• Sonuç bulunamadı

Epistemik bağlamda Aydınlanma; felsefede (düşünme sanatında) rasyonalizm ile bilimde tümevarım, tümdengelim ve aklın birlikte kullanılmasıyla oluşan rasyonel-deneysel yöntemi kullanarak Modern Bilgi Paradigması’nı ortaya çıkaran bir dünya görüşüdür. Burada, Ampirik Akılcılık Yöntemi’ni, ağırlıklı olarak Doğa Bilimleri’nin (Fen Bilimleri, Uygulamalı Bilimler ya da Pozitif Bilimler) kullandığını vurgulamamız gerekmektedir. Dolayısıyla, Modern Bilim’den kastımız Doğa’nın incelenmesine dayalı bilimler olup bu bilimler insan zihninin dışındaki doğayı incelemektedir.

94 Yabancıların elindedir. Tanzimat’tan sonra gelişmeye başlamıştır. (Y.n.) [“…İttihat ve Terakki yöneticilerince yaratılmak istenen yerli ticârî burjuvazi isteği, Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir. Fakat hükümetin bütün isteğine, çeşitli desteklerine rağmen özel sektörün ekonomik hayatta istenilen ölçüde başarılı olamadığı, temel yatırım sayılabilecek yatırımları yine devletin organize ettiği görülmektedir. Bunda, sermaye yokluğu, teknolojik yetersizlik ve müteşebbis düşüncenin/pratiğin henüz yeterince gelişememesi etkili olmuştur…” Bkz. İ. Ceyhan Koç, “İzmir İktisat Kongresi’nin Türk Ekonomisi’nin Oluşumuna Etkileri”, Atatürk Dergisi, Ocak 2000, Cilt: 3, Sayı:1, s. 165.]

56 Epistemik Aydınlanma, XVI. yüzyılda ortaya çıkmış Modern Felsefe Algısı’nın ve Modern Bilim Algısı’nın evrimsel bir süreçte sentezlenmesi sonucu, XVII. yüzyılda teorik-pratik açıklığa kavuşmuş bir tarihsel süreçtir.95 Sürecin kronolojik oluşumu şöyledir:

I. Rasyonalizm: AkılcılıkModern Felsefe

II. Tümevarım+Tümdengelim+Akıl: Ampirik AkılcılıkModern Bilim III. Modern Felsefe+Modern Bilim: Epistemik AydınlanmaModern Bilgi

Epistemik bağlamda, Modern Felsefe ve Modern Bilim’in bir sentezi olan Aydınlanma;

XVII. yüzyılda, mantıksal-matematiksel temelini “ampirik akılcılık”tan alan Modern Bilgi Anlayışı’nı üretmiştir. Bunun sonucunda, XVII. yüzyılda, Modern Bilgi Anlayışı’nın (Ampirik Akılcılık: Deneysel Akılcılık) başarıları ortaya çıkmıştır. Bir başka ifadeyle, bu yüzyıldaki epistemik anlayışta meydana gelen aydınlanmacı gelişmeler, Rasyonel-Deneysel Bilim Çağı’nı açmıştır.96

95 Bu dönemde, Bacon, Novum Organum (1620); Descartes, Metod Üzerine Söylev (1637) adlı eserlerini yazmışlardır. Bacon, deney ve gözlemlerden, genellemelere ulaşan bir tümevarımcı yöntem önerirken, Descartes, yöntemini, apriori ilkeler üzerine kurmuş ve deneyi ön plana alan bir tümdengelimci sistem önermiştir. Bkz. İlhan Tekeli, Selim İlkin, Osmanlı İmparatorluğu’nda Eğitim ve Bilgi Üretim Sistemi’nin Oluşumu ve Dönüşümü, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1999, s. 48. [“…Gelecekte, Avrupa bilim geleneğinin iki kutbunu oluşturacak bu düşünceler, bir noktada birleşiyordu. Her ikisi de insanlığın yazgısını bilimin çizeceğini, bunun için de bilim ve ilahiyatın ayrılması gerektiğini savunuyorlardı…” Bkz. Tekeli, İlkin, A.g.e. , s. 48.]

