmaları gerekiyor. Ben, eğer deminki sorulara değer biriysem; onu biraz da şuna borçluyum: Moda civarında birtakım yarlardan çöpler dökülürdü gençliğimde. Oraya gider, gördüğüm çöplük halini en ince ayrıntılarına kadar kırk sayfa yazardım. Niçin yazardım? Bir şey çıkacak mı, çıkmayacak mı? Hayır! Ken-dimi zora sokardım. Kum çuvalı ile koşmak gibi. Sürekli olarak yazmaları gerekir. Çabuk beğenmemeleri gerekir. Bunun için de Türk ve dünya hikâyecilerini bilmeleri, okumaları gerekir.”

YAZMA TÜR VE TEKNİKLERİNİ UYGULAMA

Aşağıdaki tabloda hikâye yazma aşamaları ve hikâye türünde bir metin yazılırken uyulması gereken temel kural ve bilgiler verilmiştir. Hikâye türünün özellikleriyle ilgili bilgilerinizi hatırlayınız. Tabloyu inceleyiniz. Hikâye yazma çalışmalarında tablodan yararlanınız.

1. Tablo: Hikâye Yazma Aşamaları ve Yapılması Gerekenler Tablosu

Hikâye Yazma Aşamaları Hikâye Yazma Aşamasında Yapılması Gerekenler

Hazırlık

Metnin türünü, konu-sunu, temasını, ana dü-şüncesini, amaç ve hedef kitlesini belirleme

Hangi hikâye türünü kullanacağınıza karar veriniz. Tema, hikâ-yenizde işleyeceğiniz temel düşünce veya duygudur. Temanızı belir-leyiniz. Konu ise temanın sınırlandırılmasıdır. Belirlediğiniz temayı konu aracılığıyla somut biçimde sınırlandırınız. Konuyu sınırlandır-manız, yazmayı kolaylaştıracaktır. Konu ve tema aracılığıyla ana dü-şünceyi vereceğiniz için hikâyenizde vermek istediğiniz iletiye karar veriniz. Yazacağınız metnin amacını belirleyiniz. Hikâyenizi kimler için yazdığınızı tespit ediniz. Konuyla ilgili okuma ve araştırma yapı-nız. Yazınızda kullanacağınız bilgi, gözlem, düşünce, duygu, izlenim ve deneyimler ile ilgili notlar çıkarınız. Genel ağdan yararlanabilirsiniz. Araştırma yaparken, kaynaklara ulaşırken genel ağı doğru ve etkin kul-lanınız. Not alma ve özetleme teknikleri bu aşamada işinizi kolaylaş-tıracaktır. Kaynak kullanma ve alıntı yapmada hukuki sorumluluğun size ait olduğunu unutmayınız ve etik kurallara uyunuz.

Kişileri ve kişilerin metindeki işlevlerini be-lirleme

Hikâyenizdeki kişileri belirleyiniz. Bunların tip–karakter özellik-lerini tespit ediniz. Belirlediğiniz kişilerin hangisinin asıl kişi, hangi-lerinin yardımcı kişiler olduğunu netleştiriniz.

Planlama

Metin türüne özgü yapı ve anlatım özellikle-rine dikkat etme

Ana olayınızı belirleyiniz. Bu ana olay etrafında gelişen diğer olay-ları sebep–sonuç ilişkisi içinde düzenleyip sıralayınız. Olay içinde yer alan kişi ya da kişi konumundaki birtakım unsurların birbirileriyle olan ilişkileri ve bu ilişki içinde ortaya çıkan her türlü çatışmayı belirleyiniz. Metnin türüne göre birimlere, paragraflara, bölümlemelere (serim– düğüm–çözüm) dikkat ediniz.

Tema, konu ve iletiye göre hikâyenize bir başlık bulunuz.

Hikâyenizde kullanacağınız mekânları ve bu mekânların özellik-lerini (iç mekân, dış mekân, dar mekân, geniş mekân vb.) belirleyiniz. Hikâyenizde anlatacağınız olayın zaman dilimlerini tespit ediniz.

Anlatıcı, hikâyenizi oluştururken olayı aktaran kişidir. Bakış açısı ise anlatıcının olayları aktarmasındaki yaklaşımıdır. Anlatıcı ve bakış açılarından hangisi veya hangilerini kullanacağınızı belirleyiniz.

Taslak Metin Oluşturma Plan Doğrultusunda Metni Yazma

Hikâyenizde yararlanacağınız öyküleyici, betimleyici, açıklayıcı gibi anlatım biçimlerinin han-gisi veya hangilerinden yararlanacağınızı belirleyiniz. Hazırlık ve planlama bölümlerinde yaptığınız çalışmalar doğrultusunda belirlediğiniz ana düşünce, yardımcı düşünceler ekseninde ilişki kurma, somutlama, benzetme, örnekleme gibi düşünceyi geliştirme yollarından da yararlanarak taslak met-ninizi yazınız. Farklı yapılarda cümleler kullanınız. Yazacağınız metinde cümle ve paragraflar ara-sındaki ilişkiye dikkat ediniz.

Hikâyenizde iç konuşma, iç çözümleme ve bilinç akışı gibi anlatım tekniklerini uygun yerlerde kullanınız.

Deyim, atasözü, ağız özelliklerine metinde yer vermeniz, anlatımınızı daha etkili kılacaktır. Metni Düzeltme ve Geliştirme

Metni gözden geçirme

Metninizdeki cümleleri; olay, bilgi, anlatım ve içerdikleri düşünce-ler yönünden birbiridüşünce-leriyle tutarlı olacak şekilde düzenleyiniz. Verdiği-niz bilgi, duygu, düşünceleri ve anlattığınız olayları açık, anlaşılır ve ik-na edici biçimde sunup sunmadığınızı kontrol ediniz. Ayrıca olayların ve konu akışının birbirileriyle uyumu açısından metninizi inceleyiniz.

Bir yazıda basit, birleşik, sıralı, bağlı, eksiltili, devrik, kurallı cümle; isim cümlesi ve fiil cümlesi şeklinde farklı cümle yapıları ve türlerinin kullanılmasının metne akıcılık katacağını unutmayınız.

Taslak metninizi anlatımın açıklık, akıcılık, yalınlık, duruluk ilke-leri ve kelime tercihilke-leri açısından gözden geçiriniz ve cümleilke-lerinizi düzeltiniz. Metninizi anlatım bozukluğu kurallarına göre inceleyiniz. Dil yanlışlarını bulunuz. Gerekli düzeltmeleri yapınız.

Metnin içeriğini ve üslubunu hikâye türünün özellikleri bakımın-dan gözden geçiriniz.

Yazdığınız metni dil bilgisi, yazım ve noktalama kurallarına göre inceleyiniz, yanlışlarınızı bulunuz ve düzeltiniz.

Metninizin okunaklı olup olmadığını kontrol ediniz. Yazdığınız metni, sayfa düzeni kurallarına göre inceleyip gerekli düzeltmeleri ya-pınız.

1.

İncelediğiniz hikâyelerden birinin özelliklerine (bireyin iç dünyasını esas alan, toplumcu–gerçekçi,

millî–dinî duyarlılığı yansıtan ve modernist) uygun olarak bir hikâye yazınız.

SÖZLÜ İLETİŞİM TÜR VE TEKNİKLERİNİ TANIMA

Belgede 11 TÜRK DİLİ VEEDEBİYATI (sayfa 55-61)