96 Rasyonel-Deneysel Bilim Çağı, Aydınlanma’nın bir ürünü olan Modern Bilgi’nin yaygınlaşmasının sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bkz. Zeki Tez, Doğa Karşısında Pratik ve Teknik Uğraşı, T.C. Kültür Bakanlığı Millî Kütüphane Basımevi, Ankara 1995, s. 105. ; Bu noktada, doğanın incelenmesi ile oluşan rasyonel bilginin;

sayılabilir, ölçülebilir ve hesaplanabilir bir bilgi türü olduğunu belirtmek gerekir. Dolayısıyla, bu bilgi, matematiksel ve aynı zamanda gözle görülebilir özelliktedir. Aynı şekilde, deneysel bilgi; gözle görülebilir, deney ve gözleme konu edilebilir, yani matematiğin diliyle ifade edilebilir bir bilgi türü olmaktadır. Sonuç olarak, Bilimsel Bilgi Üretimi’nde kullanılan Rasyonel Bilgi ile Ampirik Bilgi’nin “görülebilir bilgi olma” yönüyle birleştiği görülmektedir. Bkz. Hüsamettin Arslan, “Bilim, Bilimsel Bilgi ve İktidar”, Doğu Batı Dergisi, Sayı: 7,

57 Bilindiği gibi, Felsefe; “akılcı bilgi üretme sanatı” olup, bir bilim değildir. Ancak, felsefenin, tüm bilgilerin atası (epistemenin atası) olduğu söylenebilir. Bilim ise, “ampirik akılcı bilgi üretme sanatı” olup, mantık ve matematik kullanarak deney-gözlem yapmayı gerektirdiğinden, günümüzde bilgi üretiminde en güvenilir yol olarak kabul edilmektedir.

Burada değinmemiz gereken ve Bilim’in en önemli özelliği olduğunu savunduğumuz olgu ise şudur: “Bilim, güncel bilgileri sistematik olarak işleyip Yeni Bilgi ortaya çıkarmayı amaçlayan fiziksel/maddesel (gözlem ve deneye dayalı) ve entelektüel (akla dayalı) etkinlikler bütünüdür.

Dolayısıyla; Bilim, Eski Bilgi’den sistematik bilimsel yöntemle (Akıl+Deney ve Gözlem) Yeni Bilgi üretir.97 (Bir başka ifadeyle Bilim, “Düzenli Yeni Bilgi Üretme Faaliyeti” demektir.) Dolayısıyla ortaya çıkan Yeni Bilgi, daha önce açıklanmayanı açıklayıcı nitelikte bir bilgi olmaktadır.”

Sözel önermeler; aklı, hem sözel bilginin üretilmesinde hem de denetlenmesinde kullanır. Sayısal önermeler ise aklı, daha çok, deneysel verilerin yorumlanması aşamasında kullanır. Bu bağlamda, akıl; hem sözel hem de sayısal önermelerde kullanılır. Ancak, sayısal önermelerde bilgi; akılla değil, deney ve gözlemle üretilir. (Burada, akıl, deney ve gözlem yapılırken devre dışı bırakılır demiyoruz; akıl, otomatik olarak arka planda çalışmaya devam edecektir, ancak bu aşamada aktif/belirleyici olan unsur, deneysel verilerin sağlıklı bir şekilde üretilmesidir.)

Bu açıklamalarımız ışığında, yukarda değindiğimiz süreci özetleyebiliriz;

4. Baskı, Doğu Batı Yayınları, Ankara 2011, s. 67-69. ; Burada, Felsefî Bilgi Üretimi’nde kullanılan Rasyonel Bilgi’nin, Bilimsel Bilgi Üretimi’nde kullanılan Rasyonel Bilgi’den farklı olduğunu belirtmemiz gerekir. Bu ayrımı yaparken, Bilimsel Rasyonalizm ile Felsefî Rasyonalizm kavramsallaştırmasını yapabiliriz. Nitekim felsefî rasyonalizmde mantık, bilimsel rasyonalizmde ise matematik ön plana çıkmaktadır. (Y.n.)

97 Sistematik Bilimsel Yöntem’e Ampirik Akılcılık adını veriyoruz. (Y.n.)

58 1. Doğa’nın incelenmesinde kullanılmaya başlanan Akıl; (Reason: Mantık+Ölçü/Kıyas),

Modern Felsefe’yi,

2. Deneysel Yöntem; Modern Bilim’i,

3. Modern Bilim ile Modern Felsefe de Epistemik Aydınlanma’yı ortaya çıkarmıştır.

Akıl+Deneysel Yöntem: Ampirik AkılcılıkEpistemik AydınlanmaModern Bilgi [Sosyal ve beşerî bilimler (humanities), bilgi üretiminde hem sözel hem de sayısal önermeleri kullanırken, doğa bilimleri (deneysel bilimler) bilgi üretiminde sayısal verileri kullanır.98 Dolayısıyla, sosyal-beşerî bilimlerin bilgisi spekülatif/kurgusal (öznel) iken, doğa bilimlerinin bilgisi, nesneldir. (Tekrarlanabilir deneylerle aynı/benzer sonuçları üretir.) Bununla birlikte, günümüzde “bilim”den bahsedildiğinde, akla daha çok deneysel bilimler gelmektedir. Bilimin içeriği ve doğası hakkındaki tartışmalar, entelektüel ortamlarda (bilgi-bilim cemaatlerinde) devam etmekte olup bahsi geçen tartışma, tezimizin temel araştırma nesnesi olmadığından üzerinde daha fazla durulmayacaktır.]

Rasyonel-Deneysel Bilim Çağı’nın Doğuşu

Eski Bilim Paradigması (Klasik Bilim Paradigması), Batı’da “episteme”, Doğu’da ise

“ilim” terimleriyle karşılanabilir. Batı’da, XVIII. yüzyılda Episteme’nin Scientia’ya (Modern Bilim’e) evrimi gerçekleşerek Rasyonel-Deneysel Bilim Çağı açılırken; Doğu’da aynı dönemde, İlim’in, Scientia’ya evrilememesi sonucu, Klasik Bilim egemenliğini korumuştur.99

98 Bilimsel bilginin akıl ve mantıkla çelişmemesi gerekir. Bu, en azından atom üstü evren için doğrudur. Atom altında (kuantum boyutta) ise akıl ve mantığın devre dışı kaldığı bilinmektedir. (Y.n.)

99 Cumhuriyet, Modern Bilim’e, modern eğitim sistemiyle (Köy Enstitüleri’nde örneğini görebileceğimiz deneysel yöntemi esas alan sistemiyle) geçme denemelerinde bulunmuştur ancak enstitülerin daha sonraki süreçte kapatılması sonucunda, bu çabalarda kesin bir başarı sağlanamamıştır. Son dönemde ise, Köy Enstitüleri’nin bir parçası sayılabilecek öğretmen liselerinin kapatılması, Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının eğitim-öğretim anlayışlarının günümüze taşınmadığını/taşınamadığını göstermektedir. (Y.n.)

59 Rasyonel-Deneysel Bilim Çağı, birbirini takip eden ve Modern Bilim Paradigması’nı ortaya çıkaran bir dizi epistemik devrimin sonucudur. Bu epistemik devrimler ise sırasıyla;

Astronomi, Coğrafya, Fizik ve Biyoloji’de gerçekleşmiştir. Bu devrimlerin liderleri ise Kopernik, Varenius, Newton ve Linnaeus olmuştur.100 Rasyonel-Deneysel Bilim Çağı’nın kendi “paradigma kitapları” vardır. Bu paradigma kitaplarının hepsi, Latince yazılmıştır.

Sırasıyla açıklarsak;

I. Astronomi: Klasik Bilim karşısında, ilk öncü devrimsel gelişme, XVI. yüzyılda Astronomi’de olmuştur. Lideri Kopernik’tir. Paradigma kitabı, De Revolutionibus Orbium Coelestium’dur. (Göksel Kürelerin Dönüşleri Üzerine: 1543) Modern Astronomi Paradigması’nın en temel önermesi şudur: “Evren’in merkezinde Dünya yoktur, Güneş vardır!”101

100 İlhan Tekeli, Selim İlkin, A.g.e. , Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1999, s. 47.

101 Kopernik Kuramı’nı takip eden dönem olan XVII. yüzyılın ortalarından sonra ise, teleskobun astronomi bilimi açısından önemi anlaşılmış ve bu dönemden sonra gözlemevleri teleskop temelli olarak kurulmuştur. Bunlar içerisinde en erken tarihli olanları, 1632 yılında krallık desteğiyle üniversiteye bağlı olarak kurulan ve 1817 yılında yenilenen Leiden Gözlemevi’dir. Bu gözlemevini, yine krallık desteğiyle, üniversiteye bağlı olan Kopenhag Gözlemevi izlemiştir. XVII. yüzyılda kurulan gözlemevleri arasında en önemlileri, Fransa Kralı XIV. Louis’in emriyle, Paris Bilimler Akademisi’ne bağlı olarak kurulan Paris Gözlemevi ve diğeri de, 1675 yılında İngiliz Kraliyet Akademisi’ne bağlı olarak John Flamsteed (1646-1719) tarafından kurulan Greenwich Gözlemevi’dir.

Bu iki gözlemevinde yapılan en önemli çalışmalar, teleskoplar üzerinedir. Bu çalışmalarla teleskoplar geliştirilmiştir. Daha sonra, Avrupa’nın çeşitli yerlerinde, başka gözlemevleri kurulmuştur. Osmanlılarda teleskopa ilişkin ilk bilgi ise İstanbul Gözlemevi’nin kurucusu Takiyüddin’de (1526-1585) yeralmaktadır. (1574) Takîyüddîn, Kitâbu Nûr-i Hadakati’l-Ebsâr ve Nûr-i Hadîkati’l-Enzâr (Göz ve Bakış Bahçelerinin Işığı Üzerine Kitap) adlı eserinde, uzaktaki nesneleri yakınlaştıran optik bir aletin tanımını yapmıştır. Bu konuda müellif, şu ifadeleri kullanmıştır: “Ben uzakta bulunmaları nedeniyle görülemez (gözden gizlenmiş olan) eşyayı en ince ayrıntılarıyla gösterebilen ve ortalama uzaklıkta bulunan gemilerin yelkenlerini bir ucundan tek bir gözle baktığımızda görebileceğimiz ve (daha önce) Yunanlı bilginlerin yapıp, İskenderiye Kulesi’ne yerleştirmiş

60 II. Coğrafya: İkinci devrimsel gelişme, XVII. yüzyılda, Coğrafya’da olmuştur. Lideri Varenius’tur. Paradigma kitabı, Geographia Generalis’tir. (Genel Coğrafya: 1650) Modern Coğrafya Paradigması, bilgi üretiminde, Modern Astronomi Paradigması’nın önermelerini kullanmıştır. Bir başka ifadeyle, Evren’in Kopernik-Kepler çizgisindeki betimlemesini yapmıştır.

III. Fizik: Üçüncü devrimsel gelişme, XVII. yüzyılın ikinci yarısında, Fizik’te olmuştur.

Lideri Newton’dur. Paradigma Kitabı, Philosophiae Naturalis Principia Mathematica’dır.

(Doğa Felsefesi’nin Matematiksel İlkeleri: 1687) Kitap’ta Newton, kalkülüs (matematiksel analiz) kullanarak Genel Çekim Yasası’nı açıklamıştır. Böylece, Modern Fizik Paradigması ortaya çıkmıştır.

IV. Biyoloji: Dördüncü devrimsel gelişme, Biyoloji’de olmuştur. Lideri Linneaus’dür.

Paradigma kitabı, Systema Naturae’dir. (Doğa Sistemi: 1735) Kitap, insanı, sıradan bir biyolojik tür olarak tanımlayarak “üstün varlık (eşref-i mahlukât)” olmaktan çıkarmıştır.

Dolayısıyla, Modern Biyoloji, “türlerin zaferi” olarak ortaya çıkmıştır.

Görüldüğü gibi; XVI. yüzyılda, Kopernik’in Güneş Merkezli Evren Modeli, Batlamyus’un Yer Merkezli Evren Modeli’ni tartışmaya açmıştır. Daha sonra, Kepler ve Galilei

olduklarına benzer bir billur (mercek) yaptım.” Takîyüddîn, bu aletin Eski Yunanlılar tarafından yapıldığını ve İskenderiye Kulesi’ne yerleştirildiğini söylemektedir. Bilinen kaynaklara göre İskenderiye Kulesi’nde böyle bir alet olmadığından, bu aletin teleskop olmaması, bir gözlem borusu olması daha akla yakın görünmektedir. XVIII.

yüzyılın sonlarına kadar Osmanlılarda teleskop kullanımına ilişkin net bilgiler olmasa da batıdaki teleskop temelli çalışmaların, 1772 yılında, Osmanlı İlim Cemaati’ne Kalfazâde İsmail Çınarî’nin (Ö: 1790) çeviri eseriyle girdiğini biliyoruz. Nitekim İsmail Çınarî, Jacques Cassini’nin Tables Astronomiques de Soleil, de la Lune, des Planétes, de Etoiles Fixes et des Satellites de Jupiter et de Saturne (1740) adlı eserini Tuhfe-i Behîc-i Rasînî Tercüme-i Zîc-i Cassinî adıyla çevirmiştir. Bu tercüme ile birlikte, hem logaritma hem de teleskop aracılığıyla elde edilen dakik gözlem bulguları, Osmanlı bilginlerinin hizmetine girmiştir. Bkz. Yavuz Unat, “Osmanlılar’da Teleskop”, Bilim ve Ütopya Dergisi, Sayı: 290, Ağustos 2018, s. 51-55.

61 tarafından yapılan gözlemler ile Modern Astronomi Paradigması, Klasik Astronomi Paradigması (Hristiyanî-Aristotelesçi Evren Modeli) karşısında güç kazanmıştır. Bu yüzyılda, Rasyonel-Deneysel Bilim Anlayışı’nın temelleri atılmıştır.102

XVII. yüzyılda, Batı Bilimi’ndeki değişim ve dönüşüm süreci; Modern Astronomi, Modern Coğrafya, Modern Fizik ve Modern Biyoloji’nin epistemik çerçevesini belirginleştirmiştir.103 Bu yüzyılda, Rasyonel-Deneysel Bilim Anlayışı, bilim akademilerinde kurumsallaşmıştır: Modern Bilim Cemaati’nin Doğuşu. Bu sürecin sonunda, Klasik Bilgi Paradigması (Aristotelesçi Skolastik) Modern Bilgi Paradigması karşısında tasfiye olmuştur.

Böylece, Batı Bilim Tarihi’nde Skolastik Bilim Çağı kapanarak Rasyonel-Deneysel Bilim Çağı açılmıştır. [Bilindiği gibi tarih boyunca, her medeniyetin kendi rasyonalitesi olmuştur. Yani, rasyonalizmin doğuşu derken, herhangi bir anda, herhangi bir yerde doğan bir rasyonaliteden söz etmiyoruz. Nitekim rasyonalizmde önemli olan; farklı medeniyetlerin varlığa hangi soruları sorduğu, bu sorulara karşı ne tür yanıtlar ürettiği ve soru-yanıt sürecini hangi dillerle yürüttüğüdür. Dolayısıyla, her medeniyetin varlığa ilişkin ürettiği ölçülü-kurallı dil olarak ta mathematası/mathesis universalisi (rasyonalitesi) eski çağlardan beri bulunmaktadır. Üstelik bu rasyonalitelerin doğuşu, mekâna ve zamana bağımlıdır. (Rölatiftir.) Özetle, tezimizde, medeniyetleri/kültürleri aşan ideal/mutlak bir rasyonaliteden değil, bulunduğu dönemin sorunlarını çözen bir rasyonaliteden bahsediyoruz.104]

Şimdi de bahsettiğimiz kavramları ve ifadeleri, daha kolay anlaşılması açısından formüle ederek Rasyonel-Deneysel Bilim Çağı’nın nasıl doğduğunu özetlersek;

102 İlhan Tekeli, Selim İlkin, A.g.e. , Ankara 1999, s. 47-51.

103 Modern fiziğin epistemik çerçevesinin belirginleşmesi, Bilim Tarihi açısından bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir. Bkz. İlhan Tekeli, Selim İlkin, A.g.e. , s. 47.

104 İhsan Fazlıoğlu, Kayıp Halka: İslam-Türk Felsefe-Bilim Tarihinin Anlam Küresi, Papersense Yayınları, İstanbul 2015, s. 104.

62 I. Klasik Bilgi Paradigması: Bilgi üretiminde, yöntem olarak, Aristoteles Felsefesi ve Fiziği ile İncil müfredâtını kullanır. Dolayısıyla, ortaya çıkan bilgi, Aristotelesçi-Hristiyanî karakterde sentetik bir bilgidir. Bu paradigma, Batı’da Aydınlanma’ya kadar geçerli olmuştur.

II. Modern Bilgi Paradigması: Bilgi üretiminde, yöntem olarak Ampirik Akıl’ı kullanır.

Dolayısıyla ortaya çıkan bilgi, Akılcı-Deneysel karakterde sentetik bir bilgidir. Bu paradigma, Aydınlanma’nın bir sonucu olup Post-Modern Çağ’da geçerliliğini sürdürmekle birlikte, atom-altı boyuttaki olayları açıklayamadığı için yerini Kuantum Bilgi Paradigması’na bırakması kaçınılmaz gözükmektedir.

Şimdi de açıklamalarımızı, detaylandırarak ifade edelim:

I. Yeni Rasyonalizmin (Yeni Akılcılık) Doğuşu.105

105 Yeni Rasyonalizm’i tezimizde, XVII. yüzyıl rasyonalizmi olarak ele alıyoruz. Bilindiği üzere, Rönesans ve Reform’dan Aydınlanma’ya kadar geçen sürede, entelektüel çevrelerde en fazla itibar gören bilgi teorisi olan rasyonalizmin kökleri daha eski çağlara gitse de, rasyonalizmin metodolojik ve kuramsal olarak olgunlaşmasının başlangıcı, Eski Yunan (Antikçağ) olarak ele alınabilir. Ayrıca, bu dönemde, rasyonalizmin en popüler temsilcisi olarak Platon ön plana çıkar. Platon’un rasyonalist bilgi kuramı, onun siyâset felsefesinin de temelini oluşturmuştur. Platon’a göre, iki evren vardır. Birincisi “gerçek” olan ve akılla kavranan idealar evreni, diğeri bunun gölgesi, bir tür yansıması, bozuk bir kopyası olan ve duyularla algılanan nesneler evrenidir. Platon için, değişken olan nesneler dünyasından duyular vasıtasıyla elde edilen bilgi, gerçek bilgi değil, bir sanıdır. Çünkü bütün nesnelerin değişmez özleri, sadece idealar evreninde bulunur ve bu evrene ise ancak akıl yürütme yöntemiyle ulaşılabilir. Yani, doğa bilgisi için aklın kullanılması yeterlidir, gözleme gerek yoktur. Platon, bu ayrımı salt fiziki âlemle sınırlamaz. İnsan, toplum ve devlete ilişkin “gerçek” bilgilere ulaşmada da aynı yöntemi geçerli sayar.

Platon’a göre, toplumsal yaşam, ontolojik temelden yoksun değildir; toplumsal yaşamın altyapısını da “bilgi”

oluşturur. Toplumun, devletin, hukukun ve ahlâkın, kısaca toplumsal yaşantının bütün alanlarının tam ve mükemmel şekli idealar evreninde bulunur. (Bu noktada, Platon’un görüşlerinin; toplumların tarihini, bilgi teorilerinin/bilgi paradigmalarının gelişim tarihi olarak ele almaya uygun olduğu söylenebilir. Y.n.) Platon son aşamada bilgi ile iktidar arasında bir koşutluk kurar. Çünkü onun nihaî amacı, aristokratik yönetime meşruiyet kazandırmaktır. Kuramının vardığı sonuç, bu akıl yürütmenin çıkış noktasının ideolojik yönünü ele verir:

63 II. Modern Bilimsel Yöntem’in (Ampirizm’in) Doğuşu.

III. Yeni Rasyonalizm+Ampirizm: Modern Bilgi Paradigması.

IV. Modern Bilgi Paradigması’nın Klasik Bilgi Paradigması’nı tasfiyesi.106 V. Rasyonel-Deneysel Bilim Çağı’nın Doğuşu.107

“…Yeryüzü devletinin, ideal devlete uygun bir biçimde kurulabilmesi, ancak idealar âlemindeki bilgilere ulaşabilen filozofların kral olmasıyla gerçekleşecektir…” Bkz. İlyas Söğütlü, “İki Farklı Epistemoloji İki Farklı Siyaset: Rasyonalist ve Ampirist Siyasetin Felsefi Temelleri”, Liberal Düşünce Dergisi, Yaz-Sonbahar 2008, Sayı:

51-52, s. 197-214.

106 Yeni rasyonalizm+Ampirizm: Ampirik Akıl (Yeni Yöntem) ; Dolayısıyla Ampirik Akıl, Klasik Bilgi Paradigması’nı tasfiye etmiştir. (Y.n.)

107 Açıktır ki, rasyonalizm, günümüzün bazı sorunlarını çözmekle birlikte, kuantum bilgi alanının keşfedilmesiyle geleceğin bazı sorunlarına çözüm üretemeyecek ve kuantum bilgi çağı açılacaktır. (Y.n.) ; Bu noktada akıl ve zihin kavramını açalım. Akıl, zihni; yani her insanda kuvve (dynamis/potential) halinde bulunan düşünce gücünü/pasif düşünceyi, fiile (energeia/actual)/aktif düşünceye dönüştüren bir araçtır. Burada zihni; arabaya, aklı ise arabaya hareket veren kontak anahtarına/marş motoruna benzetebiliriz. (Y.n.) Aklın araçları ise mantık ve matematiktir.

Mantık (usbilim-lojik) ise usavurma kurallarını konu edinir. Usavurma (doğru düşünme: doğru bir önermeden doğru bir önerme çıkarma) ise tümel bir önermeden tikel önerme çıkarılmasını sağlayan yöntemdir. (Öncülden vargı/sonuç çıkarma=hipotezden hüküm çıkarma.) Başka bir deyişle, mantık, tümdengelim/usavurma yöntemlerini inceler. Tümdengelim, tümel (genel) bir önermeden tikel (özel) önerme çıkarma eylemidir. Usavurmanın/akıl yürütmenin başarılı olması için onun sağlam olması gerekir. Bu sağlamlık da iki koşula bağlıdır: 1. Usavurmanın geçerliliği. 2. Öncülün doğru olması. [Usavurmanın biçimiyle uğraşan biçimsel (formel) mantık sadece usavurmanın geçerliliğiyle ilgilenir. Yani, formel mantık için önemli olan, usavurmayı doğru kurmaktır. Öncülün, dolayısıyla vargının doğruluğunun sağlanması, genellikle başka disiplinlerin konusudur. Başka bir deyişle, biçimsel mantığın uğraştığı esas konu, akıl yürütmenin (muhakemenin) biçimidir. Kullanılan hipotezlerden bağımsız olarak, akıl yürütmenin geçerli olması gerekir. Başka bir disiplinden gelen hipotezin, dolayısıyla ondan çıkarılan hükmün doğru veya yanlışlığını aramak, biçimsel mantığın işi değildir.

Tümdengelim/usavurma yöntemini anlatan çok popüler bir örnek şöyledir:

1. Bütün insanlar ölür.

2. Sokrat bir insandır.

64 Görüldüğü gibi Aydınlanma; Modern Bilgi’yi/Modern Bilgi Paradigması’nı ortaya çıkaran bir süreçtir. Nitekim bu süreç sonunda, “Aristotelesçi Skolastik/Klasik Bilgi Paradigması”108 Modern Bilgi Paradigması karşısında tasfiye olmuştur. Böylece, Klasik Bilim Çağı kapanarak, Rasyonel-Deneysel Bilim Çağı açılmıştır.109

3. Öyleyse, Sokrat da ölür.

Değişik kaynaklarda usavurma; akıl yürütme, tasım (kıyas), dedüksiyon, çıkarım gibi kavramlarla karşılanmaktadır. Bkz. Timur Karaçay, “Mantığın Görkemli Dönüşü” , Konuşma, Mantık, Matematik ve Felsefe I. Ulusal Sempozyumu 26-28 Eylül 2003, Assos; Aynı başlıkta, yazarın açıklamalarının yer aldığı internet linki için, bkz. <www.baskent.edu.tr/~tkaracay/etudio/agora/logic/logic1.html>. ; (Kıyas; öncül adı verilen önermelere dayanarak zihnin mevcut veriler üzerinden zorunlu olarak yeni bir sonuç çıkarsama işlemidir. Yani, kıyas işlemi, önermeler üzerinden yapılan bir çıkarımdır. Kıyasta esas olan, orta terim adı verilen bir önermenin, büyük terimdeki hükmü küçük terime iletmesidir. Bu yüzden “illet” olarak da isimlendirilen orta terim, kıyastaki esas unsurdur. Aksi takdirde, birbiriyle ilgisiz iki önerme ve hüküm söz konusu olmuş olacaktır. Aklî çıkarımlar,

“Doğrudan Çıkarım” ve “Dolaylı Çıkarım” olmak üzere ikiye ayrılır. Doğrudan çıkarım, tek bir önerme kullanılarak yapılan çıkarımdır. Dolaylı çıkarım ise birden fazla önermenin söz konusu olduğu bir çıkarımdır.

Şayet çıkarım, iki önerme üzerinden bir sonuca ulaşmayı hedefliyorsa bu çıkarıma “kıyas” denir. Ancak sözü edilen çıkarım ikiden fazla önermeyle sonuca ulaşmayı hedefliyorsa bu çıkarıma, “zincirleme kıyas” adı verilir.

Kıyas yönteminde, öncüllerle sonuç arasında kurulan ilişkinin geçerli olması esastır. Sonuç olarak; “bilinenler üzerinden bilinmeyenlerin elde edilmesi mantık ilminin amacıdır.” Bu amaçla yapılan akıl yürütmelerin tümü, sonuçta ulaştıkları hükmün, burhanî düzeyde elde edilmesiyle geçerlilik kazanırlar. Kıyas işlemi ile de asıl hedeflenen, burhanî düzeye ulaşmaktır. Bkz. Rebuh Tepe, İbn Sina Mantığında Tümevarım, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2009, s. 5-6.)

108 Klasik Bilgi Paradigması: Klasik Episteme. (Y.n.)

109 Rasyonel-Deneysel Bilim Çağı’nı anlayabilmek için, Rasyonel-Deneysel Bilme Tarzı’nın tanımını vermemiz gerekmektedir. (Fazlıoğlu’na göre; Yeni Doğa Felsefesi, deneysel-mekanik-matematiksel bir bilme tarzıdır.) Nitekim bu bilme tarzı; doğa bilimleri söz konusu olduğunda, en temelde, Doğa’daki özsel nedenselliği (essential causality) reddedip ilişkisel nedenselliğe (relational causality) geçiş olarak tanımlanabilir. Buradaki ilişkisel nedensellik, doğa yasaları olarak düşünülebilir. Bu nedensellik ise, tarihsel süreçte iki aşamadan geçmiştir:

109 Rasyonel-Deneysel Bilim Çağı’nı anlayabilmek için, Rasyonel-Deneysel Bilme Tarzı’nın tanımını vermemiz gerekmektedir. (Fazlıoğlu’na göre; Yeni Doğa Felsefesi, deneysel-mekanik-matematiksel bir bilme tarzıdır.) Nitekim bu bilme tarzı; doğa bilimleri söz konusu olduğunda, en temelde, Doğa’daki özsel nedenselliği (essential causality) reddedip ilişkisel nedenselliğe (relational causality) geçiş olarak tanımlanabilir. Buradaki ilişkisel nedensellik, doğa yasaları olarak düşünülebilir. Bu nedensellik ise, tarihsel süreçte iki aşamadan geçmiştir: